Abdullâh b. Selâm, Peygamberimizin evinde bulunduğu sırada, Ya-hudîlerden bazıları, Peygamberimizle görüşmeğe geldüer.
Abdullâh b. Selâm, Peygamberimize :
«Yahudîler, inşam hayrette bırakacak kadar yalan söyleyen, isnad ve iftirâlarda bulunan, zâlim, ve haksız bir kavimdir.
Eğer, Sen, benim seciye ve tutumumu onlardan sormadan önce, onlar, benim Müslüman olduğumu duyar, öğrenirlerse, muhakkak, Senin yanında bana, akla gelmedik iftirâlarda bulunurlar!
Sen, beni, onlara önceden sor!» dedi ve evin bir tarafına gizlendi.
Peygamberimiz, onlara: «Aranızdaki Husayn b. Selâm, nasıl bir adamdır?» diye sordu.
Yahudîler: «O, bizim en yüksek bir âlimimizdir ve en yüksek bir âlimimizin de, oğludur!
Selâm’ın oğlu, bizim en hayırlımızdır ve en hayırlımızın da, oğludur!» de-düer.
Bunun üzerine, Peygamberimiz: «O, Müslüman oldu ise, ne dersiniz?» diye sordu.
Yahudîler: «Allâh, onu böyle bir şeyden korusun!» dediler.
O sırada, Abdullâh b. Selâm, onların yanma çıkıp: «Ey Yahudî topluluğu! Allâh’dan korkunuz! Size geleni kabul ediniz!
Vallâhi, siz de, bilirsiniz ki: O, yanınızdaki Tevrat’ta ismini ve sıfatım yazılı bulduğunuz Resûlullâh’dır.
Ben, şehâdet ederim kiı: Allâh’dan başka tanrı yoktur ve yine şehâdet ederim ki: Muhammed, Allâh’m Resûlüdür!» diyerek tasdikte bulundu.
Bu sefer, Yahudüer: «O, bizim şerli olanımızdır ve şerli olanımızın oğludur!» diyerek, türlü kusurlar ve kabâhatler isnâd ederek Abdullâh b. Selâm’ı kötülediler.
Abdullâh b. Selâm: «Zâten, korktuğum, bu idi. Yâ Resûlallâh! Ben, onların gaddâr, yalancı, fâcir, müfteri bir kavım olduğunu Sana haber vermemiş miydim?
îşte, dediğim çıktı!» dedi.
Abdullâh b. Selâm, evine döndü. Bütün ev halkı ve halası da,’ Müslüman oldular
Yahudî âlimlerinden Huyey b. Ahtab, Kâ’b b. Esed, Ebû Râfi’, Eşya’ ve Şemvil b. Zeyd: «Arabda Peygamberlik olmaz.
Senin Adamın hükümdardır!» diyerek Abdullâh b. Selâm’ı Müslümanlıktan vaz geçirmeğe kalkıştılarsa da, muvaffak olamadılar (14).
Abdullâh b. Selâm’la birlikte, Sa’lebe b. Sa’ye, Useyd b. Sa’ye, Esed
b. Ubeyd ve daha bâzı Yahudîler samimî olarak Müslüman oldular ve Müslümanlıkta sebât ettüer.
Fakat, Yahudî âlimlerinden bâzıları «Muhammed’e ancak bizim şerlilerimiz ve kötülerimiz îmân etti. Eğer, onlar, hayırlılarımızdan olsalardı, atalarının dinini bırakmazlardı!» dediler.
Bunun üzerine, inen âyette şöyle buyruldu :
«Onların hepsi bir değildirler.
t
Ehl-i Kitab içinde bir cemâat var ki, onlar, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okurlar. (Âl-i îmrân: 113)» (15).
Abdullâh b. Selâm’ın Peygamberimizden İlk İşittiği Söz :
Abdullâh b. Selâm der ki: «Resûlullâh’dan ük işittiğim şey: (Ey insanlar! Selâmı, selâmlaşmayı yayınız! Yemek yediriniz! Akrabâlan ziyâ-ret ediniz ve gözetiniz! Halk, uyurken, siz Namaz kılınız. Selâmetle Cennete girersiniz!» sözüdür.» (16).
Abdullâh b. Selâm’m Rü’yâsı :
Abdullâh b. Selâm, rü’yâsında kendisini geniş ve yemyeşü bir bahçede gördü.
Bahçenin bir tarafında demir bir direk vardı. Bu direğin alt tarafı yerde, yukarısı gökte idi. Direğin yukarısında da, tutulacak bir kulp, bir çenber vardı.
Abdullâh’a: «Haydi, çık bu direğe!» denildi.
«Çıkmağa gücüm yetmez!» dedi.
Bunun üzerine, yanma bir hizmetçi gelip arkasmdan elbisesini çıkardı.
O da, direğin tepesine kadar tırmanıp çıktı ve kulpu yakaladı.
Kendisine: «Halkayı iyi tut, bırakma!» diye tenbih edildi.
Selmân-ı Fârisî’nin (başka bir rivâyette Uveymir Ebudderdâ’nın) ya-nmda ara!» dedi (19).
Bir gün, Peygamberimize bir kap yemek getirilmişti. Peygamberimiz, ondan yedi. Birazı arttı.
«Şu vâdîden Cennetlik bir kişi gelir. Bu artanı da, o yer!» dedi.
Sa’d b. Ebî Vakkas, Abdest almak için kendisinden geri kalan kardeşi Umeyr’in gelip onu yiyeceğini sanmış ve ummuş, «Her halde gelecek, Umeyr olur!» demişti.
Fakat, Abdullâh b. Selâm, gelmiş, artan yemeği, o yemişti (20)
Abdullâh b. Selâm, direğin kulpu elinde olduğu hâlde, uyandı ve bu rü’yâsını Peygamberimize anlattı.
14) ibn-i İshak, İbn-i Hişam – Sîre, c. 1-2, s. 571, Buhârî. Tariihulkefoîr, c. 1, Kısım 1, s. 225.
(15) Ibn-i İshak, Ibrvi Hişam – Sîre, c. 1-2, s. 557.
(16) İbn-i Sa’d – Tabakat c. 1, s. 235, Ahmed b. Haribel – Müsned, c. 5, s. 451, Hâkim -Müstedrek, c. 3, s. 13.
Selmân-ı Fârisî’nin (başka bir rivâyette Uveymir Ebudderdâ’nın) ya-nmda ara!» dedi (19).
Bir gün, Peygamberimize bir kap yemek getirilmişti. Peygamberimiz, ondan yedi. Birazı arttı.
«Şu vâdîden Cennetlik bir kişi gelir. Bu artanı da, o yer!» dedi.
Sa’d b. Ebî Vakkas, Abdest almak için kendisinden geri kalan kardeşi Umeyr’in gelip onu yiyeceğini sanmış ve ummuş, «Her halde gelecek, Umeyr olur!» demişti.
Fakat, Abdullâh b. Selâm, gelmiş, artan yemeği, o yemişti (20)