çokseslilik, en geniş anlamıyla bir müzik
parçasının görece bağımsız iki ya da daha
fazla sayıda sesten ya da partiden oluşması.
Tek bir ezgi çizgisine yer verilen tekseslilikten(*)
ve akorlu dokuların ön plana çıkarıldığı
eşseslilikten(*) farklıdır. Çokseslilikte
farklı sesler birbirinden ayn ve ritim açısından
birbirinden az çok bağımsız olarak
algılanırlar. Eşzamanlı ezgi çizgilerinin bir
araya getirilmesi demek olan kontrpuan,
bazen çokseslilikle eş tutulursa da gerçekte
hem çokseslilikte, hem de tekseslilikte uygulanabilen
bir tekniktir. Örneğin Palestrina
da, Mozart da kontrpuan kullanmış, ama
birincisi çoksesli dokulara yer verirken İkincisi
temelde eşsesli müzik yazmıştır. Dolayısıyla,
özgül anlamıyla çokseslilik, yakından
bağlantılı ve birbirini tamamlayan ezgi
çizgilerinin dinamik etkileşimleri ile yaratılan
çokpartili dokulara ilişkindir. Bu etkileşimin
örneğin kanonlarda ve füglerde yol
açtığı canlılık birden kesilmez; bu yüzden
[ de çoksesli bestelerin özellikle sonlarına
doğru eşsesliliğe ve işlevsel armoniye yer
verilir. Çokseslilik ile işlevsel armoninin
tam bir uyum içinde olduğu J.S. Bach’ın
füglerinde, genellikle bir pedal nota parçayı
sona erdiren kadansm habercisi olur ve
uzatılan çoksesli pasajın karar kılabileceği
bir yer olarak iş görür.
Salt vokal çoksesliliğin en parlak dönemi,
işlevsel armoninin henüz yaygınlık kazanmadığı
16. yüzyıldı. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde
ise işlevsel armoninin önemini yitir-
.mesi çoksesli dokuların, özellikle Arnold
Schoenberg ve izleyicilerinin oniki ton müziğinde
öne çıkmasına yol açtı.
çokseslilik
15
May