Irak’ta yetişen evliyânın
büyüklerinden. Adeviyye yolunun kurucusudur.
İsmi, Adî bin Müsâfir bin İsmâil bin Mûsâ bin
Mervân el-Emevî, künyesi Ebü’l-Fadl’dır. 1074 (H.
467) senesinde Ba’lebek civârında Beyt-i fâr denilen yerde doğdu. 1160 (H. 555) senesinde
Hakkâri’de vefât etti. Musul yakınında vefât ettiği de
bildirilmiştir.
Zamânının âlimlerinden din ve fen ilimlerini
tahsil eden Adî bin Müsâfir, tasavvuf yoluna girip
Ukayl-i Münbecî, Hammâd-i Debbâs, Abdülkâdir
Şehrezûrî, Abdülkâdir-i Geylânî, Ebü’l-Vefâ Hulvânî gibi meşhûr evliyânın sohbetinde bulundu.
İcâzet aldı. Sonra Hakkâri dağlarlnda bir dergâh
edinip orada ibâdet ve irşâdla (İnsanlara doğru
yolu göstermekle) meşgûl oldu. Çeşitli yerlerden
gelenler hep onun dergâhında yetişip irşâdda bulundular. Abdülkâdir-i Geylânî dâimâ onun üstün
hallerinden anlatır; “Eğer peygamberlik çalışma ile
elde edilseydi, Adî bin Müsâfir mutlakâ buna kavuşurdu.” buyururdu.
İlk zamanlar seyyah gibi dağları, sahrâları dolaşan Adî bin Müsâfir, daha sonra insanları yetiş
tirmeye, güzel ahlâkı, doğru îtikâdı öğretmeye
başladı. Çok kerâmetleri görüldü. Yüksek hâlleri
ve kerâmetleri kitaplarda yazılıdır. “Kükremiş aslanın yanında onun ismi söylense, aslan durur,
duâsı sâyesinde denizin dalgaları Allahü teâlânın
izniyle sükûnet bulurdu.” sözü onun hakkında
meşhurdur.
Adî bin Müsâfir rahmetullahi aleyh buyurdu ki:
“Edebini, edeb öğreten hocadan almayan, kendisine uyanları yanlış yola götürür.”
, “En küçük bid’atten bile kaçınmayandan, zararı dokunmasın diye siz kaçın.”
“İlimden yalnız konuşma ile yetinen ve hakikati ile sıfatlanmayan helâk olur. İbâdet yaparken
fıkhın gereğini yerine getirmeyen, ibâdet yapmış
sayılmaz. Fıkıh bilgisi öğrenirken verâ sâhibi (şüphelilerden sakınan) olmayan aldanır. Kendisine
lâzım olan işleri yapan ise kurtulur.”
“Elinden âdet dışı şeyler zuhûr eden birini
görürseniz, o hâline hemen aldanmayın. Hak teâ-
lânın emirlerini yapıp, yasaklarından kaçınmasını
görünceye kadar dikkatli olun.”
Eserleri:
1) îtikâdu Ehl-is-Sünne, 2) Vesâyâ, 3) Âdâb-
ün Nefs.