CÂMİ’DE MÜSÂFEHA
(El sıkmak)
—Ey Oğul! Câmi’de yanında olan cemâ’atle müsâfeha
et! Resûlullah «sallallahü aleyhi ve sellem» buyurdu ki: (Ebû
Süfyânın evinden ikindi vakti çıkıp câmi’e”girdim. Boyu ve boynu
uzun ve kaşları çatık -bir kişi gelip, dört rek’at nemâz kıldı. Ben
mihrâba yakın giderken o şahsa bakdım. Nemâzı bitirince, ellerini kaldırıp ağlayarak düâ etmeğe başladı. Ben de ellerimi kaldırıp âmin dedim. Düâsım bitirdikden sonra, elini bana uzatdı ve
elimi hafifçe tutup, bana selâm verdi. Ondan sonra, elimi üç kerre
salladı, dahâ sonra câmi’den çıkıp gitdi. Ben o şahsın bu hareketine teaccüb eyledim).
Bundan sonra Resûl-i ekrem «sallallahü aleyhi ve sellem»
hazret-i Alînin evine gitdi ve bu işi olduğu gibi hazret-i Alîye
anlatdı. Bu esnâda Cebrâil aleyhisselâm geldi ve dedi ki: «Yâ
Muhammed, Hak teâlâ sana selâm eder. Ve buyurur ki, câmi’de
elini tutanın kim olduğunu bildi mi? Resûlullah «sallallahü aleyhi
ve sellem» hayır bilmedim, dedi. Cebrâil dedi ki, «o gördüğün
yiğit, Hızır aleyhisselâm idi. Seni ziyâret etmeğe gelmiş idi.»
Bunun üzerine Peygamberimiz «sallallahü aleyhi ve sellem»
buyurdu ki, (Yâ Alî! Hızır Aleyhisselâmm sünneti sana vasıyyet
olsun.) Yine buyurdu ki, (Herkim, bir din kardeşi ile karşılaşdığı
zeman, el ayalan birbirine temâs etmek üzere, müsâfeha ederse,
Hak teâlâ ona Hızır sevâbı verir. Ve her parmağına bir yıllık
ibâdet sevâbı verilir. Müsâfeha edenler yerlerinden ayrılmadan
Hak teâlâ, her ikisini dahî, afv-â mağfiretine nâil kılar). [Müsâfeha her zeman yapılır. Yalnız nemâzlardan sonra müsâfeha
__4 1 7 _ İslâm Ahlâkı-F: 27
yi â4et löftkrûhdur. Mtıhamnıed Hâdimî “rahune-hullabü teâlâ”
İ226 d sahîfestnde diyor ki, (Had&-t^Cfittâ’ de
dte’Mntift veyâ iki kadm müslimân karşıiaşdıkîan zeman,’iauteâfeha «îerterse, aynlmrian önce, günâhları mağfiret olunur) buyuruldu. Müsâfeha etmek, sünnet-ı müekkededir Müsâfeha ederken birbirine santaak, öpüşmek câiz değildir.) Kadınların
birbirleri ile, yabana erkeklerin göremiyeceklerı yerlerde» müsâfeha etmeleri câizdir].
ZİYARET MÜSÂFEHASI
Ey Oğul! Resûhıllah «sallallahü aleyhi ve sellem* buhurdu
ki, (Her Um bir mü* min kardeşte! ziyâret eyksse bunlara* her
Urerieriae Ceonetde Hrer derece verilir). [Yalaız bu ziyâret
Attsis nzâsı için olacak, başJca maddî ve şaM bir mea&’at
mukâbilı olmamak şartı ile]. Ve yine Resûl-i ekrem «sallallahü
aleyhi ve sellem» buyurdular ki: (KarUra bir mffnıin kardeşini
z{£İ*ft eyleyip mâsâfeka ederek İç kerre elini sallasa, ellerini
ajifiM&tı tor ikisinden Hak teâlâ râzı olur. Ağ&çdaR yapraklar
d $ d A |l gibi, o şahslardan gBttâMar öylece dföiiHk).
Yine Habîb-i kibriyâ «sallallahü aleyhi ve seüem»
buyurdu ki: (Her kim» Mr «nf’ntin kardeşinin ziyâretkıl terk etse,
o meFtadar. CemA’atie nemâz kılmağı terk eden de mel’
ûndur). Âlimler buyurdu ki, burada mel’ûn demek, lutfdan, ihsândan mahrûm kalır, sevâb kazanamaz demekdir. Cemâ’ate
ehemmiyyet vermeyip, hiç gelmıyen ise, şeytân gibi mel’ûn
olur.
Sultân-ı Enbiyâ «sallallahü aleyhi ve sellem» buyurdular
ki: (Her kim [mü’min kardeşini] ziyareti terk ederse, ben ondan,
o benden bezgindir).
Hazret-i Ömer’den «radıyallahü anh» rivâyet edildi ki:
Resûlullaha “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ziyâret etmekden
sordum. (Yâ ÖnıerÜkindi ve sabâhleyin ziyâret etmeği ve imamlığı Mekke’de Cebrâil bana öğret di. Kim ki, bir mü’min kardeşini
ziyâret eder, Hazret-i Hızın ziyâret etmiş gibidir) buyurdu.
Mü’mini ziyâret etmenin fazileti çok btiyükdür. Kibr edip, ziyâreti terk edenlerden olma. Üç kısm insan dünyâ ve âhiret se’âdetinden mahrûmdur. Birincisi tenbellerdir. İkincisi kibr edenlerdir.
Üçüncüsü isrâf edenlerdir.
Müsâfehâyı terk etme! Peygamberimiz- “sallallahü aleyhi ve
sellem” buyurdu ki: (Her kim müsâfehâyı terk edem, o bentten
değildir). Ve müsâfeha etdikden sonra, ölenlerin, hocalarının ve
şâir geçmişlerinin ve bütün ehl-i îmânın afvı için düâ etmek lâzım-
— 418 —
dır. Bu arada, Peygamber “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” efendimize salâtü selâm getirmek şartdır.
26—Ey Oğul! Câmi’den dışarı çıkarken, «İlâhî bana fazlınla rahmet kapısını aç» deyip sol ayağınla dışarı çık. Çıkarken
inşâallah öğle nemâzına da geleceğim, diye niyyet eyle.
Şâyed çok mühim bir mâni’ çıkıp gelemezsen, gelmiş gibi
sevâba nâil olursun. Eğer öğle nemâzmı kılmışsan ikindiye,
ikindiyi kılmışsan akşama, akşamı kılmışsan, yatsıya, yatsıyı
kılmışsan sabâha da gelmek için böyle niyyet edersin. Çünki
Resûlullah «sallallahü aleyhi ve sellem» buyurdu ki: (İyi ameller ancak niyyete bağlıdırlar). Niyyetsiz ibâdet olamaz. Bir
insan iyi bir amel işlemeye niyyet etse, fekat o işi işlemek nasîb
olmasa, o kimseye niyyetinin sevâbı yazılır.
Yine buyurdu ki: (Nemâz, dînin direğidir, kim nemâzını
kılarsa, dînini yapdı, kim nemâz kılmazsa, dînini yıkmişdır). Zirâ
nemâz bütün ibâdetlerin en faziletlisidir. Resûlullah «sallallahü aleyhi ve sellem» buyurdu ki: (Nemâzı cemâ’atle kılmak,
yalnız kılmakdan yirmiyedi derece efdaldir).
Diğer bir hadîslerinde: (Özrsüz, evinde [yâlnız] nemâz
kılan kişinin borcu ödenir, nemâzmm sevâbı noksan kalır) buyurmuşlardır. Nemâz kılacağın vakt, vaktin evvelinde yeyâ hiç
olmazsa ortasında kılmak gerekdir. Daha sonra kılarsan borç
ödenirse de, sevâbı olmaz. Vakt çıkdıkdan sonra kılınan
nemâz, kazâ niyyetiyle kılınır. Resûl-i ekrem «sallallahü aleyhi
ve sellem» buyurdu ki, (Mi’râc gecesinde bir kısm insanların
hâline vâkıf oldum. Bakdım ki onlar şiddetli bir azâbla muazzeb
oluyorlar. Cebrâil aleyhisselâma sordum, bu tâife kimlerdendir?
[Ya’nî ne için azâb görüyorlar?] Cebrâil aleyhisselâm cevâben:
«Bunlar nemâzlannı vaktinde kılmayanlardır» buyurdu), öyle
ise nemâzmı vaktinde kıl. Zirâ vaktin sonunda kılan borcunu
öder. Fekat sevâba nâil olamaz. Hanefi mezhebinde olan,
ikindiyi, asr-ı evvelde okunan ezândan, kışm yarım sâat, yazm
bir sâat sonra kılmalıdır. Böylece, imâm-ı a’zama da uyulmuş
olur. Yatsı nemâzı da böyledir.
Bir kişi nemâz kılmayıp farziyyetine de inanmaz ise, ya’nî
borcunu ödemeye niyyet etmezse, ittifâken kâfirdir. Bir kimse
bir vakt kılıp bir vakt kılmazsa (özrsüz olarak) hiç kılmayan ile
birdir. Zîrâ o, nemâzı maskaralığa almış olur. Nemâzı maskaralığa almak —hâşâ sümme hâşâ— Allahü teâlâyı maskaralığa
almakdır. Binaenaleyh, bütün ibâdetlerimiz gibi, nemâzı da
daimâ ve muntazaman edâ eyle.
CEMÂATİN FAZÎLETİ 27—Hazret-i Resûl-i ekrem «sallallahü aleyhi ve sellem» Ü t (Her Um sabâh neaıâzmm tmmucemâatle kılarsa, gfefede yüzü »ya oaMsM gibi P**ar. Öğle ye ikindi nmSofamm fazlam ı am ip te kılsa, Hak teâlâ, otadı Ur saf a#«k mave-kkelkıbp, kıyâım* gününe kadar onu için teşbih e3L- ■” ‘ •. v,\ ’ h ^ p m ic ^ ı Mr zâtın kelâmı olduğunu düşünerek çiflftıııalıdır. 9-^-^tırkco başka şeyler düşünmemelidir. Berkimse, bir bahçeyi dctorken, g&rdöklerini döşfisınezse,^ te fe y i dolaşıl^ oiısaz. Kur’ân-ı kerte de, mü’minlmn kadem in dolaşacşfe yerdir. Onu okuyan, ondaki acâ’ibliklerive hikmetleri düşünmelidir. m —H«r krfimeyi okurken ma’nâsım düşünmdi ve anlayıocaya kadartekrâr etmelidir. Lezzet bulunca da, tekrâr etmeli#?. Peygamberimiz «sallallahü aleyhi ve sellem», bir gece sabâha kadar «İntfiszzBıUm» âyetinin temâmnu tekrâr buyurmuşdur. Kur’ân-ı kerimin ma’nâsım anlamak çok güçdür. Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsım üç kimse anlayamaz: 1—Arabî ilmleri iyi bilmeyen ve zâhiri tefsiri okumayan. 2—Büyük bir günâhı yapmağa devâm edenler veyâ Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahime-hümullahü teâlâ” îmân ve itikâdlarına uymayıp kalbi kararmış olanlar. 3—Ehl-i sünnet i’tikâdmı zâhir ve görünüş ma’nâsma göre -kabûl edip, bundan başka kalbe gelen şeyden nefret eden kimse, bu zâhir ma’nâdas ileri geçemez. Kîmyft-yı se’âdtet kitâbından terceme temâm oldu. Radyoda Kur’ân okumak câiz midir, değil midir? Radyoda ve hoparlörde okunan Kur’ân-ı kaimi dinlemeli mi? Bunun cevâbı, (S<?iıiet-4 ebediyye) kitâbmda uzun yazıhdır. Lütfen oradan okuyunuz! 47—Eğer imâmlık yapmak istersen, evvelâ [Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahime-hümullahü teâla” bildirdiklerine göre, i’tikâdmı düzelt.] Nemâzm farzı, vâdbi, sünneti ve âdâbım güzelce öğren! Bunları bildikden sonra imâmlık eyle ve Kur’ân-ı kerîmi güzel oku. İmamlık edenin âkil ve bâliğ olması şartdır. Eğer hâne sâhibi müsâfire imâmlık eyle derse, o vakt et. Nemâzı hiçbir şeyden dolayı te’hir etmemelisin. Karnın aç olup yemek de hâzır olduğu zeman yemeğini yidikden sonra nemâzmı kıl. Fekat nemâz vakti geçiyorsa, evvelâ nemâzını kıl, ondan sonra yemeğini ye! Nemâz kılacağın zeman, Allahü teâlânın huzûruna çıkabilecek bir şeklde temiz elbiseni giy ve kollarını geçirmiş olarak giy. Giydiğin ceket, palto ve pardesünün iliklerini düğmele. Kollarım, bacaklarını ve başını ört. Nemâzını nemâza âid temiz bir bez veyâ seccâde üzerinde kılarsan sevâbı dahâ fazla olur. Nemâz için kullanılacak seccâdelerin en faziletlisi, yerden biten bir mahsûlden i’mâl edilmiş olanıdır. Ot üzerinde kılmak da sevâbdır. _ 434 _ (Kalebî) de diyor ki, başı açık nemâz kılmak mekrûhdur. Nemâzda başlığı düşerse, az hareketle, hemen başa koymalıdır. Kollan dirseklere kadar veyâ dahâ az sıvalı olarak nemâza durmak mekrûhdur. Nemâzda sıvarsa, nemâzı bozulur. [Kısa kollu gömlekle nemâza durmak mekrûh olmakdadır]. (Dürriilmuhtâr) da, nemâzın mekrûhlan sonunda diyor ki, (Nemâzı, ayaklan temiz mest ve ayakkabı ile örtülü olarak kılmak, çıplak ayakla kılmakdan katkat efdaldır. Hadîs-i şerîfde örtülü ayakla kılmak emr edildi). [Ayakkabı, mest kirli iseler, ayaklan temiz çorap ile örtmek sünnet olur. Nemâzın vâcibini, sünnetini terk etmek mekrûh olur. Mekrûh olan nemâz sahîh ise de, sevâbı olmaz. Câmi’de ayakkabı ve benzerlerini arkada bırakmanın mekrûh olduğu, (Berîka) nın ve îbni Âbidînde, nemâzın, mekrûhlarmın ve Hacda şeytân taşlamanın sönlannda yazılıdır]. 48—Müsâadesiz imamlık etme! Şâyed teklîf ederlerse eyle. Nemâzdan sonra düâ okunur. îmâm ve cemâ’atin düâda birbirlerine düâ etmeleri lâzımdır. Düâda anaya, babaya da düâ etmeği unutmamak lâzımdır. Cemâ’at ile nemâz kılarken imâm önde durur. Sen mümkin olduğu kadar imâmın arkasında durmağa gayret eyle. Şâyed imâmın arkasında boş yer yoksa sağında, yoksa solunda durursun. Birinci safda yer varken ikinci safda durulmaz. Mekrûhdur. îlerki saflarda yer olup arka taraflar dolu ise, insanların üstüne basa basa ön tarafa geçmeğe kalkışma. İnsanlan râhatsız etme! Safda düzgün bir şeklde durmak lâzımdır. Safların düzgün olması, nemâzm ikâmesindendir. Safdan ayrılıp ileri geri ve yanındakinden ayrı durma. Zîrâ mü’minlerin birbirlerine muhabbeti saflarda düzgün ve sık olarak durmakla kâimdir. 49—îmâma uyunca, imâmdan evvel rükû’ ve sücûda gitme. Bu husûsda rivâyet edilen hadîsleri yukanda zikr eyledik. İmâmdan evvel hiçbir rükne gitmeğe kalkışmamak lâzımdır. İmâm oturarak kılarsa sen ayakda kıl! 50—Nemâzlannı özrsüz terk etme ki, münâfıklardan olmayasın. Resûl-i ekrem “sallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Eğer kadınlarla, memede olan çocuklar olmasa, yerime bir imâm koyup, şehri gezer, nemâza gelmiyenlerin evlerinin yakılmasını te’mîn ederdim). Yine Resûlullah buyurdu ki: (Nemâzlarınızı ihlâs üzerine kılınız! Çünki yanınızda bulunan melekler, sizin amel, nemâz ve tâatinizi alıp göklere giderler, göklere giderken, muhtelif melekler, bu ibâdetleri görürler: — 435 — 1. ci feat gökdeki melekler, yalancıların ibâdetini geçirmezler. 2. d katda, nemâz kılarken dünyâ işi ile kalbi meşgûl olan kimsenin Beaâzmı geçemezler. 3. cükatdakİ melekler, kendini iyi görüp nemâzını beğenenlerin nemâzını geçirmezler. 4 c8 kaîdaki melekler, kibredenlerin, ya’nî kendini beğenenlerin nemâzmı geçirmezler. 5. ci katdski melekler, hasüdlük edenlerin nemâzmı geçirmezler. 6. cı katdaki melekler, kalbinde şefkat ve merhameti olmıyanın nemâzmı geçirmezler. 7. d katÂi ise, hırs ve tama’ı olanların nemâzmı geçirmeyip geri döndürürler). Bu hâli Habîb-i kibriyâ “sallallahü aleyhi ve sellem” beyân buyurdukları zeman, bütün Eshâb-ı güzîn “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” ağladılar. Resûl-i ekrem «sallallahü aleyhi ve sellem» büyük eshâbdan Muâz hazretlerine buyurdular ki: (Yâ Mııâz! Aybları gizle kimsenin aybmı yüzüne vurma! Farzlardan başka kıkbğm nentâzbai ve ibâdetleri kimseye söyleme! Dtfaıjrâ işini IHret işinden bM k gdr%, evvel yagşta! Hiç kimseye hor bakma! Kimsenin göîd&ıü kırma, herkesle hoş geçin. E ğer bu şeklde hareket etmezseniz elem verici âzUa uğrarsınız). 51—Gecenin en karanlık zemanında, ya’nî seher vaktinde ibâdet eyle ki, yarın sıratdan geçerken her tarafın aydınlık olsun. [Bu ibâdetlerin en kıymetlisi ilmihâl kitâbı okumak, öğrenmek ve öğretmekdir]. Kudretin yetdiği kadar câmi’lere sâlih imâm ve müezzin gelmesine çalış! [Sâlih, günâh işlemiyen, çalgı dinlemiyen, karısını, kızlarını harâmlardan koruyandır.] 52—Câmi’e girince, dünyâ kelâmı söyleme! Resûlullah «sallallahü aleyhi ve sellem» buyurdular ki: (Câmi’de dünyâ kelâmı söyleyen kimsenin ağzından fena bir koku çıkar. Melekler derler ki, yâ Rabbî, bu kulun câmi’de dünyâ kelâmı söylemesinden dolayı, ağzından çıkan koku bizleri râhatsız ediyor. Hak teâlâ hazretleri buyurur ki «izzim, celâlim hakkı için, onlara yakında büyük bir belâ veririm»). [Önce (Tehıyyetül mescid) denilen iki rek’at nemâz kılıp, veyâ başka ibâdet edip, sonra yavaşça dünyâ kelâmı konuşmak câizdir]. 53—Câmi’ temizliğine elinden geldiği kadar yardım et! Çok büyük sevâb sâhibi olursun. Resûl aleyhisselâm buyurdu — 436 — ki: (Bir ümmetim câmi’ temizlese, benimle berâber dörtyüz gazâ, dörtyüz kerre hac etmiş gibi, benimle dörtyiiz rek’at nemâz kılmış gibi, dörtyüz kerre oruç tutmuş gibi ve dörtyüz kul âzâd etmiş gibi, Hak teâlâ hazretleri o kula sevâb ihsân eder). 54—Ramezân-ı şerifin her gecesinde iki rek’at nemâz kılmağı terketme! Resûlullah «sallallahü aleyhi ve sellem» buyurdular ki: (Her kim Ramezân-ı şerifin her gecesinde iki rek’at nemâz kılarsa, her rek’atmda sekiz ihlâs-ı şerif okursa, Hak teâlâ hazretleri, o kulun her rek’atmda sekizyüz melek halk eder. Bu melekler, o kul için ibâdet ederler ve sevâbı o kulun amel defterine yazılır. Derecesi yükselir, gelecek Ramezân-ı şerîfe kadar bu melekler Cennetde bu kul için çeşidli dereceler hazırlarlar.) [Terâvih nemâzmın sevâbı, bundan dahâ çokdur. Kazâ nemâzlarını kılmak ise, hepsinden dahâ çok sevâbdır]. 55—Resûl-i ekrem efendimiz buyuruyorlar ki: (Her kim Ramezân-ı şerif gecesi seher vaktinde kalkıp nemâz kılmakla meşgul olsa ve ibâdet etmeğe niyyet eylese, kirâmen kâtibin melekleri derler ki, Hak teâlâ hazretleri sana rahmet eylesin, ömrünü bereketli kılsın! Döşeği dahî der ki, Hak teâlâ hazretleri senin ayağını sırat üzerinde muhkem eylesin ve selâmet ihsân buyursun. Abdest alınca, su dahî der ki, Hak teâlâ hazretleri, senin kalbini temiz eylesin! Nihâyet bu kul nemâz kılmağa başlayınca, Hak teâlâ hazretleri azamet-i şâniyle buyurur ki: «Ey benim kulum, ne istersen iste! Dileğini yerine getireceğim»). [Geceleri ilmihâl öğrenmeli, kazâ nemâzlannı kılıp, bitirmeli, sonra bu nemâzı kılmalıdır]. 56—Yağmur yağdığı zemanlarda nemâz kıl! Resûlullah «sallallahü aleyhi ve sellem» buyurdu ki: (Yâ Ebâ Hüreyre! Yağmur yağarken nemâz kıl! Her ne kadar yağmur yağarsa, her bir damlası mikdârınca Hak teâlâ hazretleri sevâb ihsân buyurur). 57—Kudretin kâfi gelirse, müezzin veyâ imâm ol! [Böylece, fâsık kimsenin imâm olmasına mâni’ olursun]. Arkanda nemâz kılanlar sayısınca sevâb alırsın. Nemâzdan sonra, düâ edince yalnız kendine düâ etme! Ana babana ve bütün ehl-i îmâna düâ eyle! Yoksa, hâin olursun. Resûlullah «sallallahü aleyhi ve sellem» buyurdular ki: (Yâ Ebâ Hüreyre! Nâfile nemâz kılmağı terk etme ve nâfile nemâzlannı evinde kıl, gökdeki yıldızlar gibi nûrun artar). Nemâz kılmağa durduğun zeman, elbisenle oynama, çünki şeytânı sevindirmiş olursun. Bu hâlinden — 437 — d^melekler mahzun olur. Abdestin olmadığı hâlde üzeıine gün doğîaasm! 58—Bir cemâ’ate imâm olup nemâz kıldınrsan, nemâzı fazla, uzatma, ne çok çabuk ve ne de çok uzun kıldırma ki, cemâ’ati bıkdırmış olmayasın. Nemâzı âdet üzere kıldır. ÇÜnfci, cemâ’at içpide ihtiyâr olduğu gibi, hasta da vardır. 59—Kuşluk [îşrak] nemâzım terk etme. Resül-ı ekrem “salliallalıü aleyhi ve sdlem» buyurdu ki: (Yâ Ebâ Hfeeyrc! Ktijftfti nemâzım terk etme! Cennetin bir kapısı vardır ki, ona «Draâ kapısı» derler. Bu kapıdan yalnız kuşluk nemâzı kılanlar gjtfer). Her kim kuşluk nemâzım iki veyâ dört rek’at kılarsa, zâkirîer zümresine yazdır; Altı veyâ sekiz rek’at kılsa, sıddüdar zümresine yazılır. [Kazâ nemâzı kılan, hem borcundan kurtulur. Hem de bu sevâblara kavuşur]. 60—Kendini harâmdan çok sakın! Resûlullah «sallallahü aleyhi ve sgftem» buyurdu ki: (Bir kimsenin üzerindeki eftfeeslpti harftmcbm bir tel ipBk olsa, o elbise İte kıtaıan nemâz re yandan dii&ar kabûl olmaz). Bir kimsenin vücûdü harâm ite btjgrürse, hâli acabâ ne olur? Bütün ibâdetlerin başı, halâl löfema kazanmak, çoluk çocuğuna halâl yidirmekdir. Halâlı, harâmı öğrenmek lâzımdır. 61—Resûl-i ekrem «sallallahü aleyhi ve sellem» buyurdu ki: (Ey benim ümmet-ü eshâbım! Sîzler nemâz kılarken gözlerinizi yummayınız ve yttrttrken ellerinizi kalçalarınıza tutup yürümeyiniz. Ztrâ İni hareket YehûdBerin yapdığı bir hareket ve pek alçak bir Işdİr). 62—Mümin-i sâlih olanların cenâzelerine iştirâk eyle ki, senin cenâze nemâzına da iştirâk etsinler. Cenaze arkasından gitmeğe gayret eyle! Her kim, Mümin-i sâlih olanların cenâzeIerinin arkasından yürürse, her bir adımına bin sevâb yazılır. Her kim bid’at sâhiblerinin, mezhebsizlerin cenâzelerinin arkasından gitmezse, Hak teâlâ hazretleri, o kimseye kıyâmet günü merhamet edecekdir. Tenbîh: Cenâzeyi omuzda taşımak sünnetdir. Kâfirlerin âdeti üzere taşımak veyâ cenâzeyi görünce, taşımayıp ayakda durmak harâmdır ve mevtâya eziyyet verir. Mâtem işâretleri ve çelenk taşımak ve bunlan kabr üstüne koymak, müslimânlıkda yokdur. 63—Her ne kadar nâfile, sünnet ve mendûb varsa hepsini senin için topladım ki, bununla da amel ederek çok sevâb -4 3 8 — kazananın. Tenbih: Farzları tenbellikle kılmamış olanlar, sünnetleri, nâfileleri kılarken, kazâ nemâzlarına niyyet etmelidir. Farz borcu olanların, sünnet ve nâfileleri kabûl olmaz. Ya’nî bunlara sevâb verilmez. îbni Nüceym “rahime-hullahü teâlâ” (926-970 Mısır’da) buyuruyor ki, (Sünnet ve nâfıle nemâzlan, kazâ borcu olanı Cehennemden kurtarmaz). Kazâlannı kılarak, Cehennemden kurtulmağa çalışmalıdır. Kazâ kılarak, nemâz borçlarını bir ân önce bitirmelidir.