Ayr, veyâ Air’in de, Medine’nin Kıblesinde, Ziilhuleyfe yakınında büyük ve meşhur bir dağ olduğu bildiriliyor (5).
Mervan b. Hakem, bir hutbesinde, Mekke’den ve onun Haremleştiril-mesinden bahsedince, Râfi’ b. Hadîc, ona seslendi : «Mekke, nasıl Harem olmuşsa, Medine de, Haremdir! , / .
Onu, ResûluUâh Haremleştirmiştir.
Bu, Havlânî bir deride yazılı olarak yanımızda bulunmaktadır. Okumamızı istersen, onu, sana okuyalım?» dedi.
Mervan : «Evet, bu haber, bize de, erişmişti.» dedi (6).
Medine’nin Haremliği ve dokunulmazlığı hakkında Peygamberimizin şöyle buyurdukları da, rivâyet ediliyor:
«Her Peygamber için, bir Harem, dokunulmaz yer vardır.
İbrâhim Aleyhisselâm, Mekke’yi Haremleştirdiği gibi, ben de, Medine’nin iki kara taşlığı (tepesi) arasım Haremleştirdim.
Onun, otlan biçilmez, ağaçlan kesilmez, orada çarpışmak için silâh taşınmaz.
Orada, kötü bir âdet çıkarana veyâ o âdeti çıkaranı evinde barındırana Allâh’m, beleklerin ve bütün insanların lâneti olsun!
Onun, ne tevbesi, ne de, Fidyesi kabûl olunur!»
«Allâh’ım! İbrâhim, nasıl Senin kulun ve Resûlün idi ise, ben de, Senin kulun ve Resûlünüm.
İbrâhim, Mekke’yi, hasıl Harem’.estirdiyse, ben de, Medine’nin iki kara taşlığı (tepesi) arasmı haremleştirdim.» (7).
İkinci Hadîs’in râvîsi Ebû Hüreyre, der ki : «Varlığımı, kudret elinde tutan Allâh’a yemîn ederim ki, eğer Batıhan vâdîsinde bir geyik bulmuş olsam, onu, aslâ telâşa ve sıkıntıya düşürmem!»
Rivâyete göre : Abdullâh b. Ubâ<^e, Ebû îhab kuyusu mevkiinde der-çe kuşlan avlarken, babası Ubâde görüp ona, elindeki kuşu bıraktırmış ve : «ResûluUâh Aleyhisselâm, İki Kara taşlık (tepe) arasım Haremleş-tirdi.
İbrâhim (A.S.) in Mekke’yi Haremleştirdiği gibi!) demiştir (8).
Zeyd b. Sâbit de, Şurahbil b. Sa’d’in çarşıda bulduğu bir kuşu, elinden alarak saldıktan sonra, ona : «Sen, Resûlullâh’ın, iki kara taşlık arasım haremleştirdiğini bilmiyor musun?!» demişti (9).
Semhûdî’nin, çeşidli kaynaklardan nakline göre : Peygamberimiz, Medine’yi Haremlegtirdikten sonra, Kâ’b b. Mâlik’i, Medine’nin hudûdu-nu işâretlemeğe memûr etti
Kâ’b b. Mâlik, der ki : «ResûluUâh, beni gönderince, Zâtü’l-ceyş (ibn-i Neccar’ın rivâyetine göre Zâtül-cüleys) in, Şiireyb’in ve Mahîd’in (İbn-i Neccar’a göre Müşeyrib, Müctehir ve Teym’in) en yüksek noktalarını işâ-retledim.»
Başka bir rivâyette bunlara Hafiya ve Zül’uşeyre tepeleri de, katil-mıstır
Peygamberimiz bir gUn, sargıda bir hububat yığınına rastladı.
Elini, yığının içine soktu. Parmaklan, ıslandı. «Ey buğday sâhibi! Bu, ne?» dedi.
Adam : «Yâ Resûlallâh! Ona, yağmur değdi!» dedi.
Peygamberimiz : «Sen, ne diye o ıslanmış olanları, halkın göreceği şekilde buğdayın üzerine çıkarmadın?!
Aldatan kimse, bizden değildir!» buyurdu.
Peygamberimiz, çarşı ve pazarda satılacak şeylerin çarşı ve pazara getirilmeyerek rastgele satılmasını hoş görmediği gibi (7), bir şeyin, götürü1 ve toptan pazarlık edilip teslim alınmadan, başka birisine devrini de, yasaklamıştı (8).
Şehirlinin, satıcı bir Bedeviye : «Sen, malını satmak için acele etme!
Onu, bana bırak. Ben, secin his&bma onu daha yüksek bir fiyatla yavaş yavaş satanm!» diyerek simsarlık etmesini, piyasayı yükseltmesini de, hoş görmezdi. (9).
Bir alıcının, pazarlık ettiği metâ’ üzerinde, başka bir alıcının pazarlık etmeğe kalkışması da, yasaklanmıştı (10).
Peygamberimiz, sağında Übey b. Kâ’b, solunda Hz. Ömer veyâ îbn-i Ömer olduğu hâlde, Ramazan Bayram Namazım kılmağa çıkmış, Namazdan sonra da, Übey b. Kâ’b’m evine uğramıştı.
Evin yanında büyük et satıcıları (Kasaplar) bulunuyordu.
Peygamberimiz, onlara : «İstediğiniz gibi satış yapınız.
A Fakat, kesilmiş hayvan etlerine, ölmüş hayvan etini karıştırmayınız!
Aranızda ihtikâr yapmayınız! (Satıcı ile alıcı araşma girip alıcı gibi görünerek) müşteri kızıştırmayınız…» buyurdu. (11)
Peygamberimiz : «Satarken, alırken, alacağım ister veyâ borcunu öderken nâzik ve yumuşak davranan, kolaylık gösteren bir kula, Allâh rahmet etsin!» buyururdu (12).
(6) Tirmlzî – Sünen, c. 3. s. 606.
(7) BuhSr! – Sahih, c. 3, s. 20-21, Tinmfeî – Sünen, c. 3. s. 524-526.
(8) Buhârî – Sahih, c. 3, a. 23.
(9) Buhârî – Sahih, c. 3, s. 27,28. Tirmizî – Sünen, c. 3. s. 524-526.
(10) Buhârî • Sahih, c. 3, s. 28.
(11) Ibıvl Esîr – Üsdülgabe, c. 5, s. 262-263.
(12) Buhârî – Sahih, c. 3, s. 9. Tirmizî – Sünen, c. 3, 8. 609610, Ibn-1 Mâce – Sünen, c. 2, a. 742.