Genel

DEXTANS,DEY,DEYCÛR,DEYLEM

çini

DEXTANS,DEY,DEYCÛR,DEYLEM

çini

çini

DEXTANS i.

(lat. k.). 10/12 As (Eski Romalılarda tartı, ölçü ve para birimi) veya ünite değerinde roma para birimi. (L) DEXTRA (Zacharias), hollandalı seramikçi ve çinici, 1712’den 1758’e kadar Delft şehrinde çalıştı, çinicilik endüstrisinin Hollanda’da son temsilcisi oldu. Meissen üslûbunu andıran pişmiş, renkli çiniler yaptı.

(L) ‘

DEY i. («yaratan» anlamında sanskritçe k.). Zerdüşt dininde Ahuramazda’nın sıfatlarından biri. Her güneş ayının 8, 15, 23’üncü gününe ve güneş yılının 10’uncu ayına bu ad verilirdi. Dey’den sonra gelen güne Dey be Âzer ve Dey be Din denirdi. (M)

DEYCÛR sıf. (ar. deycür). Esk. Karanlık: Arar deycûr-ı şebde gözlerim bir hufre-i makber (Hüseyin Siret). Sâhil, gıınude küt-le-i deycûr, ufuk abûs (Tevfik Fikret). || Mec. Derin üzüntü. || Şeb-i deycûr, karanlık gece. (M)

DEYİ bağ. Bk. DiYK.

DEYİ i. (demek’ten de-y-i). Yeni. Söz, dil, anlatma gücü.

— Fels. Yeni. Kelâm, logos (M)

DEYİM i. (demek’ten de-y-i-m). Genellikle gerçek anlamı dışında kullanılarak bir düşünceyi dile getiren kalıplaşmış söz grubu: Boyun eğmek. Hapı yutmak. Kan ağlamak. Mercimeği fırına vermek v.b. Esk. Tabir.

— ANSiKL. Deyimler, kelimeleri ve sözdi-zimleri değiştirilmeden (bazen çekim ve zamirleri değişerek) kullanılan kalıplaşmış söz grupları, kısa anlatım araçlarıdır. Kelimelerin bu söz gruplan içinde taşıdığı anlam çoğu zaman gerçek anlamlarından farklıdır: Abayı yakmak. Gözü ısırmak. Kulağı delik. Dil dökmek. Suya sabuna dokunmamak.

Deyimler en az iki kelimeden meydana gelir. Kelime grubu şeklindeki deyimlerden (msl. kasla göz arasında, adam sen de) başka, cümle şeklinde deyimler de (msl. dostlar alışverişte görsün) vardır. Cümle içinde isim, sıfat (msl. onun kadar geniş mezhepli adam az bulunur), zarf (msl. düşe kalka geldi) görevi yaparlar. Deyimi meydana getiren kelimeler daima ayrı yazılır. (M)

DEYİŞ i. (demek’ten de-y-iş). Söz, söyle -yi§, anlatma biçimi: «Hatırlamak, kendini alamamak» sözlerinin burada ne işi var diye sormayın, onları kullanmak deyise bir güzellik, bir kibarlık veriyormuş (N. Ataç).

— Ed. Halk edebiyatında türkü, destan, nefes, tekerleme, koşma gibi türlerdeki eserlerin genel adı. (Tarikat esaslarına uygun şiir anlamına da kullanılır.) [M]

DEYLEM, İran’ın kuzeyinde, Hazar denizi kıyılarını kaplayan Geylan’ın dağlık bölgeleri ve burada yaşayan kavmin adı. Dey-lemliler X. yy.da komşu eyaletleri de alarak Deylem hükümetine kattılar. Böylece Büveyhoğulları zamanında Deylem bütün Geylan’ı kapladığı gibi, Taberistan, Gürcan, Kumis’i de içine alırdı. Deylem halkı, Is-lâmiyeti kabul ettikten sonra askerlik, silâh-şörlük ve yiğitlikleriyle tanınmış, askeri hizmetlerde başarı göstermiş olduklarından fars edebiyatında Deylem kelimesi ayrıca «inzibat» anlamını da kazanmıştır. Deylemlilerin geldikleri yer belli değilse de Ari ırkından oldukları, daha önce buralara yerleştikleri anlaşılmıştır. Yunan ve Roma yazarları Dey-lemlilerden söz ederler. (M)

DEYMÛMET i. (ar. deyrn’den deymümet). Esk. Süreklilik, sürme, süregelme. (M) DEYN i. (ar. deyn). Esk. Belli bir süre sonunda ödenmek üzere alınmış şey, borç.

— Huk. Esk. Borçlu açısından «zimmette sabit olan şey» (Mecelle, md. 158). Alacaklı açısından bir alacak hakkı. Bk. ANSİKL.

— ANSİKL. Huk. Esk. Deyn terimi, bugün kullanılan «alacak hakkı», «şahsî hak» ve «nispî hak» terimlerinin tam karşılığı değildir. Deyn sadece «konusu para veya mislî mal olan alacakları ve özellikle ödünç akdinden doğan alacak hakkını» ifade edebilir. Bu anlamda deyn, geniş anlamda kullanılan «mal» teriminin kapsamına girebilir (Mecelle, md. 631). tslâm hukukçularının açıklamalarına göre «deyn, başlangıçta, henüz bir mal değildir. Bir alacak hakkıdır. Fakat
hükmen, sonuç gözönüne alınınca bir mal’dır». Nitekim, deyn’in mal kavramı açısından tarifi yapıldığında hakikî değil, hükmî mal olduğu söylenir. Deyn, bir alacak hakkı olarak, üst kavram olan mülk kavramının da kapsamına girebilir (Mecelle, md. 1066). Mülk ise, mal varlığının aktif kısmını karşılar. (M)

DEYNEKA (Aleksandr Aleksandroviç), sovyet desinatör, ressam ve heyekltıraşı (1899). Gençliğinden itibaren sanayi ve spor konularını benimsedi. Moskova metrosunda iki tavanın mozaikleri (Mayakovskaya [1938] ve Novokuznetskaya [1943] istasyonları) onun eseridir. (L)

DEYR i. (ar. deyr). Esk. Manastır. (Bk. ANSiKL.) || Kilise: Ara git deyrini, gez Kâ’-besini (Tevfik Fikret). Bir hâkten inşâ olunur deyr ile mescit (Ziya Paşa). || Mec. Meyhane.

— Tasav. insanlık âlemi, dünya. || Deyr-i mihnet, üzüntü veren dünya. || Deyr-i mugan, mecusî mabedi, meyhane.

ANSiKL. Hıristiyan dininde rahip ve rahibelerin yaşadığı müstakil bina veya binalara deyr denirdi. Güneydoğu Anadolu’da, Suriye’de, Mısır’da V.yy.dan itibaren yapılmış deyr’lere rastlanır: Deyr-ül-Ebyad, Deyr-i Runıman, Deyr-ül-Zaferan v.d.

Deyr’ler dağ tepelerine, vâdilere, köy ve kasabaların yakınlarına veya çöllere kurulurdu. Bazıları düşman saldırılarından korunmak için tahkim edilmiş kaleler hulin-deydi. Her deyr’in kilisesi, rahiplere ayrılmış odaları (savmaa), mahzen ve depo binaları vardı. Büyük deyr’lerde önemli kitaplıklar da bulunurdu. Rahipler ayrı ayrı hücrelerde yaşar, kilise hizmetleri ve kitaplıktaki çalışmalarla meşgul olurlardı.

Mimari özellikleri bakımından büyük değer taşıyan deyr’ler vardır. Bu müesseseler her ülkede halife, sultan, kral ve kumandanlar tarafından himaye görmüştür. Deyr’-lerin masrafı için gerekli gelir, çevredeki toprakların işletilmesinden, ziyaretçilerin hediyelerinden, maden ve dokuma işleri gibi el zanaatlarından sağlanırdı.

♦ Deyrânî sıf. Esk. Manastırla ilgili.

♦ Deyrhâne blş. i. Esk. Manastır. || Kilise.

♦ Deyrî sıf. Esk. Manastırla ilgili.

♦ Deyyâr i. Esk. Tek insan, kişi. || Manastır yöneticisi. Manastırla ilgili kimse. (M)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir