DON

DON

DON

DON

DON i. (esk. türk. ton’dan). Vücudun belden aşağısına giyilen iç çamaşırı: Don ve göm-leğiyle dışarı fırlamış erkekler kapıların önünde giyiniyorlardı (A. H. Tanpınar). ¡| [Hayvanlar İçin) Renk: Kır atın sarı don- lusu f Yiğidin gözii kanlısı (Köroğlu). j| Esk. Elbise. || Halk dili. Çamaşır. j| Don taşı, üzerinde çamaşır yıkanılan yer. || İç donu, pantolon veya şalvar altına giyilen uzun paçalı don. [| Kısa don, vücudun bel¬den baldırlara kadar olan kısmını örten don. || Uzun don, belden ayak bileklerine kadar olan kısmı örten don.
¦— ÇE5. DEY. Bir don, bir gömlek (don göm¬lek). Tekiz. Birinin üzerinde iç çamaşırla¬rından başka giyecek bulunmadığını belirt¬mek için kullanılır: Ahmet Efendi soyundu Bir don bir gömlek kaldı (B. Felek). Biz atlara don gömlek yetiştik (K. Tahir). i Donuna doldurmak. Tekiz. Çok korkmak.
[1 Donunun uçkurunu bağlayamamak, ken¬di İşini kendi görememek. Beceriksiz ol- ‘ mak.
— Kıyf, Demir don (gömlek), savaşlarda gi¬yilen zırh.
¦ Donsuz sıf. Don giymemiş olan. || Mec. Yoksul, parasız: Donsuz gezdiğimiz günleri unutmayalım, istibdat demek eşitsizlik de¬mektir (K. Tahir). [M]

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*