ZULÜM

Eskiden İran’da Feridun admda zalim bir hü­ kümdar hükmünü zulüm ve baskı ile yürütü­ yordu. Bir gün bahçede gördüğü bir kadın?7 göz koyarak ¡bunu sarayına getirmelerim emretti. Adamları buna: — Efendimiz, o göz koyduğuiıuz bir marangozun karısıdır. Kendisi ve kocası çok dindar, muhitte oldukça sevilen kimselerdir., Düşmanlarınız sizin bu arzunuzu duyup aleyhinize işi büyütürler. Marangoza bu gece sabaha kadar yapamayacağı bir iş teklif ediniz- Sonra da emrinizi yerine getirmedi bahanesiyle kendisini idam edersiniz. O zaman göz koyduğunuz karısı dul kalır, kendiliğinden şize gelir, aleyhinizde hiç de dedi – koduya sebebiyet verilmeden sizin olur, dediler. Zalim Feridun, akılcılarının verdikleri bu aklı- pek beğenerek marangozu çağırtıp, şöyle konuştu: — Bu gece sabaha kadar, öd ağacından olmak şar tıyla on tane süslü sandık yapacak, şafak vakti göndereceğim adamlarıma teslim edeceksin. Şayet adamlarım geldiği anda bunları eksiksiz teslim etmezsen sandık yerme seni getirip sarayımın zindanında astıracağım, haberin olsun! Şu anda öd ağacından yapılmış on tane süslü sandığa şiddetle ihtiyacım vardir! Marangoz bunun imkânı, olmadığım, yerdiği mühleti bir kaç hafta uzatmasını isterse de Zalim Feridun ısrar eder: — Şafak vâkti göndereceğim adamlarıma ya on sandığı teslim edersin, yaih.ut da buna mukabil kendi kafanı, der. Marangoz heyecan ve telaş içinde evine gelir, göz yaşı döküp ağlamaya başlar. Ailesinin ısrarı üzerine de zalim hükümdarın teklifini anlatır, göz yaşları içinde helallik dilemeye başlar. Kadın kocasına: Dur bakalım, acele etme, der ve ilâve eder: — Sen hiç kimseye zulmettin mi? — Hayır ben hiç kimseye ne zulmettim, ne de birinin namus ve ırzına yan baktım. İşimde, evimde kendi hâlimde yaşayıp duruyordum işte, deyince: Kadm: — öyleyse boşuna telaş etme. Zulmetmediysen zulüm görmezsin, der. Fakat adamda ümit iyice kaybolduğu için, «şunun şurasında ne kaldı ki, nerddyse Feridun’un adamları gelecek» diye hayıflanıp, duruyordu. Kadm: — Hiç telâş etme. Zulmetmediysen zulme uğramazsın. Bakalım Mevla nemler? diyerek gayet serin durur. ¡Bu sırada kapı güm güm vurulur. Heyecandan elleri, ayaklan titreyen marangoz: — Eyvah işte geldiler, halbuki sandıkların bir tanesi bile meydanda yok, diyerek ecel terleri dökmeye baş­ lar. Kapının açılması üzerine hızla içeri giren hükümdarın adamlan: — Çabuk marangozhaneye deyince, adam hanımına: — Görüşmek mahşere kaldı, haydi Allaha ısmarladık der. Hükümdann adamlan buna kızarlar: — Neden mahşere kalsın, yapacağın bir tabuttan ibarettir, derler. Marangoz anlayamaymca da izah ederler: — Bu gece yarısı hükümdar Feridun âni bir kalp krizi neticesinde öldü. Onun cenazesi için bir tabut yapmanı yeni hükümdar emretti, yapacağın bundan ibarettir!

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*