AŞAMALARI

AŞAMALARI

.ellikle, «Yaşam Yolunun Aşamaları» (Stadier ), filozofun eserleri arasında önemli bir yer :1 bir angajmanın önemini vurgulayan Kier-atmın güzergâhında üç aşama arasında bir

runanca aistesis: duygu) «doğrudan doğruya var olmak aşamasıdır ve her türlü dinin ve ‘gının dışında olarak üç efsane kişisi tarafm-3n Juan hazzı, Faust kuşkuyu ve gezgin Yahu-jzluğu temsil eder;

iumsal genellik ve tarihî zaman içindeki var-lu, yasalara saygılı, iyiyi kötüden ayırt etmek ırttaş tarafından temsil edilir. Bilgenin felsefî :s bu aşamanın insanlar düzeyindeki en yüce r;

tıdan önceki aşamalardan ve sosyal düzenin ulu dinden (ki gerçek din duygusunun ahlaksız-;n ibarettir) radikal bir biçimde ayrılır. Çünkü, bir sorundur ve iki ayrı cephede kendini gös-u (ki «içe atmanın diyalektiğidir») «belirli bir ı kendini sonsuz bir mutluluğa adamaktır»; bu duygunun gerçekten otantik olan tek biçi-ı dinidir». Tutkulu mümini «tarih bilgisi üzeri-uluk kurmaya» çağırır, yani, paradoksal bir bi-bir anında Tanrı’mn cisimleşmiş hali tarafından ebedî mutluluğa (her türlü akla meydan oku-lamma gelir. Kendisi de, sınırları zaman içinde uza özlemin paradoksal bir sentezi olan insan, m içinde gerçekleştirebilir ve bu iman onu bu korku ve titremeyle» çıkarır ve Tanrı ile kişisel, .üstü bir ilişki içine sokar.

(«imanın şövalyesi»), bireyin Tanrı’nın bakışı arlığını temsil eder; çünkü Tanrı kendi koydu-rmeyeceksin») çiğnemesini ona emrettiği za-
man, buna hiç tereddüt etmeden itaat etmiştir. Sessizliğine gömülüp, iç âleminin gizli sırrından derman bularak, her türlü öğüdü ve her türlü «aklı» reddederek, oğlu İshak’ı «vaat edilen evladı» kurban etmeye hazırlamıştır kendini.

İç âlemin paradoksal çığlığı

Ahlakın temelinin son çözümlemede, Tanrı tarafından tebliğ edilmiş bir emir olarak iç âleme indirgenmesi, ebedî ile fanî, var olanla tarih-dünya, mutlakla İzafî arasında her türlü ortak ölçüyü imkânsız kılmakta ve bunlar ortası olmayan bir seçenek içinde yalnız kalmaktadır.

«Eğer Tanrı varsa», diye yazmıştı Pascal, «anlaşılması imkânsızdır; çünkü ne parçaları ne de sınırları olduğundan bizimle hiçbir ilişkisi yoktur.» Fakat, Pascal’ın zamanında hiç değilse «gerçek din» sayesinde, İnciller’in hakikatinden emindik. Oysa, Kierkegaard ile bu konudaki güvence kalkmıştır; çünkü İbrahim’in olağanüstü kararlılığı, Tanrı’nın mevcudiyeti kadar akıl sır ermez bir şeydir ve onu tebliğ eden İnciller, ancak inananlar ve inancını korku ve titremeyle yaşayanlar için güvenilirdir.

Resmî Kilise, imanın temin ettiği kesin gerçekliği gönül huzuruyla önümüzde harelendirirken, Kierkegaard, imanın ancak çaresiz biçimde trajik bir belirsizlik içinde mevcut olabileceğini iddia eder. Anarşist bireycilik ve radikal mistisisizmin olağanüstü bir kaynaşmasıyla bu düşünce, filozofun «paradoksal mutlak» diye adlandırdığı şeyin tam ortasında yer alır.

Bu münzevî düşünürün eseri; içerdiği imalı ve bilerek üstü kapalı derslerle, iki felsefî yorum önerir: ya her türlü siyasî-dinî sahtekârlıkların mutlak bir inkârı olarak, veya ahlakın ve her türlü «pratik aklın» çok ötesinde, Mudak düşüncesinin büyüleyici ve yıkıcı uçurumunun keşfinin yol açtığı bir baş dönmesi olarak özetlenebilir. □
AYRICA BAKİNİZ

—*- MSI ahlak —*- S2SD felsefe —•- Em Hegel —ilahiyat —•- iMsaı Pascal —KM varoluş

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*