Tefsîr, hadîs ve fıkıh âlimlerinden. Adı, Abdülvehhâb bin Atâ’ dır. Künyesi Ebû Nasr olup, *“el-Haffâf’, “ei-Iclî” ünvanları ile de meşhûrdur. Basra’da yetişen âlimlerden olduğu için “Basrî” denmektedir. 204 (m. 819) yılında Bağdad’da vefât etti. Abdülvehhâb-ı Iclî, başta Sa’îd bin Ebî Arûbe olmak üzere, Süleymân-ı Teymî, Hamîd-i Tavîl, Hâlid el-Hüzâ’, Muhammed bin Amr ve daha pekçok âlimden rivâyette bulundu. Onlardan ilim aldı. Kırâat ilmini Ebû Amr bin Alâ’dan okudu. Ebû Arûbe’ nin ilim meclisine o kadar çok devam etti ve onun sohbetinde bulundu ki, bundan dolayı ona “Ebû Arûbe’nin râvisi” denilmektedir. Kendisinden de, Ahmed bin Hanbel, Ishâk bin Râheveyh, Yahyâ bin Maîn, Amr bin Zürâre en-Nişâbûrî, Hâris bin Ebî Üsâme ve daha birçok âlim rivâyette bulundular. / O, hadîs ilminde sika (güvenilir), sadûk (rivâyet ettiği hadîs-i şeriflerde sağlam) bir râvidir. İlimdeki üstünlüğünü ve sika bir râvi olduğunu birçok âlim bildirmektedir. Ahmed bin Hanbel dedi ki: “Yahyâ bin Sa’ îd, O’nun hakkında iyi düşünürdü ve O’nu çok eskidenberi tanırdı”. Ebû Hâtim-i Mervezî de diyor ki: “Ahmed bin Hanbel’e, “Abdülvehhâb-ı Iclî, sika mıdır?” diye sordum. O da, “Sika kimdir, bilir misin? Sika, Yahyâ bin Sa’îd el-Kettân’dır” diye cevap verdi.” Böylece, Iclî’nin de sikâ bir râvi olduğunu bildirmek istedi. Yahyâ bin Maîn, O’nun sika olduğunu söyledi. Muhammed bin Sa’d da: “O, Sa’îd bin Ebî Arûbe ile çok bulundu. O’nun sohbetiyle tanındı. O’nun bütün kitaplarını yazdı ve O’ndan çok rivâyet etmekle meşhûr oldu. Bağdad’a gelip vefât edinceye kadar orada kaldı” dedi. Diğer birçok hadîs âlimleri de, “O, sâlih, hayırlı bir kişi olup çok ağlardı” dediler. O’ftun tefsîr, hadîs ve ûkıh ilimlerine ait tasnif ettiği eserleri vardır. Bunlardan ba’ zılan şunlardır: 1- es-Sünenü fi’l-fıkh 2- et-Tefsîr 3- en-Nâsıh ve’l-Mensûh 4- es-Sıyâmü O’nun rivâyet ettiği hadîs-i şerifler, Kütüb-i sitte adı ile meşhûr altı hadîs kitabının dört Sünen’inde, Sahîh-i Müslim’de ve hadîs kitaplarında yer almaktadır. Rivâyet ettiği hadîs-i şeriflerden ba’ zılan şunlardır: “Benim bu mescidimde kılman bir namaz, Mescid-i Haram’ın dışında kılınan bin nam azdan daha hayırlıdır.99 Hz. Âişe şöyle bildiriyor. “Resûlullah (s.a.v.;, sabah namazının iki rek’at sünnetini kılar ve o kadar hafif tutardı ki, ben (kendi kendime;, acaba bu iki rek’atta Ümmü’l-Kur’ân’ı (Fâtiha’yi; okudu mu? derdim.” Peygamberimiz (s.a.v.; buyurdular ki: “Bu ümmetin içinde, öyle bir kavim türeyecek ki, onların namazlarına bakarak, siz kendi namazınızı küçümseyeceksiniz. Kur9ân-ı kerîmi okuyacaklar. Fakat boğazlarını geçmeyecek. Okun avı delip geçtiği gibi dinden çıkacaklar…99 Birgün Peygamber efendimiz, amcası Hz. Abbâs’a: “Yarın Pazartesi günüdür. Sen ve çocukların bana geliniz. Size duâ edeceğim.99 buyurdu. Sabah olunca, Hz. Abbâs ve çocuklan berâberce Resûlullahm (s.a.v.; huzûruna geldiler. Kendisinin husûsî yakınlan olduğunu ve hepsinin bir kişi olduğunu, Allahü teâlânın da rahmetini üzerlerine eşit miktarlarda yaymasına işâret buyurarak, kendi abasını üzerlerine örttü. Sonra: “Ey Allahım! Abbâs ve oğullarını mağfiret eyle, bağışla! öyle ki, hiç günahları kalmasın. Yâ Rabbî! Onu, oğulları arasında meydana gelecek âfet ve belâlardan koru!99 diye duâ etti. Iclî; Resûlullah efendimizin, hanimi a- nndan Meymûne binti Haris ile Muharrem ayında evlendiğini haber verdi.
ABDÜLVEHHÂB BİN ATÂ (el- HAFFÂF el-KCLÎ),
23
Nis