Eshâb-ı kirâmın
büyüklerinden. Peygamber efendimizin kölesiydi. Tahminen
Miladî 575 yılında doğmuş olup, annesinin ismi
Su’da binti Sa’lebe’dir. Künyesi oğluna nisbetle “Ebû
Ûsâme”dir. Kudaa kabilesinden olup, Yemenli’dir.
Zeyd bin Harise (r.a.) çocuk yaşlarında iken annesi
Su’da ile birlikte akrabalarını ziyarete gitmişti. Bu
sırada başka bir kabilenin baskınına uğradılar. Zeyd’i
esir aldılar. Mekke’ye, Sükû Ukaz panayırına getirip
satılığa çıkardılar. Hazret-i Hatice’nin yeğeni Hakim
bin Hizan, Zeyd’i 400 dirheme satın aldı. Hâkim bin
Hizart da Zeyd bin Harise’yi halası Hazret-i Hatice’ye
hediye etti. O da Peygamber efendimize hediye etti.
Peygamber efendimiz (s.a.v.) Hz. Hatice ile evli bulunuyorlardı.
Peygamber efendimiz de Zeyd’i azad ederek
(serbest bırakarak) yanına aldı.
Zeyd bin Hârise; İslâmiyetten önce de üstün bir
insan olduğunu gösteren, herkese sevgi ve muhabbetle
bakan, işlerinde adaletli, herkesin itimadını kazanarak
el-emin (güvenilir) ünvanını alan Peygamber efendimizden
(s.a.v.) gördüğü güzel muameleden dolayı babasından
ve anasından daha çok seviyor, yanından hiç
ayrılmak istemiyordu.
Anne ve babası oğullarının nereye götürüldüğünü,
ne yapıldığını bilmiyorlardı. ’ Zeyd’in babası Harise,
evlad ateşiyle yanıp tuşuyor, diyar diyar dolaşarak
oğlunu arıyordu. Yemen’den çeşitli ülkelere giden akrabalarına
ve tanıdıklarına sıkı sıkı tembih ederek, oğlu
Zeyd’den bir haber getirmelerini istiyor, şiirler söyleyerek,
gözyaşı döküyordu.
İslâmiyetin yayılmasından bir müddet sonra Ben-i
ketb kabilesinden Kâbe’yi ziyaret için gelen birkaç kişi
Zeyd’i gördüler. Dönünce babası Harise durumu bildirdiler.
Harise bu haber üzerine çok sevindi. Hemen kardeşi
Kâbla birlikte yanına fazla miktarda para alarak
Mekke’ye geldi. Mekke’ye varınca Peygamberimizin
(s.a.v.) evini öğrenip, huzurlarına çıktı ve şöyle dedi:
“Ey Kureyş kavminin efendisi, ey Abdül Muttalib’
in torunu, ey Ben-i Haşim soyunun oğlu, siz Harem-i
şerifin komşususunuz. Misafirlere ikram, esirlere ihsan
eder, onları esaretten kurtarırsınız. Köleniz bulunan
oğlumuzun kurtarılması için ne kadar para istersen onu
verelim serbest bırak. Ne olur bu dileğimizi geri
çevirme” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.), “Z eyd’i çağı
rıp kendisine durumu bildirelim . O’nu serbest
bırakalım. Şayet size gelm eyi tercih ederse, sizden
herhangi bir para almadan onu alıp götürebilirsiniz.
Ş ayet beni tercih eder, yanım da
kalm ayı isterse A llah ’a yem in ederim ki, beni
tercih edene k im seyi terk etm em yanım da
kalır. ”
Harise, Peygamber efendimizin bu cevabına çok
memnun oldular. “Sen bize çok adaletli ve insaflı davrandın
dediler.” Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.)
Zeyd’i huzuruna çağırarak kendisine;
“Bunları tanıyor musun?”
“Evet biri babam, diğeri amcamdır.”
“Ey Zeyd sen benim kim olduğumu öğrendin,
sana olan şefkat ve merhametimi, davranışım ı
gördün. Bunlar seni alm aya gelm işler. O halde
ya beni tercih et yanım da kal veya onları tercihet g it.” Babası ve amcası artık bizi tercih eder, Zeyd’i
alıp götürürüz diye bekliyorlardı. Zeyd;
“Ben hiç bir kimseyi sana tercih etmem. Sen benim
hem amcam, hem de babam makamındasın. Senin
yanında kalmak istiyorum.” dedi. Babası ve amcası
hayrete düşerek şaşırıp kaldılar. Babası kızarak Zeyd’e,
“ Yazıklar olsun sana, demekki sen köleliği hürriyete,
annene, babana ve amcana tercih ediyorsun” dedi.
Zeyd de babasına, “Babacığım ben bu zattan öyle bir
şefkât ve muamele gördüm ki O’na kimseyi tercih
edemem.” cevabını verdi.
Peygamber efendimiz Zeyd’i çok severdi. Kendisine
olan bu bağlılığını ve sevgisini görünce onu Kâbe-i
Muazzama’nın duvarında bulunan Hacer-i Esved taşı
nın yanma götürüp, oradakilere hitap ederek, “Şahid
olunuz, Z eyd benim oğlumdur. O bana varis ben
ona varisim. ” buyurdu. Babası ve amcası bu durumu
görünce kızgınlıkları geçti. Sevinç içinde memleketlerine
döndüler. Eshab-ı kiram bundan sonra Zeyd’e
Zeyd bin Muhammed (Muhammedin oğlu Zeyd)
demeye başladılar. Bu hâdiseler olduğunda henüz İslâ
miyet gelmemişti. Dana sonra İslâmiyet gelip, Ahzap
sûresinin 5. ve 40 âyetlerinde, “Evlâdlarınızı babalarının
ism iyle çağırın, böylesi Allah katında
daha doğrudur. ” “Muhammed aleyhisselâm sizden
hiç bir erkeğin (Zeydgibi) babası değildir.”
emirleri ile evlad edinmek de kaldırılınca Hz. Zeyd
babasının ismiyle Zeyd bin Harise diye çağrılmaya
başlandı.
Zeyd bin Harise (r.a.) ilk iman edenlerden olup,
Hazret-i Hatice, Hazret-i Ebû Bekirve Hazret-i Ali’den
sonra dördüncü, azad olmuş köleler içinde ise ilk Müslüman
olmakla şereflendi. Peygamber efendimiz Zeyd’i
Mekke’de Ümmü Eymen’le (r.a.) evlendirdi. Bundan
Üsâme (r.a.) doğdu (Bkz. Ümmü Eymen). Peygamber
efendimiz daha sonra kendi halasının kızı Zeyneb binti
Cahş’la evlendirdi.
Mekke’de iken birçok eza ve cefalara maruz kaldı.
Peygamberimiz (s.a.v.) Taif halkını İslâmiyete davet
için Taife gitmişti. Taif te hiç kimse iman etmedi. Peygamber
efendimiz Zeyd bin Harise (r.a.) ile dönerlerken
yolda Taifliler taşa tuttular. Peygamber efendimizin her
tarafı kan revan içinde kaldı. Zeyd (r.a.) Peygamberimizi
atılan taşlardan korumak için önüne, arkasına,
sağma, soluna geçerek siper oluyordu. Kendisi de bu
suretle bir çok yerinden yaralandı. Hicret izni çıkınca,
Medine’ye hicret etti. Medine’de ensardan Gülsüm bin
Hedm’in evinde misafir kaldı, Üseyd bin Hafızla din
kardeşi oldu.
Zeyd bin Harise Bedr harbinden Mute harbine
kadar Peygamber efendimizin bulunduğu bütün gazvelere
katılmıştır. Yalnız Müreysi gazasında Peygamber
efendimiz (s.a.v) Zeyd bin Harise’yi Medine’de yerine
vekil bıraktığından bulunamadı. Bunun dışında pek
çok seriyyelerde (Peygamber efendimizin katılmadığı
savaşlar) bulunmuş, bir çoğuna kumandanlık ederek,
şecaati, kahramanlığı ile örnek olmuştur.
Zeyd (r.a.) Peygamberimizi (s.a.v.) o kadar çok seviyordu
ki canını O’nun yolunda feda etmekten çekinmiyordu.
Hatta öz babasını Peygamberimize (s.a.v.) tercih
etti. Peygamber efendimiz de Zeyd’i ve oğlu Üsame’yiçok severdi. Bir hadîs-i şerifte Peygamber efendimiz,
“Bana insanlar arasında en sevim li gelen kişi,
Benim ve A llah’ın ihsanına m azhar olan kişidir.
Bu zat Zeyd’dir. ” buyurmuştur. Allah’ın ihsanı müslüman
olmasını nasib etmesi, Peygamberimizin ihsanı
ise O’nu hürriyetine kavuşturmasıdır.
Kur’ân-ı kerîmde Eshâb-ı kirâm içinde Zeyd’den
(r.a.) başka hiçbir kimsenin ismi açıkça zikredilmedi.
Sadece Zeyd’in ismi açıkça zikredildi. Bu O’nun için
büyük şeref olmuştur.
Miladî 629’da Mute Muharebesinde İslâm ordusunun
komutanı olmuştu. Bu harpte büyük kahramanlıklar
göstererek 55 yaşlarında olduğu halde şehid edildi
(Bkz. Mute Savaşı). Zeyd orta boylu ve güzel idi. O’nun
fazileti hakkında bildirilen bazı hadîs-i şerifler şunlardır:
Üsame bin Zeyd’en (r.a.) gelen rivâyette Peygamber
efendimiz, “Zeyd bana kavmimin en sevgilisidir.”
buyurmuştur. Yine diğer bir hadîs-i şerîfte, “Cennete
baktım . Bir de gördüm ki, Cennet narlarının
herbiri deve derisinden yapılm ış şişirilen tulum
gibi, kuşlan, büyük develer gibi iri. Bunların
arasındaki bir gence gözüm ilişti. “Sen kimsin?”
diye sordum. O da Zeyd bin Harise olduğunu
söyledi. Sonra baktım ki Cennette gözlerin görmediği,
kulakların duymadığı, h âtır ve hayale
gelm eyen şeyler vardır.”
ZEYD BİN HARİSE (r.a.)
24
Oca