wiki

Abdülaziz II

Abdülaziz II, tam adı abdülazîz’ bîn ABDURJRAHMAN BİN FAYSAL BİN TÜRKÎ ABDULLAH BİN MUHAMMED EL SUUD (d. y. 1880, Riyad – ö. 9 Kasım 1953, Taif, Suudi Arabistan), modern Suudi Arabistan Devleti’ nin kurucusu, Müslüman aşiret reisi ve dinsel önder. Suudi Arabistan petrolleri onun zamanında işletilmeye başlanmıştır. Gençliği. Suudlar, 178Q’den 1880’e değin Arabistan’ın büyük bölümünü yönetmiş, ama Abdülaziz’in doğduğu yıllarda hasımla- n Raşidiler tarafından ülkeden kovulmuş- lardı. Bundan sonra Suud ailesi için Ku
veyt’te beş parasız bir sürgün yaşamı başladı. İbn Suud, 1901’de, cüretli bir girişimle ailesinin topraklarını yeniden ele geçirmek üzere .’40 develi adamla Kuveyt’ten yola- çıktı. Eski aile başkeılti Riyad’a varan ‘küçük grup karanlık basınca gizlice kente sızdı (Ocak 1902). Raşidi valisi geceyi kaledç geçiriyor, her sabah şafaktan spnra dışarı çıkıyordu. Abdülaziz, vali görününceye ka- *dar gizlendi, sonra adamlarıyla ileri atılarak valiyi öldürdü ve kaleye gifdi. Başansı Suud hanedanının eski taraftarlarım harekete geçirdi ve bu güven veren önderin çevresinde toplandılar. II. Abdülaziz iki yıl süren baskın ve-çarpışmalardan sonra Orta Arabistan’ın yarısını yeniden ele geçirdi. * Bunun üzerine, ibn Raşid OsmanlIlardan yardım istedi. Yardım birliklerinin gelmesiyle Abdülaziz, 15 Haziran41904’te yenilgiye uğradı. Ama Orta Arabistan’dan çıkâri- lamadığı için çok geçmeden güçlerini yeniden toparladı. 1907-12 arasında düzensiz savaşlar oldu. Birliklerine gerekli desteği sağlayamayan Osmanlılar sonunda geri çekilmek zorunda kaldılar: 1 II. Abdülaziz’in politikasında dinin yeri. Abdülaziz I‘. Dünya Savaşı’ndan* önceki yıllarda Vehhabiliği yeniden canlandırmaya karar vermişti. Suud-hanedanı, Müslümanlığın bu aşın biçimini eskiden de desteklerdi. Abdülaziz’in kendisi de koyu Sünni Müslümandı. Kuran’ın tam anlamıyla Allah kelamı olduğuna inanır, yaşamını ona* göre düzenlerdi. Ama dinsel fanatizmin kendi amacına hizmet edebileceğinin de bilincindeydi. İhvan (Kardeşler) olarak bilinen militan dinsel aşiret örgütünü kurarak, dinsel fanatizmi ustaca kullandı. Bu fanatik örgüt, Abdülaziz’in taraftarlannı savaşmaya ve Arap rakiplerini kılıçtan geçirmeye teşvik ediyor,’aynca, Abdülaziz’in birçok göçebe aşiret üyesini doğrudan denetimi altına • almasına yardımcı oluyordu. Abdülaziz, Vehhabileriri göçebelikten vazgeçip vahalarda yerleşmesinin dinsel bir görev olduğu konusunda vaazlar Verdirdi. Yerleşik bir düzene geçildiğinde, ordusu için asker toplaması daha kolaylaşacaktı* Ama tasansı gerçekçi değildi: Sürülerini satan göçebeler toprağı nasıl işleyeceklerini bilmiyor, sefalete dürüyorlardı. Ne var ki yokstılluk bağnazkabileleri daha da yoğun bir biçimde talana teşvik etti. Abdülaziz de ibn Raşid taraftarlarının mallarının yağmalanmasını telkin etmekte gecikmedi. II. Abdülaziz I. Dünya Savaşı sırasında, İngilizlerle, protektora statüsüne razı oldıi- ğuna ve Osmanlılânn desteklediği İbn Ra- şid’e karşı savaşacağına dair bir ’antlaşma yaptı (Aralık *1915). Ama İngiliz hükümetinden aldığı silahlara ve ayda 5.000 sterlin tutarındaki yardıma karşın, bu yardımın yetersiz olduğunu ileri sürerek üzün zaman harekete’geçmedi. Ancak 1920-22 arasında İbn Raşid’in üstüne yürüdü ye Râşidi yönetimini ortadan kaldırdı. Böyjece topraklân- nı iki katma çıkardıysa da geliri gene düşüjk kaldı. II. Abdülaziz, 1924’te, Kızıldeniz kıyısındaki Hicaz bölgesi dışında bütün Orta Arabistan’a egemendi, Hicaz, savaş sırasın- , da Hicaz kralı , olan ve kendini halife ifan eden Mekke şerifi HüşeyinUn elindeydi. Şerif Hüseyin’in oğullânndan Abdullah 1921’de Ürdün hükümdan, Faysal da Irak kralı olmuştu. Bu rakip hanedan tarafından, kuşatılmaktan korkan Abdülaziz, Hipaz’ı işgale karar verdi. O sırada gücünün doru- ğündaydı; kişiliği ve olağanüstü çekiciliğiyle tüıh tebasım kendine .bağlamıştı. Usta bir siyasetçi olarak, kendisini her zaman destekleyen dinsel önderlerle yakın işbirliği içinde oldu. Arap rakiplerinin tasfiyesinde İnvan örgütüne dayanan Abdülaziz, onlarıbu kez de komşulanna saldırttıktan sonra, imparatorluk çıkarlan zedelenebilecek olan İngilizlere* saldırının kendi oluru alınmadan başlatıldığı mesajını gönderdi. İhvanr 1924’te Mekke’yi aldı ve Hicaz Abdülaziz’in egemenliğine gifdi. Bu noktadan sonra Abdülaziz’in artık üstesinden^ gelebileceği rakibi kalmamıştı, çünkü kalanlann hepsinin İngiltere‘ile anlaş- malan vardı. Ama İhvan’a, Vehhabi olmayan bütün Müslümahlann kâfir olduğu öğretilmişti. Abdülaziz yeni saldırılan yasaklayınca, ihvan onu, kendi sözlerini tekrarlayarak, ihanetle suçladı. Abdülaziz karşı koyduğu halde 1927’de Irak’ı işgal ettiler, ama İngiliz uçaklannca püskürtüldüler. Artık Abdülaziz’in İhvan üzerindeki otoritesi, yok olmuştu. 29 Mart 1929’da, kendi yetiştirdiği Ihvan’ı ^Sibilla Savaşı’nda kendisi bozguna uğrattı. Suudi Arabistan’ın kuruluşu. Bu savaş yeni bir dönem açtı. Artık Âbdülaziz’in işi fethetmek değil, yönetmekti. 1932’de, elindeki topraklan Suudi Arabistan Krallığı adı altında resmen birleştirdi. Ülkeyi mutlak bir kral olarak yönetmeye başladı; düzenli bir devlet personeli ya da profesyonel yöneticileri yoktu. Bütün kararlan kendisi ya da özel görevler için seçtiği kişiler veriyordu. Para kıttı ve Abdülaziz mâliyeden anlamıyordu. Mayıs 1933’te, bir Amerikan petrol şirketiyle ilk anlaşmasını, imzaladı. Şirket Mart 1938’e değin petrol bulamadı. II. Dünya Savaşı sırasında aramalar durunca, Abdülaziz bir kez daha mâli sorunlarla karşı karşıya kaldı. Suudi Arabistan savaşa katılmadığı halde petrol .çıkarımı ancak saVaşm-sonuna doğru yeniden başlayabildi. 1950’ye değin’Abdül* azizin elipe toplahı 200 bin dolar kadar bir p^ra geçmişti. Üç yıl sönra ise, haftalık kazancı 2,5 milyon dolara çıktı. Sonuç hem ülke, hem II. Abdülaziz için yıkıcı oldu. Çünkü Abdülaziz “bunca parayla/ ne yapaca- ğihı bilemiyordu. Nefret ettiği her* şeyin topluma girişini’çaresiz seyretti. Katı dinsel görüşleri çiğnendi. Arabistan’ın kapalı, mütevekkil, zorlu ama ideallerine bağlı yaşam tarzı ortadan kalktı. Para, Ortadoğu’daki sahtekârlann yansını Ortadoğu’nün bu sofu dinsel tapmağına çekmişti. Abdülaziz bu maceracılarla baş edemedi. Son yıllan ağır bir fiziksel ve duygusal çöküntü dönemi oldu. 1953’te Taifte öldü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir