BAYEZİD CAMİİ’NİN KIBLESİ NASIL BULUNDU ?
Sultan camileri anlamına gelen selâtîn camilerinden olan Bâyezid Camii, Fatih Külliyesi’nden sonra İstan- bul’daki ikinci büyük külliye olarak Sultan İkinci Bâyezid tarafından Mimar Yakup Şah’a 1500 – 1505 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Cami başlarken ve biterken birçok keramet ve keşifler görülmüştür. Bu cami, Resulüllah Efendimiz’in ca- miidir ve kıblesi en doğru cami bu- dur. Asırlardır nice Müslüman’ın namazlarını eda ettiği ve ibretle seyrettiği bu camiyi Evliya Çelebi hikâyeleri ile beraber bize anlatıyor. İşte Evliya Çelebi’nin anlattığı Bâyezid Camii ve hikâyesi:
“İstanbul sur içinde Eski Saray yakınında inşa edilen bu kıymetli caminin yapımına 1500’de başlanıp 1505’te tamamlandı. Cami-i şerifin özellikleri Sultan Bavezid’in babası İstanbul’un Fatihi, Sultan Mehmed Han Gazi’nin adıyla söylenen Fatih Camii’ne çok benzer. Yalnız bu caminin iki düzgün minaresi birer şerefeli olup, camiye bitişik değidir. Camiye bitişik sağ ve sol tarafında, misafirler için iki aded tavhane (tabhane, darülaceze, acizler yurdu) yapılmış, minareler onlara bitişiktir. Sonra bu tavhaneler camiye ilave edilerek cami, taraftan da genişletilmiş; eni boyundan uzun olmuştur.
İkinci Bâyezid Han Camii’nin Şekli
“Bâyezid Camii’nin, dört sütun üzerinde göğe uzanan, yüksek ve yuvarlak bir kubbesi vardır. Kıble tarafında mihrabın üzerin- de ve kıble kapısı üzerindeki yarım kubbeler de büyük kubbeye ilâve olunmuştur. Caminin sağında ve solunda iki mermer sütun vardır ki, bunların benzerleri ancak Mısır’daki Sultan Kalavun Camii’nde bulunur. Bu sütunlar üzerinde iki tabaka halinde eşsiz güzellikteki kandiller camiye ayrı bir güzellik verir. Caminin sağ tarafında padişahların cuma namazını eda edecekleri çok güzel bir makam vardır ki, görülmeye değer bir yerdir. Sonra Sultan ibrahim bu makamın üç tarafında altın yaldızlı kafesler inşa etti ve bu mekân cennetten bir köşe halini aldı. Amma mihrap, minber ve müezzin efham ham mermerden sade ve güzel bir şekilde yapılmıştır. Mihrab üzerindeki âyet-i kerimeyi Hattat Şeyh Hamdullah Efendi yazmıştır. Caminin beş kapısı vardır, iç avlunun dört tarafında, revakların üzerine birçok kubbe yapılmıştır. Avlunun ortasında cemaatin ab- dest alması için büyük bir havuz yapılmıştır ki, Bağdad Fatihi Sultan Dördüncü Murad tarafından sekiz mermer sütun üzerine bir kubbe ilâve olunmuştur.
Kıblesi En Doğru Cami
” Cami-i şerifin yapımına başlandığında mimarbaşı, kıblenin tâyininde zorlanınca ‘Padişahım, mihrabı ne şekilde yerleştirelim?’ diye sorar, Sultan Bâyezid-i Veli de mimara hitaben ‘Ayağımın üzerine bas.’ der. Mimarbaşı, Sultan Bayezid’in ayağına basınca hemen Kâbei Şerifi görür ve Bayezid Han’ın ayağına kapanır ve sonra mihrabın yapımına başlar. “Sultan Bayezid-i Veli, mihrab- da iki rekât hâcet namazı kılıp hayır ile tamamlanması için dua eder. Cami tamamlandıktan sonra ilk Cuma namazı için toplanan yüz binlerce cemaate Sultan Bayezid-i Veli şöyle buyurdular: ‘H er kim sahib-i tertip (kazaya hiç namazı kalmadıysa) ise imamlık yapsın’. Kalabalık cemaat içinde sahib-i tertip kimse bulunmayınca Sultan Bayezid Han kendileri imamlık yaparlar.
Gayet ruhaniyetli bir camidir. Çarşı-pazar içinde olduğundan, gece gündüz binlerce cemaati olur. Defalarca vaki olmuştur ki sıkışıklık ve izdihamdan bir cemaat ikindi namazını kılıp selâm verdikten sonra, diğer bir cemaat de kamete başlayıp ilk cemaatin Ayetü’l-kürsi okuması na mani oluyordu. Şadırvanın muslukları gece gündüz kapanmayıp devamlı şekilde abdest alınır. ” Caminin mihrabı pencereleri önünde cennet gibi enva-ı çeşit meyve ağaçlarıyla dopdolu geniş bir bahçesi vardır ki Sultan Bayezid’in beyaz mermerden yapılmış has kurşun ile örtülü nurlu türbesi bu bahçededir.
“Caminin iç avlusunun dışındaki büyük bahçenin üç taralında esnaf ve ticaret yapanlar için dükkânlar inşa edilmiştir. Aynca bir mutfak ve bir ziyafet yeri ve bir misafirhane vardır. Ayrıca çocuklar için sıbyan mektebi ve medresesi vardır. Bu dış avlunun etrafi da ağaçlarla süslüdür. Çoğu dut ağaçlandır. Bu ağaçlann gölgelerinde, binlerce kişi gölgelenir ve çeşidi alışverişler yaparlar. Dış avlunun etrafında çeşitli dükkânlarla süslü büyük bir meydan vardır ki, ,Sultan Bayezid Meydanı1 derler. Meydanın bir tarafında da Bayezid Han’ın yetmiş büyük kubbeli medresesi vardır. “Bayezid Camii’nin idarecisi şeyhülislâmlardır. Bu bakımdan medresenin dersiâmı şeyhülislâmlardır. Haftada bir defa ders verirler. Talebelerine her ay et, yakacak ve diğer ihtiyaçları için para verirler. Zira caminin vakıf geliri çoktur. İki bin kırk vazifelisi vardır. Bütün muvakkitlerin maaşı, vakfedenlere göre artar. Zira İslam memleketlerinde ne kadar gemici ve denizci varsa, hepsi Sultan Bayezid’in muvakkitlerine (vakitieri, özellikle namaz valdtlerini tayin eden kişiler) muhtaçtır. Çünkü cami-i şerifin kıblesi keşf-i keramet ile doğru olarak tayin olduğundan, bütün reislerin pusulaları ve saatleri camiin mihrabında düzeltildiğinden muvak- kite muhtaçtır. Ve yabancı ülkelerde, gök ilmi bilen kimseler, va- kitleriııi ve pusulalarını Bayezid camiinde ayar ederler. Dünyaca meşhur doğru bir mihrâbdır. Bu mihrabdan başka Sultan Bayezid, fethettiği ülkelerde toplam altmış minber ve mihrabı olan eser yaptırmıştır. Emir Buhârî Tekkesi ve Camii ile Galatasaray Camii de onun eserleridir.”
Bayezid Külliyesi
Bayezid Külliyesi; cami, imarethane, sıbyan mektebi, tabhaneler, medrese, hamam, kervansaray ve türbelerden oluşmaktadır. Daha önce yapılmış bulunan Fatih Külliyesi ‘nden farklı olarak simetrik ve bir düzen içerisindeki külliye görünümünden uzak, dağınık bir şekilde inşa edilmiştir. Yapı, büyük bir kubbe ve ona bitişik iki yarım kubbe ile örtülmüştür. Bunların iki yanındaki dörder yan kubbe de üst örtüyü tamamlamaktadır. Merkezî kubbe 16,78 metre çapındadır. Son cema- | at yeri, altı sütunun taşıdığı yedi ! kubbelidir. Mihrap ve minber mermerden yapılmış olup, oymalı ve ka- ؛ bartmalıdır. Minberin sağında renkli on sütun üzerine oturtulmuş hünkâr ؛ mahfili, sağda da sekiz sütunun taşıdığı müezzin mahfili bulunmaktadır. Caminin şadırvanı Sultan Dördüncü Murad döneminde yapılmıştır.