Doğu Anadolu’da yer alan, târih, efsâne ve folklor diyârı bir ilimiz. Târihî ve tabiî zenginlikleri çok olan ve adı efsânelere, masallara karışan ve Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı bu vilâyetimizdedir. Yüksek Doğu Anadolu yaylalarının bir parçası olan bu bölge, târih boyunca göç ve istilâ yollarının üzerinde yer almıştır. Türkiye’nin tepesi veya “dam”ı olan Ağrı, aynı zamanda kışı en şiddetli geçen illerden birisidir.^ Van, Bitlis, Muş, Erzurum, Kars illeri ile çevrilidir. 39°05′ ve 40° 17′ kuzey enlemleri ile, 42°20′ ve 44°30′ doğu boylamları arasında yer alır. Trafik kod numarası (04)’tür.
İsminin Menşei ‘> Ağrı ilinin ismi, Ağrı Dağından gelir. Bu bölgeye yerleşen Selçuklu Türkleri “Ararat Dağı”na “Eğri Dağ” ismini verdiler. Selçuk ve Osmanlı Türkleri, yerleştikleri her bölgeye Türkçe isimler verirlerdi. Sonradan gelen Türk boylan Eğri Dağa “Ağır Dağ” ismini takmışlardır. Zamanla Ağır Dağ, halk arasında “Ağrı Dağı” olarak benimsenmiştir. x Târihi Ağrı’nın bilinen târihi M.Ö. 15. asra dayanır. M.Ö. 15. asırda, Hurri Mitana Krallığı bu bölgede bulunuyordu. Hititler ve Urartulardan sonra, Kafkasya’dan atlı göçebe olarak gelen Kimmenler M.Ö. 8. asırda bu bölgeye yerleştiler. M.Ö. 7. asırda Sakalar, 6. asırda Persler, 4. asırda Makedonya Kralı İskender, M.S. 6. asırda Hazer Türkleri, M.S. 642’de Müslüman Araplar, İlhanlılar, Kara- koyunlular, Akkoyunlular, İranlı Türk Safevîlerin eline geçmiş, Celâleddîn-i Harzemşah ve Moğolların istilâsına uğramış, zaman zaman da, Bizans ve Persler arasında el değiştirmiştir. 1515’te Ağrı, Yavuz Sultan Selim Han Çaldıran’da Şah İs- mâil’i yenince, Osmanlılara geçmiştir. Yavuz Sultan Selim’in tâyin ettiği Tuğ Beyinin çocukları hâlen bu bölgede “Tugan”, “Doğan” ve “Toğa- noğlu” soyadı ile anılmaktadır.
AĞRI
İLİN KİMLİĞİ
Yüzölçümüı : 11.376 km2 Nüfusu : 437.093 İlçeleri : Merkez, Diyadin, Doğu Bâyezîd, Eleşkirt, Hamur, Patnos, Taşlıçay, Tutak.
Yavuz, Sultan Selim’in İstanbul’a dönüşünden bir müddet sonra İranlı Safevîler burasını geri almışlar, 1578’de Kânûnî Sultan Süleymân Han bu bölgeyi tekrar Osmanlı Devletinin sınırlarına katarak merkezi Bâyezîd olan Van beylerbeyliğine bağladı. Tanzimâttan sonra Bâyezîd sancağı olarak Erzurum vilâyetine bağlandı. Cumhûriyetin îlâ- nmda il merkezi Doğu Bâyezîd idi. 1926’da Ka- raköse il merkezi, Doğu Bâyezîd ise ilçe oldu. 1938’de Karaköse ismi Ağrı olarak değiştirildi. 93 Harbinde (1877-1878) ve Birinci Dünyâ Harbinde Türkiye-Rusya ve İran arasında bölünmüş olan Ağrı, 1920 Kars, 1921 Moskova ve 1923 İran-Türk antlaşmaları netîcesinde bütünüyle yeniden hukûkî sâhipleri olan Türklerin eline geçti. Ağrı, bin senelik bir Türk toprağıdır. Fizîki Yapı Ağrı ili, Kars, Erzurum, Muş, Bitlis, Van ve İran sınırı arasındadır. Ağn, Türkiye’nin en engebeli illerinden biridir. 1000 m yükseklikten daha aşağı yerler çok azdır. Ortalama yükseklik 1000-1500 metredir. Erzurum-Kars Yaylasını Murat Havzasından ayıran Karasu-Aras’ın doğu ucunda kartal yuvası gibi dik duran Büyük ve Küçük Ağrı Dağlan, Ağrı ilinin sembolü gibidir. Dağlar: Geniş bir yay çizen dağ silsilesinin ucunda Ağrı Dağı (5137 m); Küçük Ağn (3896 m), Aşağı Dağ (3274 m), Kara Dağ (3243 m), Tizli Dağı (3200 m) bulunur. Ayrıca Tendürek (3343 m), Aladağ (3250 m) ile Süphan Dağı, Kanlı Dağ ve Ziyâret Dağı başlıca dağlardır. Dağların büyük çoğunluğu üç bin metreyi aşar. Ağrı, Türkiye’nin en engebeli, en yüksek ve volkanik bölgelerin
dendir. Deniz seviyesinden yüksekliği 1640 metredir. Ovalar: Bu bölge volkanik bir arâzidir. Çöküntü netîcesinde; Doğu Bâyezîd, Diyadin ve Eleşkirt ovaları meydana gelmiştir. Murad Vâdisi, Karaköse ve Eleşkird Suyu Vâdileri başlıca düzlüklerdir. Ağn; Karasu ve Aras Nehirleri ile Tendürek ve Süphan Dağları ile çevrilidir. • Akarsular: Fırat Irmağının en uzun ve önemli kolu olan Murad Suyunun (Doğu Fırat) kaynakları Aladağ ile Çakmak dağıdır. Bu iki kol Ka- raköse’nin güneyinde birleşir ve Muş’a girer. Karasu, Aras, Murad suyu, Eleşkirt Çayı, Sansu ve Balık Çayı başlıca akarsulardır. Göller: Balık Gölü 25 kilometrekaredir. Şeyh ve Danilkel gölleri, yazın bataklık, kışın göldür^ İklimi ve Bitki Örtüsü Arâzinin volkanik oluşu, yağışların az, ısının çok düşük olması sebebiyle dağlar ve ovalar çıplaktır. Arâzinin % 20’si mer’a ve otlak olup % 80’i ekime elverişli değildir. Su kenarlarında, söğüt ve kavak ağaçlarına rastlanır. Kara ikliminin özelliklerini gösterir. Kışlar çok sert geçer, Türkiye’de en soğuk gün Ağn’da 13 Ocak 1940’ta -43,2° olmuştur. Yazları sıcaktır, +39,9° olduğu olmuştur. İlk ve sonbahar kısa sürer. Türkiye’nin en soğuk ve en uzun kışı Ağrı’da geçer. Senenin 115-125 günü karla kaplıdır. Yağmur azdır, daha çok kar yağar. Yıllık ortalama yağış, 328-545 mm’dir. Ekonomi Tarım: Halkın başlıca geçim kaynağı tanm ve hayvancılıktır. Tarım ürünleri buğday, arpa ve şe
Diğer eserler: Meya (Günbuldu) Mağaraları, Karlıca, Kız Kulesi, Havran Kalesi, Eski Kümbetler ve Patnos Höyüğünde Urartu Sarayı kalıntıları vardır. Efsâneler: Bir kültür köprüsü olan Ağrı ile ilgili pek çok efsâne vardır. Târihin derinliklerinden bugünlere uzanan masallara, hikâyelere ve şiirlere konu olan “Kerem ile Aslı”nın birbirini görüp âşık olmaları, Doğu Bâyezid ile İshâk Paşa Sarayı arasındaki “Keşiş Bahçesi”nde cerayan etmiştir. “Aslf’ya kavuşamayan “Kerem” çektiği bir “Ah” ile tutuşup kül olur. Bu külün başında günlerce bekleyen “Aslı” da külü saçı ile süpürürken tutuşup yanar külleri birbirine karışır. Nuh Tûfânı: Hazret-i Nûh’un gemisi Ağrı Dağına değil, Cudi Dağına inmiştir: Nûh Tûfânı, başta Kur’ân-ı kerîm olmak üzere diğer mukaddes kitaplarda ve eski destanlarda yer almıştır. Kur’ân- ı kerîmin Hûd sûresi, Kamer sûresi ve Mü’minûn sûresi “Nûh Tûfânı” ile ilgili teferruâtlı bilgileri haber vermektedir. Yahûdî din adamlarınca değişikliğe uğratılan “Tevrât”da hazret-i Nûh’un gemisinin Ağrı Dağına (Ararat dağına) indiği ifâde edilir. Hak kitap ve hiç bir değişikliğe uğramıyacağı Allahü teâlâ tarafından buyrulan Kur’ân-ı kerîmin Hûd sûresinin 44. âyetinde hazret-i Nuh’un gemisinin “Cudi Da- ğı”na indiği açıkça beyan edilmektedir. Bu açık ifâdeye rağmen Nuh aleyhisselâmın gemisinin başka yere indiğini söylemek bu âyet-i kerîmeye uygun olmamaktadır. Cudi Dağının yeri ihtilaflıdır. Musul, El- Cezîre, Şam, Nusaybin ve Amîd (Diyarbakır) diyenler olmuştur. Ağrı Dağı diyenler olmadığı gibi, delil de yoktur. Ağrı Dağında hazret- i Nûh’un gemisini arama çalışmalarının altında başka gizli gâyeler vardır. Hıristiyan emperyalizmi ve dış Ermenilerin kötü niyetleri gizlidir. Nitekim hazret-i îsâ Allahü teâlâ tarafından gökler âlemine alındığından 6 sene sonra ahlâk, fazîlet, nâmus ve iffet timsâli annesi hazret-i Meryem Kudüs’te vefât etti. Mübârek kabri Kudüs’te olduğu ve bu husus İslâm kaynaklarında (eserlerinde) açıkça belirtildiği halde, Anadolu’yu bir Hıristiyan ülkesi olarak göstermek isteyen Hıristiyan emperyalizmi, bir kadının rüyâsına dayanarak, Efes’i dînî bir merkez hâline getirmiştir. Efes ile hazret-i Meryem arasında bir bağ olmadığı gibi, Ağrı Dağı ile Nûh Tûfânı’ndan kurtulan gemi arasında da hiçbir ilgi yoktur. Nûh Tûfânmdan; Sü- merlerin “Gılgamış Destanı”ndan, Amerika’daki Hopi Kızılderililerinin destanlarına kadar bütün eski destanlar da bahseder. Eski Türkler, hazret-i Nûh’un gemisinin Altay Dağlarında, Uludağ’da, Hindular Veda’larda (dînî kitaplarında) Himalayalarda, eski Yunanlılar Parnas’ta, Asûrîler Nizir Dağında, Hıristiyan ve
Yahûdîler Ağrı Dağında olduğunu iddiâ ederler. Araplar, Ağrı Dağına “Haris”; Küçük Ağrı Dağına “Hırvayris” derlerdi.
AĞRI
10
Tem