1921 Anayasasında ne düşünce hürriyeti ile,
ne de diğer hürriyetlerle ilgili bir hüküm
vardır. Düşünce hürriyeti, bu ad altında ilk
defa 1924 Anayasasında yer aldı ( «…vic-,
dan, tefekkür, kelam, neşir […] hak ve
hürriyetleri Türkleriri tabiî hukukundandır
», md. 70). Ayrıca basın , hürriyeti de
1909’dan sonraki şekliyle yeniden tanındı
(«Matbuat kanun dairesinde serbesttir ve
neşredilmeden evvel teftiş, muayeneye tabi
değildir»
Bu Anayasanın yürürlükte bulunduğu 1960
yılına kadar, gerek tek parti döneminde,
gerek çok partili dönemde, zaman zaman,
düşünce hürriyetinin alanını daraltan çeşitli
düzenlemelere başvuruldu. 29 Nisan
1336 (1920) tarihli ve 2 sayılı «Hiyaneti
vataniye» kanunu ile, hâkimiyetin bölünmez
bir şekilde T.B.M.M.’nin kişiliğinde
toplandığına ilişkin kurala yazı veya eylemle
karşı çıkmak cezalandırıldı
1274. Sayılı Osmanlı imparatorluğundan kâlma
Ceza kanununa yapılan bir eklemeyle,
sınırlar arası tecavüzü teşvik edici yayınlar
suç sayıldı (md. 64). Doğuda çıkan isyan
üzerine kabul edilen «Takriri sükûn
kanunu» ile (4 mart 1925) «irticaa, isyana
ve memleketin nizam-ı İçtimaîsini, huzur ve
sükûnunu ve emniyet ve âsâyişini ihlâle bais
bilumum teşkilât ve tahrikât ve teşvikat
ve teşebbüsat ve neşriyatı hükümet, Reisicumhurun
tasdikiyle, re’sen ve idareten
men’e mezundur» hükmü kondu. 1936’da,
1926 tarihli Türk Ceza kanununun 141 ve
142. md.lerinde yapılan değişikliklerle düşünce
ve örgütlenme hürriyetlerini sınırlayan
hükümler getirildi; anarşizm, zümre
diktatörlüğü propagandası, millî duyguları
yok edici ve * zayıflatıcı propagandalar ve
bu yolda* v örgütlenmeler yasaklandı. 1931
Tarihlin Matbuat kanununda, 1938 yılında
yapılan değişiklikle, gazete ve> dergi yayımlanması
için izin isteme ve para depo etme
şartları kondu. Aynı kanunun 50. md.nde
siyasî tenkit, hakkını kullanılmaz hale getiren
hükümler yer aldı
01
Kas