wiki

Ahde vefa Sözünde Durmanın Hayırlı Neticesi

Hz. Ömer Müslümanların Halîfesi.Bir gün Hz. Ömer Ashab-ı Kiramla oturmuş sohbet ediyorlardı.İki adam bir delikanlının kollarından sıkı sıkıyayakalamış Halifenin huzuruna getirdiler.— Kısas isteriz Yâ Emirel-Mü’minin! Kısas!., diyerek heyecanlı heyecanlı konuşuyorlar.Emirel-Mü’minin, Hz. Ömer (R .A ):

— Derdiniz nedir? Dâva görülmeden kısas olmaz.Nedir bu genci sıkı sıkıya böyle yakalamışsınız, neistiyorsunuz?, der.Genci yakalayıp tutan adamın biri:— Yâ Emirel-Mü’minin! Bu genç bahçemizde babamızı öldürdü. Bunun da öldürülmesini istiyoruz.Kısas yapılarak idamım istiyoruz, dedi.— Hz. Ömer (R.A.), Delikanlıya:— Ne dersin, bunların dediği doğru mu? Senibabalarını öldürmekle suçluyorlar, dedi. <Nurlu bir çehreye sahib olan, nûr yüzlü delikanlı:— Yâ Emirel-Mü’minin! Bu adamlar doğru söylüyorlar.Ancak, hadiseyi müsâade ederseniz (izin verirseniz) bir de ben anlatayım: «Ben uzaklardan gelen biryolcuyum, üç gündür yoldayım. Biraz istirahat edeyim dedim. Atımı bu adamların hurma bahçelerininyanında bir çite bağlayıp biraz istirahat edeyim dedim. Atım uzanıp bunların hurma ağacının dalınınbirini kırmış. Ansızın uyandım ki bir ihtiyar atımıtaşlıyor. Yerimden kalktım, ihtiyarın attığı son taşatımın anlına geldi ve atım oracıkta ölüverdi. Biriciksevdiğim atımı o halde görünce şaşırdım ihtiyarınattığı taşı alıp can hayliyle kendisine attım, ihtiyarda oraya devrili verdi. O da oracıkta canını teslimedip ölüverdi. Bunda benim istiyerek yaptığım birhareketim yok, dedi.Adaletin zabtiye nâzın, îslâmın koca Halifesi Hz.Ömer (R.A.):— Suçunu itirâf ettin. Kısas lâzım, buyurdu.Genç:— Hay hay! Başımın üzerinde yeri var. Kur’ânne derse doğrudur. Benim boynum Kur’ân’ın emirlerine karşı kıldan incedir. Fakat ben sizlerden bir rica­da bulunacağım. Kısas edip beni idam etmeden önce,benim üzerimde bir yetim hakkı vardır. Onu vermemlâzım.Bizim babamız öldü. Paralann yerini ben biliyorum. Bir küçük kız kardeşim var, o bilmiyor. Bana üçgün izin verin gidip o paralarımızın yerini küçük kızkardeşime söyleyip geleyim, dedi.Gencin bu teklifini dava sahihleri kabul etmekistemezlerse de Hz. Ömer (R.A.):— Seni ancak biri kefil olursa o kefil karşılığı salıveririm, der.Masum bir yüze sahib olan delikanlı, orada bulunan Ashabın ileri gelenlerin hepsine şöyle bir gözgezdirir, fakat hiç birini gözüne kestiremez. En sonunda Ebû Zer’i Gifariyi gösterip, o zayıf, nahif zatabakarak:— Bu zat bana kefil olabilir, der.Huzur-u Halifede bulunan Ashâb-ı Kiramı hayret kaplamış. Ebû Zer’in ağzına bakıyorlardı.Halife Hz. Ömer (R A .):— Ne diyorsun yâ Ebâ Zer? Bu delikanlıya kefilolur musun diye sordu. Hz. Ebû Zer-i Gifari:— Hay hay kefil olurum, gitsin üç gün sonra gelsin: buyurdu*.Davacılar Ebû Zer’in mevkiini biliyorlardı. EbûZer Ashabın ileri gelenlerindendi. Onun için kefaletini kabul ettiler.Genç huzuru Halifeden ayrıldı. Koşarak köyünedoğru yol aldı.Herkes üç gün sonraki vaziyeti düşünüyordu.Üç gün geçti. Hâdisede, orada bulunan Ashab,Halifenin yanma huzuruna gelmişlerdi. Hz. Ebû Zerde hazır bulunuyordu. Müddeiler (davacılar) da gelmiş o genci bekliyorlardı. Vakit geçmişti. Genç mey­danda yoktu. Ebû Zer de ise hiç bir telâş ve heyecaneseri görülmüyordu.Ebû Zer, Ashabın ileri gelenlerinden, büyüklerindendi. Bir çok defalar Resûlullahın iltifatına mazhar olmuş değerli bir zattık Vücutça zayıf, nahif birmuhteremdi.Bir ara davacılar:— Ya Ebâ Zer! Senin büyük bir zat olduğunu biliyoruz. Fakat, babamızın kısasım İsteriz. Sen bilmeden gence kefil oldun. Eğer gelmezse biz babamızınhakkım isteriz» dediler.Halife Hz. Ömer (R.A.):— Yâ Ebâ Zer! Vallahi ben de tatbik edeceğim,kısası yerine getireceğim» dedi.Hz. Ebû Zer de: *— Vallahi ben de tatbik ettireceğim, dedi.Orada bulunan Ashabı heyecan kaplamıştı. Herkesin kalbi rikkatla, saat gibi çarpıyordu. Herkes heyecanından nefes alamaz hale gelmişti. Ashabın ilerigelenleri davacılara yalvarıyorlardı:— Babanızın diyetini verelim» diyorlardı.Müddeiler bir türlü kabul etmiyorlardı. Verilenmühlet gelmiş, hattâ geçmek üzereydi.Ebû Zer yerinden kalkarak hazırlığa başladı.Ebû Zer, abdest alıyordu. Herkesin gözü yaşla dolmuş’tu. Tam bu sırada uzaklardan toz duman içindebirinin koşarak geldiği görüldü. Kan ter içinde gelendelikanlı, içeriye girdi. Selâm verdi ve özür diledi.— Beni affediniz. Sizleri heyecan içinde yollangözetlettim. Yetimin dayılan uzağa gitmiş, onlan bulmak için geciktim. Buldum yetim kardeşimi onlarateslim ettim, emânetini de verdim. Koşarak ancak gelebildim, dedi:O mecliste bulunan herkes hayretler içinde ne­fes almıyorlardı… Bütün meclis heyecanlı dakikalardan sonra hepsi lisan-ı halle bu genç nasıl geldi diyordu.Genç, orada bulunanların bu şaşkınlık ve taacçubundan hayrete düşerek:— Yoksa beni gelmiyecek Sni X zannettiniz? simâlanmzda bir hakanlık, bir hayrete düşmüş gibi birşaşkınlık var. Nasıl olur da gelmem! Ben müminim!.Mümin demek ahdine vefa gösterene, verdiği sözü yerine getirene denir. Sonra genç ellerini semâyaaçarak:— Yâ Rabbi! Benim Sana olan imânımın nûruyüzüme aksetmedi mi? de bunlar benden şübheye düştüler? diyerek gözlerinden yaş geldi. Gencin imânından çıkan bu sözler, Ömer’in gözlerinden de yaş getirmiştir.İslâm Halifesi Hz. Ömer (R.Aj : Hayretler içindeEbû Zer’e sormaktan kendini alamadı:— Yâ Ebâ Zer! Bu gencin babasını tanır mısın?Kabilesini bilir misin?» dedi. Hz. Ebû Zer:— Hayır Yâ Emirel-Mü’minin! deyip ilâve etti:Bu suali bu genci tanımadığın halde nasıl kefil oldunmanasında soruyorsun sanınm dedi. Hz. Ömer (R.A.):— Evet yâ Ebâ Zer! O mânâda sordum, dedi Hz.Ebû Zer:— Yâ Ömer! Beni herkes bilir. Hz. Muhammed’enasıl imân ettiğimi ve O yüce Peygamberin bana nasılbir rütbe verdiğini içinizde bilmeyen yoktur. Binâenaleyh ben, Muhammediler’de fazilet kalmamış dedirtemezdim. Genç benden yardım istedi. Yardım etmekle fazilet için evet dedim.O mecliste bulunanlar cezbelere uğramıştı. Davacılar, bu kadar Islâma bağlı, canını İslâmın emirleri karşısında fedâ edebilecek bir îmana sahib gencinhalinden ibret alıp merhamete gelerek:— Yâ Emirel-Mü’minin! Biz de Allah için babamızın kısasından vazgeçiyoruz. Hakkımızı helâl ediyoruz. Bu genç istiyerek bu işi yapacak kimse değilmiş. Bu kadar fedakârlığı bizler de takdirle karşılıyoruz dediler.Böylece sözünde durmanın, ahde vefâ göstermenin hayırlı neticesini Ashab bir defa daha canlı misâlini görmüş ve yaşamış oldular.İZÂH VE AÇIKLAMA:Okuyucu kardeşim, bütün bu fedakârlıklar ne ileolur? Cânını kime teslim ettiğini bilmekle olur değilmi?Bu duygular karşısında insan fenâlık yapabilir,, mi? Yapamaz değil mi? öyle ise, milletçe bu inancasâhib çıkmaya çalışmalıyız.Dünya Allah’ın, Âhiret de Allah’ın. Dünyada günah işleyen âhirette bunun cezasının çekileceğiniinanan, Allah’ın her yerde hazır ve nâzır olduğunuimâm olan hiç bir zaman Allah’ın emrinden kaçamaz.Kaçmayan kulunu da Allah kurtarır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir