wiki

ÂŞİR

Ş İR ; yol emniyetini temin edip, tüccârm mallannı
koruyan ve şehir dışında durarak, Müslüman
tüccardan ticâret malının zekâtını, Müslüman olmayandan
ise, gümrük denilen vergiyi toplayan ve
İslâm devletince tâyin olunan memur.
Âşir, Müslümanlardan % 2,5, zımmîlerden %
5, harbîlerden ise mütekâbiliyet esâsına göre alırdı.
Şâyet harbîlerin ne kadar aldığı bilinmiyorsa %
10 alırdı.
İslâm târihinde, âşir tâyini ve gümrük vergisi
alınması ilk defâ hazret-i Ömer zamânında oldu.
Ziyâd bin Hudayr anlatır: “Halîfe hazret-i Ömer’in
öşür almak için tâyin ettiği şahıslardan biri de
bendim. Şehir dışında durarak tüccârm bana gösterdiği
mallardan, Müslümanlardan kırkta bir, zımmîden
yirmide bir, harbîden de onda bir alırdım.”
Hür, Müslüman ve muktedir olma şartlarını taşıyan
âşirin Müslüman tüccardan aldığı, ticâret malı
zekâtıdır. Âşirlerle zekât toplanması, Müslüman
tüccârm bu ibâdeti yapmasına yardımcı olmak içindir.
Âşirler, İslâm devletinde yaşayan zımmî (gayri
müslim vatandaş) ve harbî (İslâm hükümetinden
izin alarak Müslüman memleketine giren) tüccârm,
her çeşit ticâret malmdan da vergi alırlar. Zımmîden
alman verginin adı cizyedir. Harbîden alman ise,
gümrük vergisi durumundadır. Her ikisi de, cizyenin
sarf edildiği yerlere sarf edilir.
Âşirlik şartlarını taşıyanın, Müslüman ve zımmî
tüccârm elinde bulunan maldan öşür alabilmesi
için; zekât nisâbım (ölçüsünü) doldurması, üzerinden
bir sene geçmesi, ticâret için olması ve tüccârm
kendi malı olması şartı vardır. Bu şartlardan
biri eksik olursa, o maldan bir şey alınmaz.
Borcu, mevcut malmdan çok olandan da bir
şey alınmaz. Yalnız harbî tüccarın durumu böyle
değildir. Onun borcunun çok olması veya elindeki
malın kendisine âid olup olmamasına bakılmaz.
Gümrük vergisi alınır. Çünkü bu vergi, ondan
himâye edilmesine karşılık alınır. Ayrıca harbînin
İslâm memleketine ilk geldiğinde malı üzerinden
bir sene geçmesi şartı da yoktur. Ancak bir
sene içinde iki defâ vergi alınmaz.
Müslüman ve zımmî tüccâr, âşire elinde bulunan
mal için; “Ben ticârete niyet etmedim, bu benim
değildir, o emânettir.” yâhut “Ortak maldır, ben
sâdece bu malın bekçisiyim. Bu malın zekâtını
bulunduğum yerden çıkmadan fakirlere dağıttım.”
derse, yemîn etmesi ile sözü kabûl edilir. Bütün bu
durumlarda tüccârm sözü, berâat makbuzu göstermeden,
sâdece yemîn etmesiyle kabûl edilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir