Anlamlı Sözler

Kaf Dağına Kanat Açmak

Kaf Dağına Kanat Açmak kaf dağına kanat açmak[/caption] et edilir ki; kuşların hükümdarı Simurg Anka kuşu; Kaf Dağı’nın üzerindeki tepede bilgelik ağacının dalları arasında oturur ve kuşlar dünyasına hükümdarlık edermiş. Ve ne zaman kuşlar dünyasında bir kargaşa olsa, ya da mutsuzluklar doğsa Simurg Anka uçar gelir, huzursuzlukları ortadan kaldırır haklının hakkını haksızın da cezasını verir ve yeniden bilgelik ağacına geri ...

Devamını Oku »

Yoksa Bey Sen demi Unuttun Beni Diyorya…

Yok Bey Sen demi Unuttun Beni  Diyorya…  Ninenin Ölmüş Eşine Mektubu… Son GÜNLERDE; bir surat bir surat ki GELİNDE, çayımı bile yarım dolduruyor BEY. Allah’tan KULAKLARIM ağır işitiyor da, duymuyorum ne söylediğini…! Ama yinede HİSSEDİYORUM..! Beni, bu evde galiba istemiyor artık. Hey gidi günler heeey…! OĞLUNU bilirsin, vur kafasına al lokmayı. İki ara bir derede ne yapsın…? ANA bu, atsa ...

Devamını Oku »

illa ki birileri ağlayacaksa o biz olalım

illa ki birileri ağlayacaksa o biz olalım. Kadınlar ağlamasın. Ne bileyim herhangi bir kadını ağlarken gördüğümde kendimi suçlu hissediyorum, sanki gözlerinden düşen damlalardan bir tanesinin nedeni de benmişim gibi hissediyorum. İlla birileri terk edilecekse o da biz olalım, kadınları terk etmek bir hayatı terk etmek gibidir. Onların bizden beklediği tek şey sahiplenmek. Bunu da beceremiyorsak eğer, o halde dünyaya artık ...

Devamını Oku »

kemalat teferruatta saklıdır

kemalat teferruatta saklıdır   Duyguların suyu diyebileceğimiz gözyaşı; ayrılık, hasret, yalnızlık, çaresizlik, sevinç gibi duyguların oluşturduğu yoğunluğunun ifadesi olarak dışa yansır. İnsanoğlunun tepkilerini ifadede özel bir yere sahip olan gözyaşının dini ve tasavvuf! hayatta da önemli bir yer tuttuğunu görürüz. Kur’an-ı Kerim’de değişik yerlerde az gülmek, çok ağlamak tavsiye edilir. İnce ve hassas kalp övülürken, kaba ve duygusuz kalp taşa ...

Devamını Oku »

hüzün şehri

hüzün şehri Bir sonbahar akşamıydı. Osman ve oğlu Tevfik, yolda yürüyordu. Yeniden sokakta, yeniden boşlukta. Sonbaharın hüznü üzerlerine çökmüştü. Tekrar evden atılmışlardı. İnşaatta çalışan Osman, yine ödeyememişti kirayı. Oğlu iyileşsin diye çırpınmaktan, çalışmaya fırsatı da olmamıştı zaten. Evden atıldığı gün işten de kovuldu. Tevfik yine mandalina istiyordu. En sevdiği meyveydi mandalina. Hastalandığından beri hep mandalina istemişti. Osman ne yapsın? Meteliğe ...

Devamını Oku »

HİSSİZLİK DENEMESİ

HİSSİZLİK DENEMESİ insanların ruh halini ele alırken şimdiki zaman değil de geçmiş bulundurûtoalı göz önünde. Ben de kendi hissizliğimde boğulurken beni bu noktaya getiren duruma bakıyorum. * Buz gibi havada balkonda üşümemek, saatlerce uyumak, bir çay içimlik uzaklara dalmak… Hissizlik hissetmemek değil aslında. Çekilebilecek bütün acıları çektikten sonra seni kuşatan huzur. Hissizliğe geçmek için esaslı keder gerek evvela. Şahsen işin ucunda ...

Devamını Oku »

Hayali Güzel Adam

Yağmurlu bir bahar sabahı cam kenarında , çaresizce , bekliyordu kadın. Aşık olduğu ve hiç gelmemiş , hiç varolmamış o adamı bekliyordu. Yoldan geçen hiçbir sıfat kadının hayalinde canlandırdığı bu güzel adama benzemiyordu. Uğrunda ona emanet bu “canı ayaklar altına alacak kadar sevdiği bu insan hiç dünyaya gelmemiş , hiç nefes almamış , hiç hissetmemişti. Kadının bundan zerre haberi yoktu. ...

Devamını Oku »

Ne Değişti?

Ne Değişti? Muharrirler: “Sulh oldu, hadiseler azaldı, sürüm düştü, gazeteyi neyle dolduracağız, bize talim at verin!” Başmuharrir: “Bunda telaş edecck ne var?.. Birine ittihatçı, ötekine itilafçı, berikine mürteci dersiniz; bir iki tane de vatan haini bulursunuz, işte size altı aylık mevzu!..”

Devamını Oku »

KISMETSE GELİR

KISMETSE GELİR Eski zamanlarda,  Semerkand’da bir semerci ustası, oğluyla beraber hem sem er yapar, hem de eskiyen semerleri tamir eder, baba- oğul hayatlarını böylece devam ettirir giderlermiş. Semerci ustası, mesleğinin alam etlerinden olacak ki; çalışırken üzerinde oturduğu koltuğunu da semerden yapmış. Bu semerin gizli bir bölmesini de para kasası olarak kullanm aktaym ış. Fakat sem erde kasa olduğunu oğlu bile bilmezmiş. ...

Devamını Oku »

Düşündüklerimizin kokularını bile duyabiliyorlar !

Düşündüklerimizin kokularını bile duyabiliyorlar ! Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) torunu ibn-i Atik bir gün evinde otarmakta iken kardeşine latife yollu “Evde biraz et bulunsa da tirit yapsak!” der. Bu sözün üzerinden birkaç dakika geçmeden komşularından biri gelip “Varsa biraz et suyu vermenizi rica ederim” diye elindeki kabı uzatınca “Olsa esirgemezdik” diyerek kibarca geri çevirdikten sonra kardeşine dönerek “Garip hâl! Komşuların ...

Devamını Oku »

Hekim mi, Hasta mı?

Hekim mi, Hasta mı? Şeyhü Şuarâ Mevlânâ Şeyhî hem şair hem de doktordu. Hekim Sinan adıyla da anılan Şeyhî, aynı zamanda Çelebi Sultan Mehmed’in özel hekimiydi. Memleketi Kütahya’da göz hekimliği yaparken aynı zamanda kendi gözlerinde de rahatsızlık vardı. Bir gün, gözü ağrıyan bir hastası gelerek: “Göz ağrım için bana bir akçelik ilaç veriniz” demiş. Şeyhî, adamın istediği ilacı vermiş. Tabibin ...

Devamını Oku »

Karşılık

Karşılık Meşhur ressam Whistler bir gün meşhur burun ve boğaz mütehassısı Sir Morell Mahenzie ye haber göndererek acele gelmesini istemiş، Doktor, telaşla ressamın evine koşmuş. Fakat, Whistler’in köpeğini muayene etmek için çağrılmış olduğunu anlayınca canı sıkılmış. Yine de bozuntuya vermeyip işini yapmış, ücretini alıp çıkmış. Birkaç gün sonra da doktor, Whistler i acele evine çağırtmış. Ressam, telaşla eve girdiği zaman ...

Devamını Oku »

SER VERİP SIR VERMEMEK

SER VERİP SIR VERMEMEK Bir zamanlar Server Baba namında bir veli ya­şarmış. Zamanında devlet mâliyesi çok sıkışık duruma düşer. Hükümdar şöhretini duyduğu veliye haber gönderir. Veli de bir miktar iksir tozu gönderir. Bakır eritilen kazanlara atılma­sını söyler. Yalnız aynı kazandan bir kepçe de kendine verilmesini ister. Bu bir kepçeyi de fa­kirlikten şikayet eden dervişine verir. Hüküm­dar daha sonra bu sırrın ...

Devamını Oku »

MERTLİK

MERTLİK Geçmişin büyük bilginlerinden biri, yorgun bit­kin bir halde uzun bir yolculuktan dönmüş. Yurdu­na yuvasına kavuşan bilginin ilk işi hamama gidip kendisine en fazla rahatsızlık vermiş olan kir ve terden kurtulmakmış. Hamamda kendisini yıkayan tellak, görgüsü kıt biriymiş. Yıkanma sırasında kesesine dolan avuç avuç kir­leri suya tutacağına “Ne kadar kirlisin” der gibi bilgin zatın önüne yığıyormuş. Keseleme işi devam ederken, ...

Devamını Oku »

EĞİTİM Mİ CİBİLLİYET Mİ?

EĞİTİM Mİ CİBİLLİYET Mİ?  Padişah vezire sormuş: Vezir, eğitim mi önem­li cibilliyet mi? Vezir düşünmeden cevap vermiş: Cibilliyet padişahım. Padişah memleketin her yerine tellallar çağırt­mış. Duyduk duymadık demeyin en iyi hayvan eğiticisine yüz kese altın… En iyi hayvan eğiticisi padişahın huzuruna çıkarılmış. Padişah hayvan eğiticisine sormuş: Bir kediye tepsiyle servis yapmayı ne kadar zamanda öğretebilirsin? Altı ayda öğretirim padişahım. Altı ...

Devamını Oku »

HER KOYUN…

HER KOYUN… Harun Reşit, kendisini sık sık ikaz eden Behlül Dânâ Hazretleri’ne: Sen kendi işine bak, her koyun kendi ba­cağından asılır, dermiş. Bir gün sarayı pis bir koku kaplamış. Se­bebini araşürdıklarında, üst kattaki bir oda­da bacağından asılı bir koyun bulmuşlar. Bu işi yapanı da keşfetmişler tabi ki: Behlül Dânâ Hazretleri. Halife, niye böyle bir şey yaptığını sorar. Behlül Dânâ Hazretleri: ...

Devamını Oku »