Dıyarbakır’ın Osmanlı’da Önemi
Diyarbakır, Dicle havzasının yukarı kesiminde, önemli ticaret yolları üzerinde kurulmuş bir şehirdir. £ski adı Amida olup İslâmî dönemde bu isim Âmid şeklini almış ve 17. yüzyıla kadar kullanılmıştır. Kara Âmid olarak da anılan şehrin sonraki adı olan Diyâr-ı Bekr, Osmanlı döneminde Diyarbekir şeklini almış ve teşkil edilen beylerbeyil^in de adı olmuştur. Bu mis؛ 1937’de Diyarbakır şekline çevrilmiştir. Diyarbakır, Halife Hazret-i Ömer (r.a.) zamanında İslam’la tanışan en eski şehirlerimizden olup 639’da Hâlid b. Velîd (r.a.) tarafından fethedilmiştir. Hazret’i Ömer’in (r.a.) vefatından bir sene sonra, 645’te Diyarbakır valiliğine Velid bin Ukbe tayin edildi. Hazret’i Ali (r.a.)’ın vefatından (661) sonra da şehrin idaresi Emevîlere geçti.
Diyarbakır, Osmanlı idaresine geçinceye kadar, Emevîler, Şeyhoğulları, Hamdanîler, Mervanîler, Suriye Selçukluları, inaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyûbîler, Anadolu Selçukluları, Mardin Artukluları, Akkoyunlular ve son olarak da Safevîler idaresinde kaldı. İslam ilim ve hayatının çok yaygın olduğu şehirde büyük ilim adamları da ‘ Dört hak mezhep Hanefî, Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerinde büyük fakihler vardı. Mesudiye Medresesi içindeki 1194 tarihli kitabeye göre burada dört mezhebin fakihleri bir arada ilim faaliyetinde bulunmaktaydı.
İslâmî hayatın çok yaygın olduğu şehirde , dört hakmezhep olan Hanefî , Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerinden büyük fakihler vardı …
1507-1515 yıllan arasında Anadolu Beylikleri, Memlûkler ve İran-Safevî devletleri arasında Diyarbakır ve civarı için mücadeleler devam etti. Nihayet 23 Ağustos 1514 Çaldıran Savaşı’nda Safevîlerin Osmanlılara yenilmesi ve meşhur ilim adamı ve tarihçi Idrîs-i Bitlisî’nin Doğu Anadolu’daki faaliyetleri sonucu buradaki Sünnî beylik ve aşiretlerin birer birer Osmanlıya bağlılığı kabul etmeleri üzerine Âmid ahalisi ayaklanarak Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim’e bağlılıklarını bildirdi. Şehir, Bıyıklı Mehmed Paşa idaresindeki esas Osmanlı birliklerinin gelmesiyle 10 Eylül 1515’te Osmanlı Devleti sınırlarına dahil oldu.
Osmanlı idaresine girdikten hemen sonra yapılan tahrire göre 1518’de şehir dört kapı ve bunlara göre adlandırılmış Bâb-ı Mardin, Bâb-ı Rûm, Bâb-ı Cebel ve Bâbü’l-Mâ isimli dört mahalleye sahipti. Şehirde Osmanlı ileri gelenleri tarafından yaptırılan cami, han, hamam, köprü ve benzeri eserler çoktur. Bunlardan birisi Fâtih Paşa Camii olup Bıyıklı Mehmed Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Yine Yiğit Ahmed Bey de bir mescid yaptırmış, bunun etrafında bir mahalle oluşmuştur. 16 ve 17. yüzyıllarda Âmid’de Diyarbekir beylerbeyileri Hüsrev, Hadım Ali, İskender, Behram, Melek Ahmed ve Defterdar Ahmed Paşalar da birer cami inşa ettirmişlerdir. Deliller Hanı (1527), Hüsrev Paşa, Hasan Paşa Hanı (1574-1575), Çifte Han da aynı yüzyıldan kalan önemli yapılardır. Şehrin آkalesinde biri Artuloğulları’ndan kalan, diğeri Bıyıklı Mehmed Paşa tarafından yaptınlan ve 17. yüzyılda Evliya Çelebi’nin övgü ile söz edip 150 , odalı birkaç divanhâneli olarak tarif ettiği iki saray vardır. 10 Ekim 1535’te Kanunî Sultan Süleyman da Irak seferi sırasında bu şehre gelmiş ve bir süre kalmıştır.
Şehirde Gülşeni ve Nakşibendî tarikadarı yaygındır. Diyarbekir’de 17-19. yüzyıllarda valilik yapan bazı paşalar çeşitli hayır eserleri bırakmışlardır. Nasuh Paşa (1606- 1611), Silâhdar Murtaza Paşa (1631- 1633), Kara Mustafa Paşa (1644 ve 1650), İsmail Hakkı Paşa (186&18?5) birer cami, Köprülü Abdullah Paşa (1717-1720) bir dârülkurrâ. San Abdurrahman Paşa (1763-1766) bir kütüphane yaptırmıştır. Süleyman Paşa da (1815-1816) şehir surlarını tamir ettirmiştir. Diyarbakır’da mevcut çok sayıda tarihî eser sur içinde bulunur.İçkale dışındaki birçok çaminin en büyüğü ve en ünlüsü Ulucami’dir. İslâm fethinin ardından inşa edilen bu ,cami Selçuklu döneminde Sultan Melikşah’ın emriyile 1091 yılında onarılmıştır Cami’den başka Ömer Şeddad (halk arasında Hz. Ömer, inşa tarihi 1150-1151) Camii; Nebî (Peygamber) Camii, 1530; Safa (lparla)Camii (15. yüzyıl); Hoca Ahmed (Ayni Minare) Camii, 1499; Şeyh Mutahhar Camii (halk arasında Seyh Matar, 1500), lala Bey Camii (15. yüzyıl), Şeyh Yûsuf Camii (16. yüzyıl), Fâtih Paşa Camii (1516-1520), Hüsrev Paşa Camii (1521- 1528), Ali Paşa Camii (1534-1537), İskender Paşa Camii (1551), Behram Pasa Camii (1564-1572), Melek Ahmed Paşa Camii (1587-1591), Defterdar Camii (1594), Nasuh Paşa Camii (1606-1611), Kürt İsmail Paşa (1868-1875) camileri şehrin önemli camileridir. Ayrıca çok sayıda mescid; Mervâni Mescidi, Cağaloğlu, Salos, Kawâs-1 Kebîr ve Kavvâs-1 Sagîr mescidleriyle 16. yüzyıla ait Dabanoglu Mescidi, şehrin sur içine dağılmış vaziyettedir. Akkoyunlu dönemine ait İbrahim Bey Mescidi, Tâceddin Mescidi, Hacı Büzürg Mescidi bunlar arasında en tanınmış olanlarıdır .
Diyarbakır şehrinde mevcut çok sayıda tarihî eser sur içinde bulunur . İç kale dışındaki bir çok caminin en büyüğü ve en ünlüsü Ulu cami’dir …
Çok zengin ve eski bir kültür merkezi olan Diyarbakır’da medreseler için de güzel örneklere rastlamak mümkündür. Bunlardan bazıları günümüze ulaşmamış olsa da Zinciriye (1198), Mesudiye (1194), Ali Paşa (1537) ve Muslihiddîn-i Lârî (16. yüzyıl) medreseleri ayakta kalan eserlerdendir.
Sur içinde bulunan tarihî eserler bunlarla sınırlı değildir. Bunlara çok sayıda türbe ve han da ilâve edilebilir. Türbelerden Sultan $ücâ (1208-1209), Şeyh Yûsuf el’Hemedânî (15. yüzyıl). Şeyh Abdülcelîl (16. yüzyıl), lala Bey (16. yüzyıl), yapım tarihleri belli olmayan Sarı Saltuk ve Zincirkıran türbeleri, halk arasında Karadeniz türbesi olarak tanınan Mîr Seyyaf Türbesi (yapım tarihi belli değil), Fâtih Paşa (1522), İskender Paşa net’؟ 5 6 l ( önce) ve özdemiroğlu Osman Paşa (1585) türbeleri en tanınmış olanlarıdır. Hanlar arasında Mardin Kapısı’ndan şehre girilince ana cadde üzerinde bulunan Deliller Hanı ile (Hüsrev Paşa Hanı da denir, 1527-1528) bunun biraz kuzeyinde aynı cadde üzerinde bulunan Haşan Pasa Hanı (15741575), bunun biraz güneyinde sokak içindeki Çifte Han (16. yüzyıl) ve Ulucami yakınında bulunan Yenihan (1788-1789) en iyi şekilde korunarak günümüze ulaşmış olanlardandır.
Sur içine sıkışıp kalan Diyarbakır’ın sur dışına çıkarak genişlemesi projesi ilk defa 19. yüzyılın ikinci yarısında burada valilik yapan Hatunoğlu Kurt İsmail Paşa tarafından düşünüldü ve sur dışında vilâyet konağı, hastahane, kışla gibi bazı binalar yaptırıldıysa da şehir halkı alıştığı sur içinde kalmayı tercih etti. Sur dışındaki eserler arasında, Dicle üzerindeki on gözlü köprü (10641065) sayılabilir.
Diyarbakır, tarih boyunca önemli bir mevkide olup tarih, kütor ve mimari bakımdan çok zengin bir geçmişe sahiptir. Halkının İslam’a ve halifeye bağlılığı, burada medhın büyük zatların bereketi ve her taşında islamiyetin izi bulunan bu şehir Osmanlılar döneminde çok önemli eyaletlerden birinin merkezi olmuş, doğuya sefer yapan orduların hareket üssü ve kışlağı görevini üstlenmiştir.