Abdülhamid Han’ın Saltanat Arabaları
Sultan İkinci Abdülhamid Han devrinin son yıllarına doğru İstanbul’a “bato” sisteminde birkaç araba getirildi. Bunların tekerlekleri lastikli idi. O devrin meşhur saray adamlarından Fehim Paşa’nın, içi al atlas döşeli bir “bato”su vardı ki, şıklık ve zarafeti itibarıyla bir hayli zaman İstanbul halkının gözdesiolmuştu. Meşrutiyet’in ilânını müteâkip, Fehim Paşa’nın Bursa’da ölmesi üzerine, eşyaları satılırken bu arabayı Bursalı Kasap Hacı Ahmed Ağa isminde bir zengin almıştı.
Bunlardan başka hasırlı, yarım hasırlık, “brik” arabalar da vardı ki, bunlar da dâimâ sayfiyelerde kullanılırdı.
Abdülhamid Han’ın Saltanat Arabaları
Sultan İkinci Abdülhamid Han tahta çıktığı ilk senelerde, ata binmeyi tercih etmiştir. Sonraları arabaya binmeye başlamıştır. Ve “landon” tarzında gayet muhteşem bir iki saltanat arabası yaptırmıştır.
Sultan Abdülhamid Han, şehzadeliğinde Avrupa’dan getirttiği zarif bir “brik”e de binerdi. Atları, en eski ve tecrübeli bir arabacı kadar maharetle kullanırdı. Sultan Abdülhamid Han son zamanlarına kadar bir hayli yaşlı olmasına rağmen, araba kullanmaya devam etmiştir. Cuma selâmlıklarında daima dört atlı saltanat arabasıyla Hamîdiye Camii’ne gelir, fakat cami dönüşünde iki beyaz at koşulu küçük bir faytonu bizzat kullanarak saraya dönerdi. Paris’te imal edilen bu arabanın hususiyeti, koşumu ve oku ile birlikte beygirlerin otomatik olarak arabadan ayrılmasını sağlayan tertibatıydı. Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın bayram merasimlerinde kullandığı ve birkaç çift at tarafından çekilen saltanat arabası, altın levhalardan yapılmıştı. Sultan tahttan indirildiği sırada, İttihatçılar Yıldız Sarayı’nı yağma ederken (1909), bu araba parça parça sökülüp şunun, bunun elinde kalmıştır.
Taşra arabaları, başlıca iki şekilde idi. Bunlardan biri, üzeri meşin kaplı binek arabalarıydı ki, bunlara sadece “yaylı” denirdi. Diğeri de “tatar arabası” yahut “vurgun” denilen yük arabaları idi. Sivas taraflarında, dört at ile çekilen büyük “vurgun”lar da kullanılmıştır. Bunlar da “barhana” adını aldı.
SALTANAT ARABALARI
Saltanat arabaları, padişah ve padişah ailesi mensuplarının kullandığı arabalar idi. Tanzimat devrine kadar Osmanlı’da, “Saltanat arabası” ismiyle bir araba mevcut değildi. İlk zamanlardan itibaren bütün padişahlar malum ve muayyen olan merasimlere at Saltanat arabaları, padişah ve padişah ailesi mensuplarının kullandığı arabalar idi. Tanzimat devrine kadar Osmanlı’da, “Saltanat arabası” ismiyle bir araba mevcut değildi. İlk zamanlardan itibaren bütün padişahlar malum ve muayyen olan merasimlere at üstünde çıkarlardı. Binek arabası, saray-ı hümayun haremi için bir ihtiyaç olmuştur. Fakat ortasına kadar nadiren kullanılmıştır. Valide sultanlar, haseki sultanlar, hanım sultanlar şehir sokaklarında dolaştınlmışlardır. Sayfiye, yalı, köşk kasırlara harem-i hümayun kayıklan ile gitmişlerdir. Şehir içinde dolaşan اvalide sultanlardan Kösem Mâhpeyker Sultan’la, Hatice Turhan Sultan, devirlerininağır “hinto” arabalarına mükellef ve muhteşem taht-1 revanlannı tercih etmişlerdi.
Saray mensuplarının İstanbul’dan uzun yolculuklara çıkması sırasında da araba bir ihtiyaç olmamıştır. Yolcu, seyahatte can güvenliği için atlı olarak bir kervana katılmak mecburiyetinde olmuş, at yolculuğuna dayanamayanlar da develer üstünde “mahfe”ye binmişlerdir. Müddeti, beş aydan iki yıla kadar değişen seferlere çıkan padişahlar da gaza ınırallo’؛ hep at üzerinde gitmişlerdir.