Çağdaş İrlanda dili
17. yüzyıla değin İskoçya’da da edebi dil olarak kullanılmış, İskoç şairler ancak bu tarihten sonra kendi yerel lehçelerinde yazmaya başlamışlardır. İskoçya Gaelcesi İngilizce karşısında gerileme göstermişse de, günümüzde bu dili anadili olarak konuşanların sayısının 80 bini aştığı sanılmaktadır. Man Adası dili ise ilk kez 1610’da yazıya geçirilmiştir. 18. yüzyılda, ada nüfusunun çok azı İngilizce konuşuyordu. 19. yüzyılda ise Man Adası dili İngilizce karşısında hızla gerilemiş, 20. yüzyıl başlarında giderek ortadan kalkmıştır. İrlandah keşişler Britonlara dillerini yazıya geçirmeyi öğrettiklerinde, Briton lehçeleri henüz birbirine çok yakındı. Ama daha sonraki dönemde bu diller (Galce, Breton-ca ve Cornwall dili) farklılaşmaya başladı. 8-12. yüzyıllardan kalma Galce metinlerin sayısı çok az olmakla birlikte, 12. yüzyıl ve sonrasına ait birçok şiir günümüze ulaşmıştır. Çağdaş edebi Galce, Kitabı Mukaddes’ in Galceye çevrilmesiyle (1588) standart bir yapıya kavuşmuştur. İngilizce Galler’de yayılmaya başladıysa da, 18. yüzyılda Kitabı Mukaddes’in Galce çevirisinin ve Galce yazılmış başka dinsel metinlerin yaygın bir okur kitlesine ulaşmasını sağlayan Metodist canlanma, Galcenin İngilizce karşısındaki gerilemesini durdurmuştur. Ama Sanayi Devrimi’yle birlikte Galler’deki maden ve fabrikalarda İngilizce konuşan işçilerin çalışmaya başlaması, Galcenin yeniden gerilemesine neden olmuştur. Kırsal bölgelerde Galcenin yaygın olmasına karşın, bu dili konuşanlar 1901’de nüfusun yarısından azını, 1961’de ise dörtte birinden azını oluşturuyordu. Günümüzde, Galcenin eğitimdeki kullanımını artırmak için bazı çalışmalar yapılmaktadır.
Breton dilinde günümüze ulaşan en eski edebi metin 15. yüzyıla aittir. Breton lehçeleri de aynı yüzyılda farklılaşmaya başlamış ve yüzyıl başında dört Breton lehçesine standart bir yapı kazandırmak için çalışmalar yapılmıştır. Ama Fransız hükümetince eğitim dili kabul edilmediğinden, Bretonca konuşanların sayısı giderek azalmaktadır. Bretoncadakiler gibi Cornwall dilindeki edebiyat yapıtları da 15. yüzyılda yazıya geçirilmeye başlamıştır. 18. yüzyıl başında birbirinden uzak çeşitli bölgelerde çok az kişinin konuştuğu Cornwall dili, yüzyıl sonunda tümüyle ortadan kalkmıştır.
Kelt dini, Avrupa’da nüfus ve coğrafi dağılım bakımından en üstün dönemini İÖ 4. yüzyılda yaşayan Hint-Avrupa kökenli Kelt halkının dinsel inanç ve uygulamaları. Druid(*) adı verilen şair-rahiplerin denetimindeki Kelt dini, ilkçağda Hindistan’da rastlanan bazı inanç ve uygulamalarla benzerlik gösterdiği için Hint diniyle ortak bir geçmişe dayandırılır.
Bellek gücünü olağanüstü yücelten Keltle-rin Hıristiyanlık öncesi döneminden günümüze hiçbir yazılı belge kalmamıştır. Bu dönemdeki Kelt diniyle ilgili başlıca bilgi kaynaklan, birkaç yazıt dışında Poseidoni-os, Lucanus ve Julius Caesar gibi Yunan ve Latin yazarlann yapıtlarıdır. Yüzyıllar sonra yerli Hıristiyan keşişlerin özellikle İrlanda ve Galler yöresinde kaydettiği sağa’lar (*) ve efsaneler de Kelt dinine ışık tutmuştur.
Kelt efsaneleri çoğunlukla ayıklanması güç, birbiriyle bağlantısız bir kalıntılar yığını durumundadır. Caesar gibi Romalı yazarlar da Gal tannlanyla kendi tannlanm bütünleştirmek için büyük çaba harcamışlardır. Ortak Hint-Avrupa mirası iki kültür
arasında belli koşutluklar yaratsa da ayrılıklar çok daha belirgindir. Kelt “ilahiyatı” ile eskatolojisine egemen olan animizm ve düşsel bilinçlilik, kişiselliği dışlayan Roma devlet dinine pek az benzer.
Güneş Tannsı Lugus, erkek Kelt tannları-mn en önemlisidir. Sanatlarda ustalık ve müziğin koruyuculuğu gibi ortak özellikleri nedeniyle, Eski Yunanlı yazarlar Lugus’la Apollon’u özdeşleştirmişlerdir. Caesar da her zaman her yerde bulunma özelliği dolayısıyla Lugus’u Mercurius’a benzetmiştir. Şamanizme özgü nitelikler taşıyan geyik boynuzlu Hayvanlar Tannsı Cernunnos(*) da Keltlerin önemli tanrılanndan biridir. Şamanı kişileştiren erkek geyik Hıristiyanlığın ilk dönemlerindeki Kelt edebiyatında önemli yer tutar. Kuzgun, turna, boğa, domuz gibi hayvanların da kutsal anlamlan vardır.
Epona (Galya), Macha (İrlanda) ve Rhian-non (Britanya) gibi çeşitli adlarla tanınan kısrak tannça ile karga tannça Morrigan Kelt dininin en güçlü tanrıçalarıdır. Birincisi verimliliği, İkincisi ölümü ve yeniden doğuşu simgeleyen bu tannçalar, kralın ve kabilenin yazgısını elinde tutar.
Tannçalar genellikle üç yönlü ya da üçlü gruplar olarak ortaya çıkar. Galler yöresinde Matronae adı verilen üç analar; İrlanda’ da şiir, şifa ve metal işçiliğine hükmeden Brigit; üç ayn yönüyle ölüm kehanetini, savaş heyecanını ve savaş alanında ölümü simgeleyen “Büyük Kraliçe” Morrigan bunlara örnektir. Lucanus’a göre Galyalıların da, onuruna insan kurban ettikleri üçlü bir tanrısı vardır; gök gürültüsü, savaş ve (olasılıkla bereketi simgeleyen) gizemli boğa bu tannnın üç yönünü oluşturur.
Keltlerde tapınma, “öteki dünya”nın ya da tannsal öğenin toprak ve suyla etkileşimi üzerine kurulmuştu. Kuyularda, pınarlarda, ırmaklarda ve tepelerde çoğu dişi olan koruyucu ruhlann yaşadığına inanılırdı; birçok yer bugün de onların adını taşımaktadır. Keltler, insani özellikler yakıştırdıkları toprağı da dişil sayıyorlardı. Tann Manan-nân’ın yönettiği okyanus, özellikle Britanya ve İrlanda kozmolojisinde büyüyle ilişkili gizemli bir güçtü.
Kelt dinine göre öteki dünya, batıdaki okyanusun altında ya da çok uzağında bulunan bir grup adadan oluşuyordu. Burada sonsuza değin genç kalan insanlar müzik eşliğinde sürekli şölenlerde eğleniyor, savaşçılar arasında karşılaşmalar düzenliyorlardı. İrlanda destanlannda, bu adalardan gelen kadınlann pek çok kahramanı nasıl büyüleyip baştan çıkardığı anlatılır. Sonraki öykülerde de Hıristiyan azizlerin bu adalan aramak üzere denize açıldıklan söylenir.
İnsanlarla öteki yaratıklar arasında sihirli bağlann ve biçim değiştirmenin olağan sayıldığı Kelt efsaneleri, ruh göçümü inancının güçlü olduğunu gösterir. Danimarka’da Gundestrup’ta bulunan İÖ 1. yüzyıldan kalma gümüş ayin kabı ile Paris’te Ciuny Müzesi’ndeki sunağın üzerinde şamanist orman ayinleri betimlenmiştir. Hıristiyanlık dönemine değin uzanan Kelt şiirinde, insandan hayvana dönüşme ve bilinçli hayvanlar gibi temalara sık rastlanır.
Keltlerin ibadetinde ağaçlann çok önemli bir yeri vardı; bazı ağaç türlerinin de gelecekten haber verdiğine inanılıyordu. Kek alfabesinin harfleri ve aylann adlan ağaç simgelerine dayanıyordu. Druid adı da eski Hint-Avrupa dilinde “meşe ağacını bilenler” ya da “bulanlar” anlamına gelen bir sözcükten kaynaklanmıştı.
İrlanda’da kült yaşamı mevsimlik törenler çevresinde yoğunlaşıyordu. Yılın iki büyük şenliğinden biri 1 Kasım’da kutlanan Sama-in, Yaz Sonu ya da Ölüler Bayramı’ydı.
1 Mayıs’ta düzenlenen Bekine (Bel Ateşi) Şenliği ise savaş, avlanma, otlaklara çıkma, kur yapma gibi alanları yöneten Tann Belenus onuruna kutlanırdı. İkisi arasında Tanrıça Brigit onuruna 1 Şubat’ta bahann başlangıcının kutlandığı Imbolc ve 1 Ağus-tos’ta Lugus’un düğünüyle hasat bayramının kutlandığı Lugnasad şenlikleri yer alıyordu. Zamanla Hıristiyanlık içinde erimiş olmakla birlikte bu şenliklerin bazı kalmtı-lanna bugünkü ibadetlerde de rastlanabilir.
Kelt edebiyatı. Kelt dillerinde ortaya konmuş edebiyat yapıtlannın tümü. İrlanda dili (Gaelce), ondan türeyen İskoçya Gaelcesi ve Man Adası dili (Manks) ile Galce, Bretonca ve Cornwall dilindeki edebiyat yapıtlarını kapsar.
Kelt edebiyatının kökenleri, Hıristiyanlık öncesi döneme uzanır. Bu dönemde Kelt şiiri, rahiplik, kâhinlik ve öğretmenlik işlevlerini de yerine getiren druid(*) adlı bilginler sınıfının tekelindeydi. İşlevlerine göre vates (kâhin) ya da bard (ozan) adını alan druid’ler, eski kültürün sözlü olarak yeni kuşaklara iletilmesini sağlıyorlardı. Bu dönemde, bard!ların kahramanlar üzerine besteledikleri övgü ya da yergilerin çok etkili olduğuna ve insanın talihinin dönmesine yol açtığına inanılıyordu. Bu şiir ve şarkılar, genellikle eski Kelt soylu sınıfının yüceltilmesi amacını taşıyordu.
İrlanda Gael edebiyatı. Kelt kabileleri İrlanda’ya ilk kez İÖ 3. yüzyılda geldiler. Daha sonraki yüzyıllarda da İrlanda ve İngiltere’ye göç etmeyi sürdürdüler. İrlanda, hiçbir zaman Roma İmparatorluğu’nun parçası olmadı. Daha sonraki Anglosakson akınlanna karşı da bağımsızlığım korudu. Bu nedenlerle kendi Kelt kökenlerine, Britanya Adalannın öteki bölgelerinden daha bağlı kaldı.
İrlanda Gaelcesindeki ilk yazılı belgeler 4. ve 5. yüzyıllardan kalma, ogam alfabesiyle yazılmış mezar yazıtlarıdır. Latin alfabesine
6. yüzyılda geçildiği sanılmaktadır. İrlanda Gael edebiyatı tarihsel olarak dört döneme ayrılır: Arkaik, Eski ve Erken Orta İrlanda dillerinde ortaya konmuş edebiyatı kapsayan erken dönem edebiyatı; Geç Orta ve Klasik Çağdaş İrlanda dillerinde ortaya konmuş yapıtlan içeren orta dönem ya da ortaçağ edebiyatı; 17-19. yüzyıllar arasım kapsayan dönem ve günümüze değin süren canlanma dönemi.
İrlanda’da Hıristiyanlığın benimsenmesiyle birlikte rahiplik işlevini yerine getiren druid’ler ortadan kalktı, onların yerini fi-li(*) sınıfı aldı. (Başlangıçta “kâhin” anlamına gelen fili sözcüğü, zamanla şairler için kullanılmaya başladı.) Druid’\er gibi fili’le-rin işlevi de yerli kültürün korunması ve sözlü olarak yeni kuşaklara iletilmesiydi. Ama Hıristiyan rahiplerin etkisinde kalan fili şairleri de zamanla yazılı edebiyata geçtiler. Yerli geleneğin korunmasında, İrlanda’daki rahiplerin dindışı kültüre başka bölgelerde olduğundan daha hoşgörülü dav-ranmalanmn da payı vardı. Rahipler, bu sözlü geleneğin ürünlerini, şiir, öykü ve efsaneleri kendi kilise tarihlerine aktardılar. Bu aktanmda düzyazı, şiirden daha çok yer tuttu.
İlk şiirler, daha sonra yazılmış edebi ve hukuki metinler içinde günümüze ulaştı. Bunların en eskilerinden biri, eski İrlanda edebiyatının en büyük şairi Dallan Forga-ill’e ait olduğu sanılan Amra Cholium Chille ya da Eulogy of St. Çolumbkille’yâi (Aziz Columba’ya Övgü). İç seslerin uyumuyla birbirine bağlanmış kısa ve süslü cümlelerden oluşan bu şiir, erken dönem İrlanda şiirinin tipik bir örneğiydi. İrlanda şiirinde uyak ancak 7. yüzyılda kullanılmaya
başladı. En yaygın kalıplardan biri, ikinci ve dördüncü dizelerin uyakla birbirine bağlandığı dört dizelik debide’ydi (Çağdaş İrlanda dilinde deibide: “ikiye bölünmüş”). Erken dönem şiirinin büyük bölümü, resmî bir nitelik taşıyordu ve övgü amacıyla yazılmıştı. Yapısı ve dili, halkın kolayca anlamasını önleyecek kadar karmaşıktı. Buna karşılık anonim şiir çok daha canlı bir hava taşıyor, genellikle de doğa olaylarını konu alıyordu. Rahiplerce kayda geçirilen anonim şiirin dışında, bir de soy kütüklerini ve İrlanda tarihini konu alan, İrlanda’nın önemli yöreleri için efsaneler oluşturan daha uzun şiirler vardı.
Erken dönem İrlanda destanlan düzyazıyla yazılıyordu. Uzun düzyazı bölümlerin arasında ise çoğunlukla diyalog biçimindeki şiir bölümlerine yer veriliyordu. Eski Sanskrit destanlannda da aynı kalıbın görülmesi, bu geleneğin Hint-Avrupa kavim-lerinin henüz fazla ayrışmadıkları bir dönemden devralmdığım düşündürmektedir. İlk epik öyküler büyük olasılıkla
7. ve 8. yüzyıllarda yazılmıştı; ama bunların çoğu 9. ve 10. yüzyıllardaki Viking akınlan sırasında tahrip oldu. Ancak
11. yüzyılda yaşamın yeniden düzene girmesiyle birlikte, rahiplerin ve /üfı’lerin yaşadıkları manastırlarda eski yapıtlar derlenmeye başladı. İrlanda edebiyatından günümüze kalan en eski örnekler, yaklaşık 1100’de yazıldığı sanılan bir yazmada yer alır. Clonmacnoise’lı Aziz Ciarân’ın ünlü ineğinin derisine yazılmış olduğu için Leab-har Na H-Uidre (Boz İnek Kitabı) adı verilen bu yazmada, Dallan Forgaill’in Aziz Columba’yı öven şiirinin yanı sıra 8. ve 9. yüzyıllarda oluştuğu sanılan efsaneler de vardır. Daha sonraki bir tarihten kalma The Book of Leinster (y. 1160; Leinster Kitabı) adlı derlemedeki şiirler ise daha yeni bir malzemeyi işler.
Bütün bu metinler, tabulann çok güçlü olduğu ilkel bir toplumun duyarlığını dile getiriyordu. İrlanda efsanelerinin içinde destan boyutlarına en çok yaklaşan Tain B6 Cuailnge’ydi (Cooley Boğası Destanı). Uls-ter efsanelerinin(*) parçası olan bu öyküde. Kraliçe Medb’in (Macve) yönetimi altındaki Connaught’lulann Kral Conchobar’m komutasındaki Ulster’lilerin akmlanna karşı direnmesi ve eski İrlanda kahramanlarının en büyüğü sayılan Cü Chulainn’in bu savaşlarda gösterdiği kahramanlıklar anlatılıyordu. Eski İrlanda kahramanlık öykülerinin ikinci büyük çevrimi olan Fenian efsaneleri^) de bu dönemde oluşmaya başladı. Manastır ve fili geleneklerinin Viking atanlarıyla bir daha kurulamayacak ölçüde sarsıldığı bir dönemin ürünü olan bu öyküler, halk geleneğinin parçası olarak ortaya çıktı. Erken dönemin sonunda, Kelt kültürünün dışından alınma öyküler de İrlanda edebiyatında işlenmeye başladı. Bu türün ilk öykülerinden biri, Akhalann Troya’yı alışını, öteki de Büyük İskender’in zaferlerini anlatıyordu.
Orta dönem edebiyatını belirleyen en önemli gelişme, manastır düzeninin çökmesi ve /ı/i’lerin yerini profesyonel bard’lann almasıydı. 12. yüzyıldan sonra bard’lık, belirli ailelerde babadan oğula (ya da kıza)
feçen bir meslek durumuna geldi. Önceleri ilişenin etkisinden uzakta, yalnızca varlıklı soyluların korumasında yaşayan bard’lar, orta dönemin sonlanna doğru oğullarını yeni kurulan tarikatlara, özellikle de Fran-sisken tarikatına kaydetmeye başladılar. Bard’lar fili’ lerin kullandığı ölçülerin sayısını azalttılar, şiirdeki ritim denetimini ve süsleme öğelerini artırdılar, ayrıca günlük konuşma diline çok daha yakın bir dil kullandılar. Şiirlerin büyük çoğunluğunda
şairin bakımını üstlenmiş zengin kişi ya da Tanrı övülüyordu. Dánta grádha adı yerilen şiirlerde ise Norman istilacıların İrlanda edebiyatına kazandırdığı şövalye aşkı motifi işleniyordu. Övgü şiirinin dışında kalan bir başka tür de şiirin mizahi ya da yergici düzyazıyla iç içe geçtiği crosánacht lardı.
Orta dönemin İrlanda geleneğine en önemli katkısı, efsanevi kahraman Finn Mac Cumhaill ve savaşçılarının serüvenlerini düzyazıyla anlatan Fenian efsaneleriydi. Profesyonel edebiyattan bağımsız bir halk edebiyatı da gene bu dönemde gelişmeye başladı. Bu edebiyatın ilk örnekleri baladlardı. Şarkı olarak söylenen bu şiirlerde, ölçü ve ritmin bard şiirine oranla son derece basitleştiği görülür.
16. ve 17. yüzyıllarda İrlandalI soyluların iktidar ve topraklarının İngilizlerin eline geçmesiyle birlikte, eski soylu sınıfa bağımlı plan bard’lann da sonu geldi. Böylece İrlanda Gael edebiyatının geç dönemi başladı. Bu dönem, İrlanda Gaelcesinin de gerileme dönemiydi. Halkın içinden gelen yeni şairler, bard’lann hece ölçüsünün yerine, belli sayıdaki vurgulardan oluşan yeni bir dize yapısı kurdular. Uyağın yerini, asonans aldı. Şiir dili, konuşma diline daha da yaklaştı. 17. yüzyıl boyunca şiir, yeni İngiliz yönetimine karşı ateşli bir isyan duygusunu dile getirdi. Bu dönemin en büyük şairleri, bir soylunun korumasındaki son şair olan Dáibhidh Ó Brudair ile mistik temalan popülerleştiren Aodhagán Ó Rat-hoille’di. Bunlardan sonra şiir geleneği, 19. yüzyıla değin köylü şairlerce sürdürüldü.
17. yüzyılda düzyazı alanında tarihler ve vakayinameler yaygınlık kazandı. Bunların en önemlilerinden biri Michael O’Clery’nin yönetiminde hazırlanan ve İrlanda’nın 1616’ya değin bütün önemli tarihsel olayla-nnı aktaran Annála Riogachta Éireann’dı (1636; İrlanda Krallığı Yıllıkları). Séathrún Céitinn’in (Geoffrey Keating) yaklaşık 1640’ta yazdığı Foras Feasa ar Eirinn (İrlanda Tarihi) ise vakayiname değil, gerçek bir tarih yapıtıydı. Düzyazı alanındaki bir başka ilginç yapıt da Pâirliment Chloinne Tomáis (Chloinne Tomáis Meclisi) adlı yergiydi. Daha önce crosánachflarda görülen bir üslupla kaleme alınmış bu yapıt, hem yeni yönetime hem de yerli köylü toplumu-na karşı oluşuyla, eski bard geleneğinin geç bir temsilcisi. gibidir.
18. yüzyıl, İrlanda Gael edebiyatının en zayıf çağıydı. Bu dönemin şiir alanında belki de tek önemli ürünü Brian Merriman’ m 1780’de yazdığı Cüirt an Mheadhon Oidhche (Geceyansı Oturumu) adlı yapıtıydı. 19. yüzyılın ortasına geldiğinde ise İrlanda edebiyatı iyice gerilemişti. İrlanda dilini konuşan halkın büyük çoğunluğu okuryazar değildi.
Gael canlanması olarak adlandmlan kültür hareketi, bu dönemin sonunda başladı. İtici gücünü. 19. yüzyılın ilk yansında ortaya çıkan İrlanda milliyetçiliğinden alan bu hareket sayesinde İrlanda tarihi, halk kültürü, dili ve edebiyatına olan ilgide büyük bir artış görüldü. İrlanda’nın resmî ve edebi dili durumuna gelen İngilizce karşısında gerileyen ve yalnızca kırsal bölgelerde konuşulan İrlanda Gaelcesi üzerine araştırmalar yapıldı. 900’den daha önceye ait yapıtlar yeniden keşfedilerek İngilizceye çevrildi. Douglas Hyde gibi derlemeciler, İrlanda Gaelcesin-de ortaya konmuş halk öykülerini ve masal-lannı topladılar. İngilizce yazan İrlandalI şairler de Gaelcenin yapısına ve ritmine göre düzenlenmiş, bara şiirinin zengin imge dağarcığından, yararlanan şiirler ortaya koydular. Genç İrlanda adıyla bilinen yurtseverler örgütü de 1842’de The Nation gazetesini çıkarmaya başladı. Thomas Osborne
159 Kelt edebiyatı
Davis, Thomas D’Arcy McGee, Richard D’Alton Williams ve Speranza (Öscar Wil-de’ın annesi Lady Wilde) gibi yazar ve şairlerin ürünleri de bu gazetede yayımlandı. Gene bu dönemde yayımlanan Dublin University Magazine de (1833-80) Gaelce şiirleri İngilizceye çeviren ve kendisi de Gael şiiri tarzında ürün veren James Cla-rence Mangan’ın yapıtlanna yer verdi. Jere-miah John Callanan, İngilizce şiirlerde ilk kez Gael şiirinin nakaratlarını kullandı. Sir Samuel Ferguson da İrlanda’nın eski tarihini yücelten epik şiirler yazdı. Gael canlanışının öteki önemli yazarları, Thomas Moore, Charles Maturin ve Maria Edgeworth’tü. Hareket, siyasal ve ekonomik mücadelelerin gölgesinde kaldığı için 19. yüzyılda fazla gelişemedi. Ama bu canlanış, İrlanda edebiyatında 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzvıl başında yaşanan ve İrlanda rönesansı(*) olarak bilinen yeni canlanmanın temellerini hazırladı. Farklı lehçelere ayrılmış olan İrlanda Gaelcesi de 20. yüzyıl ortalannda standart bir yapıya kavuşturuldu.
20. yüzyılda İrlanda edebiyatı, folklor düzeyini aşarak evrensel bir nitelik kazandı. Bu yeni edebiyatın öncüleri, öykü türünün İrlanda dilindeki ilk örneklerini veren Patrick Pearse ve Pâdraic Ô Conaire’di. Liam O’Flaherty ve Mâirtin Ö Cadhain de bu türün en başarılı adlan arasındaydı. Cadhain aynca Cré na Cille (1953; Mezarlık Tozları) adlı romanın da yazarıydı. Şiir alanında ise Maire Mhac an tSaoi, Mâirtin Ö Direâin ve Seân Ö Riordâin’in yapıtları dikkat çekti. Tiyatro alanındaki en önemli yapıt ise Brendan Behan’m daha sonra The Hostage (1958; Gizli Ordu, 1963) adıyla yeniden yazdığı An Giall adlı oyunuydu (1957). Behan’ı, eleştiri yazılarıyla da tanınan Seân Ö Tuama, Eoghan Ö Tuairisc ve Crioistöir Ô Floinn gibi oyun yazarları izledi. Ama İrlanda dilindeki tiyatro, Yeats ve Synge gibi yazarların etkisiyle en parlak dönemini yaşayan İngiliz dilindeki İrlanda tiyatrosunun düzeyine ulaşamadı. 20. yüzyıl İrlanda edebiyatının özgün türlerinden biri de anı kitaplanydı. Türün en başanlı örneklerinden biri, Flann O’Brien’in yergici yapıtı An Béai Bocht’Va (1941; Yoksul Ağız). Aynca bak. Cooley Boğası Destanı, Leab-har Na H-Uidre, Leinster Kitabı.
İskoç Gael edebiyatı. İskoçya Gaelcesinde günümüze ulaşan ilk metinler, 9. yüzyıla ait Latince yazmalardan oluşan The Book of Deer’e (Deer Kitabı) 12. yüzyılda yapılmış olan eklerdir. Bu dildeki ilk önemli edebiyat yapıtı ise, The Book of the Dean of Lismore (Lismore Başrahibinin Kitabı) adlı şiir derlemesiydi. Lismore (Argyllshire) başrahibi Sir James MacGregor ve kardeşi Duncan’ın 1512-26 arasında hazırladığı bu derleme, İrlandalI ve İskoç şairlerin yapıtla-n ile efsanevi savaşçı ve ozan Öisin’le (Ossian) ilgili baladlar olmak üzere üç bölümden oluşuyordu. İskoçya Gaelcesinde yazılmış şiirler 1310-1520 tarihleri arasında yazılmıştı. Hepsi de İrlanda’da olduğu gibi soyluların malikânelerinde yaşayan bard’lann yapıtlanydı. Derlemede şiirleri yer alan Giolla Coluim mac an Ollaimh, 13. yüzyıldan 18. yüzyıla değin bard’lık mesleğini sürdüren MacMhuirich ailesinin üyesiydi. Derlemenin en dikkat çeken şairleri arasında iki kadın bard da yer alıyordu: Aithbhre-ac Inghean Coirceadail ve Argyll kontesi Isabella.
Sözlü şiir geleneği 16. yüzyılda da sürdü. Bu dönemin ancak 18. yüzyılda yazıya geçirilen yapıtlannın en önemlileri, Argyll 4. kontu Archibald Campbell onuruna yazıl-
Kelt edebiyatı 160 .
mış An Duanag Ullamh (Tamamlanmış Şiir) ile yumuşak bir yakınmayı dile getiren Griogal Cridhe’ydi (Zalim Kalp). İlk basılı kitaplar da bu yüzyılda çıktı. 17. yüzyıl başlarında ise sözlü gelenek, tekstil işçilerinin çalışırken söyledikleri iş şarkılarıyla, bu kez hece sayısına değil, vurgu sayısına dayanan bir şiir tarzıyla sürdü.
İskoç Gael edebiyatı en parlak dönemini
17. yüzyılda yaşadı. Bu dönemde İskoçya’ nın siyasal, toplumsal ve dinsel kurumlan hızlı bir değişim içindeydi. İş şarkılan ve geleneksel gayda müziği de altın çağını yaşıyordu. Clanranald’h bir soylu ailenin korumasındaki ünlü MacMhuirich ailesine ait The Black Book of Clanranald (Clanra-nald Kara Kitabı) ve The Red Book of Clanranald (Clanranald Kırmızı Kitabı) adlı kitaplardaki şiirlerin büyük bölümü de 17. yüzyılda yazılmıştı. Bu yüzyılın en ünlü şairleri, kişisel duygulannı yoğun bir anlatımla dile getiren ve bard şiirinin imgelerini yeni bir çerçeve içinde işleyen Mary MacLeod ile döneminin siyasal olaylanna katılan ve bunu şiirlerinde de yansıtan lain Lom’du. Dönemin öteki başarılı şairleri arasında, öldüğü gün yazdığı ve sakin bir ruh halini dile getiren dört şiiriyle Donn-chadh MacRaoiridh ve yoğun şiirselliğiyle dikkati çeken Oran do lain Breac MacLeoid’ in (lain MacLeöid İçin Şarkı) yazan Roderick Morison (An Clarsair Dall) vardı. Bu dönemde aynca Dorothy Brown ve Sileas na Ceapaich gibi kadın şairler de dikkati çekti. 17. yüzyıl şiirinden 18. yüzyıl şiirine geçişi temsil eden dört şair, Lachlann MacKinnon (Lachlann Mac Thearlaich Oig), John Mackay (Am P’ıobaire Dall), John Macdonald (Iain Dubh Mac lain ’Ic Ailein) ve John Maclean (Iain Mac Ailein) ise doğayı konu alan popüler şiirleriyle önem kazandı. 18. yüzyıla girerken İskoç bard geleneğini de gene MacMhuirich ailesinin üyeleri olan Niall ve Damhnall MacMhuirich sürdürdü.
18. yüzyılda İskoç Gael edebiyatının en önemli temsilcisi Alexander Macdonald’dı (Alasdair Mac Mhaighstir Alasdair). Macdonald 1741’de bir Gaelce sözlük, 1751’de de dindışı şiirlerden oluşan ve İskoç Gael edebiyatının matbaada basılmış ilk yapıtı olan Ais-eiridh na Sean Chânain Albanna-ich’i (Eski İskoç Dilinin Dirilişi) yayımladı. Başyapıtı sayılan Birlinn Chlann Raghnaill (Clanranald Kadırgası) adlı bir gezi yazısının yanı sıra siyasal şiirler, içki şarkılan, aşk ve doğa şiirleri de yazdı. 18. yüzyılın öteki önemli şairleri, Duncan Ban Macintyre (Donnchadh Ban Mac an t-Saoir), yergili şiirler yazan John MacCodnım, toplumsal yergileriyle tanınan Robert Mackay (Rob Donn) ve dönemin ilk romantik şairi William Ross’tu.
Düzyazı edebiyat, 19. yüzyıla değin yalnızca dinsel metinlerin çevirileriyle sınırlı kaldı. Ama 19. ve 20. yüzyıllarda öykü ve deneme türlerinde başanlı ürünler verildi. Öykü yazarlan arasında en önemlileri Colin Mackenzie, John Murray ve aynı zamanda şiir de yazan Iain Crichton Smith’ti. 20. yüzyılda Gael şiirini geleneksel sınırlann-dan kurtarmayı amaçlayan bir şiir hareketi de doğdu. Hareketin başlıca temsilcileri Sorley Maclean, George Campbell Hay, Derick Thomson, daha sonra da Donald MacAulay ve Crichton Smith’di. I. Dünya Savaşı sonrasında başlayan ve İskoç röne-şansı(*) olarak bilinen hareket sayesinde de İskoçya Gaelcesi eski saygınlığına kavuşturulmaya ve İskoç edebiyatı evrensel bir düzeye getirilmeye çalışıldı. Aynca bak.
Deer, The Book of; Lismore Başrahibinin Kitabı.
Man edebiyatı. İngiltere ile İrlanda arasındaki Man Adasında egemenlik 9. yüzyılda Keltlerden Vikinglerin eline geçmişti. Ada 1266-1333 arasında yeniden bağımsızlığına kavuşmuş, ama daha sonra bu kez İngiliz yönetimine geçmişti. Bağımsızlığın erken bir tarihte yitirilmesi, Man Adasında bard’ lara destek olabilecek bir yerli aristokrasinin doğuşunu önledi. Bu nedenle Man edebiyatı, Kitabı Mukaddes ve bazı başka dinsel metinlerin çevirileriyle ve bazı filolojik çalışmalarla sınırlı kaldı. Man Adası diline yapılmış önemli bir çeviri de Milton’un Paradise Losf’uydu (Kaybedilmiş Cennet). Man Adası dilinde yazılmış yapıtlann en önemlilerinden biri, Joseph Britson’m Coontey ghiare yeh Elian Vaminiydi (Man Adasının Kısa Tarihi). Halk edebiyatının ürünleri arasında ise efsanevi kahraman Finn’in düşmanı Orree’nin serüvenlerini anlatan ve efsanevi İskoç ozanı Ossian’dan kaynaklandığı öne sürülen bazı baladlar ile İsa’nın yaşamıyla ilgili şarkılar yer alıyordu.
Gal edebiyatı. Kelt edebiyatının zengin bir kolu da Galler’de gelişti. Galler’in ilk bilinen şairleri, her ikisi de 6. yüzyılda yaşamış, awdl (od) türündeki yapıtlarıyla tanınan Taliesin ve Y Gododdin adlı uzun şiirin yazarı olduğu sanılan Aneirin’di. Birçoğu kahramanlık şiiri olan bu dönem yapıtları, Kelt ve Briton kabilelerinin Sak-son istilalanna karşı direnişlerini anlatıyordu. Aliterasyona ve iç uyaklara dayanan bu şiirin genel kalıplan 13. yüzyıla değin fazla değişmeden sürdü. Katı kurallan olan bard geleneği de bu dönemde biçimlendi. 11. yüzyılda Gruffudd ap Cynan’ın Gwynedd prensliğini kurmasından sonra, daha önceki kabile şairlerinin geleneğini sürdüren bir saray şairleri topluluğu oluştu. Gogynfeirdd (prenslerin şairi) adı verilen bu şairler, Avrupa’daki saray şairlerinden de etkilenmekle birlikte,, esas olarak Kelt geleneğinin devamıydılar. İrlanda ve İskoçya’da olduğu gibi burada da bard şiiri, bu mesleği sürdüren ailelerin elindeydi. Ama Galler’de bu sistem, İskoçya ve İrlanda’dan daha katı bir hiyerarşi içinde örgütlenmişti. Bu durum ise, ortaçağ Gal edebiyatının uzun süre fazla değişmemesine, kural ve kalıplara sıkı sıkıya bağlı bir edebiyatın ağırlık kazanmasına neden oldu. Bu dönemde, kişisel üslubuyla sivrilen belki de tek ozan Hywel ab Owain’di.
İngilizlerin 1282’de Galler’i kendi toprak-lanna katmalanndan sonra, bard’lık kurumu da değişmeye başladı. Şairler prenslerin değil, yeni soylulann korumasına ve hizmetine girdiler, buna bağlı olarak konular ve üsluplar zenginleşmeye, şiir dili konuşma diline yaklaşmaya başladı. Ortaçağın sonunda Gal edebiyatının en büyük şairi, Chaucer’ın çağdaşı Dafydd ap Gwilym’di. Gwilym, eski awdl türünde de yazmakla birlikte, 17. yüzyıl başlarına değin Gal şiirinin temel biçimlerinden biri olan cywydd’\(*) geliştirdi. Aynca çağdaş Galce-nin standartlarının belirlenmesinde önemli bir rol oynadı. Gal şiirinin altın çağı ise 1435-1535 arasındaki 100 yıllık dönemdi. Bu dönemin sonunda, eski şiirin katı kurallara bağlı canu caeth ölçüsü, yerini serbest ölçüye bıraktı. Düzyazı alanındaki en önemli ürünler, mitoloji, folklor ve kahramanlık öğeleri içeren öykülerdi. Bu öyküler
14. yüzyılda hazırlanan The White Book of Rhydderch (y. 1300-25; Rhydderch Beyaz Kitabı) ve The Red Book of Hergest (y. 1375-1425; Hergest Kırmızı Kitabı) adlı derlemeler içinde günümüze ulaştı.
Galler, matbaanın bulunmasından, Rönesans ve Reform hareketlerinden İskoçya ve
İrlanda’dan daha çok etkilendi. Galce basılan ilk kitap Yn y Ihyvyr hwnn’di (1547; Bu Kitapta). Kutsal metinlerden ve dua kitabından parçalar içeren bu yapıt, çağdaş Gal düzyazısının kesin biçimine kavuşmasında önemli bir rol oynadı. Aynca Rönesans’ın etkisiyle Galli şairler, yeniden bard geleneğine yöneldiler. Galcenin ilkeleri belirlendi, bir sözlük ve bir dilbilgisi kitabı hazırlandı. Çeviri edebiyatın dışındaki ilk düzyazı metinler ise 17. yüzyılda ortaya çıktı. Gal düzyazısının en büyük ustalarından biri sayılan Ellis Wynne o Lasynys de bu dönemde yetişti. Şiir alanında ise VII. Henry’nin tahta çıkmasıyla birlikte Galli soylular İngilizleştiklerinden, bard geleneği de giderek gerilemeye başladı. Ama Gal edebiyatının canlanışı da varlığını eski ka-lıplann çöküşüne borçluydu. 18. yüzyıl ortası, Gal edebiyatının 14. yüzyıldan sonra en verimli dönemi oldu. Edebiyattaki bu canlanmanın ilk evresinde Goronwy Owen, Llangynhafal’lı William Wynn gibi şairler klasik bir şiir yaratmaya çalıştılar.
19. yüzyılın ilk yansında şiirde, Talhaiam (John Jones), Mynyddog (Richard Davies) ve Ceiriog (John Hughes) gibi adlar çevresinde toplanan bohem bir hareket ortaya çıktı. Düzyazı alanında ise çok sayıda yapıt yayımlanmasına karşın önemli bir gelişme olmadı ve Daniel Owen’m dışında önemli bir roman ya da öykü yazan yetişmedi.
Gal edebiyatının ikinci canlanma dönemi, Galler Üniversitesi’nin (1872-93) kurulmasıyla başladı. Sir Owen Edwards, Sir John Morris-Jones ve Emrys ap Iwan gibi yazarlar, dilin doğru kullanımı konusunda yeni bir bilincin doğmasını sağladılar ve Galcenin bir düşünce dili durumuna gelmesinin temellerini hazırladılar. Bunu izleyen edebi rönesans döneminde yetişen T. Gwynn Jones, W. J. Gruffydd, Sir Thomas Parry-Williams, Waldo Williams, Gwilym R. Jones ve Euros Bowen gibi şairler de Gal şiirinin modern bir duyarlılık kazanmasını, daha deneyci ve serbest bir yönde gelişmesini sağladılar. Düzyazı alanında da Y Lienor (1922-51) ve daha sonra yayımlanan Ysgri-fau Beirniadol gibi edebiyat dergilerinde çok çeşitli tür ve içeriklerde yapıtlar yer aldı. Ayrıca bak. Gal edebiyatı.
Cornwall edebiyatı. Cornwall dilinde günümüze ulaşmış en eski yazılı belgeler, Latince metinlerdeki 10. yüzyıla ait açıklamalar ile Aelfric’in Latince-Anglosakson dili sözlüğü temel alınarak 12. yüzyılda hazırlanmış bir sözlüktü. Cornwall edebiyatında, şiirin hemen hiç gelişmemesine karşılık, zengin sayılabilecek bir dinsel oyun geleneği vardı. Bu geleneğin en önemli ürünleri, 14. yüzyıl sonlarında yazıldığı sanılan üç oyundan oluşan Ordinalia, aynı döneme tarihlendiri-len Pascon Agan Arluth (İsa’nın Çektikleri), Camborne’un koruyucu azizinin yaşamını konu alan Beunans Meriasek (Meria-sek’in Yaşamı) ve 1611 tarihli bir yazmayla günümüze ulaşan Gwreans an Âys’di (Dünyanın Yaratılışı). Reform hareketi bu oyun geleneğini yavaş yavaş ortadan kaldırmakla birlikte, onun yerine geçebilecek yeni bir gelenek oluşturamadı.
Cornwall dilini bir konuşma ve yazı dili olarak geliştirme ve canlandırma çabalan günümüzde de sürmektedir. Bu amaca yönelik çalışmalar arasında Kernow (Cornwall), An Lef (Ses), An Lef Kernewek (Comwall’un Sesi) ve Hedhyu (Bugün) gibi gazete ve dergiler ile Henry Jenner, R. Morton Nance ve A. S. D. Smith gibi yazarlann yapıtları sayılabilir.
Breton edebiyatı. 8-11. yüzyıllar arasını kapsayan Eski Breton edebiyatından günümüze ulaşan yazılı belgeler, Latince kitap ve beratlarda geçen adlar ile bazı belgelerde
yer alan açıklamalardı. 11-17. yüzyıllar arasını kapsayan Orta Breton edebiyatının ilk dönemlerinden günümüze hemen hiçbir metin ulaşamadı. 15. yüzyılın en önemli yapıtları, Jean Lagadeuc’un hazırladığı Cat-holicon adlı Breton dili-Latince-Fransızca sözlük ile Quiquer de Roscoff’un hazırladığı Fransızca-Breton dili sözlüktü. Orta Breton edebiyatının geri kalan yapıtlarının tümü dinsel konulan ele alan manzum yapıtlardı. Bunların en önemlileri de Buez santez Norm (Aziz Nonn’un Yaşamı), Burzud bras Jesuz (İsa’nın Büyük Gizemi) ve Buhez santés Barba (Azize Barbara’nın Yaşamı) adlı gizem oyunlarıydı. Ama Bretanya’nın Fransız etkilerine açıldığı ve yerel kültürün fazla önemsenmediği bu dönem edebiyatı, genel olarak özgünlükten yoksundu. Çağdaş Breton edebiyatı Julien Maunoir’ın sese dayalı yeni yazım kurallan geliştirdiği 1659 tarihinden başlatılmakla birlikte, yazarlar
19. yüzyıla değin Orta Breton edebiyatına özgü ürünler vermeyi sürdürdüler. Bu dönemin en önemli yapıdan da Eski ve Yeni Ahit’ten alınma konulan işleyen gizem ve mucize oyunlan, azizlerin yaşamöyküleri, Fransız ve Latin edebiyatından alınmış şövalye öyküleriydi.
Fransız hükümetinin Bretoncanın yerine Fransızcayı yaygınlaştırma girişimine tepki olarak Breton edebiyatı bir canlanma dönemine girdi. Théodore Hersart de La Ville-marqué’nin hazırladığı Barzas-Breiz (1839; Breton Ozanlannın Şiirleri) adlı şiir derlemesi bu canlanmayı başlatan yapıtlardan biriydi. Burada yer alan şiirlerin ne ölçüde Breton halk kültürüne özgü olduğu sonradan tartışma konusu olduysa da, derleme François-Marie Luzel ve Anatole Le Braz gibi başka araştırmacıların halk şarkılannı, öykü ve efsanelerini içeren yeni derlemeler yapmalannda önemli bir rol oynadı. 20. yüzyılda aynca, çağdaş yaşamı yansıtan bir edebiyatın gelişmesine hız kazandırmak amacıyla birçok edebiyat dergisi yayımlandı. 20. yüzyıl Breton edebiyatının en önemli adlan, öykü ve novellalarıyla tanınan Jakez Riou ve Youenn Drezen ile hemen her türde ürün veren Roparz Hemon’du. Aynca bak. Barzas-Breiz.
Kelt-Iber dili, eskiden İber Yanmadasınm batısında konuşulan, Hint-Avrupa ailesine bağlı dil. İspanya’nın doğu ve güney kesiminde konuşulan, Hint-Avrupa ailesine bağlı olmayan İber dili için geliştirilmiş İber alfabesiyle yazılıyordu. Kelt-İber diline ilişkin bilgiler, günümüze ulaşmış az sayıdaki sikke üstündeki yazılardan ve sayıları daha da az olan taş yazıtlardan edinilmiştir. Birçok uzman, bu dilin eski bir Kelt lehçesi olduğu görüşünde birleşir.
Kelt Kilisesi, Britanya Adalarında 2. ya da 3. yüzyılda kurulan ilk Hıristiyan kilisesi. Katı bir çileciliğe bağlı olan Kelt Kilisesi, 7. yüzyılda Anglosaksonların Hıristiyanlaşmasına katkıda bulundu ama çok geçmeden örgütsel bakımdan Roma’nın etkisi altına girdi. Galler’de 11. yüzyıla, İskoçya ve İrlanda’da ise 12. yüzyıla değin varlığını korudu.
Keltiberya, İÖ 3. yüzyıldan sonra Orta İspanya’nın kuzeybatı kesiminde, Keltiber-ler denen Kelt ve İber karışımı kökenli kabilelerin yaşadığı bölge. Bugünkü Soria ilinin büyük bölümüyle komşu Guadalajara ve Temel illerinin önemli bölümlerini içine alan, Tajo (Tagus) ve Ebro (Ibems) ırmak-lannın kaynaklan arasındaki dağlık yörelerde oturan Keltiberler eski çağlarda Are vas, Belli, Titti ve Luson gibi kabilelerden oluşuyordu. Tunç Çağında Almeria kültürünü yaratan topluluklann yerleştiği bölge,
İÖ 600’den kısa bir süre önce Hallstatt kültürüne bağlı toplulukların işgaline girdi. Bu topluluklara boyun eğdiren Arevaslar, Okilis (bugün Medinaceli) ve Numantia’da bulunan güçlü üslerden çevredeki Keltiberya kabilelerini yönetmeye başladılar. Bu kabilelerden Tittileri ve Bellileri Jalón Vadisine, Lusonlan ise Solorio Sıradağlarının ayırdığı kuzeydoğudaki topraklara yerleştirdiler.
Keltiberler İÖ 195’te Romalılann üstünlüğünü kabul etmekle birlikte, Roma yönetimine ancak Publius Cornelius Scipio Aemi-lianus’un Numantia’yı yerle bir ettiği İÖ 133’te girdiler. Zamanla Roma kenti Clunia (Peñalba de Castro) bölgenin yönetim merkezi oldu.
Keltiberya’nın maddi kültürü Ebro Vadisindeki İberlerin etkisini yansıtan belirgin izler taşır. At gemleri, kamalar ve kalkan donanımları Keltiberlerin savaşçı bir halk olduğunu gösterir. Sonralan Romalılann da kullanmaya başladığı iki ağzı keskin İspanyol kılıcı Keltiberlerin buluşudur.
Keltler, Tarihöncesi dönemde Alpler’in kuzeyinde kalan Avrupa topraklarının ilk halklan. Hiçbir zaman birleşik bir etnik grup ya da yönetim oluşturamamış, ama Avrupa uygarlığının gelişiminde önemli rol oynamışlardır. Ayrıca bak. Avrupa (Tarih).