TEK BAŞINA YİYEN KİMSENİN RİÂYET EDECEĞİ
HUSÛSLAR BEYÂNINDADIR.
Bunlar: 1 — Yemekten evvel, 2 — Yemek esnasında, 3 — Yemekten sonra olmak üzere, üç kısımda mütalaa olunur.
BİRİNCİ KISIM
YEMEKTEN EVVELKİ ÂDÂB BEYÂNINDADIR.
Bunlar da yedidir :
1 ‘— Yemçk, aslında helâl olm akla berâber, «Helâl ve H arâın
K itâbı»nda açıklayacağım ız gibi, kazanç şekli de tam âm en Şeri’ate
uygun, şübheli şeylerden kaçınm ak sûretiyle tayyib ve tem iz olmalı
dır. Allahu Teâlâ, harâm dan menedip, helâl ve tem iz kazancı yemeği
em retm iş ve harâm m ehem m iyetini ifâde etm ek için, harâm dan menetmeği,
adam öldürm ek üzerine takdim ederek, şöyle buyurm uştur:
«Ey îm ân edenler, m allarınızı aranızda bâtıl sebeblerle yemeyin
(ve daha sonra da) kendinizi öldürmeyin.» (4 -N is â : 29)
Yemekte aslolan, her tü rlü şübheden âzâde tem iz bir kazancın
m ahsûlü olmasıdır. B una riâyet, dînin um de ve esâslarındandır.
2 — Elleri yıkamak. Resûl-i Ekrem (S.A.V.) :
«Yemekten evvel elleri yıkam ak yoksulluğu, yem ekten sonra yıkam
ak ise, günahları giderir.» Diğer rivâyette: «Yemekten evvel ve sonra
elleri yıkam ak fakirliği yok eder.» (2) buyurm uştur.
El, dâim a hâriç ile tem âs hâlinde olduğu için, kirden k u rtu lamaz.
Temizlik ve nezâkete yakışan da onu yıkam aktır. Aynı zam ânda
dînî vazifeleri yerine getirm ek m aksadıyla yenen yemek, bir ibâdet
olduğuna göre, evvelinde elleri yıkam ak, nam azda abdest gibi sayılır.
3 — Yemeği, yere serilen yaygı üzerine koymak. Bu’, Resûl-i Ekrem
’in sünnetine daha uygundur. Zîrâ Resûl-i Ekrem, yemeği böyle
yerdi. Böyle yemek tevâzûa daha yakındır. Bu m üm kün olmadığı
takdirde, sofra üzerinde yer. Sofra seferi hâtırlatır. Seferden de, âhiret
seferi ve takvâ azığına olan ihtiyâcı hâtırlam r. Enes b. Mâlik (R.A.) :
«Resûl-i Ekrem (S.A.V.) sofra üzerinde yemek yememiştir.» dem iş
tir. Kendisine «Nerede yemek yerdiniz?» diye sorduklarında, «Yaygı
üzerinde yerdik.» dedi. D ört şeyin —ki bunlar, sofra, elek, çöğen (*)
ve doyuncaya kadar yem ektir— Resûl-i Ekrem ’den (S.A.V.) sonra îcâd
edildiği söylenir.
Bilmiş ol ki, yaygı üzerinde yemek daha m akbûldür, derken, sofra
veyâ m asada yemek, harâm veyâ m ekrûhtur, demek istemiyoruz.
Çıinkü bu husûsta bir nehiy sabit değildir. Bu, R esûlullah’ta n sonra
îcad edilmiş bir bid’attir, demekle m enhiy [yasaklanm ış] olması gerekmez.
Zîrâ her bid’a t m enhiy değüdir. Yasak olan bid’at, sâbit bir sü n
netin zıddı olan ve illeti devâm eden şer’î bir hükm ü kaldıran bid’attir.
H attâ sebeblerin değişmesiyle bâzı hâllerde bid’at, vâcib de olabilir.
Sofrada ise kolaylık için yemeği yükseğe kaldırm ak vardır. Bu gibi şeylerde
kerâhet düşünülemez.
Bu gibi bid’atlerin, kerâhetle bir m ünâsebeti yoktur. Meselâ, şu
dört bid’atin bile hepsi bir değildir: Çöğen, güzel bir temizlik vâsıta
sidir. Temizlik için yıkanm ak m üstehabdır. Çöğen ise daha iyi tem izler.
O nların çöğen kullanm am ası, bilemeyip bulam adıkları veyâ daha
m ühim işlerle meşgûl oldukları için, temizliğe daha fazla zam ân
ayıram am alanndandır. Nitekim, bu gibi hâllerde ellerini de yıkamazlardı.
Ellerini silmek için ayak altı boşlukları ve çakıl taşları elbezi
vazifesi görürdü. O nların böyle yapm ası, elleri su ile yıkam anın müstehab
olm asına m âni değildir. Elek, yemeği ve ekmeği daha güzel y ap
m ak için kullanılır ki, —ifrâta varm adıkça— m übâhtır. Sofra ve.
m asa üzerinde yemek, yer üzerinde yem ekten daha kolay olduğu için
— kibre varm adıkça — m übâhtır. Hepsinden daha kötüsü doyuncaya
kadar yemektir. Çünkü doyuncaya kadar yemek hem şehveti, hem de
bedendeki arızalan harekete geçirir. Aklı başında olan kimse, bu bidatler
arasındaki farkı kolaylıkla anlar.
4 — Sofraya edebli bir şekilde oturm ak ve bu edebi sonuna kadar
m uhafaza etm ektir. Resûl-i Ekrem (S.A.V.), bâzan dizleri üzerine
çökerek, bâzan iki ayakları üzerine ve bâzan da sağ ayağını bü
kerek sol ayağı üzerine otururdu ve şöyle buyururdu :
«Yaslanarak yemek yemem! Ben ancak, Allah’ın bir kuluyum; kö
leler nasıl yerse öyle yer, kullar nasıl oturursa öyle otururum.» (3)
t
Y aslanarak su içmek, yalnız dîni bakım dan değil, mideye zarârı
bakım ından da m ekrûhtur. Uyurken veyâ yaslanarak yemek de mekrûhtur.
Yediği şey, elde taşınan dânelerden ise zarâr etmez. Rivâyet
olunduğuna göre Hz. Ali kerrem allahu veçhe yaslanarak veya yüzü
koyun yattığı halde kalkanı üzerinde peksim et yemişti. A rapların
böyle yaptığı söylenir.
5 Yemeği zevk için değil, A llah’a kulluk ve ibâdete güç yetirmek
için yem ektir. H attâ İbrâhim b. Şeybân: «Seksen senedir şehvetim
için yemedim.» dem iştir. B ununla berâber az yemeğe gayret etmeli;
çünkü ibâdet niyetiyle yediği, ancak böyle anlaşılır. Doyuncaya
kadar yemek, inşânı ibâdetten alıkor, midesini iyice dolduran,
ibâdet edemez. İbâdet niyetiyle yem enin îcâblanndan birisi de, şehveti
kırm ak ve kanâati isrâf üzerine tercih etm ektir. Hadîs-i şerîfde
Resûl-i Ekrem (S.A.V.) :
«Âdemoğluııun doldurduğu kapların en kötüsü, tıkabasa doldurduğu
midesidir. Âdemoğluna, belini doğrultacak birkaç lokmacık kâ
fidir. Eğer bu kadarla yetinemezse midesini üçe bölmeli; bir kısmını
yemek, bir kısmını su ile doldurmalı, üçte birini de nefes alması için
bırakmalıdır.» (4) buyurm uştur.
İbâdet niyetiyle yem enin îcâblarından biri de, iyice acıkm adan
lokmaya el sürm em ektir. M utlaka acıkm alı ve sonra yemelidir. Sonra,
doym adan elini yem ekten çekmelidir. Böyle hareket eden hekime
m uhtâç olmaz. «Rub‘u’l-Muhlikât»ır\ yemek isteğini azaltm a bahsinde,
yemeği tedricen azaltm anın çâreleri, az yem enin faydaları anlatılacaktır.
6 — H âzırda bulunan yemeğe k an âat etm ek ve çeşitli yemekler
istem em ektir. Ekmeğe yapılacak hürm et, ona katık aram am aktır.
Halbuki ekmeğe hürm etle em rolunduk. Seni ayakta tu ta n ve ibâdet
etm ene im kân veren her yemek, betberekettir; onu beğenmemek doğru
olmaz. H âzırda olandan başkasını aram am alı, hem en yemelidir. H attâ
yemeği bulduğunda vakit m üsâit ise —mamâz için dahî— yemeği
bekletmemen, hem en yemeli v.e sonra kılmalıdır. Nitekim hadîsde:
i U – 1 j A İ. \i i t ü l i ’C L
«Yemek ile nam az bir araya geldiği zam ân, önce yiyin, sonra kı
lın.» (5) buyurulm uştur: H attâ Abdullah b. Ömer (R.A.), im âm ın
kırââtini duyduğu hâlde, sofradan kalkmazdı. F ak at bu, açlık zam anındadır.
Şâvet yemeği bekletm ekte bir m ahzûr yoksa, o zam ân kılar
ve sonra rahatça yemeğini yer. Ancak yemek soğuyacak veyâ bozulacaksa
—ister canı çeksin ister çekmesin— m üsâit ise, yemeği
tercih etmelidir. Çünkü hadîs um ûm idir. Aynı zam ânda fazla acıkmış
olmasa bile, nam âz kılarken yemeği düşünebilir. (Binâenaleyh,,
yemek düşüncesi ile kılm an nam âzdan, nam âz düşüncesi ile yenen
yemek daha m akbûldür, diyenler vardır.)
7 — Çoluk çocuğu toplayıp bir kaptan yemek. Nitekim hadîsde :
«Bir arada yiyiniz, sizin için bereketli ve mübârek olur.» (6) buyurulm
uştur. Enes (R.A.), Resûl-i Ekrem ’in (S.A.V.) tek başına yemediğini
haber veriyor. Diğer bir hadîsinde Resûl-i E k re m :
(4) Tirmizî rivâyet etti ve «Hasendir» dedi. Ayrıç*. Neseî, İbn Mâce, Mikdad b.
Ma’di, Kerîb’den (R.A.) rivâyet etmişlerdir.
(5) Namâz bahsinde geçmiştir.
(6) Ebû Dâvud ve İbn Mâce, Vahşî b. Harb’den (R.A.) hasen isnâd ili’ rivâyet
«Yemeğin hayırlısı, kalabalıkla yenilen yemektir.» (7) buyurmuştur.