Zorla Vergi Toplayana Şiddetli Ceza
Osmanlı padişahları, devlet hazinesini şahısları için asla kullanmaklardı Osman Gazi’deıı bilitibar geçerli olan bu kaide, devletin sonuna kadar devam etmiştir. Orhan Gazi, babasının yolundan gitmiş, harama el sürmemiş, altın ve gümüş kaptan yemek yememiştir. Devlet kasasından şahsı için bir kuruş bile çıkarmamıştır. Hazine kapısının ve hazine defterlerinin sultanlık mührü ile mühürlenmesi onun Zamanında olmuştur. Alınan vei’gileri hep dış hâzineye koydurmuştur, iç hâzineye yalnız kendi öz malını ve ka zancını almıştır. Büyüklüğüne ve görkemine uygun olarak bağımsızlık davulunu, diğer beylerin davullanndan büyük yaptırtmıştır. Savaşlarda çaldırdığı bu davul “Orhan Tabili” diye nam salmıştır.
Yardımseverliğinin ve adalet anlayışının üstünlüğü için şu hadise anlaülır: Askerlerine ücret dağıtırken, delikli bir iki altına ve akçeye rastlayınca defterdara:
“Bu delikli altın, akçe nedir? diye sorar. Defterdar:
“Padişahım, öşür ve baş vergisinden elde edilen maldandır.” demişse de o:
“Hayır, bunlar, halkın çocukları başına iplikle takılmış altınlardan alınmıştır. Yani bu altın zorla alınmışa benziyor!” diyerek durumun araştırılmasını emretmiştir. Gerçeğin, Orhan Gazi’nin söylediği gibi ortaya çıkması üzerine, bunu yapan kişi şiddetli bir cezaya çarptırılmıştır. Anadolu’da çocukların başlarına, ahularına, boyunlarına delikli altın ve para takma âdeti vardır.