DENEYSEL

DENEYSEL

DENEYSEL

DENEYSEL

DENEYSEL sıf. (deney’den deneysel). Yeni. İlmî deneylere dayanan; deneyle ilgili. Eifr. Tecrübî.
— Mant. Deneylemeden yararlanan: Deneysel bilimler. Deneysel tıp. Deneysel Psikoloji j| Deneysel tanımlama, gözlem, karşılaştırma ve soyutlamaya dayanan tanımlama.
— Müz. Deneysel müzik, müzik nazariye-sinin ve gereçlerinin fizik ve teknoloji alanındaki gelişmelerden sistemli şekilde yararlanarak yeni eserler yaratmakta ulaştığı ileri düzey. (Kaynak alman teknoloji yenilikleri arasında enformatik, plak ve bant kaydı, elektronik çalgılar önemli yer tutar. Busoni, Russolo, Schönberg gibi besteciler deneysel müziğin habercileri sayılır.) Bk. ANSİKL.
— Psikol. Deneysel psikoloji. Bk. ANSiKL.
— ANSİKL. Müz. Deneysel müzikler şunlardır: i, somut müzik (P. Boulez, P. Schaeffer, P. Henry, Arthuis); 2. elektronik müzik (Köln okulu: Meyer, Eppler, Eimer, Stockhausen); 3. ses bandı müziği (amerikan okulu: Ussaçevtski, Lüning, Varise, J. Cage). Türk bestecilerinden Bülent Arel de deneysel müzikle uğraşır. Ayrıca birçok nazariyatçı bu «yeni müziklerin» doğuşunda rol oynadı: Meyer, Eppler, Moles,
DEN
168
aerodinamik
denge
1. dinamometre; 2. önden itiş;
3. arkadan itiş
. Varese, Winckel. Deneysel müziklerin çıkış
noktası şu düşünceye dayanır: her müzik sürenin bir diyalektiğidir, bu özellik ses olayları ile belirir ve yalnız estetik zorunluklara bağlıdır. Böylece, uygunluğuna göre seçilmiş ve değiştirilmiş tabiat gürültüleriyle olsun, elektronik veya orkestrada kullanılan çalgılarla olsun, belirli ses bileşimleri kurmak mümkündür. Denemelerden ve yanlışlıklardan meydana getirilen bu bileşimler kulağa hoş gelmeli, ayrıca olağan müzikle gürültü arasında yer alan bütün evreleri yansıtmalıdır. Sözü geçen metotlarla hazırlanmış birçok eser bu görüşe uyar. Bu sayede müziğin çerçevesi genişlemiş, yeni çalgılar kullanmak ihtiyacı doğmuştur. Yeni çalgılar arasında zaman regülatörü, elektronik sentez aracı ve fonojen sayılabilir. Alışılagelen müzik nazariyesi, bu denemeleri kapsayacak nitelikte değildir. Deneysel müzik haberleşme nazariyesini kaynak alır, bu yolla dinleyici psikolojisine dayanan daha yaygın bir temele kavuşur. Deneysel müziğin metotları hafif müzikte önemli rol oynayan bir biçime, diizenleme’-ye çok elverişlidir. Bu müzik türü, plak ve bant kaydının çağdaş müzik üstündeki etkisini en iyi belirten örnektir.
— Psikol. Deneysel psikolojinin metodu. Deneysel psikolojinin amacı, insan veya hayvan tepkilerinin (T), durum (D) ve kişilik (K) değişikliklerine, yani fonksiyonuna (f) göre incelenmesidir: T = f (D,K). T = f (D,K) SEMASI. Demek ki deneysel psikoloji, üç olgu düzeni arasındaki ilişkileri inceler. Asıl çabası, bir psikometri geliştirmektir. Ama bu psikometriyi, incelediği konuya uygun hale getirmek zorundadır. Deneysel psikoloji, en aşağı seviyesinde, mümkün olduğu kadar ince sınıflamalar ortaya koymak üzere karşılaştırmalar yapar. Pratikte ise, özel bir olgunun sık rastlanılırlığını; meselâ bir işin yapılmasındaki başarıların ve başarısızlıkların yüzdesini bulur. Aynı psikoloji, daha yukarı bir seviyede, ordinal, yani sıra esasına dayanan değer basamakları kullanır. Olguları aynı boyut içine yerleştirebildiği her durumda bu usule başvurur. Sıraya konmuş basamaklar arasındaki seviye farkını sayıya vurabilirse, aralıkları ölçer (msl. bir duyumun şiddeti). Yukarıda açıklanan ilişki içine sokulan bu üç olgu düzeninden her biri, çeşitli açılardan ele alınabilir.
1) Tepki (T). Tepki, ya fizyolojik bileşken-leri açısından (bunlar meselâ iç salgı bez-Bora Bora adası açıklarında leriyle ilgili, nörovejetatif nitelikte ya da ha-
denge uskunduralı pîrok reketle ilintili bileşkenlerdir) veya yapılan Fransız Polinezyası edimin (fiilin) seviyesinde incelenir. Bu
edim ise, davranış veya söz niteliğinde olabilir. Davranışların süresi, şiddeti ve niteliği analizden geçirilmeğe elverişlidir.
2) Durum (D). Hem fiziksel çevreden (algılanmış veya algılanmamış uyarımlar), hem de bazı nesnelerle bazı kişilerden kurulu bir dünyadan meydana gelir. Ancak bu nesnelerle kişilerin anlamı, öznenin kendisine göre, özellikle de, kişisel deneyine ve güdülenmelerine göredir: yani özneldir. Fizik, teknik ve sosyal çerçeve ile deneğin yapacağı iş birbirinden ayırt edilerek durum ortaya konur ve açıklanır.
3) Kişilik (K). Kişilik şu farklı seviyelerde ele alınır. Gövde yapısı, mizaç, karakter; ayrıca, tavırlar, güdülenmeler, zihnî yetenek ve imkânlar. Bu inceleme ya doğrudan ya da dolaylı (soyaçekim belirlenmeleri, sosyo-ekonomik çevreler, eğitim tarzı v.b.) olur.
• Temel ilişkiler: temel sayılabilecek üç tip ilişki vardır:
1) Psikolojik fonksiyonların incelenmesi. D değişikliğe uğratıldığı zaman T nasıl değişir? örnekler: zaman bakımından (D) karanlığa uyum’un (R) gelişmesi; tekrar sayısına göre (D) öğrenme derecesi (T); verilen görevin çeşidine göre (D) zihnî yetkinliğin derecesi (T).Bu tip araştırmalarda, genellikle, kişisel farkların etkisini ortadan kaldırmak amacıyle, birkaç veya birçok kişi ele alınır.
2) Kişiliğin yapısal yönden incelenmesi. Bir grup, ayrı ayrı tepkilere yol açan farklı durumlarda incelenir. Bu durumda, aynı kişinin cevapları (tepkileri) arasında ne gibi ilişkiler vardır? Çeşitli heyecan tepkileri arasındaki bağıntılar (genel ve özel görünümler) ve denekten istenen çeşitli işlerdeki farklı etkililik dereceleri arasındaki bağıntılar (genel etkenlerle özel etkenler) bu tür araştırmaların örnekleridir. Bu araştırmalar, cevapların kümelenmelerini etkileyen yapısal bağlantıların ortaya çıkarılmasını mümkün kılar.
3) Kişilikle ilgili karşılaştırmalı incelemeler. Belirli bir boyut bakımından aralarında fark bulunan kişiler aynı durum içinde ele alınır. Bu durumda, tepkiler arasındaki farklar kişilik farklarıyle açıklanır. Bu farklar, yaş, cinsiyet, beden yapısı, mizaç gibi biyolojik, çevre, eğitim seviyesi gibi sosyolojik veya zekâ, heyecan, tabiî yetenekler gibi psikolojik nitelik taşıyan farklar olabilir. Deneyleme, birçok denek grubu üzerinde yapılır. Ancak, bu denekler belirli bir özellik bakımından, nicel veya nitel bakımdan farklı olan deneklerdir. Bu değişik bağıntı tipleri, çok değişkenli deneysel^ düzlemlerde biraraya getirilebilir. Meselâ psikolojik fonksiyonların, kişiliğin çeşitli yönleriyle bağıntı haline sokulması bu şekilde mümkün olmuştur. Bu durumda, tek bir denek grubu üzerinde deney yapacak yerde, aralarında yaş veya zekâ v.b. bakımından fark bulunan birkaç denek kümesi üzerinde çalışılır.
• Deneyleme merhaleleri. İlk merhale, her zaman, gözlem merhalesidir. Bununla birlikte, bu gözlem, sebepler arasındaki bağıntılara veya olgular arasındaki eşzaman-lık ilişkilerine dayanan varsayımlara ulaşır. Bu varsayımlar, bizi, araştırmanın deneysel merhalesine götürür. Deneyci, birtakım uygun araştırma işaret ve direktiflerine göre, deneğin durumlarını, yapacağı işleri ve tavırları çeşitlendirir. Bundan sonra, davranış değişikliklerinin, ileri sürdüğü kendi varsayımlarına uyup uymadığını araştırır. Bilimin yeterince ilerlemiş olduğu bir dönemde, varsayımlar artık gözlemlerden değil, bilinen yasalardan çıkarılmaktadır. Lewin (1936) ve Hull’dan (1943) beri, deneysel psikoloji, işte bu varsayımlı-tümden gelimsel döneme girdi. Böylelikle de, deneysel psikoloji bugün, davranışların biçim açısından ele alınmasına yönelmiş bulunuyor. Meselâ öğrenme olayı, bugün, gitgide, birtakım matematik modellere göre İncelenmeğe başlanmıştır.
• Deneyselcilik i. Fels. Yeni. Hakikatin deney yoluyle elde edilebileceğine inanan görüş. (LM)

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*