wiki

DÂVET OLUNAN MECLÎSTE BULUNMANIN ÂDÂBI

Odaya girmenin âdâbı:
Mütevâziyâne bir şekilde odaya girip, müsâit bulduğu yere oturmalıdır. Dâvet olunan yere zamanında gitmeli, ne vaktinden evvel, ne de halkı bekletecek şekilde sonraya kalmalıdır. Odada kimseyi rahatsız etmemeli, ev sâhibinin gösterdiği yeri kabûl edip oturm alıdır. Çünkü belki ev sâhibi yerleri ona göre ayarlamıştır. Ev sahibine muhalefet göstermek, programını bozar. Meclistekiler, kendisine öndeyer gösterirlerse de onlara tevazu göstermelidir. Nitekim Resûl-i Ek’ rem (S.A.V.) Efendimiz hadîsinde:«Meclisin aşağı taralını kabûl etmek, Allah için tevâzudandıı-.» (53) buyurmuştur. Kadınlar tarafına bakan kapıya doğru oturmamalıdır. Yemeklerin geldiği tarafa fazla bakmamalı; bu gibi hareketler hafifliktir. Yanma gelip oturanın hâl. ve hatırını sormalı ve ona hürmette bulunmalıdır.
Ev sâhibi, yatmak üzere gelen misafire, helâyı, abdest alma yerini ve kıble istikametini göstermelidir. İmâm Mâlik, İmâm Şâfii’ye böyle yapmıştır. İmâm Mâlik, misafirlerinden önce kendi elini yıkamış ve «Hâne sâhibi, dâvet ettiği için, önce kendi elini yıkamalıdır» demiştir. Sonunda da, en son gelen ile, yemesi için, sona kalmalıdır.
Dâvet yerine giden kimse, orada gördüğü kötü şeyi, gücü yettiği takdirde, değiştirmelidir. Gücü yetmediği takdirde onu dili ile reddederek oradan ayrılmalıdır. Bu kötü şeyler de, ipek minderler, gümüş ve altun kaplar, sûretler, çalgılar, oyunlar, açık saçık kadınlar ve benzeri harâm olan şeylerdir. Hattâ Ahmed. b. Hanbel: «Gittiği yerde yüzü gümüş işlemeli sürme kabı veya cibinlik gibi ince perde görse, yine oturamaz. Çünkü bunlar, soğuğa ve sıcağa mukavemeti olmayan ve gizleme vazifesini bile göremeyen lüzûmsuz şeylerdir. Duvarlara ipeklerin asıimış olduğunu görürse, yine çıkar. Hattâ kiraladığı evde veya girdiği hamamda suret [resimJ bularsa, onları kazıtmalı- dır. Eğer buna gücü yetmezse, oradan da çıkmalıdır.» demiştir. İmâm Ahmed, ancak kapı sürgüleri gümüşten olan yerlerde oturmağa cevaz vermiştir.
Ahmed b. Hanbel’in bu sözleri doğrudur. Ancak tül perdeler ile duvarlara asılan ipekler, harâm değildir. Harâm olan, yalnız erkeklerin ipek giymeleridir. Nitekim hadîsde:
«Bunlar (İpek ve altun) ümmetimin erkeklerine harâm, kadınlarına helaldir.» (54) buyurulmuştur.Duvarlarda asılı olan ipeklerle erkeklerin bir münâsebeti yoktur. Belki evlâ olan, mübah olmalarıdır. Çünkü Âyet-i Celîle’de«De ki, Allah’ın kullan için yarattığı ziynetleri kim harâm edeı?» (7-A’raf:32) buyurulmuştur. Gösteriş için olmadıkça, bir mahzûr yoktur Şâyet, erkekler bunlara bakarak zevk aldıkları için harâmdır, demek istiyorsa, bu da yanlıştır. Çünkü erkeklerin, kadm lann giydikleri ipeklere bakması helâl oluyor da, duvarda asılı ipeklere bakmaları neden harâm olsun?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir