COĞRAFYA

COĞRAFYACoğrafyanın başlıca konusu insan topluluklarının yaşadığı alan yani bütün dünyadır. Diğer bütün insanlık bilimleri gibi o da kalabalıkların düzensiz gibi görünen hareketlerini belirleyen yasaları tespit etmeyi, insanın faaliyet gösterdiği yerleri, geliştirdiği çeşitli düzenlemeleri açıklamayı ve tarif etmeyi öğretir. İnsanoğlu bu gezegende, doğadan ve atalarının kendisine bırakmış olduğu mirastan en büyük payı alarak yerleşmekte; bazı büyiik zenginliklerin ve kalabalıkların toplandığı yerlerin yanı sıra, birtakım sefalet ve tehlike bölgelerinin çevresinde de organize olmaktadır.

COĞRAFYA VE İNSAN YAŞAM ALANI

Bütün temel eğitimlerde zorunlu olduğu için, her ne kadar hemen herkes coğrafyanın ne olduğunu bildiğini zannetse de, bu dal, konu ve metodunu yeniden tarif ettiği son 30 yıl içerisinde çok değişmiş bulunmaktadır.

Coğrafyanın konusu

Coğrafya, insan topluluklarının üzerinde yaşadığı, inşaat yaptığı, değiştirdiği, kirlettiği ve bazen de tahrip ettiği mekânın bilimidir. Çünkü topluluklar, tıpkı gıda, makine veya sanat eseri ürettikleri gibi, mekân da üretirler. Bilinçli olarak karar vererek yeni şekillendirmeler (otoyollar, fabrikalar, barajlar vb) Paris veya Londra çevresinde yeni uydu şehirler, Assuan Barajı, Transamazon karayolları, Languedoc-Rousillon sahil şeridi gibi değişik büyüklükte düzenlemeler yaparlar.

insan toplulukları neredeyse bilinçsizce, yalnızca günlük alışkanlıklarıyla da bölgeler yaratırlar: her gün aynı yolu veya aynı demiryolu hattını kullanan binlerce insan, sonuçta bunları doyum noktasına ulaştırarak büyütülmelerini veya yeni sistemlerle geliştirilmelerini gerekli hale getirir; yükünü taşımak için demiryolu yerine karayolunu tercih eden stok yöneticisi, karar üzerinde etkili olabilmektedir. Aynı şekilde, kivi almayı Cotopaxi Yanardağ! (Ekvador). Latin haline getiren tüketici de bu tercihi binlerce insan

Amerika’nın ikinci kâşifi Alexander von tarafından tekrarlanıyorsa, Yem Zelandalı tarım üreticilerinin Humboidt’un sayısızyaymianndan refahını güvence altına alıyor veya en azından bu talebin geliş-birini süsleyen bir gravür meşinden hareketlenen Val de Loire, Akitanya veya Korsikalı
üreticilerin durumlarım ve nakliye hatlarını değiştire ekim alanları yaratmalarına yol açıyor demektir.

Neyse ki insanoğlu, üretmek, değiştirmek veya h: ürünleri tüketmekle yetinmemekte, aynı zamanda kurup, bazı kutsal yerlere özel anlamlar vererek meks etmektedir. Mekke, Lourdes, Kudüs ve Varanasi gibi lerinin önemleri dinî anlamlarına bağlı olmakla birli zamanda somut olarak taşınacak, yerleştirilecek ve be binlerce kişiden oluşan bir ziyaretçi akınım ortaya ç: tadır. Bazı yerler güzellikleriyle çekicilik kazanmak kıyıları, dağlar, tarihî şehirler), bazıları uğruna da silah vaşılmaktadır. Bazen çıkar hesapları sırf anılara dayj dır: mesela Kosova’mn nüfusunun yüzde 90’ı Ama Sırplar bunu şiddetle reddetmektedirler; çünkü bu b Krallığı’nın da tarihî beşiğidir.

Sonuç olarak demek ki bütün yerler eşit değildir. I için «nerede?» ve «neden orada?» soruları esastır ve b asıl kaygısı incelediği yerleri her zaman yerküreni] üzerinde (paraleller ve meridyenlerle taranan alanları rafya verilerine göre) belirli bir noktaya yerleştirmek m zamanda diğer yerlere göre konumunu da tespit Konum, coğrafyanın en önemli kavramlarından biri o’ lenen yerin en geniş olaylar yelpazesine bağlı olarak ı mesi anlamına gelmektedir: Fransa’nın herhangi bir şı şehirlerin oluşturduğu ağın belli bir noktasında (Par diğer bir bölgesel büyük şehre şu veya bu uzaklıkta ağının belli bir yerinde (bir otoyol, anayol, yüksek i veya sıradan bir demiryoluna göre) ekonomik bir bü mini yitirmekte olan sanayi bölgeleri veya giderek de nan hizmet sektörü bölgesinde, özellikle de güneyde) ğal bir çevre (ulaşımı yönlendiren vadilere açılan dağ! ler, yayılmayı hiçbir şeyin engellemediği ovalar) içeri rulmuştur. Günümüzde bir bölgenin gelişmesini ve; meşini kavramak için dünya ölçeğinde yerli yerine < gittikçe daha da gerekli hale gelmiştir: bir açık deniz li kuluslu bir şirketin merkezi, bütün dünyayla iletişin nan büyük bir araştırma laboratuvarı; para hareketler: New York ve Tokyo borsaları arasındaki hisse senet şimlerinin Orta Afrika’daki ülkelere kadar uzanan et konusudur.

Demek ki coğrafya sadece belli nesnelliklerle (şehir sal kesimler, nehir ve ırmaklar, dağlar ve çöller, toplı reketler ve pazarlar) uğraşmaktan öte, insan toplum
k’
I
İÇİNDEKİLER

COĞRAFYA VE İNSAN YAŞAM ALANI ALAN YASALARI ARAŞTIRMASI COĞRAFYA VE DÜNYA BELLEĞİ COĞRAFYA VE DÜNYA BÖLGELERİ
Palmanova (Venedik, İtalya) 1593 yılında inşa edilen, altı köşeli bir meydanın çevresinde bir yıldız gibi gelişmiş bir şehirdir.

‘V’
– T.çımleri ve durumları açısından da artan bir merakla insi f t ~ cır yaklaşıma yönelmiştir.

Bir bilimin tarihi

: .7- r. bilimler gibi coğrafyanın da, hem gelişmeleri hem yanılır.:.~de barındıran bir tarihi vardır. Aslında, yakın ve uzak ül-c:-: i uyulan ilgi çok daha eski olmakla birlikte, coğrafyanın ıcrrj~Ierini ve araçlarını geliştirmesinden bu yana ancak bir zjz -ün biraz daha fazla bir zaman geçmiştir. Mekânların ;olduğu kadar iyi kullanılmasına yarayan bilgilerin biri-—-sn ibaret olduğu için, önceleri daha çok krallara, zafer pe-

• – askerlere ve yeni pazarlar ve açılma noktaları arayan tüc-zröncülere hizmet etmiştir. Günümüzdeyse ulaşılabilir ol-;zejiğiyle yurttaşların hizmetindedir: haritaların ve istatis-j. – _ rlenn kolayca elde edilebilmesi, bir ülkenin demokratikleş-

■ – .y-esini gösteren bir işarettir.

‘ •: ■ fazla bir şey ifade etmese de kurucusundan bahsetmek is-MÖ III. yy’da Yunanistan’da yaşayan ve ona, kelime ola-

■ ;_n.yanın tasviri» anlamına gelen adını veren Eratostenes’e _.r O dönemde coğrafya basit bazı izahat (j?eriodoî) veya çe-:l îrlerin listelerinin numaralanmasından (chorographie) iba-daha sonra Strabon, Herodotos ve diğerleri tarafından ilk t i’.sp inkâr edilmeden mübalağalı seyahat veya casusluk hikâ-. ; – gibi, aralıksız sürdürülmüştür. Birçok Fransız okul öğrenci-Sıetagne bölgesinin il ve ilçelerini veya Loire Nehri’nin kol-szbere sayması gibi, Ptolemaios da listeleri ve değişik yön-Ti ;.2en yollar hakkındaki bilgileri zenginleştirmiştir.

: :;dk bilim gibi coğrafya da, Roma Imparatorluğu’nun sona

– ;5:yle Rönesans’ın başlangıcı arasında, en azından Avru-: – = karanlık bir gerileme dönemi geçirdi. O dönemin dünya -r: aryası din süzgecinden geçirilerek ele alınıyor ve «O içinde

■ ;.iem haritasında olduğu gibi (kesintisiz bir okyanus tarafın-

rşvrelenen topraklar) kutsal kitabın öğrettiklerine uygun ol-^ .-artı aranıyordu: Kudüs haritanın merkezinde yer alıyor ve : r_ yönü yukarıya doğru yerleştiriliyordu. Seyahat hikâyeleri ;-.eği sürekli geçerliliğini koruyup, özellikle Asya’da yaşadığı -. enlerle yeni ufuklar açan Marco Polo’yla (1254-1324) daha ;-.em kazandı.

: _ hareketi, eski haritaları geçersiz hale getiren Rönesans’ın . _k keşifleri izledi. Amerika, kapalı bir dünyanın düzlem hari-: _-un neresine yerleştirilmeliydi? Asya’nın baharatlarına, Ame-i r.:n altınlarına ve Afrika’nın esrarına yönelen bir denizciliğin –i- ihtiyaçları haritacılığı geliştirdi ve haritalardaki beyaz bölen ortadan kaldırdı: eski haritacılar buralara Terra incognita -_!îmeyen topraklar») veya Hic sunt leones («burada aslanlar

– gibi şeyler yazarlardı.

Tenyamızın bilginler, natüralistler, haritacılar ve coğrafyacılar afnıdan keşfedilmesi bilgilerimizin temelini ortaya koydu, ğrafya, Amerika’yı ayrıntılı olarak keşfeden ve özellikle de so-:_an sistemleştirip ve coğrafya topluluklarının doğuşuna yar-

– eden Alexander von Humboldt (1769-1859) gibi büyük in-■_ara çok şeyler borçludur. Sömürgeci genişleme döneminde bu :_-jluklar, genellikle askerler, tüccarlar ve sömürge görevlileri sândan kuruluyor; yeni toprakları tanıtmak, ülkelerinin gücü-ve çıkarını korumak için çalışıyorlardı.

Coğrafya, ancak XIX. yy’ın sonunda bir bilim olarak ortaya çı-rıldi. Cari Ritter (1779-1859), Berlin’de bir üniversitede kürsü ikanı olan ilk kişiydi, ama bu makam onun ölümünden sonra ş kaldı. Coğrafyaya olan ilginin artması ve zorunlu öğrenim raine alınmasıysa kesin olarak tarihlenebilmektedir: Fransız-nan Savaşı, hem Fransa’da, hem de yeni Almanya’da harita ve .sal topraklar konusunda bilgilenmenin hem askerler, hem de
yurttaşlar açısından kaçınılmaz olduğunu gösterdi. Almanya’da hâkim olan eğilim, Friedrich Ratzel (1844-1904) tarafından tasarlanan ve açıkça devlet hizmetine sunulan bir jeopolitik olgu ve gelişimi içersinde nazi yayılmacılığının amaçlarına hizmete kadar gitti. Fransa’daysa tarihçilerin oynadıkları hâkim tavır ve ilk üniversiteli coğrafyacılar, özellikle de Paul Vidal de La Blache (1845-1918) tarafından sunulan tercihler sonucunda coğrafya, uzun süre değişmez olduğu varsayılan ve insanlığın gelişimiyle tarihin içerisinde yazıldığı doğal çevreyi tarif eden, yardımcı bir bilim (Paul Vidal de La Blache’ın «Fransa Coğrafyasının Genel Tablosu», [Tableau de la Geographie de la France], Lavisse’in «Fransa Tarihi» [l’Histoire de France] adlı eserinin giriş bölümünü meydana getirir) olarak değerlendirildi. Sadece, Ritter’in öğrencisi olan Elisee Reclus gibi bazı marjinal coğrafyacılar, toplumsal ve siyasî olaylara geniş yer vererek değişik bir yön tutturdular.

Bu natüralist eğilim, doğal çevreye ve insanla doğa ilişkilerine tanınan bu belirleyici rol, coğrafyanın bazen verimsiz tartışmalara girmesine ve aynı dönemde doğan toplumbilimden uzaklaşmasına neden oldu. Beşerî coğrafya bir yanda, fizikî coğrafya diğer yanda, dar ve katı bir çerçeve içerisine sıkıştırıldı. Bu İkincisi
giderek jeomorfoloji üzerinde yoğunlaştırılarak özerk bir bilime dönüştü ve bitkiyle insan örtüsü bulunmayan yüzey şekilleri, özellikle de çöllerle ilgilenmeye yöneldi.

Ingiltere’de ve ABD’de istatistik, bilgisayar ve otomatik haritacılık tekniklerinden faydalanarak sosyal bilimlerle çok daha sağlam biçimde iç içe geçen yeni bir coğrafya anlayışının gelişmesi için 1960’lı yıllara kadar beklemek gerekmiştir. Coğrafyanın alanını genişleten ve yeniden çekirdeğini oluşturma ve çerçevesini belirleme işlemini henüz tamamlamamış olan bu hareket sürüp gitmektedir.

ALAN YASALARI ARAŞTIRMASI

Coğrafyanın temel konusunun insan topluluklarının yaşam alanı olduğu kabul edildiğine göre, bu toplulukların ihtiyaçlarına ve imkânlarına bağlı olarak bu alanlardan nasıl yararlandıkları, nasıl uyum sağladıkları ve onları nasıl değiştirdikleri de bilinmelidir.

Alan organizasyonunun biçimleri ve sorunları

Belli bir toplumun özel bir alanı organize ederken karşılaşacağı sorunlar sınırsız olmayıp, tersine bunları giderebilmek için üretebileceği çözümlerle orantılıdır. Ayrıca, sorunları ve çözümleri dünyadaki değişiklikleri açıklamaya yetecek birkaç basit hal içinde toplamak mümkündür.

En kolayı olmamakla birlikte ilk sorun alana sahip olma sorunudur. Bu kavramın ikili bir anlamı vardır: önce bir toprak
İnsanî mekânların organizasyon yasa/an, coğrafyanın incelemesi gereken bir temel konu muduf! Nisiros Adası ’ndaki (Onikiada) Mandraki köyü, evlerinin yerleşimi (denize dönük, iç içe geçmiş) ve yağmur sulannı toplamaya yarayan düz damlannın biçimiyle, bölgedeki hayatın güçlükleri üzerine fikir vermektedir.
Dünya haritası 0 (okyanus) İçinde T (Terra, Dünya) (XI. yy ortası)

denilen XI. yy ortası Ortaçağ haritatan, yeryüzü cennetinde elma toplayan Adem ile Havva tasvirinin burada görülmesi gibi, evrenin Hıristiyan yorumunu göz önünde bulundurmak zorundaydı. İnsanlığın beşiği olan Akdeniz, haritanın ortasında yer almaktadır. Okyanus, tıpkı bir 0 harfi gibi, bilinen dünyayı çevrelemektedir.

Andlar’da kırsal yöre

(Ekvador). Çok dik yamaçların yarattığı güçlüklerin baskısındaki dağlık alan tanmı, erozyonu önleyen bir taraçaiar sistemi sayesinde 4 000 m’yi aşan yüksekliklerde bile ekim-dikime imkân verir. Bu, yerli köylü topiulukiannın belli başlı geçim alanıdır.
tim, tüketilmiş kaynaklar). Bu miras, hatta en yenisi bile (boş alanlarda ilk defa gelişip şekilleneni), uzun bir tarihi olan, önemli bir potansiyel taşıyan, ama hemen yanı sıra oralara yerleşen ve değiştirmeye başlayan insanın elindeki araç ve imkânlara bağlı olarak yerine göre değişen sınırlamalar da getiren doğal çevrenin güçlükleriyle birleştirilecektir.

Bir toplumun hayat sahasını düzenlemek için hesaba katacağı, kelimenin bilgi işlemdeki anlamıyla hafıza iki tiptir: doğal ortamlar ve ataların mirası. İnsanların faaliyeti için bunların analiz edilmesi gerekir, çünkü bazen aşılması imkânsız güçlükler çıkardıkları gibi, çok çekici imkânlar da sunarlar.

Doğanın verileri

Bunlar pek az değiştirilebilir verilerdir: evrimleri pek yavaştır ve başka duruma getirilmeleri insan topluluklarının imkânlarını aşan dev boyutta enerji gerektirir. Denizlerin ve toprakların paylaşımı, kıtaların görüntüleri, kıta sahanlıklarının uzantıları ve
bunların biçim değiştirmelerine yol açan yer sarsıntıları insanların kabul etmek zorunda olduğu ve en küçük bir müdahale gücüne sahip olmadığı olaylardır. Buna rağmen doğal ortamın diğer bazı unsurları çok daha hızlı bir evrim gösterir (hava, hatta iklim çeşitleri) ve insan faaliyetiyle değişime uğratılabilirler (mesela bitki örtüsü). Demek ki doğanın bu karmaşık sistemine müdahale edebilmek için geçerli yollardan biri, doğanın «zamanlarını» ayırt edebilmektedir.

En kalıcı, sağlam unsurlar, önemli yeryüzü engebelerini birleştiren şekillenmelerdir. Günümüzdeki kıtaların yüzeyini oluşturan kabuk, yaklaşık ikiyüz milyon yılda meydana gelmiştir; bir dağ sırasının şekillenmesi ve sonra da aşınıp düzleşmesi için yüz milyon yıl kadar bir süre gerekmektedir (Alplerin oluşmaya başlamalarından bu yana yaklaşık kırk milyon yıl geçmiştir). Bir jeolog tarafından hızlı ve çabuk diye nitelenen olaylar, insan ölçülerine göre pek zor fark edilebilir: okyanus çanakları her yıl ancak birkaç santimetrelik şekil değişikliği gösterirler ve Atlantik Okyanu-su’nun eskiden var olan tek kıtayı bu ritimle bölüp parçalaması için yüz milyon yıl kadar bir süre geçmesi gerekmiştir. Bütün bunların insanın, hatta insan türünün hayatıyla oranlanabilir bir yanı yoktur, çünkü homo sapiens ortaya çıktığından beri geçen süre sadece 35 bin yıl kadardır.

Bu son derece istikrarlı süreçte erozyon sonucu meydana gelen değişiklikler kısa sürede görülebilir, hatta bunların bazıları, özellikle de en yıkıcı olanları (zelzeleler, volkan patlamaları, kıyıların
COĞRAFYANIN DEĞİŞİK BELLEKLERİ

Françoıs Durand-Dastes, günümüz toplumlarının önceki kuşa devraldığı mirası, bilgisayarın çalışmasıyla kıyaslayarak «belle adlandırmaktadır. Ayrıca, toplumların okumak zorunda olduğ şik miktarda enerjiyi sarfetme pahasına, kısmen de olsa yenid lendirıle bilir «bilgiler» mevcuttur.

Durand-Dastes, ROM ve RAM tipi bellekler ayırmayı teklif tedir. Bu kıyaslama, mümkün olan benzetmeler yelpazesini ge; özelliklere sahip başka türden bilgiişlem bellekleri de ayırt f uzatılabilir.

Bunlardan birincisi WORM’dur (mite once, read many, yani ör sonra defalarca oku). Bu bellek çeşidi özellikle bir toplumun y önemli olayların o toplumun hafızasına yazılması (sadece b: sonra da okunması (defalarca) durumlarında yararlıdır. Nasıl k olaylar daha çok ROM tipindeyse (makinelere uyumlu ve değiş! si çok güç) tarihî olaylar da daha çok WORM tipindedir; bir dei tılan bir veri, defalarca okunabilir: bir toplumsal kural, kalıcı ku kuruluşlar veya hâkim bir din, tıpkı bilgiişlem programının yazı! naklarının değişmezliği gibi, çözümlemeye tâbi tutuldukları sü: sinde değişmez varsayılabilirler. Ne var ki bu dayanak atılabilen bi, üzerine yeni bir tanesi de «sıkıştırılabilir» (kanunların bütünı kunulmuyor, sadece bazı yenileri ekleniyor) ve sık sık görüldü, aynı olaydan yeni «dersler» çıkartılırken, ana metne dokunui özüne yeni ince anlamlar katılabilmektedir.

EPROM (erasabie programmable read onîy memory, silinebelir. ramlanabilir, yalnız belleği oku) tipi bellekler üzerine yapılacak niden yazım, daha kolaydır. Bunlar okunabilir ve yazılabilir; am, den yazmaya başlamadan önce hepsinin silinip atılması için c donatım gerekmektedir. Temiz bir masa da denilen yepyeni bir i ten düzenli olarak yararlanabilecekler, ancak özel donatımlı, doI< la ayrıcalıklı bir veya birkaç kullanıcıdır. Burada doğal ortama re verilmesi pek görülen bir uygulama değildir (istisna olarak yeni t: lara göçen gruplar açısından geçerli olabilir, ama bu durumda da bir toprak söz konusudur); tarihî olaylar sıralamasında devrim veya büyük toplumsal altüst oluşlardan söz edilebilir.

Nihayet, son zamanlarda WMRM (Write many, read many, ço. çok oku) tipi bellekler ortaya çıkmıştır. Kullanıcı bellekten işine her şeyi okuyabilir ve yazabilir, artık önünde kapsamı belli bir kit ğil, belki boş, belki de bir başka kullanıcı tarafından doldurulm defter bulunmaktadır. O bunları kullanabilir, kopya edebilir vey başka şeyler yazabilir. RAM’larda olduğu gibi, sistemin bilgiyi r. arayacağını bilmesi şartıyla bütün hafızaya ulaşılabilir ve buta kullanılabilir. Bu, hafızanın directory adı verilen ve aranacak biij adreslerinin yazılı olduğu bir kısmının fonksiyonudur. Aynı şekil san toplulukİannda da hafızanın bazı bölümlerinin hayatî önem dır ve bir ruhban sınıfı, doğru bilgiyi nerede aramak gerektiğini £
ilerlemesi veya gerilemesi) insan hayatı boyunca da gör. sonuçlar verebilir.

iklimler, zaman içinde değişiklik gösterir: hava kütle! günlük yer ve durum değiştirmelerinden, buzul çağının dönemlerinin ağır evrimine (buzullar Avrupa’nın ve i Amerika’nın önemli bir kısmım kaplamışlardı) kadar, çc’ süreli, mevsimlik veya daha uzun zamanlı devreler ve tipleri art arda sıralanır. Bu devrelerin bir kısmı insanlar:: liyet ve hareketlerine bağlı olarak, tutuşturma ve yanr. yaydığı ısıdan (orman yangınları, nükleer ve termik san: rin atıkları, fosil yakıtlarla çalışan motorların sanayide ve tırmada kullanılmaları) veya karbon gazından (tarıma ve vancılığa bağlı olarak görülen yanmalar ve mayalanmala kilenebilir. Hatta bilimadamları günümüzde bu etkilere olarak atmosferin ortalama ısısında bir artış tespit etmek bu böyle sürüp giderse ortaya çıkabilecek önemli son-, dikkat çekmektedirler: kutup bölgelerindeki buz ve buzu erimesi sonucunda deniz yüzeyinin birkaç metre yüksel: kıyılarda bulunan bölge ve şehirlerin bir felaketle karşıla larına yol açabilecektir.

İnsanoğlunun bitki örtüsü üzerindeki faaliyetinin sor. rıysa daha çabuk ve nettir. Nitekim Avrupa’da artık «d: olarak nitelenebilecek bitki örtüsü pek azdır, çünkü artık yerlerde tarım yapılmasa bile, ormancılık ve hayvancılık uzun süreden beri en yararlı olan türlerin çoğalmasını göz bir seçicilik uygulanagelmiştir. Aynı şekilde ormanda ya; açmalarla yapısal özellikler bozulmuş, tarım ve hayvanc: gerektirdiği erken hasatlarla fakirleştirilmiş topraklar, e gübrelerle (hayvancılığın alt ürünleri) ve yapay madde (kimyevî gübreler veya guano) yeniden zenginleştirildikli de özgün niteliklerinden de uzaklaşmış olmaktadırlar.

«Doğal» ortamların (giderek daha da azalmaktadırlar, ç.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*