EBÛ KATÂDE; Eshâb-ı kirâmdan ve Peygamber
efendimizin süvârîlerinden. İsmi Hâris, künyesi
Ebû Katâde, lakabı Fâris-i Resûlullah (Resûlullah’ın
binicisi)tır. Hazrec kabîlesindendir. Babası
Reb’î bin Beldehe, annesi Kebşe binti Mazhar’dır.
Yaklaşık 602 senesinde Medine’de doğdu, 665
(H.45)te Medine’de veya Kûfe’de vefât etti.
İkinci Akabe Bîatmdan sonra Müslüman olan
Ebû Katâde’nin Bedr Savaşma katılıp katılmadığı
ihtilâflıdır. Bedr’den sonraki Peygamber efendimizin
gazâlarında (savaşlarında) bulundu. Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem onun hakkında;
“Bütün atlılarımızın en hayırlısı, Ebû Katâde
idi.” buyurdu. Ebû Katâde birçok seriyyelere (küçük
süvârî birliği harekâtı) katıldı. Bunların bir kısmında
kumandanlık yaptı. 630 senesinde on beş kişilik
bir keşif kuvvetinin başında Hadre tarafına
gönderildi. Müslümanları sık sık rahatsız eden ve
mallarını yağmalayan Gatafanlıları bozguna uğrattı.
Müslümanları rahatsız eden ve eşkıyâlık yapan
başka kabileler üzerine de giderek eşkıyâyı temizledi,
böylece huzur ve sükûnun sağlanması
için çalıştı. Mekke Fethine ve Huneyn Gazâsına katıldı.
Huneyn Gazâsı sırasında bir ara görülen bozgun
sırasında büyük kahramanlıklar göstererek,
Müslümanların tekrar toplanmasına sebeb oldu. Tebük
Savaşında da bulunan Ebû Katâde, Vedâ Haccmda
Peygamber efendimizin yanında bulundu.
Dört halîfe devrinde Medîne-i münevverede kaldı.
Hazret-i Ali zamânında 658 (H.38) senesinde
Hâricîlerle yapılan Nehrevan Savaşma katılarak
hazret-i Ali’nin piyâde kuvvetleri kumandanlığını
yaptı.
Peygamber efendimizin sohbetlerinde bulunup,
feyz alan Ebû Katâde, Peygamber efendimizden
işiterek 170 kadar hadîs-i şerîf rivâyet etti.
Eshâb-ı kirâmın ve Tâbiînin büyüklerinden bir
kısmı ondan hadîs-i şerîf rivâyet etti.
‘Ebû Katâde, İslâm kardeşliğini, yaşayışı ile
bilfiil gösteren bir sahâbîdir. Bir gün bir cenâze getirildi.
Peygamber efendimizden namazının kılınması
istendi. Fakat Resûlullah efendimiz, onun
borcu olup olmadığını sordu. İki dînâr borcu olduğu
söylenince, Peygamber efendimiz tekrar, borcu
için karşılık bırakıp bırakmadığını sordu. Bir şey bırakmadığı
bildirildi. Bunun üzerine Peygamber
efendimiz; “Götürünüz namazını siz kılınız.”
buyurdu. Orada bulunanlardan Ebû Katâde; “Yâ
Resûlallah! Onun borcunu ödemeyi ben üzerime
alıyorum.” deyince, Resûlullah efendimiz, cenâze
namazını kıldırdı. Böylece Ebû Katâde, o zâtın
Resûlullah tarafından cenâze namazının kılınmasına
ve saâdete kavuşmasına vesîle oldu.
Ebû Katâde, emr-i mârûf ve nehy-i anil münker
(iyiliği emr edip, kötülükten alı koyma) farzına
çok önem verir, Resûlullah’ın sünnet-i seniy-yesine son derece riâyet ederdi. Onun gönlü Peygamber
efendimizin sevgisiyle dolup taşardı.
Ebû Katâde’nin rivâyet ettiği hadîs-i şeriflerden
biri şöyledir:
Benim söylemediğimi bana atfedenler, Cehennemden
kendilerine yer hazırlasınlar.
EBÛ KATÂDE
18
Eki