Bilim Adamı ve Dost Erdoğan Şuhubi
lümde bir oda verilir ve çalışmalarına başlar. Cemal Eringen, Erdoğan Şuhu-bi’ye ilk başta fazla yakınlık göstermez. Bir süre sonra Şuhubi, Eringen’in yayımlanmak üzere olan kitabının düzeltmelerim yapar ve bir takım hataları da gözden geçirir. Bu arada kendisi de bu kitap sa-vesınde ‘Sürekli Ortamlar Mekaniği’ ni
Bilim Adamı ve Dost Erdoğan Şuhubi
^jSİTAK’ta” telefon edilerek Erdoğan Şuhubi “aKKToa yazı yazmam istendiğinde sorduğum ilk soru ‘Hangi Şuhubi’yi istiyorsunuz” oidu. Bilim Adamı Şuhubi mi, çalışma arkadaşı Şuhubi mi, dost Şuhubi mi? Kesin bir ayırım yapmadılar, bir sayfa içinde Şuhubi’yi anlatmanızı istiyoruz dediler. Gerçekte benim için de yaklaşık olarak 31 yıldır tanıdığım ve beraber çalıştığım Şuhubi’yi tek başlık altında anlatmam zor olurdu. Hoca-öğrenci ilişkisi şeklinde başlayan daha sonra bölüm arkadaşlığı biçiminde süren ve giderek derin bir dostluğa dönüşen yakınlığımıza bilim adamlığının yanı sıra çok renkli kişilifli va mrıin kiiltı’irii ile ht’iv/ük hir ts77Rt ka-
öğrenir. Kısa bir süre sonra da İngiltere’de ilk makalesini yayımlatır. Şuhu-bi’nin bu çalışmaları Cemal Eringen’in tavırlarının değişmesine neden olur; artık Şuhubi’ve karşı daha ilgili davranmaktadır.
Erdoğan Şuhubi vurtdışında 11 makale yayımlatır; bunların ikisi Cemal
lı adamla bugüne dek hemen hemen kesintisiz biçimde aynı bölümde çalıştık, pek çok şeyi paylaştık, zaman zaman tartıştık, zaman zaman dertleştik, şimdilerde de çokluk etrafımıza bakıp dertleniyoruz.
1966 Türkiye’sinde ‘Üniversite’ kavramı ve bilim anlayışı bugünden farklı idi. Aslında o yıllarda bu konularda fazla bir kavram karmaşası veya farklı yorumlar yoktu. Her şey daha sade ve yalındı. Üniversiteler çokluk bilgi aktaran yüksek okullar görünü–mündfi idi, Örnaftin ITÜ verdiği köklü ve saâlam bil-
Eringen ile birlikte hazırlanmış ve mik-romorfik ortamlar üzerine yeni bir teori öneren makalelerdir. Yaklaşık iki yıl Amerika Birleşik Devletleri’nde kalan Şuhubi, doçentlik tezini Türkiye’ye gönderdikten bir süre sonra sınava girmek için Türkiye’ye döner. 1964 yılının Kasım ayında teorik ve uygulamalı me-
nmizin ötesini araştırmanın gerekliliğini ve lezzetini tattırdı bize ve var olmanın gerçek değerlerini vurgulayarak, dinamik yapısı ile etrafındaki pek çok gencin dünyasını şekillendirdi. Şuhubi’nin etrafındaki kişi e1- üzerindeki etki alanının genişliğinde bilimsel potansiyelinin yanı sıra kişiliğinin ve yüksek mizah an-ıayışı ile şekillendirdiği yorumlama yeteneğinin büyük rol oynadığını da bu arada belirtmek isterim. Yaşamı renkli kılan değerleri Şuhubi ile paylaşmanın farklı bir güzelliği vardır. Mekaniğin bilimsel cazibesi ve felsefi çekiciliğinin yanı sıra, Şuhubi başka güzellikleri de katmıştır dünyasına. Çoğu kez bölümün, üniversitenin, Türkiye’nin veya genelinde bugünün sorun ve konularını tartışırken kendinizi ekonomiden edebiyata, klasik müzikten sinemaya dek genişletilmiş çok boyutlu bir uzay içinde bulabilirsiniz Şuhubi ile sohbet ederken.
Erdoğan Beyin Taşkışla’nın çatı katındaki küçük odasında Cahit Arf ile beraber yapılandırmaya çalıştırdığı mekanik ve uygulamalı matematik birliği-ni TÜBİTAK’a bağlı bir ünite şeklinde oluşturma ça-
Türk bilim adamlarının 1991 yılında, Ingiltere’deki Politeknik inceleme gezisinde Türk ve İngiliz bilim adamları bir arada görülüyor, (solda). Aynı gezi sırasında çekilmiş bu fotoğrafta Erdoğan Şuhubi, Kemal Gürüz ve Osman Tekinel birarada görülüyor, (sağda).
tan Ruhi ıhi’yi tok hamlık altında kı ırı ı hir rarreve ini-_ni ilo K/i mı’ıhpnrltelor »otictirh/nn-lı ı Rı ı mıihmrltelpr lişmalarinda çokluk bizler de bulunur, fazla lafa ka-
arkadaşımla beraber tutku halini alan Mustafa İnan şeylerin de var olduğunu farkeden, blrşeylerin eksik lamaya çalışırdık, O zamanlar mekanik kürsüsünde
de açıklama yapmasına gereK yoktu, u sırt^aa askerde olan genç bir doçentin bizden evvelki dönemde mekanikle ilgili kol dersleri verdiği, Türkiye’de kimsenin bilmediği bazı zor konuları anlattığı konuşuluyordu öğrenciler arasında. O zor şeylerin ne olduğu konusunda fazla bir bilgimiz yoktu ama herkes Şuhubi’nin farklı olduğundan söz ediyordu. İşte, 1966 yılının Nisan ayında biraz çekinerek biraz da merakla tanıştığım bu uzun boylu ve fark-
resinae L «v. atmosferi oluşturmaya ^ctıışan m:- «i arasında araştırma yaşamına başlamamız oldu. Bu kişilerin başında gelen Mustafa İnan ve onun ardından gelerek doğal olarak onu aşan Erdoğan Şuhu-bi’nin yakın çevresi içinde olmamız gerçekten biçim için büyük şanstı. Asistan olduğumuz ilk günden başlayarak bizi mekaniğin cazip dünyası İçine çeken Şuhubi, bunun da dışına çıkarak köklü bilgisi ve geniş dünya görüşü ile gördüklerimizin, hissettikle-
ze gelen arkadaşlarla beraber aynı anda ye: . birden doktora çalışmaları için konu verir ş-: . yedi kişinin içinde benim de bulunduğum ov doktora çalışmalarına başladığında Erdoğa- 5. doçentti. O zamanın yönetmelikleri doktora yaptırmalarına izin vermediğ ; – *:: ~ henüz on serelik mezun bu genç t -+; öğrencisi değildik ama bu aramızda
Erdoğan Şuhubi çalışma hayatı boyunca birçok ödül alır ve çeşitli bilim kuruluşlarının üyeliğine seçilir. Bu üyeliklerinden biri 1994’te seçi:d ğ Avrupa Bilimler Akademisi’dir, solda. Sağdaki fotoğrafta Şuhubi, meslek hayatındaki 40. yılı nedeniyle verilen plaketi Reşat Baykal’ssr a –=•
kanik alanında doçent olur. Aynı yılın sonunda Birsen Hanım’la evlenen Şuhubi üç ay sonra Mart 1965’te askere gider, inşaat mühendisi olduğu için kendisini istihkam Okulu’na verirler. O sıralar İs- lı: tihkam Okulu’nun muvazzaf ■>.::*îvV l için bir okul haline dönüştürülme-»; ci-şünülmektedir. Bu proje çerçevesinde
akademik derecesi olanların okulda kalması istenmektedir. Askerliğini bitirip üniversiteye döndüğünde Pr:r:ce: r: l niversicessnden bir ¿ive: !-*-»’ ‘ –
ren bu sörevi
.”I*1 r:-Kr- : ‘—i
sorun olarak görülmedi, biz tüm sorularımızı ona götürdük, o da tüm yükümüzü üzerine aldı. Bu yedi kişiden birisi şu anda Victoria Üniversitesi’nde profesör olan Sadık Dost idi. Türkiye’ye gelişlerinden birinde sohbet ederken o günlere geri dönmüştük. Şuhubi’nin çok farklı ve büyük olduğunu
o zaman da biliyordum ama ne kadar büyük olduğunu doğrusu kestirememiştim diyordu Prof. Dost. Şimdi dünyam her yönden daha geniş çevrem daha büyük ama Şuhubi ve ondan duyduklarım, öğrendiklerim bana açtığı kapılar bugünkü dünyamda da yerini buluyor, benim bugün görebildiğim, hissettiğim büyüklüğü bile içine alıyor hatta taşıyor, onun düşün ve bilgi dünyasının boyutlarını hala kestiremiyorum demişti Sadık Dost.
Ne iş yaparsanız yapın, yaptığınızdan heyecan duymak, bu heyecanı sürekli tutmak yaptığınız işin sonucunu biraz daha mükemmele yaklaştırır. Bu yüksek heyecan düzeyini Şuhubi ile yaptığım her işte hissettiğimi söyleyebilirim. ITÜ de Temel Bilimler Fakültesl’nin kurulma çalışmaları, bu Fakülte içinde kürsülerimizi şekillendirme çabaları, Teorik ve Uygulamalı Mekanik Türk Milli Komitesinin kurulma aşaması ve bu güne dek süren çalışmaları bunlara yalnızca birer örnek olabilir. Uğraştığınız konunun mutlaka yeni bir Fakülte kurulması gibi çok geniş kapsamlı olması gerekmiyor. Bir bütünün tüm parçaları aynı titizlikle işlenmeli ve mükemmel olmalıdır. Ayrıntıları ve küçük gibi görünen ama temeli oluşturan parçaları özenle işlemelisiniz. Bir işin yapılması gerekiyorsa o hemen yapılmalıdır. Şuhubi için işin küçüğü büyüğü olmaz. Yüze yakın öğretim üyesinin bulunduğu Fakültemde idarecilik görevi yaparkan küçük-büyük, önemll-önemsiz ama elle alınması gereken her konuda en büyük yardımcım Avrupa Bilimler Akademisi Üyesi, TÜBA Üyesi, kaç tane olduğunu unuttuğum ödülün sahibi Prof.Dr. Erdoğan Şuhubi idi. Yüksek görev anlayışı içinde en ince ayrıntısına kadar danışılan veya kendisine iletilen her konuyu büyük bir titizlikle inceleyen ve sonuçlandıran Erdoğan Şuhubi’nin bundan bir tek gün bile yakındığını, üniversite ile il-
gili, faKüiiei,eligi;’-.eTta-g-rr5==–” î*-tesi güne bıraktığını görmedim.
Yukarıda, 1966’ların Türkiye’sinde Jnve’s.te kavramı ve bilim anlayışı bugünden farklı idi, herşey daha sade ve yalındı, bu konularda fazla bir kavram karmaşası yoktu, demiştim. Aslında bugün de yok. Belki dünden farklı ama günceli yakalamak ve gereğini yapmak isteyenler için bugün de kavram karmaşası falan yok. Bunun yaraşıra İletişim olanaklarının bu denli arttığı günümüzde, nelerin olup bittiğini anlamak, istenen bilgiye anında ulaşmak hiç zor değil. Ama her şey bu kadar basit de değil. Bilgiye belki erişirsiniz ama onu özümlemeden, irdelemeden kendi probleminize uygulamadaki ayrıntılara özen göstermeden kullanırsanız bugün beğenmediğiniz düzeni de yitirirsiniz. Edindiğiniz bilgiyi değerlendirip yorumlayarak, elinizdeki olanakları düşünüp dünden yarına göndermeler yapıp amaca ulaşıp ulaşamayacağınızı görerek, sınır ve başlangıç koşullarınıza göre adım atarak ilerlemelisiniz. Acaba bunu da denesek mi sorusu ile vakit kaybetmeye lüksümüz yok artık. İşte bu nedenlerle bugün her zamandan daha çok Şuhubi’lere gereksinim var. Ama ortalıkta pek fazla Şuhubi de yok; olanından da yeterince yararlanmıyoruz zaten. Bu yüzden Şuhubi bugün Üniversitedeki odasına çekilmiş durumda, ama yine eski hızı ve üretkenliği ile çalışıyor.
Her ne kadar yurt dışında karşılaştığımız her mekanikçi merakla bize Şuhubi’yi soruyor ve onun yaptıkları, yazdıkları hakkında tartışmak istiyor, onunla tanışmak İçin can atıyorlarsa da yukarıda değindiğim gibi burada hiç kimsenin böyle bir deneyimden yararlanma gibi bir derdi veya gereksinimi yok. Bu yüzden de Erdoğan Şuhubi kendisini bilim dünyasında edindiği haklı yere getiren bilgi birikimi ve üretim yeteneği ile hızını kesmeden çalışıyor. Bunun yanı sıra derin kültürü, gerçekçi görüş ve fikirleri ile süslediği sohbetleri ile yalnızca yakınındaki birkaç kişinlrpsnl bizlerin dünyasını renklendiriyor.
1966 da tanıdığım bu uzun boylu ve farklı adam bugün de uzun boylu ve bugün de farklı, hem de çok farklı…
doğan’ı. II BI’iAK .»ceîr. ;.r
Araştırma Merkezt’ne r-rr.
askere gidince o iş orada bitin. Sn”iiiîr. Marmara Araştırma Enstitüsü’nür. Kurulması gündeme geldi. Ondan sonra bazı araştırma gruplarının bazı üniversitelerin bünyesinde oluşturulması öngörülmüştü. Bu arada İstanbul Teknik t’ni-versitesi’nde de iki araştırma grubu kuruldu. Biri ‘Malzeme Araştırma Grubu’, öteki de ‘Uygulamalı Matematik Grubu’ idi. Cahit Arf Uygulamalı Matematik’e beni, Mithat Idemen’i ve Emin Erdoğan’ı soktu.”
Erdoğan Şuhubi, eşi Birsen Şuhubi ile birlikte İtalya, Abruzzi’de.
Arkadaşlar arasında yapılan oylama sonucu Erdoğan Şuhubi bu bölümün başkanlığına seçilir. Bir süre sonra ise Amerika’ya gidetek \e TÜBİTAK’taki görevine fer sure ara verecektir. Türkiye’ye dSadiben surrra Teme! Bilimler Fıkül-res’İHİn k^niiırısi”: destekleyen Şuhubi. bir süre sonra ba Fakülte “ye geçer.
“Matematikçiler. Fizikçiler, bizim gibi mühendislikten gelen kişilerin gerçek temel bilimci olduklarını bir türlü kabul etmezler. Ben felsefe yönünden onlar kadar temel bilimci olduğumu iddia ediyorum.”
Temel Bilimler Fakültesi’ne geçen Şuhubi, burada Mekanik Kürsüsü’nün başına getirilir. Esin inan ve Fikret Balta da o dönemde asistan olarak Temel Bilimler Fakültesi’ne geçer. Bir süre sonra Şuhubi, Sürekli Ortamlar Mekaniği Kürsüsü’nün başkanlığını da yürütecektir. Erdoğan Şuhubi,İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki görevinin yanı sıra TÜBİTAK’taki görevini de sürdürmektedir o sıralar. “İddia ediyorum ki. i ygıı-lamalı Matematik Böliimü’nün başarılı olmasında katkım olmuştur. 1475 ile
1980 arasında adam başına yılda yaklaşık üç yaym çıkamrerdök. Wî^&üRfaşHKU üniversitelerde ‘ ÖK ün demir yumruğundan kaçanlara biraz rahatlama olanağı da verdi orası.”
1983 yılı geldiğinde TÜBİTAK bünyesinde Temel Bilimler Araştırma Enstitüsü kurulur. Bu Enstitü’nün ilk başkanı Erdal İnönü’dür. İnönü, kısa bir süre sonra siyasete atılınca, başkanlık görevine Erdoğan Şuhubi getirilir.
“Ben bu görevi istemiyordum, hayatımdan çok memnundum. Başarılı bir yönetici olacağım kanısında değildim, nitekim sonunda olmadığımı da kanıtladım. Ama 14*5-14*5 yfUan arasında Enstitü “nün müdürlüğünü yapmak durumunda kaldım. 1985-1986 yılları arasında da Gebze Araştırma Enstitüsü müdürlüğünü yaptım. Neler yapılması gerektiğini görebilen bir insanım, yapılması gereken şeyler için gerekli adımları da atmaktan çekinmem, ancak uzlaşmacı yanım pek olmadığı için o adımları gerçekleştirme şansım pek fazla yok. Dolayısıyla iyi şeyleri düşünmek, nasıl yapılacağını bilmek yetmiyor. Başarı yapmakla ölçülen bir şey. Bir şeyi yapabiliyorsanız başarılısı-
nızdır, yapamıyorsanız başarısızsınızdır, mazeret ne olursa olsun. İyi bir yönetici bütün koşulları aşabilecek bir beceriyi göstermek zorundadır. Bunu gösteremi-yorsa bana göre başarılı değildir. Ben o engelleri aşamadığım için kendimi başarısız bir yönetici olarak görüyorum.”
Erdoğan Şuhubi, Türkiye’de yürüttüğü çalışmalarının yanı sıra yurtdışında da çeşitli üniversitelerde misafir profesör olarak dersler verir, seminerler düzenler. 1975 yılında İngiltere Bilim Araştırma Konseyi (Science Research Council) çağrılısı olarak altı ay süreyle Newcastle Upon Tyne Üniversitesi Mühendislik Matematiği bölümünde araştırmalar yapan Şuhubi, 1982, 1983, 1985, 1988, 1989, 1991 ve 1993 yıllarında İtalyan Ulusal Araştırma Konseyi’nin (C.N.R.) davetlisi olarak Genova ve Napoli Üniversitelerinde toplam 10 ay süre ile seminerler yapar ve araştırmalar yönetir. 1986 yılında Kanada’da Killam Konuk Bilim adamı (Killam Visiting Scholar) seçilir ve ertesi yıl ise 4 ay Calgary’de, Calgary Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünde araştırmalar yapar ve bir dizi seminer verir.
“1986 Eylül’ünde TÜBİTAK’tan kovulduğum zaman Kanada’ya gittim Kovuldum dediğim zaman herkes isyan ediyor. Kemal Kafalı da ‘Ne demek, seni kovmadı kimse’ diyor ama kadroyu yok etmek demek ne demek, adamı kovmak demek. Sonra 4 ay Kanada’ya Calgary’e gittim. İyi oldu, kendimi toparladım biraz. Bir süredir yayın işlerine ara vermiştim. Orada 4 ay içinde üç yaym çıkardım.
23 Temmuz 1994 tarihinde çekilen bu resimde Cengiz ve Vedia Dökmeci, Birsen ve Erdoğan Şuhubi, Aiain Jubier ve Ayhan Uiubelen biraradagörüiüyor.
Erdoğan Şuhubi’nin Cahit Arf’la tanışması İTÜ’ye ilk geldiği döneme rastlar ve bu tanışıklık sonradan iyi bir arkadaşlığa dönüşür. Fotoğrafta Cahit Arf, Erdoğan Şuhubi ve Fikret Korte! birarada.
¡/il idvıım ııııı ueuını. ^ızınıc mak istiyoruz dedi. Ben konuşalım falan dedim ama gönülsüzdüm. Benim görüşlerim belli, solda düşünen bir adamım, sizinle anlaşabileceğimi pek sanmıyorum dedim. Kemal Gürüz benimle anlaşmak kolaydır dedi. Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun bölünmez bütünlüğüne inanıyor musun? Evet dedim. Tamam o zaman bu kadar, dedi bunun dışında herkes kendi yolunda gider.” Erdoğan Şuhubi ile Kemal Gürüz arasında bu tarihten sonra kuvvetli bir dostluk kurulur. 1993 yılında Kemal Gürüz TÜBİTAK başkanlığından ayrılır ve yerine Tosun Terzioğlu gelir. Bu dönemde de TÜBİTAK’la bağlantısı süren Şuhubi, görev süresinin dolmasından sonra Tt BİTAK’tan avnlır. Erdojıs Şuhubi meslek hayan bn\L,r.»..j r:r>, k ödüller almış ve çeşitli bilini k-rJ.uv-i—nın üyeliklerine seçilmiştir. 1976 vıiınc» kazandığı TÜBİTAK Bilim Ödiilü bunların en önemlilerindendir. Bunun dışın-
da 1991 yılında Avrupa Bilimler Akade-misi’ne Celal Şengör den sonra ikinci Türk Bilim adamı olarak seçilir. Şuhubi’nin bilimin geleceğine ve genç bilim adamlarına bakışı ise biraz karamsardır.
“Türkiye’de bilime yaklaşım her zaman son derece zayıf olmuş. Benim zamanımda iyiydi şimdi kötü oldu demenin hiçbir anlamı yok; bizim zamanımızda da çok iyi değildi. Eski kuşağa sitriğimizde. bir Cahit Arf m. Kerim Erirr.’in . Orhi” ker.‘:n. biraz >’.ceie Fsy.i Gür-
me pek merak salmıyor. Bunu ben doğal görüyorum. 18. yüzyıldaki amatör bilim aşkı, bugün batı dünyasında da yok. Herkes bilimi ekonominin önemli bir bileşeni olarak görüyor. Zira bilimin isıeJı-ği kaynaklar çok büyük boyutlara t:k:\ Eskiden adam bir maaş istermiş, bir de kağıt-kalem… Kendi aletlerini keni: üretirmiş. Bugünkü gerçek şj k: h’ırr. toplumdar. büyük bir k^vr^k ¿kar-
lanmış yabann d i ide ıckser/rej
si, yirmi araştırma raporu ve seminer odları bulunan Şuhubi’nin, Türkçe beş. yurtdışında İngilizce basılmış iki kitabı vardır.
Erdoğan Şuhubi, çalışmalarını İstanbul Teknik Üniversitesinde sürdürüyor. Çocukluğundan beri sahip olduğu iki özelliği bugün de hemen göze çarpıyor: Hâlâ biraz çekingen, hâlâ okumaya, araştırmaya meraklı… İlerici kişiliği ve dinmez araştırma isteğiyle Şuhubi, Türkiye’nin yüzünü ağartmaya devam ediyor.
Bu yazının hazırlanmasındaki katkılarından doiaw Erdoğan Şuhubi, Celal Şengör e e Esin İnan’a teşekkür edtnz
Gökhan Tok
Cahit Arf’a Fransa’dan verilen bir ödülün töreninde dostlar birarada: Ersin Tulunay, Ömer Kay-makçalan, Mithat Idemen, Erdoğan Şuhubi, Gündüz ikeda, Alinur Büyükaksoy, Tosun Terzioğlu.
Citationlarıma (bilimsel atıflar) baktım, bayağı çok olmuşlardı”. Erdoğan Şuhubi Türkiye’ye döndüğünde TÜBİTAK’ta çalkantılı bir dönem yaşanmaktadır.
“Bir gün gazetede bir haber gördüm. TÜBİTAK Başkanlığı’ndan Mehmet Ergin alındı, yerine Kemal Gürüz atandı deniyordu. Kemal Gürüz’ü Doğrama-cı’nın yakını olarak bildiğim için hakkında pek de iyi düşüncelerim yoktu. Arkasından itilerek yükseltiliyor gibi katı ön-
glluı/, aıııan.u^. \u.n.: r¿.Z