Salih Efendi’nin Leylâ [vü] Mecnûn adlı bir manzumesi ve bazı fıkıh kitapları üzerine haşiyeleri olduğu gibi Fîrûz Şâh Menâkıbı’nı da tercüme etmiştir ki Tezkire-i Şuarâ yazarı Haşan Çelebi’nin rivayetine göre sekiz dokuz cilt olmuştur. Şiirlerinde ‘Salâhî’ ve ‘Sâlih’ mahlaslarını kullanırmış. Merhumun ömrü tek başına geçip yaşı altmışa vardığında Halep kadısı olmadan önce bir cariyeden İshak adında bir oğlu dünyaya gelmiştir. Bunun üzerine Rahmî şu tarihi söylemiştir:
“Halef-i Sâlih ide Celle Celâl”
Daha sonra içine toprak dolan bu hendeği Kostantin Dragozas, Osmanlınm İstanbul’u fethinden önce Venedik kadırgalarındaki denizcilerin yardımlarıyla tekrar temizlettirmişti (Bu hendek, Tekfur Sara- yı’nın önünde iki numaralı plânda görüldüğü gibi ‘tamir edilen sur’a bitişiktir. Hendeğin Edirnekapı yönüne doğru olan kısmını Heraklius kazdırmıştı). 1690 yılından önce Oksborg’da basılan İstanbul plânında bu hendeğin, suyla dolu ve Haliç’e bitişik şekilde resmi vardır. Bununla beraber hendeğin varlığında zerre kadar şüphe yoktur. Kara tarafındaki (Haliç yönü) surların son kapısı olan Xylo Porta bugün mevcut değildir. Bundan birkaç yıl önce bu kapı ile beraber Theophilos’un bir kitabesini üzerinde bulunduran bir kule ve Heraklius Suru’nu denize bağlayan bir parça sur da yıktırılmıştır. Xylo Porta, asıl şehre ulaştıran bir kapı değildi. Sahil boyunu takip eden surlar, adı geçen kapıyı dışarıda, yani deniz tarafında bırakıp doğrudan doğruya Heraklius Duvarı’yla birleşerek istikametine devam eder. Bununla beraber sur, bu hâliyle, şehrin sahil kısmıyla Eyüp yolu arasında bir kavşak durumun- dadır.
Xylo Porta tabiri, ilk defa Kantakuzenos’un eserinde geçiyor. İstanbul’un fethinden bahseden vak’anüvisler bu kapıyı Haliç yakınlarında gösteriyorlar. Bu kapı, Ayos Callinicos Köprüsü’nün376 gizli kapısı Poterne adıyla, ancak İkinci Justinianus’un iktidarının son zamanlarına yakın kaynaklarda (705- 711) anılmaktadır. Bu kapıya Xylo Porta, yani Odunkapı denmesinin sebebi, burada vaktiyle tahta bir parmaklık bulunmasıdır. Hatta Justinianus’un Kanunlar Mecmuası’nın ilâvesinde [Corp, Juris (Novella)], İstanbul Valisi Hierius’un – beşinci yüzyıl devlet adamlarındandır; Marsien zamanında belediye başkanıydı – bir vasiyetnamesinden bahsediliyor. Deniliyor ki: “Zaten yönetimim altında bulunup Tahtaperde’nin arkasında ve Aya Scala Kilisesi’ne giden yol üzerinde bulunan arazimi, çiftliğimi ailemden falan ve filâna bırakıyorum.” Bu belge içeriğinden anlaşılıyor ki, Ayvansaray Bölgesi’nde bahsettiğimiz Aya Scala Kilisesi beşinci asırda mevcutmuş.
Bu imparatorun zamanında Fethiye Camii civarındaki eski kilisede (in Trullo) – Ahmed Paşa Cami- i’dir – ruhanî bir meclis nikâh için toplanmıştı (691-692). Bazıları bu ismi, Tekfur Sarayı civarındaki bir kapıya vermek istemişlerse de, eserlerin metinleri bu fikri kabule müsait değildir. Bizans olaylarından bahseden eserlerde geçtiği üzere, İkinci Justinianus’un tahttan indirilmesinden sonra oğlu Tibere ve annesi, Blacherna’nın Meryem Ana Kilisesi’nde bir sığınak aramışlardı. Fakat arkalarından gönderilen askerler, Tibere’yi kiliseden zorla alarak boğazlamışlar? [Blacherna Kilisesi’nde katledilmiştir (711)/ Les Faits principaux de l’Histoire Byzantine: J. Gottvvald] ve Pavlina da denilen Defterdar civarındaki Anargiron (Anargires – ‘parasız adam’ demektir) Manastırı’na (Cosmidion) defnetmişlerdi. Ayos Callinicos Kilisesi, Justinyanus Köprüsü’nün hemen yakınındaydı. Çocuğu orada boğazlamak için Tekfur Sarayı civarındaki gizli kapıya kadar çıkarıp, daha sonra, defnetmek için Cosmidion Manastı- rı’na neden dolayı indirdiklerini anlamak pek zordur. Bu Xylo Porta, Blacherna Mabedi’nin pek yakınında bulunması ve askerlerin muhtemelen P h ilip p ic u s ‘u n 378 haberi olmaksızın bu cinayeti alelacele işlemeye mecburiyetleri göz önünde bulundurulursa, Ayos Callinicos Köprüsü Kapısı’nın, Xylo Porta’nın bulunduğu yerde olduğunu varsaymak elbette daha makul ve tabiî olur.