wiki

ÇANAKKALE SEMALARININ ŞAHİN BAKIŞLI KAHRAMANI ERTUĞRUL

ÇANAKKALE SEMALARININ ŞAHİN BAKIŞLI KAHRAMANI ERTUĞRUL

18 Mart 1915 sabahı Ertuğrul uçağı keşif uçuşunda

18 Mart 1915 sabahı Ertuğrul uçağı keşif uçuşunda

Mülazım Cemal Efendi makineye, motora, uçağa meraklı cesur bir askerdi. Pilot olmak istediğini, yaveri bulunduğu Süleyman Şefik Paşa’ya bildirdi. Paşa da onun bu isteğini müspet karşıladı ve Piyade Mülazım Cemal Efendi’nin 18 Ağustos 1913’te tayyare mektebine tayini çıktı. 9 Şubat 1914’te üstün başarı göstererek pilot brövesi aldı. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla beraber Çanakkale yolu gözüktü. Cemal Efendi keşif pilotu idi. Tayyaresinin adı ise “Ertuğrul”du. Ertuğrul, üçüncü İstanbul-Kahire seferini yapmak üzere havalanmış, fakat Edremit yakınlarında düşmüştü.

Ertuğrul Yeniden Uçuyor

Daha tekâmül aşamasında olmasına rağmen Birinci Dünya Savaşı sırasında teknoloji pek çok ilerleme kaydetti. Bu savaş sırasında denizlerin dibinde sessiz ve sinsi denizaltılar ilk defa savaşlarda kullanıldığı gibi tam aksi istikamette; gökyüzünde de gök gürültüsünü andıran sesleriyle tayyareler, orduların gözü kulağı oldu. Tayyarenin önemi hemen anlaşılmış ve bu konuda tedbirler alınmaya başlamıştı. Memlekette tayyare sıkıntısı son haddini bulmuştu. Harbiye Nezareti yeni çareler aramaya başlamıştı. Bunun için de Edremit topraklarında iki parça halinde yatan Ertuğrul’u gemiyle İstanbul’a getirtti. Yeşilköy’deki fabrikada tamir ettirdi ve Cemal Efendi ile Çanakkale Cephesi’ne yolladı.

İstanbul - Kahire uçuşunu yapan Edremit Uçağı Kudüs'te

İstanbul – Kahire uçuşunu yapan Edremit Uçağı Kudüs’te

Tarihi Değiştiren Dalış

7 M art 1915 sabahıydı. Cemal Efendi vazifesi gereği mutad keşif uçuşlarından birine çıkmıştı. Boğazı geçerek Limni Adasının Mondros Limanı’nda üslenen “Yenilmez ‘ üstünde uçtu. Bir anda namlular bu çerden çöpten yapılmış Ertuğrul’a çevrildi. Ama isabet kaydedemediler. Cemal Efendi geri döndü. Dikkatle boğazı taradı, fakat Fürk mayın hatlarından iz bile bulamadı. 1000 metre yüksekten uçuyordu, o zamanm ilmine göre bu yüksekten uçan bir pilot 8 metre derinliğe yerleştirilmiş mayınları pek ala görebilirdi. Cemal Efendi’nin daha aşağı inmesi gerekiyordu, fakat bu intiharla eş manadaydı. Çünkü bir düşman mermisinin Ertuğrul’u düşürmesi işten bile değildi. Cemal Efendi eesaretini topladı ve 400 metreden mayınlara baktı. ,!t$ımaml؛naY düşman bir gece önce boğazdaki bütün mayınları tek tek toplamış ve bu Türk keşifkollarının dikkatinden kaçmıştı. Bu hareket düşmanın yakın bir zamanda boğaza harekât hazırlığı içinde olduğunu gösteriyordu. Cemal Efendi geri döndü ve derhal Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutam Cevad (Çobanlı) Paşanın huzuruna çıktı ve raporunu verdi.

Söz Nusret Mayın Gemisi’nin

Cemal Efendi

Cemal Efendi

7/8 M art gecesi Nusret işe koyuldu ve Boğaz’ı yeniden mayınladı. Sonrasında ise düşman keşif tayyareleri gerek yüksekten uçmaları gerekse Boğaz’ın dalgalı olmasından dolayı mayınları fark edemedi. 18 M art sabahı mayınlar, üzerine düşen vazifeyi yapmaya başladı. Gün bittiğinde ise Yenilmez Armada’nın fertleri ya ölümcül yaralar aldı. Ya da bedenini Çanakkale’nin serin sularına bıraktı.

Hayatını kaybeden yüzlerce asker de cabası…

Türk tarafının kaybı ise 25 şehit ve 61 yaralıdan ibaretti. Manzara ortadaydı, itilaf Devletlerinin birleşik donanması, tarihinin en büyük yenilgisini tatmıştı. Cemal Efendi hurdadan toplama tayyaresi ile Boğaz’da yaptığı keşif sonucu mayınların söküldüğünü görmeseydi ve Nusret de patlamaz diye deponun en derinlerinde tutulan yerli mayınları döşemeseydi nelerin olacağını tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. Cevad Paşa bu başarı karşısında göğsündeki liyakat madalyasını çıkardı ve Cemal Efendi’ye taktı. Bunun yanında Müşir Liman Von Sanders’in yazılı emriyle kendisine kırmızı şeritli madalyanın yanında 5. rütbeden bir Mecidî nişanı verildi.

2

Muavenet-i Milliye ve Şehidlerimiz

OsmanlI Devleti girmiş olduğu Trablusgarp ve Balkan Savaşlarında çok büyük toprak ve prestij kaybetmişti. Devrin devlet adamlar> yeniden toparlanmak ve sarsılan itibarı geri almak için çareler aramaya başlamışlardı. Bu devirde devletlerarası arenada çokça konuşulan ve henüz tekâmül aşamasında olan tayyare imdada yetişti.

Harbiye Nazırı Enver ?aşa, İstanbul’dan Kahire’ye uçuracağı iki uçakla OsmanlI Devleti’nin sarşılan itibarım yeniden kazanacağına inanıyordu. Elde işe yarar uçak azdı. Mevcut uçaklar içinden Bleriot tipi Muavenet-i Milliye ile Deperdessin tipi Prens Celaleddin uçaklarının gitmesi kararlaştırıldı. Muavenet-i ^lliy e’nin pilotu Yüzbaşı Fethi Bey, râsıdı Yüzbaşı Sadık Bey; Prens Celaleddin’in pilotu olarak da Yüzbaşı Nuri Bey ve râsıdı olarak da Yüzbaşı İsmail Hakkı Beyşeçildiler.

Yüzbaşı Fethi Bey, Muavenet-i Milliye’si ile 27 Şubat Cuma günü Şam-Kudüs uçuşunu gerçekleştirmek üzere havalandı. Fakat Taberiye Gölü civarında “Cehennem Vadisi” denilen ve deniz seviyesinden 212 metre alçak olan Küfrühar kayalıklarına çakıldı. Fethi ve Sadık Beyler şehit oldu. Kaza günü Prens Celaleddin de Şam’a geldi. Harbiye Nezareti Prens Celaleddin’in belirlenen program dâhilinde ilerlemesini isterken üçüncü bir tayyarenin de seyahate çıkmasına karar verdi. 6 Mart’ta Bleriot tipi Ertuğrul tayyaresi, pilot Salim ve râsıdı Kemal Bey’ler ile yola çıktı. Bu arada Prens Celaleddin de 9 Mart’ta Yafa’da denize düştü. Yardım gelene kadar Nuri Bey boğuldu, İsmail Hakkı Bey ise kurtarı،lı. Nuri Bey de diğer şehitlerin yanına defnedildi.

Ertuğrul “Edremit ”

Oldu İstanbul – Kahire arasında üçüncü uçuşu gerçekleştiren Ertuğrul, Edremit’e yakın bir yerde çakıldı. Edremit halkı buna çok üzülerek kendi aralarında para topladılar ve bir uçak satın aldılar. Harhiyp. Nezareti de yeni alman tayyareye Edremit ismini verdi. Üç tayyarenin yitirilmesine rağmen Harbiye Nezaketi programdan vazgeçmedi. Dördüncü seferi Edremit tayyaresi gerçekleştirdi. Parçalan Beyrut’a getirilen tayyarenin burada montajı yapıldı. Birkaç deneme uçuşundan sonra havalandı. Geçtiği yerlerde halka gösteriler yaptı. Kendisine gösterilen hedefe, Kahire’ye ulaştı.

Tehlikeli İşlerdin Pilotu Cemal Efendi

Mustafa Muhtar Bey’in oğlu olarak 1892’de Bakırköy’de dünyaya geldi. 8 Ağustos 1912’de Mekteb-i Harbiye-i Şahane’den piyade mitralyöz nıülazım-ı sânisi olarak diplomasını aldı. Savaşların birinin bitip diğerinin başladığı bir vakitti. Cemal Bey kendini önce Birinci Balkan Savaşında buldu. Yunanlılara esir düştü. Bir yolunu bulup Selanik’ten kaçmayı başardı. İstanbul’a geldi, tam yaraları iyileşmişti ki bu sefer İkinci Balkan Savaşı patlak verdi. Bulgarlara karşı Çatalca cephesinde Süleyman Şefik Paşa’mn maiyetinde çarpıştı, icraatlarıyla paşaya kendini sevdirdi. Balkan mütarekesinden sonra Süleyman Şefik Paşa’ya Basra valiliği verildi. Paşa, Cemal Efendiyi vilayet ve kumandanlık yaveri olarak yanında götürdü. Cemal Efendi, İngilizler ve diğer müttefik devletlerle işbirliği içinde olan Arap şeyhlerine Süleyman Şefik Paşanın, dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin elçisi olarak gitti. Burada da devletini başarılı bir şekilde temsil etti.

Birinci Dünya Savaşından bir sene önce Yeşilköy Tayyare Mektebi’ne tayin edildi. Çanakkale Muharebeleri’nin pek çok safhasına havadan katıldı. 24 yaşına geldiğinde üsteğmenliğe terfi etti. Kendisine başarılarından dolayı pek çok madalyalar, nişanlar verildi. Çanakkale’de savaşın bitmesi üzerine Irak Cephesi’ne gönderildi. Burada da Albatros uçağıyla Alman pilotlarının göze alamadığı ve “geçmek imkânsız’‘ diye rapor verdikleri Paytak Geçidini aştı. Cemal Efendi 1918’de yüzbaşı rütbesinde ve 26 yaşındaydı.

Cemal Efendi hep en tehlikeli işlerin içinde geçirmişti son dört senesini. Vücudu daha fazla heyecana dayanamadı. Cemal Efendi sıhhati bozulduğu için yüzbaşılıktan emekliye ayrıldı. İstanbul’da tedavi görüyordu. Bu nedenle silah arkadaşlarıyla birlikte Milli Mücadeleye katılamadı. Soyadı kanunundan sonra “Durusov” soyadını aldı. Kendisi son derece alçak gönüllü bir yapıya sahipti. Meclislerde tanıyanlar kendisini tebrik etmek istediklerinde:

“Fırsat çıktı, hizmet ettim. Benim yerime aynı vazifeler başkasına verilseydi, aynı şeyi yapardı.” diye cevap verirdi.

Çanakkale'de önemli görevler yapan tayyarecilerimiz Yeşilköy'de, Bleriot isimli talim teyyaresinin önünde. Kanatın üstünde (soldan sağa) Şakir, Cemal ve Fevzi Efendiler

Çanakkale’de önemli görevler yapan tayyarecilerimiz Yeşilköy’de, Bleriot isimli talim teyyaresinin önünde. Kanatın üstünde (soldan sağa) Şakir, Cemal ve Fevzi Efendiler

Kaynaklar: Yavuz Kansu, Sermet Şensöz, Yılmaz Öztuna, Eski Çağlardan 1. Dünya Savaşı’na Kadar Havacılık Tarihinde Türkler, İstanbul 1971; Yılmaz Öztuna, “Bir Kahram an Dört Destan”, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı 2, İstanbul 1969, s. 9-17.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir