Arnavutça, esas olarak Arnavutluk ve
Yugoslavya’da konuşulan, Hint-Avrupa ailesine
bağlı bir dil. Hint-Avrupa dillerinin
ayn bir kolunun günümüzdeki tek temsilcisidir.
Arnavutça yalnızca Arnavutluk ve Yugoslavya’da
değil, İtalya’nın güneyi, Sicilya,
Yunanistan’ın güneyi, Bulgaristan, Türkiye
Trakyası ve Ukrayna’nın küçük bir bölümünde
de konuşulur. İki ana lehçesi vardır:
Geg ve Tosk. Bu iki lehçenin yaygın
biçimlerini konuşanlar birbirlerini anlayabilir.
Şkumbin Irmağı bu lehçelerin konuşulduğu
bölgeler arasında kaba bir sınır çizer.
Geg lehçesinin çeşitli biçimleri kuzeyde,
Tosk ise güneyde yaygındır. İtalyan ve
Yunan köylerinde yaşayan, anadili Arnavutça
olan nüfus, Tosk lehçesinin çeşitli
şivelerini konuşur.
Arnavutça, ses yapısı açısından Macarca
ve Yunancayı andınr. Geg lehçesi, genizsil
ünlüler yüzünden alışılmadık bir ses yapısı
gösterir. Dilbilgisi bakımından Arnavutça,
eskiden kalma birçok özellik taşımasına
karşın çağdaş Yunanca ve Roman dilleriyle
benzerlikler taşır. Adların üç ya da dört
durumu, aynca sayı ve cins belirten biçimleri
vardır. Arnavutçanın dilbilgisine özgü
bir nitelik de, adların bükünlü oluşudur;
buna bağlı olarak adlar, belirli ya da genel
bir anlamı belirtebilir. Birkaç istisna dışında
(örn. sayılar) adlan sıfatlar izler. Sıfatlar ise
uygun bir ilgeçle birlikte kullanılır; ilgeç
adın önünde yer alır. Eylemler kök yapısı
bakımından genellikle kuralsızdır. Amavutçanın
sözcük dağarcığı, başta Latince olmak
üzere öteki dillerden büyük ölçüde etkilenmiştir.
16. yüzyıldan bu yana İtalyanca,
Türkçe, çağdaş Yunanca, Sırpça ve Makedonya
Slavcasının etkileri çok belirgindir.
Arnavutçanın B altık Slav dil öbeğiyle yakın
bir ilişkisi olduğu sanılmaktadır. Ptolemaios
(Batlamyus) zamanından beri bilinen
“Albanian” (Arnavutça) sözcüğünün kökeni
belirsiz olmakla birlikte, Arnavutçanın
Dakça ve Illyria dili gibi eski dillerle
yakınlığı olduğu anlaşılmaktadır. Rumence
ve Arnavutçada ortak olarak görülen Latince
dışı bazı etkilenmeler, bu dilleri konuşan
halklar arasında eskiye giden ilişkiler olduğunu
gösterir. En eski yazılı kayıtlar, Geg
bölgesinde ortaya çıkanlan ve İtalyanca ya
da Yunancaya dayalı, bazen Osmanlı-Arap
harflerinin kullanıldığı yazılardır. Yazılı dilin
ilk örneği 1462’den kalma bir vaftiz
duasıdır, 16 ve 17. yüzyıllara ait öteki
belgeler de bu dönemlerde bölgede etkin
olan Katolik misyonerlerinin etkilerini gösterir.
18. yüzyıldan kalma yapıtlar arasında
Gyul Variboba’mn şiirleri sayılabilir. Bu eski
belgelerde kullanılan dil bugünkü Amavutçaya
benzemekle birlikte farklı lehçe özellikleri
gösterir. Bu da bu belgelere tarihsel bir
değer kazandırır. 1909’da Geg lehçesi temel
alınarak Latin alfabesi kullanan standart bir
Arnavutça geliştirilmiş ve resmî dil olarak
kullanılmaya başlanmıştır. II. Dünya Savaşı’ndan
sonraysa, Tosk lehçesi temel alınarak
resmî dilde değişiklik yapılmıştır.
Arnavutça, çağdaş dillerin oluşturduğu
daha geniş bir alt öbeğin parçası olmadığı,
bir dil kolunun tek üyesi olduğu için dil
çalışmalannda özel bir ilgi konusudur. Dünya
nüfusunun görece küçük bir bölümü
tarafından konuşulmasına karşın, Hint-Avrupa
dil ailesinin temel kollan (örn. Germen
dilleri) gibi Arnavutçanın da dilbilimde
önemli bir yeri vardır.
Arnavutça
01
Mar