YmeDevtetin BaşrrtİmanSman A$ı ördüğü ^oca
yapının;ân&htarîarını altınJj>ir te^fe sunar. Yâpfhin âsil sahibi HbşAücİcîür a^tna dfeteb kutsal eserden. I/Wânı padişahlâr hiçbir kul etirtöln $İr şey alıp vermezlerdi ya i:. işte o geişmek burada ilk kez bb?ufiif; Sültan ‘Kanıinî, Mİmşrbaşıfa dört# ‘ ve: ‘* — Bu bihâ eklediğin* beytüllahı fîanrıe^i) sefa ve dua ile yjhe sen açasın’!,.” %ü\%ı^^ahtii-îyıri SlHâVi^geriverirİfo&lâe: Î55Ö-1557JV ”*s *’ 11
Yılların Tırmandığı Deftik >rı ’ ^ ■
ı j$kım fâmyk ry«RrartiiÖ çe^rertl^i
yolunusürdürür-YukardakisabahtansonraÜç yüz yetmiş üç yıl katınca döner, ha döner.. Altık Sinan’ın uiusundaö Mustafa Kemal adh biri bu
-ke^ıÇankaya’dan ha^cırm^ctadır: ^Btv^k
\iak*2 büyük u I uslar^yapar.” Ardı fidan hemen ekler: “Dünyadaherkavmin -• varlığı / ’değsaıi, özgürlük hakkı ve bağımsızlığı , sahipoldüğuve yapacağı uygar eserlerle orantılıdır/^ ; n .g : u i^^Bteürr bu sözierdeders almacak çok, şeyler v&r; geçmişim bilmeyen, Onö umursamayan ve hatta görmedifeda’seleplere^amtek gözlülere… e .,, . s – . ». * *» Ağmıas’dan IsfonlmPa Vol Var • oî’ ‘
Besbelli takvtmin ;uğurUi bir yaprağı, Istan- İHil^unC Feth^rtirt 37fiıtcryrldönümi»demı4iö Mr döğum güoüne i fastlar: 29 Mayıs 1490 Ereiyeş Dağının eteklerinde(391& m.) ufacık »bir kördür Ağtrn^^;, Orada gürbüz bir bebek dünyaya gözlerini açar. Babası6 Abdüimennan’ia dedesi Doğan Vusul Ağa aileleri ni hep birlikte sevindirir. ÇoeuğuTürk-Osmanlıuyruğunayazdırırlar. 1 ns * Ülkede çağ a^rnıf fa^h%ı ipğlu il. Beyazıt »Han’ikr Padişah.. tKayseri’nm c^eipsna^ytföine bağlı bu köy halkı taşçılık ve dülğerlikle geçinirler. Adlarını, dillerini hep Türkçeyle koşar. İlk namaz cemaatine yetişmek, katışmak diyeler. Yurtları, yuvaları çevrenin bç>| granit isterler. D&ken vakit beklenti ^bitfer… ken taiiındirt^rblmüş, m\İk\ gerî^ annesfde akşamları
yıâHilarmtekbir sesleri artar. Çağın en ünlü dinsel -mimarlık anıtı önünde devletin töreni başlar. |
oğluna tatlı tatlı şu ninnileri söyler: “Oğlum, büyüsün de en büyük yapı ustası olsun; hanlar,
hamamlar yapsın!. ^ıÇoeUğun hemyaşftlaftarş- sında zamainın^ibenek iişiteri jmrö».£ © Kristof Kolomb, PW Reis*-JMMhel An#ek> gibi çağdaş k«şif ve! saıtfai #
ay n {yeryüzünde yaşadığını biteafeömez* küçük Sinan, hafıza gözüyle çevresini süzdüğü zaman, kıwşiğroda Mkm en tMfcök kokulu, heybetli biryöksekiik^r: Erciyeş Dağı4?.. ¥âz;kış doruklan kart**kaırtı.. Çokcalık dumanlı, sisli başmindikilişi, sessiz dufuşuyia-. Bu ilk algılı izlenimlelinçocuğufianılarına jşlemiş ölması ÖöğaltUh Tıpkısıyla yıllar jsonraki SüleymaDİye’- nin oturuşu gibi*;. Ağırnaslılar bugünden hâlâ yörelerinde tanınmış\taş ¿ustalarıdırlar. Dedesi Doğa« ymuf isetieneyli, becerili, yaşlı bir, dülger ısaydırmjş. Toru nu büyüdükçe, dedesiyle Ko«yaL mn ünlü Selçuklu yapılarının onarım ma birlikjte giderlere Yani çocuk dedesine her yönüyle çırak olur. Belkide ilkokuma-yazmayı babasından., sonra da onardıkları eski medreselerdi kürsü ve kitabeleri nden Öğrertir, Yolculuklarında Kayseri, rJ£o*>ya*e Şâmıyöreterinde çadır biçimi yitelşrçe taşkünıbetlere rastlar. Sanki hepsinde? Türjçün ^ıtaa^fia; çadırı ile ; İslımın: yazı, oyma , ve iftemeleriotîakça biçimlenmişler gibidir. Genç yöpnlşçisi Sinanftenüzyirmi ikinciya^bahanna basar. İlkin zenaatine tutkun, ekmeğini taştan çukarrr bir dülgerk&lfası bilinir: Zaten köylüsünden Kurara teyzeni ng&tel kızı Sina’ya gönlü akrvermiştirde. .. Km ailesinden^ istetir. Am^ı ilk ğ$*ağn$jçıı öncelikte bir başkasına verirler, ağır, :miı’Â0Wt ve döş kırıklığına ? ıgr^mştır genç yapıtı- Aslında az konuşur,vçok di)ş$nür içe dönük ^biridir. Tamo günlerdeki Ağırnaşfçift.hiç duyulmadık feirhaber dolaşır^-Padişah, ilk, kez ^AitadoU&lan “Devşi^’^kertpplamaya başlar lUMı Babası Mennan Afeyı Mtfiler>in hi»na‘§«!firinleft Böyleçe ba&a-oğul İstanbul’un yolunu tutarlar. Htle içindeki yürek yarası da öcünü hiç almak istemez mi felekten?.,
Çağı*Gençimparatorluğu f >’
Sinan’ı nsoy, sop ve ¡ırkıyla ilgi ki tartışmalara girmeyiz. Çünkü biz yurduna, insanlığa temeği, çafcasıve eseri geçen her kim dursâ olsun yalnız O^mii saygın biliriz- Burada anlatılan kişiye, ölmez; kişiliğim kâzandıraâvtemel-neden, san’atı mimarlıktı#. Bu yaratıcı san’if, güzel ile yararlıyı birleştiren, sarmaştıran bir koludur, GüzelSan’ait- ların.. İnsanların barınak, tapmak, anıt ve benzeri amaçlarını yüzyıllardır gerçekleştirmiş.. Doğurgan bir ana… O niteliklerle yapı uzmanîik dalına ç^itlPiiçılardâtî adlar takmi|îar : Y?Piy», kartıkS isıyaSına, ariflâcmai, üslubuna göre gürupfa- bölmüşler, Ç>ah|tsıronİarı‘ (da başlı ça4 a— Dönemi, b — Ulusu, c — Kişilik stillerine göre en l^Mrgîn ^ ortak kümelerde. toplamışlar. Galiba hepsinden üstünlüğCI .kişilikle zamanameydan okumalıdır, TürkJerin İslamiyet önçeşj v<esqnrası olarak yş^ıjşrı yardır. Genç C^aı^ı, liRpar#^ luğu Pç anakara üzerinde ;y$yıbjrkçn ekonomik zef^&W v* yetenekler Başkent’e akarlar.. Yapılan caroi#– t^rbe, hayratve kül ¡iyelerini sosyal amaçlı yerleşik konu* öbekleri çevreler. Odları besteyiçi yeterli vakfiyeJer.açdır. ööyl^e bayındır semt, kent ve sitelerin doğuşu hazırlfma- geİir. . , . f ^ „ : . j
Enderun’dan – Edirne’ye t in, x ,
– Devşirildikten sonra “Abdülmennen pğlu Şijpan” kimliği, testine göre Atmeydanı Enderun kütüğüne yazılır. Ordudaki yedi yıllık eğitimye öğrenimle iki savaşa katılarak “kapH kulluğuna” çıkar. Padişah Yavuz ve oğlu Kanuninin doğu ve Çatıya, yönelik seferlerinde görevlendirilir.Baba- nrn 3, oğlu Hünkâr’yı 8,s#vaşmd4, hizmet ve emekleri geçer. .Ordudaki, eylemlerine göre sırasıyla, “Ati« Sekban”, “Zemberekçfbaşı”, Van Gölünde yaptığı kadırgalarJa istihkâmGilikta “Haseki Sinan-‘,. “Subaşı” ve nihayet ;PçuK Suyu üzerinde kurduğu sağlam köprüsüyle “Mimaç- ıfeaşl” lık rütbelerini bilek: ve bilgigüçüylekaza- n&r (1538); Günümüz, Is£ihkâmc4ık;, Sınıfının İBabaisı” da.sayılır* iS^ndt “Hassa Şer /vliman//da dertoO’nâ. ,. Ba^ceni’de^^Memalik^^İi Osqw^”- ın Hassa Mimarlar O^ağı Başı’dır. EU vş buyruj^ı altında yeterince Örgütlü usta, kalfa ve j^çi ekipleri bulunmaktadır. Kendisi büyifejyapılar dışîifidamerfcezde tek projevekontrol otprite>iç},ir ülkesi çapındaîv ? ,> • , r i<i
, îüm giderler devletin zengin hâzinelerine dayiöM^Aşılanır. Ağımaslı Sinan, 54 yaşjnda ilk büyük ”çırddık’- e$erine^başlar. Kanunî’nin gözbebeği oğlu Şehzade Mehmet’in taze civan anısına d^itir (1545-^1546). Oğlunun ölümüyle yüreğr dağfanmtş cfeın pâdişâhı teseUiyi yalmz orada, bukjr. Beşı^tda tamamlanan ı;Gamii, küliiyesi ve türbesrdöneniir>del>if yeniliktir, Dört büyük füayağrüstüne oturankubbe ve yanlarvllk geniş rr^kân planının üstüne bir başarısıdır. Çiniler, rtakışlar, renkli camlaş çeşitli, süslemeler^ ışık ögesine türlü cümbüşleryâptırH-lar. Ertesi yıI “Olmaya devİet cihanda bir nefes sıhhat gUbi” diyen ^Sultan, kendi cdını taşıyacak Süleyman-iye ve sitesininin^aâsını ferman buyurur. Mimarbaşı dört sütunfekare planmm proje ve resimlerini çizer ve Hakan’a sunar. Yedi yıllık jdev bjrijfMp çalışmasından sonra Camt, ve. sş|i|si JWte%- X<>pı de^erinefe 397 yük, 60.180 akçe gider yazılmış.. Dört köşiesme oturtuimuş minarelerin toplam on şerefesi,n tahtın* 10 umıhcıi sahibi oldııâunu söyfer. 4 . ,u . …
4 ^mieWr ^^rüf^V hamamltr ^.b. çeşMi Çw’Ûê, fü*rç,da> <iamdaplfumda*sa»’atwwtomi5-
wfel!«iÇdrlftfer1rt^at! yamhctë Ayâsöfyafiunöriârı- tutmaktadır, konusu ne olursa oburu;. Mani
rfiıda (ÿnbnéliyfe yapïtrr. Ayâsdfyâ dedik/ariiya Goethe: “Mimari; dönmüş bir ^ mus i kidir. ” gefâtVfyas^â^n tek kocirhin #«bè#dé 4 l^r^ôcuk^W Cê^àni :^kimi±a, àdüin İte tonözt ara da^ndinlmıştı. O çağının‘en Cübbelere kondurmuş- gözde tâpıtö&n^lçılışr &”f»arf4k oftir fM. S. t^çifnindê yamiyivernHV.. – ^ * ^Sï^J. ^èfiànsf Im^aratori? ftastîiiiànus atılışında sôfck&mnizi ék$ yarattığı
¡SatflkfeHé;> fÇérfèinë< girer, iri kubbenin ôirrôsfc1 esèrtertfï korten îiihMMîtma bir^cmak
aitindà üfr^in^ÔWur/.-* & KudôV<Mi Htàrèti daftar ağır ba^y©r. «MM»*»’ Nakkaş Şair S*î
Sürëyman ;‘MIÉeftii ânınisar… ‘Birden mia Mustâfa-Çelebi kitMarinda verbëlgeleiS^dÎlle-
meydan okurcasına bağırır: “Ey Süleyman! İşte rinbebıraktıklarınınözetirökrsaca şöy*e*w»rler:
seni geçtim”, sesi kubbe ve àuvaflara’Çarpar, ‘OaWSîféΫ:. 84, Meslekler: 52, Mêdrèsettr^;;53\
dèkülCï^dërin bïr sessizlik.. Né vàHkr yüzyıllar Öküma kHaplıkl&î: 7, Türbfcfef’r 22,.imaretİi&f:
sonra onu, ytkılmaktan kurtaracak ve ayakta 17, Hastaneler: 3/Suyolfon kenefler: G,
tutScafk Slirtan’iit elrylè – vurdüğu payandalar, Kdpruler;:llö/ Kervansaraylar«: 20,Saray1ar: 35, dfànmfâ^ctfâeaktir. êfHamamlar: 41; ..,. Bu ondört
7 Oysa Süleymaniye’nin iç dünyası nurlu bir «Üégi$fk tür mimarlık yapışsın cins belirtilmeden
âyd^ığıWçekici bir atmösferî barıridfrır: Sanki topTam^’ /<360′/‘ sayisım tutar. Ama O’nun
kuIuri Tanr ı$mâ ülaşrhas ı ve uçrftağa hazırlanması mührüfidekf adı fı as ılkazrlm ıştır, bilir misinizi
gibi.. Sodasız ve ôncesiFësirî gücün, “yafàdii- İştfc:*«hakiröl Fakie Mimar mm.” sfc : *
m iş” üsttirid^î salt etkisini ^èïdirircesine.. : r 5 r> Koca Sinan kırlık bir Örneği 99
Tuna Sınırında Selimiye * ^âffoda iken öteki dtmyriya /g&çer (9 ‘Nisan
KahüftVnîft’’ölömüy Sinan’a sert bir uyarı f4568)1 Gördüğü 5 ittel ve pac^şatf t^u^«ÂÎ%Yin
yerıtte geÇef {1566). Hemen kendi ağzından tor ünü 111. Murât’dihJŞair Saîmermér k ifâdesinde
vâfcffyesiniyazdırır. Vakfiyenin altındaki tanıkon OsnÀanltetë, “Gt^fl^bü demde*<$Handân, * IÇrî
friî^ltfeni«edisiıiin bâba adı “Abdullàh” yazièf- MiıWİ#ata Sinâfı.”* efeCedlyte’târihini: düşürmüş ,
dhvftglhç değil mı? Éftr$éhit oğlu ile iki ¿ferzi “996=1588*. ! * ? *
vâftlftr Süièymaniye yakıtlındaki evinin bahçesi 4 Ş‘™di oulü dinsel anıtıH^^yiıdarbuyyr^ı
fte^ gömülmesini vasi^etédersede y^amı uzun Sutearry ayakucunda kutan Mimar Sınan,; İrili,
sürer, çok şükür !.. -:‘ıijîr< ufaklltaştârrkübbeleri- âltindaÿatarlar. Ama
‘ ?€tëmantà batıf;politikasında : “Anadokı’nun Mtmai^ evinin bahçesiirfdekiy ‘ dört yanı’ açık,
iâvörtiüfmastTuna^dartb^at/’demiştir. Selimiye küçük kubbeli kabrinde.. Arılık ve Çıplaklığın
belki bu görüşün bir parçası gibi- coğrafyanın afçâkgörtüllü sadeliğini bürünmüşle Hani “Béni
kHttk kavşağındâ diktltoekiedif. Eser, f’seksen Târiıması nI ar. ” dër gibi.. Zaten üstünde admı
yaşifiââ” hâlâ emekli edjImemifïBaçrramar’in yâzàti bir levhay ıı bile çök! gör mü şler !.. Ulusal
üstafok son gür lüğüdür. – Mtrmer üstüne oyma ^Sinç/acaba hangi uykudadır ? Üstelik bö bina ve
“ters lâlesi” türlü hikâyelere yolaçar- Güzel ama yatiriannın çevrèsi téfi bir kàygisvzlik^ umursa-
htiysur bir kadının iJgi ve iilişkmliğinde… Üçer mâzfİk ve hattâ sarısızlık ördeğidir: Tânıtıcı^bir
* ayrı merdivenli miniaresiyle eşsiz*kubbesi kılavuzdan1Vazgeçin, bir doğru biîènlni bite çok
yükselir, hâlâ ulu bir Nöbetçinin y<8en varım”! ararsınız. : ^
deyişi gibi.,^H«^ cb999f>e#K3eresiyleîdörtyartinı Gönül diler ki eamf ve 4iütliyesi bugünkü
göizetleyerek ^GÜnümüzün uzmânlar>; bile o kapanjarmın elinde kalmasın. V«?li s v^ yabancı
dehânın tekniğine, gizine hâiâ akıl erdiremiyor- |@2^gtnlere Böiüm-sergUi bir müzeler sitesi
Siz«– né – eteriz ¡Jd ? Ancak * Sinan* Agırnas’da……. oibun, ; Acaba her yi 11 koca, Sinan’ın eserlerin i
bahaydı ne olutdtf ? Keşke resim, ;heykel yasak- tanıtıcı kongrelerle anma günleri yapılamaz dı ?
Ianmâsâydı, acaba oddan daha nice şeyler Aylıca teknik alanda .bir. ”Uluslararası:* Sinan
kalacaktı? KiHıbiHr ki? Yine köyüne yaptırdığı * Mimarlık Gönü” düzenlenemez rml? Herhalde,bir
$^ffièdefc bir kez olsan, i su içebÜrmş nw ?? Hiç ke% deneyebilecek biri çıkarı, sanırız, ^ . Un,
‘Topraginawefasinin tek simgesi bir ■ > i • , t. r – f* –
çefmëèiktümu$…- – Sah’atçı €mekti Olmaz
i^ynakLar ; V,; ’ (1) Mimar Koca Sinan: ProL A. İnan.
(3) Teskèfétül-ebtuyè ^vè ^ês^erëiiU-bûhyari: Şâir Saî ve Öteki kaynaklar. ‘ j |
t
! San’atçının emekli ölamayacağirtı belki Sinan kadar döğrutayan başka birini bulm^c güçtür zamanda salt diplomayla seçkin san’atçı olunamayacağını da belirler. Mimar, sadeTa^da,
m
BAfiİLLİLERDEN GÜNÜMÜZ^
1800 yıllaqndayaşamış Babil Kralı I VJ| Hammurabi devrinde, oldukça gelişmiş bir kültür;ve bir dünya görüşü bulunmakta idi. Ele gefâa çivi belgelerden anlaştığına göre Babil tiler, dpnyayısudoJu bjrçanak şek Ünde düşünmekte idiler. ŞekH 1 de görüldüğü gibi, D deniz- leri, K karalto ve .B de ölüier diycırını oluştur- % maktada. ^’/>*€! r#e £*a ile gösterilen üçkat gökyüzü dünyayı örtmektedir. ,Bütün hepsi de A ile belirtilen bir sıvı içinde yüzmektedirler,
? jnsanİar en eski; çamlardan beri, yeryüzünün peklini ve*gök:,ç4$*ml^ı:i ¿le yeıyüzünün ilişkisini .merak etmişlerdir. Gözlülerinin sonucunu da töre ve ezgilisiyle birleştirerek evrenmodelleri
ol üştürmüş lâftır, örne&o Babil I iler, ruhunöl- mediğine ve.karalarm dibimdeki ölüler diyarında yaşammaiievam ettiğine inandıklarından, evren itselleri«« ölüler diyarını, d» katmışlardır.
Daha sonraları, M.% 150 yıllarında, eski Yunan düşülürlerinden Ptolemy bir güneş sistemi ve evren modeli geliştirmiştir. vŞeki I 2’de gösterilen, bu modele göre, dünya D notasında Jbykınmakta ve güneş, ay ve gezegenler dünyanın ; etrafı ndada i resel yörüngelerde dönmektedirler. ^Güneşin; hareketlefM?» açıklamak için ikinci bir küçük . daire ^eklenmekte ve, küçük dairenin merkezi, büyük, dairenin^ çevresinde dönerken güneş de küçük» dairenin çevresinde dalmaktadır. Bu modelde, ayın hareketleriniaçıklaya- bilfnek iÇkP büyük $iajrenin merkezi A y® B noktaları arasında salınması gerekmekte, Merkür ^ gezegen in in hareketlerini açıklayabilme^ Jçin ise^büyük, dairenin merkezi ıBn ile C (noktaları (arasında gidip gelmesi öngörülmektedir.
*A Çprüiüyorki bu modelce pek -çok yapay zorlamalar. t yardır ve, yprünge ayrıcalıklarını yaratan* hjçbk temel ilke bulunmamaktadır. Ptolemy modeli, 16 ıncı yüzyıla kaçlar tartışmasız kabul sçdîlmiii, gerçek dolanın davranışlarını ^ns^ğı ¿iknif iyice- yerleşmiştir. Pölonyalı bir gökbifcjmci; olaa; Nikola Kopernik, (1473 r 15.4$}, Ptolemy modelini / jdaha , şayrs^l hbir durama g^tirebilgı^k: âçin – çefi^li gözlemleri yapipı^Uf.
;■ >v ş ‘ <
Gözlemlerin sonucunda, Ptolemy modejinin pek çbk^ noktada yetersiz kaldığını gören Kopernik yeni fikirlere rastlamak> uşgjuduyla, tüm eski Yunar), düşürt)lecuıin eserlerini okumaya başla* mıştır. Bir eserde, dünya yerine güneşin merkezce bulunabileceğini okuyan Kopernik, birçok gözlemden sonra,,yeni güneş sistemi modelini drtaya atmıştır. *
Bu modele göre, dünya ve to#tün gezegenler güneşin etrafında d#ifesel yötüngeler fboyunca (fönrrçjektedirler. 160# yılında/Johannes Kepler |J571-163Ö) Kopernik modelinî geliştirerek efip- Şk yörüngeleri teklif etmiştir. Ayrtcdj Kepler, gezegenlerin sabit iaman aralıklarınca sabit alanlar süpürdüklerini gözlemlerine cfayanarak ileri sürmüştük . – …. /
Keplerin güneş Sistemi ftipdeli evrenin yapısı hakkında hiç^bir ito^yeTOOTekt^d^r. Evren âcaba sonlu jnudur? Yoksa sonsuz mu? Bu tartışma 17.nci yüzyılda, Isaac Newton (1642- İ727) ile Wilhelm G. Leibniz (16f6-1716) arasında alevlenmiştir?.Bir fizikçi ve tefclog (din Şilimcisi) olan Neyv&grt’a göre: “Evren fonludur, çünkü tek sonsu^olah Allahtır.” Leibnfz’e göre jjse: “Evrenin sonlu olması demek, Allihm belli bir uzay bölgesini başka bir bölgeye tercih etmesi
Î |
emektir ki, bunun özel bk nedeni o%mıyaca- ından evrenin sonsuz,?qlması gerekir.” 1781 fılında, düşünür Immanuel Kant (17^4-1804), İNevvton ve Leibniz’in evren modellerini ju şekilde yörürnîarriışİîfT Çevremizdeki’ oT^’yUFT uzay ve zaman içinde algılamaktayız. Her ikisi de gerçek birer neshe ofrtiayjp, bizce’Varlıkları baştan varsayılmaktadır. Sezgilerimiz, uzay ve z&nâhın varlığından bizi haberdar etmektedirler. Ştı hakle uzay imândan söz eden N&vton ve Leibniz’in evren modellerinde sezgilerin büyük ‘¿Sayı vardıfİ’TÖü tür sezgisel sonuçların doğrütuğu hiçbir 2äfcfan kamt İ an arri fyaca k; evrSninsonlu veya-sonsuz öfdüğu hiçbiV5 ¿aman bilihemiye- icetÂir.” ‘ i4 !‘ ‘f ’•/
4 Kant gÖrüşleriiıde, gö&lem ferin >çok önemli oldukfarırfr;’ Sancak gözlemlerin sezgilerden hiçbir zairrtari soVütîanamry&cağı n ı sâvunmuşttâ-.
Gerçekten, doğayı anlay abı İpek için göz- yanında sezgilerin de büyük çapta yardımcı olmaları gerekmektedir, Euclid’in (M.ö.t^00) düflem, geometrişi, tamamen göz- ieme dayanmaktadır. Deşcartes (1596-1650) ise, geometriye cebiri sokarak hjç ş^cil çizmeden jiklem geometri yapılabileceğini göstermiştir. Bu georntstncje sayı Me şekil ilişkisi, yani gözlem henüz kopmuş değildir. İstenildiği anda .sayılar $elüeflöf^şi^ütüp.t^ılasti|ulabiliı;lc^. Oysaki B. .Riemafta^(1826- 186Ş]L geom^trişın^ ile $ekil ilişkisi tamamen kopmuş durumdadır.
^lım^ Gerek genfee l^artes’in
li özelliklerinden biri, iki noktayı biriktiren sa yolun bil* doğru öiiışdMıV/ feİr kürenin |
geometrilerinde uzay düzdür. Düz uzayın en önemli i
Şekil-I |
en kısa yolun bir* doğru öftışü yüzeyi ise düz değildir. Küre yüzeyinde iki noktayı birleştiren erikısa yol bir yay |#çası olduğundan; kürg; yüzeyi iki boyutlu bir eğri Uzayı belirler, £ğri uzaylarda; iki noktayı bideştir>eW en kısa yoW’jeodezik’A adı verilir. Eğri uzay İçinde veya üzerindebulunan bütün ci$imler,jeodezi klerboy tınca hareketederler.lki boyutlu eğri bir uzayı görebildiğimiz haide,üç veya dört boyutlu eğri bit uzayı göremeyiz, belki sezebiliriz. • ^
EiMtein’in kuramına göre/uzayın üç boyutu mekânı (yeri) dördöncü boyutu ise zamanı belirler Uzay boş ikehd&z, içihemâdde girdiği anda ise-eğridir. Bû eğrilt basit &ir örnekle sezmeVe çalışalım. Dört köşesinden gerili bir çarşafın içine iki blterdö topu bırakacak olursak, toplar kendi ağırlıkları ile çarşafı eğeceklerdir- Bu eğrilik iki top arasında biryol öluştürduğtrnda, toplar birbirlerine doğru yaklaşacaklar yani birbirlerini çekeceklerdir. Çarşaftaki yüiu idlersek, topların hareketim de bulmuş oluru*. Yani, maddeyi i/e ctolaiyisiyle kuvvet kavramını unutup, uzayın geomelrteiHe ilgilendiğimizde, jeodeziler yardımıyla hareketi izieyebiHnz. IşteEinstein’ rn yaptıği da tamamen budur, evrende Euclid geometrisi yerine Riemann geometrisinin varfı- ğmi ispatlamıştır İspatlamıştır diyoruz çünkü, şu göitemevrenîn eğriliğini açıkça göstermektedir.
Güneşin yakıcından geçen bir ışık demeti, bir doğru boyunca îlerlemiyecek, bir jeodezik, yar)i bfr ^ğrisel yol izleyecektir. Nedeni ise, güneşin yakın çevresini eğri bir uzaya dönüştürmüş olmasıdır. Şu hâlde, güneş tarafından örtülmüş olması gereken bir yrldız, Şekil & dekigibi, noktalı çizginin ucunda gözlenebilecektir. İşte bü gözlemin gerçekleşmesi ile birlikte, madde civarındaki Uzayın eğriliği kesîn olarak kanıtlanmıştır denilebilir
Bu kurama göre evren hudutsuz fakat sonludur. ^Çelişik gibr; görünertbü sonucu, iki boyutlu” eğri bir uzayı inceleyerek ‘ Sekmeye çalışalım. * 6ir • kürenin yüzeyindeki hertfafftgi bir noktadan bıVdlğerihe* Sürekli olarak gidilebilir.
d«gi bir
öreftlik” kuramı J kml^çikÜiİtm€0ims^ef bu kuran |
deyebiliriz. Birbardak suyun yüzeyinel yerth egiÉtf«t§ gelemem mt temel âytrm bu bafctfY |
r veya%tr son rw^mbtfamama?r yözeyin hududu yoktur, öte yandaQyüzey kapalı okluğundan ve belir bir bölgeyi kapladığından sonludur. Böylece hem Newton/ hem de Leibniz 4^lflf çikmf§ oimaktadirlàt*. Sezgilerden söz eden İSftt ise daha dâ haklıdır. ” ’ ‘J
Nevrtöft ve- Leibniz; ^nstehfdan geöröetri feonusundà 1 ayrtfmâktadırfâr. Gerek Newton, İnekse Leibniz üîfâiyfin i dÖz -Vani ^Eudîdîen” ^ö^feifm^lrtannlâktadTrlar.^Bunu; Newtôtt’un 1§8fr>yıfında ortaya attığı üç têfrièl kanunda fSj^ièl^ëyf2:.: NevVton’un birinci kanununda, “*H«*fi§fngi bfr d* Itâwfetin etfctei âltındâ bulurf- ıWŞW bfr”cKim, ÿà yerindi cfüftır veya düzgün «tefrüsâf brrhareket yapar” denmektedir:
” dcférusai frâfefcet etmesi, yani doğru
sal bir yöl >Vzlemesi, €u<>Ud geometrisi ile olan ilişkiyi göstermektedir: OysakiÜinstein kuramrn- da/doğrumm yerini bir eğri âlmış bulunmaktadır. Eğriliği yakın çevremizde»izleyememizin nedeni ise, evmnin eğrilik yarıçapının çok büyük şimdilik înanmaktan başkİ blr^re^ktur A Gözlemlerimizi göre, evren sonlu oİm*fc|a “birlikte gittikçe’ ğerîlîemektedî r. Tan i, ”Çatak#’ denilen yıldız kümelerinin arası açılmaktadır. Bu genişlemeyi şu Örnekle, biraz olsun sezebiliriz. Bir lastik balonun üzerinde noktalar işaretleyip balonu şişirelim. ^teR^iştikçe^^okt^rfnJliıtir- lermden uzaklaştı/darım ve aralarındaki uzakJjğın artığım görebiliri^. Evrenin genişlemesini Şekil 4 deki şişen balona, benzetebiliriz.
Şu genişleme nereye kadar sürecektir? Acaba evren, sonsuza kadar genişlemeye devam mı edfedîk, yoksa* y^ıidefr büzülmeye başlıyacak mıdır? Şü anda her iki görüşü de savunan bilim ac^Lrnfarı Vattır. Bü soruyu da*, yanıtı henüz kesin olafâk verileftıiyen sorular listfeşihe eklemek
Son üç “olarak, dış çevremizi kavramanın kül tür dWrV soyutlanam\yaca&m* sövlöVebUirir. Bir
do&â bilimlefl; tfiğefr yandartmatematik, töjtfum1 kültürünün ayrılmaz parçalarıdırlar: Kü- Vi^ d^ürmâda ve fnodel geliştirmedi, gözletti yâfenda sezgfnin de önemli bW yer tüttüğünü açıkça görmekteyiz.