A R K E O LO J İ; Alm. Arkeologire (f), Fr.
Archéologie, İng. Archeology. Eski zamanları, bütün
âbidelerine ve maddî kalıntılarına bakarak inceleyen,
târihe yardımcı olan bir bilim dalı. Yunancadaki
arkhaios, eski ve logos, bilim kelimelerinden
gelir. Arkeolojinin inceleme sâhasma her
türlü san’at eserleri, şehir kalıntıları, âbideler ve çeşitli
eşyâlar girer. Bu malzemelere dayanarak eski
çağların târihini canlandırmaya çalışır.
Arkeolojinin temeli, insan tarafından yapılmış
elle tutulan her eseri inceleyerek, herbiriyle insanlık
târihinin bir safhasını ortaya çıkartmaktır.
Arkeologlar, bu incelemeleri esnâsmda filoloji,
antropoloji, jeoloji, etnografya, coğrafya, nümismatik,
sanat târihi gibi yardımcı ilim dallarından
geniş çapta faydalanırlar.
Arkeolojik bir eserin ortaya çıkarılması için
başlıca dört safha vardır:
1. Keşif : Târihî belgeler, mahallî âdetler,
rastgele buluşlar veya gerektiğinde yapılan sondajlarlatoprak yüzeyinin metodlu bir şekilde taranmasıdır.
2. Kazı : Eski arkeologlar sâdece eşyâ aramakla
yetinirlerdi. Şimdi ise bölgenin târihî incelemesi
yapılmaktadır. Kazı ile üzerinde çalışılan
bölgenin yerleşme alanları, mezarları, kuyuları,
temel hendekleri ortaya çıkarılır.
3. Buluşların teknik incelenmesi: Bu safhada
ele geçen eşyânın üslûb ve estetik incelenmesi
yapılarak, yapıldığı yer ortaya çıkarılır. Günümüzdeki
en son teknik buluşlardan da (radyoaktivite)
faydalanarak, bulunan eşyânın yapılış senesi
ve yeri tespit edilmektedir.
4. Kalıntıların korunması : Yeryüzüne çıkarılan
bir çok eşyâ ışık, ısı ve iklim şartlarının tesiriyle
hemen bozularak dağılmaktadır. Bunun
önüne geçmek için, temizleme ve restorasyon atölyelerinde,
kimyevî bâzı işlemler sonucu bunlar
muhâfaza altına alınmakta ve böylelikle eski eserler
korunabilmektedir.
Arkeolojik çalışmaların başlangıç târihi bilinmemekle
berâber, insanoğlu, çok eski devirlerden
beri geçmişini incelemeye başlamıştır. Rönesansta
arkeolojik çalışmalar sanat târihi ile berâber
mütâlea edilir şekilde gelişmiştir. Fransız
Caylus ve Alman Winckelmann, arkeolojiyi ilgi çekici
ilim hâline getirmiştir. Winckelmann, aynı
zamanda arkeoloji ilminin kurucusudur. K.O. Müller
adındaki Alman arkeolog, eserlerin metotlu
olarak nasıl inceleneceğine dâir ilk defâ çok esaslı
kâideler ortaya koymuştur. Müller’e göre eserler
yapıldıkları çağlara, kullanma maksatlarına
göre; bundan başka cinslerine göre de tasnif edilmelidir
ki, eserin mâhiyeti tam olarak anlaşılabilsin.
Bu görüşleriyle Müller, arkeolojinin gelişmesinde
yeni adımlar atmıştır.
Arkeolojinin en çok tekâmül ettiği çağ on dokuzuncu
asrın sonu ile yirminci asrın başı olmuştur.
Ön Asya’da kullanılan çivi yazısının okunması,
hiyeroglifin çözülmesi; eski medeniyetlere
alâkanın artmasına sebep olmuştur.
Mısır’da ve Mezopotamya’da başlayan kazılar
da Orta Asya medeniyetlerini ortaya çıkartmıştır.
Bu bölgede kazılar yapan Alman, Fransız,
İngiliz arkeologların ortaya çıkardıkları saraylar,
tapmaklar, kitaplıklar ve yazılı belgeler, Yunan
sanatının eski çağlardan kalma yegâne medeniyet
eseri olmadığı sonucunu ortaya çıkarmıştır.
Sualtı arkeolojisi: 1950’den sonra İlmî temellere
dayalı olarak Sualtı arkeolojisi kazıları
da başlamıştır. Dalgıç elbiselerinin bulunması, bu
alanda önemli ilerleme kaydedilmesine sebep olmuştur.
Narbonne’deki Augustus tapınağının 13
parça mermer sütunları ve lentoları deniz altından
çıkarıldı.Türkiye’de ilk İlmî Sualtı arkeolojisi çalışmaları,
G. Bass başkanlığında Antalya-Gelidonya
bataklığında başlatılmış oldu. Bu çalışmalar Bodrum-
Yassıada batağı çalışmalan ile hâlen devâm etmektedir.
ARKEOLOJİ
31
Eki