Âyet-i Kürsî’nin azameti, daha üstünlüğü, daha yüceliği hakkında doksan beş hadîs-i şerîf bulunduğunu ve doksan üç de ismi olduğunu tesbit edebildim. Bunlan kısaltıp kırka indirdim; gerisini uzamasın diye terkettim. Kadri yüce bu âyette sayılmayacak kadar esrar vardır. Bu âyete devam edene müjde ve sür’atle icabet va’dedilmiştir. (Allah beni de, sizi de bu âyete devam etmeye muvaffak eylesin!)
BİRİNCİ İSİM: Âyet-i Kürsî. Bu âyete niçin KÜRSÎ ismi verilmiştir? Rivâyete göre, Ce- nâb-ı Allah KÜRSÎ’yi yarattığında onu yedi kat gökler ile çevirdi. Hepsi de Kürsî’nin yanında, sahraya atılmış küçük bir halka kadar kaldı. Allah bu büyük Kürsî’nin sağma onbin, soluna da onbin başka kürsü yerleştirdi. Her kürsiye bir melek oturttu. Melekler hem Âyet-i Kürsî’yi okur, hem de ümmet-i Muhammed’den onu okuyanların sevaplarını defterlerine yazarlar. Allah KALEM’e emretti, Âyet-i Kürsî’yi yazmasını. Onlar da bu emre uyarak bu Âyet-i Kürsî’nin etrafına yazdılar. Bu bakımdan kim Âyet-i Kürsî’ye devam ederse Allah ona kıyâ- met günü Kürsî’nin ağırlığınca sevap verir.™ Ebû Zer el-Ğıffarî (R.A.), Resûlüllah (S.A.V.) Efendinizi’den sordu : — Kürsî nedir ya Resûlâllah!?
__ Ya Ebâ Zer! Gökler ve yerler Kürsî’nin yanında, çöle atılmış küçük bir halka gibidir. Yedi kat gökler ve yer, Kürsî ile birlikte Arş’m yanında çöle atılmış küçük bir halkadan başka değildir. ARŞ’m KÜRSÎ üzerindeki üstünlüğü, büyük çölün o halkaya olan üstünlüğü gibidir, diye cevap verdi.731 «KÜRSÎ incidendir. Kalem de incidendir. Kalemin uzunluğu yediyüz senelik mesafe kadardır. Kürsî’nin uzunluğunu ise Allah’tan başka bilen yoktur. Ancak bildirdiği ilim adamları bilebilir.»752 Es-Süddî’den yapılan rivâyete göre: «Gökler ve yer, ARŞ’- ın önünde bulunan KÜRSÎ’nin içindedir.» ed-Dürrü’l-Mensur’- da böyle belirtilmiştir.768 Haberlerde anlatıldığına göre: ARŞ’ı kaldıran meleklerle KÜRSÎ’yi kaldıran melekler arasında yetmiş hicab zulmetten, yetmiş hicab nurdan bulunuyor. Her hicab arası beşyüz senelik mesafededir. Eğer bu hicablar olmamış olsaydı, KÜRSÎ’yi taşıyan melekler, ARŞ’ı kaldıran meleklerin nurundan yanmış olurlardı. ARŞ’ı kaldıran meleklere KERRUBÎYUN denir. Bunlar meleklerin başları ve üstünleridirler.754 İkrime’den yapılan rivâyette deniliyor ki: «Güneş, Kürsî’nin nurunun yetmiş parçasından bir parçadır. KÜRSÎ ile ARŞ’- ın nurunun yetmiş parçasından bir parçadır.»75, İKİNCİ İSİM : Âyetlerin en büyüğüdür. Buna «A’zamü’l- âyât» denir. Bu hususla ilgili olarak Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz ashab-ı kirâmdan Ebû’l-Münzir’e şöyle diyor : «Ey Ebâ Münzir! Allah’ın senin yanında olan kitabında hangi âyetin daha büyük, kadri yüce olduğunu biliyor musun?» Ebû Münzir şu cevabı verdiğini söylüyor : «Allahü Lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm…….’dır.»
Bunun üzerine Resûlüllah (SA.V.) Efendimiz mübârek elini göğsüme vurarak buyurdu ki: «İlim seni güçlendirmiş, anlayışım artırmıştır, ey Ebâ Bazı rivâyetlerde, Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz’in bu cümleyi üç defa tekrarladığı kaydedilmektedir. Ubey bin Kâ’b teeddüben cevap vermemiştir. Ebû Münzir», Ubey bin Kâ’b Hazretleri’nin künyesidir. İmam Tirmizî ve başka muhaddisler şunu da ilâve etmişlerdir’ «Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz devamla buyurdu ki: «Canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bu âyetin bir dili iki dudağı vardır: ARŞ’m ayağı yanında Cenâb-ı Hakk’ı takdis ve tenzih eder.» Konumuzla ilgili diğer hadîs-i şerifler : «Kur’ân’daki hangi âyetin daha kadri yüce olduğunu biliyor musunuz?» Ashab-ı kirâm :
— Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler. Buyurdular ki: «— Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm…»
«Kur’ân’m en üstünü, BAKARA sûresidir. Kur’ân’da kadri en yüce âyet, ÂYET-İ KÜRSİ’dir.»’
Bir adam, Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz’e sordu : — Ey Allah’ın Resûlü! Allah kitabında hangi âyet daha büyük ve daha kadri yücedir? — ÂYET-İ KÜRSÎ, Allahü lâ ilâhe illâ hüve…….dir. Diye cevap verdi. Adam yine sordu : — Allah kitabında sana ve ümmetine hangi (büyük ecri ve feyzi)nin dokunmasını seviyorsun? — Bakara sûresinin son kısmı. Çünkü o kısım ARŞ altındaki rahmet hazinesindendir. Dünya ve âhirette ne kadar bir hayır varsa hiç birini bırakmamış hepsini içine almıştır. Diye cevap verdi.’5” «Allah ne göğü, ne yeri, ne cenneti, ne de cehennemi Bakara sûresindeki Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm âyeti kadar büyük ve kadri yüce yaratmamıştır.Ebû Zer el-Ğıffaıî (R.A.) diyor ki; Resûlüllah (SA.V.) Efendimize sordum : — Sana inen âyetlerin en büyüğü ve en kadri yüce olanı hangisidir?
— ÂYET-İ KÜRSÎ: Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kay- yûm’dur.. diye cevap verdiler.’*1 «Şüphesiz ki Allah kitabındaki en büyük ve en kadri yüce âyet: Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm’dur.»
™ Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz muhacirlerin eğleştiği yer olan SUFFA’ye geldiğinde orada bulunanlardan birisi sordu :
— Kur’ân’da hangi âyet daha büyük ve daha kadri yücedir? — Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm… âyeti diye cevap verdiler.?6;t «Allah ne Tevrat’ta, ne İncil’de, ne Zebûr’da, Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm âyetinden daha büyük ve daha kadri yüce bir âyet indirmemiştir.» 04 İbni Abbas (R.A.) diyor ki: «Allahü Teâlâ ne gökten, ne yerden, ne ovadan, ne de dağdan hiç bir şeyi ÂYET-Î KÜRSÎ kadar büyük yaratmamıştır.» Bu rivâyeti Saîd bin Mensur, İbni Darîs ve Beyhakî. İbni Abbas (R.A.) Hazretleri’nden mevkufen rivâyet etmişlerdir. (Buradaki büyüklük; mâna, kudsiyet ve değer ölçüsü bakımındandır) Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz yine bu konuyla ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır : «Kur’ân’ın en üstün sûresi BAKARA sûresidir. Kur ân – daki en büyük ve en kadri yüce âyet, ÂYET-İ KÜRSÎ dir. İçinde Bakara sûresi okunan evden şeytan sür’atle uzaklaşır.»«Kur’ân’da en büyük ve en kadri yüce âyet, ÂYET-İ KÜR- Sl’dir. Kim bunu okursa Allah, onun o saatten itibaren tâ sabaha kadar iyiliklerini yazacak, kötülüklerini silecek bir melek gönderir.»500 Yapılan sahîh rivâyete göre, ikinci halife Hazret-i Ömer (R.A.) bir gün halk arasına çıktı ve onlara şöyle bir soru yöneltti : — Hanginiz bana Kur’ân’daki en büyük, en kadri yüce; en çok daha âdil, en çok korku veren ve en çok ümit getiren âyetten haber verebilir? Oradaki topluluk sustu; ancak İbni Mes’ud (R.A.) şöyle dedi :
— Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz’den işittim; buyurdular ki: «Kur’ân’daki en büyük ve en kadri yüce âyet, Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûmdur. En çok adaleti yansıtan âyet, İnnellahe ye’müru bil adli ve ihsan…’dır. En çok korku veren âyet, Femen ya’mel miskale zerratin hayran yerah ve men ya’mel miskale zerratin şerran yerah’dir. En çok ümit veren âyet, Kul yâ ibâdiyelleziyne esrafû alâ enfüsihim lâ tak- natû min rahmetillâh..’dır.»76, Dürer-i Semîne’de ve Feyzi’l-Kudsî’de de aynı rivâyete yer verilmiştir. Yapılan rivâyete göre yine Resûlüllah (S.A.V.) Efendimiz buyurdular ki : «Bu âyet herhangi bir evde okunmaya görsün, mutlaka şeytanlar o evden otuz gün göç edip uzaklaşırlar. Kırk gün o eve sihirbaz ve büyücü giremez. Ya Ali! Bunu oğluna ve ev halkına öğret, komşularına hatırlat: Kur’ân’da bundan daha büyük, daha kadri yüce bir âyet inmemiştir.»
— Bir gün Resûlüllah Efendimize sordum: Ey Allah’ın Resûlü. sana inen en büyük ve en kadri yüce âyet hangisidir?
— Âyet-i Kürsî’dir; Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm… diye cevap verdi.
Bilmiş ol ki: Büyüklük ve saygıdeğerlik, Allah ve resûlü- nün ta’zîme lâyık gördüğü şeydir. îki dünyada neyin kadri yüce tutulmuşsa, şüphesiz ki o saygıdeğerdir. Yoksa insanların ta’zim ettiği ve kadrini yücelttiği şeyler değil… Çünkü bazen insanlara göre çok saygıdeğer olan şey Allah katında çok hakir olabilir. Resûlüllah yanında önemsiz sayılabilir. Ama bunun aksi asla olamaz. Peygamber (S.A.V.) kendi ümmeti hakkında son derece saygıdeğerdir, büyüktür. Şeyh de kendi mü- ridleri hakkında saygıdeğerdir. Hoca da kendi talebeleri hakkında büyüktür ve saygıdeğerdir. Çünkü onun aklı şeyhinin ya da hocasının asıl mahiyetini, içyüzünü anlayıp tesbit etmekten çok uzaktır. (Ama o zat, içyüzü itibariyle Allah katında hiç de o kadar değerli ve büyük olmayabilir.) Bu tarz ölçü, yâni insanlara göre olan ölçü, nisbî ve İzafîdir.
ÂYET-Î KÜRSÎ Kur’ân’m en büyük ve en kadri yüce âyeti olduğuna göre, mü’minlerin bunu okumaya devam etmeleri ve bu sayede büyük sevap elde etmeleri uygun olur. Çünkü bu sûreyi okumakta çok yarar vardır. Her şeyden evvel kadri yüce bir sûredir. Durak yerlerinin sayısınca (17 durak) veya kelimeleri sayısınca (50 kelime) ya da harfleri sayısınca (170 harf) veya resûller ve Talût’un ashabı sayısınca, Bedir savaşına katılan ashab-ı kirâm sayısınca (ki- bu sayı 313’dür) okuyan kimse herhangi bir makam ya da bir şey arzularsa herhalde ona ulaşır. Aynı zamanda cesareti artar, heybetli görünür ve halk arasında sevimli olur. Bu konuda Şeyh Bunî diyor ki: «Âyet-i Kürsî’yi belirtilen ölçüde okuyan kimseye varlık âlemindeki (birçok) şeyler itaat eder. Hiç kimse ona zarar vermeye güç getiremez. Yaşadığı devirde kimse ona söz ile, fiil ile tecavüzde bulunamaz. Bir baş olan kimse bunu okumaya devam etsin ki, başkanlığı altındakiler kendisine itaat etsin.»
ÜÇÜNCÜ İSİM :
Kur’ân âyetlerinin seyyidi. Ebû Hüreyre’den (R.A.) yapılan rivâyette Resûlüllah (S. A.V.) buyurdu ki: «Her şeyin bir doruğu vardır. KUr’ân’ın doruğu ise BAKARA sûresidir. Bu sûrede bir âyet var ki, o, Kur’ân âyetlerinin seyyididir: ÂYET-İ KÜRSÎ.»771 Diğer hadîs-i şeriflerde ise şöyle buyuruluyor : «Kur’ân âyetlerinin seyyidi (ileri geleni), Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm’dur.»772 «Bakara sûresi, onda bir âyet var ki, o, Kur’ân âyetlerinin seyyididir. İçinde şeytan bulunan bir evde okunmaya görsün, mutlaka şeytan oradan çıkar. O, Âyet-i Kürsî’dir.»
Bu hadîslere ed-Dürrü’l-Mensur kitabında da yer verilmiştir. Âyet-i Kürsî’nin bu hakka erişmesi hususunda onun «seyyid» diye adlandırılması kâfidir. Çünkü onda el-Hayyü’l- Kayyûm isimleri geçmektedir ki bunlar İsm-i A’zam’dır. Nitekim bu konuda Peygamberler Peygamberi Mbhammed’den (S.A.V.) gelen haber ve ashab-ı kirâmm bu husustaki müzakeresi vardır. Ashab-ı kirâm kendi aralarında «Kur’ân’da en üstün âyet» hakkında konuşurken, Hazret-i Ali (R.A.) onlara şöyle diyor: Âyet-i Kürsî’den ne haber?.. Sonra da Resûlüllah (S. A.V) Efendimiz şöyle buyuruyor:
«Ya Ali! Beşerin seyyidi (efendisi) Âdem’dir (A.S.). Arab’ın seyyidi (efendisi) Muham- med’dir (S.A.V.); fakat gururlanacak, iftihar edilecek bir şey yok… İranlIların seyyidi, Selmân’dır. Rumların seyyidi, Su- heyb’dir. Habeşîlerin seyyidi Bilâl’dir. Dağların seyyidi, Tûr-i Sinâ’dır. Ağaçların seyyidi, Sedir’dir. Ayların seyyidi Muharrem’dir. Günlerin seyyidi, cumadır. Sözlerin seyyidi Kur ândır. Kur’ân’m seyyidi, Âyet-i Kürsî’dir. Haberiniz olsun ki buâyette elli kelime vardır. Her kelimede elli bereket bulunur.»774 Âyet-i Kürsî’yi okumaya devam edenin seyyidliği (başkanlığı. efendiliği) geri gelir. Böylece o halk arasında efendi olur. Dünyada da böyle, âhirette de böyle… Bunun için havass’dan bazısı demiş ki: «Kim hem Allah katında, hem insanlar yanında seyyid (efendi) olmak istiyorsa, Âyet-i Kürsî’ye kelimeleri sayısınca devam etsin, ya da harfleri sayısınca. Ve her gün bunu kendine vird edinsin. Böylece o önce kendi nefsinde bir efendilik bulacak, o kadar ki onu vasfetmeye güç getiremiye- cek .. el-Havass kitabında da bu husus belirtilmiştir.
DÖRDÜNCÜ İSİM:
KUR’ÂN ÂYETLERİNİN EFDALİ (EN ÜSTÜNÜ): — Kur’ân âyetlerinin efdali hangisidir? — İçinde BAKARA kelimesi anılan sûredir, diye cevap verdiler. Yine soruldu :
— BAKARA sûresinin hangi âyeti efdaldir?
— ÂYET-1 KÜRSÎ ve BAKARA sûresinin son kısmı. Çünkü bu ARŞ’m altından inmiştir.775 Teysîr’den yapılan rivâyete göre; bu zat diyor ki: «İbni Abbas’dan (R.A.), Kur’ân sûrelerinden hangisinin efdal (daha üstün) olduğunu sordum. BAKARA sûresidir, diye^ cevap verdi Hangi âyet daha üstündür? diye sorduğumda, ÂYET-1 KÜRSÎ diye cevap verdi.
Rivâyete göre bir adamın kardeşi ölmüştü. Onu bir gece rü’yasında gördü; ona sordu :
— Kardeşim; hangi ameli daha üstün buluyorsunuz? __ Kur’ân’ı, diye cevap verdi. Sonra aralarındaki soru cevap şöyle cereyan etti:
— Kur’ân’ın hangi âyeti daha üstündür? — ÂYET-Î KÜRSÎ: Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kay
yûm
— Bizim için bir şey umar mısınız
?— Evet, siz bir şeyler yaparsınız fakat bilmezsiniz. Biz ise biliriz fakat yapamayız
Ben fakir derim ki:
Resûlüllah (S.A.V.). Efendimiz’e Medine’de komşu bulunduğum yıllarda Âyet-i Kürsî’ye devam ediyordum. Ravza-i Mutahhara’da bir rü’ya gördüm: Resûlüllah (S.A.V) Efendimiz bize şu haberi verdi: «Kur’ân’daki âyetlerin en üstünü Allahü Lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm’- duf.» Cüreşî’nin yapmış olduğu rivâyete göre, Resûlüllah (S. A.V) Efendimiz buyurdular ki: «Kur’ân sûrelerinin en üstünü BAKARA’dır. En üstün âyeti de ÂYET-İ KÜRSÎ’dir. » 8 Bu hadîs, «Kur’ân’ın en üstün kısmı, Elhamdü lillâhi rab- bil âlemîn’dir» meâlindeki hadîse ters düşmez. Çünkü BAKARA, içinde hükümler açıklanan, misaller verilen, deliller getirilen en üstün sûredir. Diğer hiçbir sûre bu hususları içine almamıştır.
BEŞİNCİ İSİM :
KUR’ÂN ÂYETLERİNİN EŞREFİ İbni Abbas (R.A.) Hazretleri’nin Resûlüllah (S.A.V.) Efen- dimiz’den yapmış olduğu rivâyette buyuruluyor ki: «Kur’ân’- daki eşref-i sûre BAKARA’dır. Bakara’daki eşref i âyet, ÂYET-İ KÜRSÎ’dir.
Ebû Zerr el-Cıffarî (R.A.) sordu: — Ya Resûlâllah! Kuran’m hangi âyeti eşref’tir?
— ÂYET-İ KÜRSÎ, diye cevap verdiler. Ve devamla buyurdular ki: Gökler ve yer KÜRSÎ’ye nisbetle, yeryüzüne atılmış bir halka gibidir. Eğer gökler, yer ve bunların içinde bu