Kafa içi boşluğunu dolduran, üç kat beyin
zan ile örtülü, beyaza yakın gri renkli, yumuşak sinir
sisteminin en önemli kısmı ve merkezi olan organ.
Beyin, kendisini koruyan kafatası boşluğu
içerisinde yer alır. Biçimi, büyüklüğü ve ağırlığı;
kafatasının biçimine, ayrıca canlının vücut büyüklüğüne
ve gelişmiş olmasına bağlıdır. İnsan
beyninin ağırlığı 1300-1800 gr arasında değişir. Bir
filin beyni ise 5000 gr civârmdadır. Görüldüğü
gibi beynin ağırlığı, kâbiliyetini göstermemektedir.
Beynin kâbiliyeti bâzı kitaplarda evvelce belirtildiği
gibi kıvrımlarının sayısına da bağlı değildir.
Zîrâ bâzı balıkların beyin kıvrımlarının sayısı
insan beynindekinden daha fazladır. İlim
adamları bunu daha İlmî metodlarla araştırmalarına
rağmen ortak bir sonuca henüz ulaşılamamıştır.
Beynin veya sinir hücrelerinin bir özelliği,
üyanlabilir olmalarıdır. Bir sinir hücresi uyarıldığızaman ortaya çıkan uyan dalgası hücreden hücreye
yayılır. Bu, ateşlenen barutta her tâneciğin bir
sonraki barut tâneşini ateşlemesine benzetilebilir.
Sinir hücrelerini uyaran tesirler ısı, ışık, ses, temas
olabilmektedir. Uyan bir hareket veya aktif bir
cevap uyandıracaksa, sonuçta ortaya çıkan cevap
yine sinir uzantılarıyla kaslara ulaştırılır. Burada
karar organı beyindir. Ancak reflekslerde durum
daha değişik olup istek dışı olarak hareket ortaya
çıkmaktadır.
Kimyâsal olarak, beynin başlıca yapı maddesi
proteindir. Fakat vücudun diğer organlarında
fazla bulunmayan bâzı yağlı maddeler (lesitin
gibi) beyinde bol miktarda bulunmaktadırlar.
Sinir faaliyetinin enerjisi glükozun (bir
basit şeker) oksijenle yanmasından sağlanır.
Beynin kimyâsal veya fiziksel özellikleri vücudun
diğer organlarmdakinden fazla bir fark
göstermez.
Omurgalı hayvanların da bir beyni olduğu bilinmektedir.
Daha basit yapılı canlıların bir sinir sistemi
bulunmasına rağmen bir beyinleri yoktur.
Omurgalı hayvanlar ve insan ana kanunda cenin hâlinde iken beyinleri boru biçiminde bir boş organdan
gelişmektedir. Organın ortasındaki boş kısım daha
sonra omurilikte daralarak omurilik “merkezî
kanalı”nı meydana getirir. Merkezî kanalın yukarı
doğru uzantısı beyin içindeki ventrikülleri, yâni
“beyin sarnıçlarını meydana getirmektedir. Ön beyinden
gelişme esnâsındaki belli bir zamanda göz
çıkıntısı ortaya çıkmaktadır. Göz sinirleri beynin ileri
doğru uzantısı olarak kabûl edilirler.
İnsan beyni doğuşta gelişmesini tamamlamamıştır.
Çocuğun ana kamında büyümesiyle insan
beyni de gelişmesini tamamlamaktadır. Bâzı beyin
sinirlerinin kılıfları doğumdan sonra teşekkül eder.
Beyin doğuşta insan yavrusunun en büyük organıdır
ve vücut ağırlığının 12’de birine eşittir. Ancak
20 yaşma gelindiğinde ağırlığı vücut ağırlığının
50’de birine eşit hâle gelir. Hem beynin hem de
omurga kanalı içerisindeki omuriliğin etrafında
katlı koruyucu bir zar bulunmaktadır. Dıştaki zara
sert beyin zan, içtekine de yumuşak beyin zarı denilmektedir.
Yumuşak beyin zan da Araknoid ve Pia
mater diye iki kattan yapılıdır. Bunlarda Araknoid
dışa yakın olup, Pia mater omurilik veya beyne
yapışık vaziyettedir. Araknoid ile Pia mater arasında
“beyin omurilik sıvısı” bulunur. Bu sıvı, beynin
ve omuriliğin bütün yüzeylerini çevreler. Beyin;
beyin yarıküreleri (hemisferler), orta beyin, beyincik
ve beyin sapından meydana gelir. Beyin sapı
da, pons ve omurilik soğanından meydana gelir.
Beyin önden arkaya doğru derin bir yarık ile iki
ayrı yarıküreye (hemisfere), bunlar da derin yarıklarla
başlıca dört bölüme ayrılır. Her parçaya
“lob” denilmektedir. Önde alın lobu, arka üst kısımda
yan tepe lobu, şakak lobu ve art kafa lobu,
beyin yankürelerinin kısımlarıdır. Beyin yarı küreleri
ortadan birbirlerine “beyin büyük birleşiği”
(Corpus Callosum) ile bağlanırlar. Aynca ara beyin
yapıları da her iki hemisferi birbirine bağlarlar.
Beyin; işitme, görme, kavrama, öğrenme, düşünme,
akılda tutma gibi hassaların komuta merkezidir.
Bir beyin kesitine bakıldığında gri ve bebeyaz
olarak iki ayrı renkte kısımdan meydana geldiği
görülür. Gri bölümlere “gri cevher”; beyaz bölümlere
de “ak cevher” denir. Gri cevher, sinir
hücrelerinden; ak cevher ise, sinir hücrelerinin
uzantılarından meydana gelmiştir. Beynin kabuk
kısımları gri, iç kısımları ak maddeden ibârettir.
Ayrıca beynin iç kısımlarında da gri maddeden
yapılı çekirdekler (beynin nukleusları) bulunur.
Gri maddeyi meydana getiren milyonlarca hücre
dıştan etkilenerek kazandıkları özellik ve bilgileri
bir ağ gibi birbirini saran sinir telleriyle birbirlerine
iletirler.
Beyin yüzeyinde belirli bir fonksiyonu gerçekleştirmekle
meşuj bölgeye, o fonksiyonun merkezi
denilir. Meselâ, alın lobu ile yan tepe lobunu
birbirinden ayıran yarığın ön kısmında hareket
merkezleri, arka kısmında duyu merkezleri bulunmaktadır.
Ard kafa lobunda görme duyusu ile
ilgili işlemler gerçekleştirilir. Alın lobunun büyük
bir kısmı henü^ yeterince anlaşılamamış görevler
yapar. Duyu ve davranışları düzenleyen
merkezlerin alın lobunda bulunduğu zannedilmektedir.
Bu alanda hâfıza ve karışık zihnî faâliyetler
gerçekleşir. Alkoliklerde en önce hasara
uğrayan alm lobundaki sinir hücreleridir. Alman alkol
miktarının çok düşük olduğu hallerde bile bu
hücrelerin zarara uğrayacağı tesbit edilmiştir.
Beynin, ilaçla ve cerrâhî yollar ile tedâvî edilebilen
pekçok hastalığı vardır. Beynin tıbbî hastalıkları
ile nöroloji (asabiye) bilim dalı ilgilenir.
Sara, beyin damarlarının hastalıkları (tıkanma
veya kanamalar, felçler), enfeksiyon hastalıkları
(menenjit, beyin iltihâbı, beyin absesi) ve parkinson
hastalığının tedâvisi, nörolojinin sâhasına
girer.Beyin urları, darbe ve çarpmalar ile meydana
gelen kırık ve kanamaların yaptığı basınçlar, anevrizma
gibi damar hastalıklarının cerrâhî usûllerle
tedâvisiyle de “Beyin Cerrâhî” dalı uğraşır.
BEYİN
29
Eki