6 — Tirmizî şârihi Abdurrahman b. Abdirrahîm, (41) EbûDâvûd sârihi Muhammed Eşref el-Azîmâbâdî, (42) Bulûğu’l-Meram şârihi Sıddık Hasen Han (43) Şevkâni’nin mütâlâalarını aynen naklettikten sonra onun görüşüne katılıyorlar. 7 — Alî Nâsıf et-Tâc’m dipnotlarından birinde hadîsle alâkalı tefsirleri naklettikten sonra şöyle diyor: «Eğer müşteri bu iki şekil ve fiattan birisini tercih ederse (meselâ «şu kadara peşin alıyorum» veya «şu kadara vâdeli alıyorum» derse), vâde sebebiyle günün peşin fiatmdan fazlasına satmayı caiz gören cumhûra göre (fukahânm ekseriyetine göre) bu satış caizdir. (44) 8 — Elmalılı Muhammed Hamdi Efendi Tefsirinde meselemize temâs ile şu mütâlaayı serdediyor: «Bey’ideki viresi peşin farkına gelince, eğer alman verilen bedeleyn bir cinsten değil iseler bunlar herhangi bir akidde yekdiğerine tekâbül ettirildikleri ve yalnız birbirleriyle ölçüldükleri zaman aralarında tefâdul farkına imkân yoktur. O tefadul bu mübâdelede değil akidden hariç olan üçüncü bir mikyasa nazaran sâbit olabilir. Bunun için yalnız bir akdi beyi’ hiç bir zaman ribih ifâde etmez. Beyide ribih birşey üzerine tevâli-i ukudun neticesidir. Tüccar da böyle ukud-i mütevâliye ile iştiğâl edendir. Meselâ on kuruş şu anda ve şu akidde bir okka buğdaya tam mukabil olabildiği gibi diğer bir gün ve diğer bir akidde on okka buğdaya tekabül eder ve kuruş ile buğday arasmda cinslerinin ve menfaatlerinin tehalüfünden dolayı tarefeyn her zaman için seve seve hakîkî bir mübâdele yapabilir ve hiç biri maksadına nazaran bir şey zayi’ etmiş olamaz. Bu, bunlardan birisine bir kâr te’min etmiş olursa o kâr yalnız bundan değil, bununla daha evvelki bir akdin mukayesesindendir. Yani on okkayı on kuruşa satan ihtimalki mukaddema unu beş kuruşa almıştır. Bil’âkis bir okka unu on kuruşa satan da yirmi kuruşa almış olabilir. Ve beyi’ suretiyle muamelâtı ticâriyyedeki kâr-ü zarar hep böyledir. Yoksa eşyâyı muhtelife arasmdaki bir mübâdele re’sen ve bizzat düşünüldüğü zaman ne kâr, ne zarar tasavvur edilemez, ancak bir teâdül düşünü
vasiyet
13
Ara