Pakistan’ın tanınmış İslâmî şahsiyetlerinden iistad Mevdûdi
« İslâm’da İhyâ Hareketleri» (Hilâl Yayınları, 1967, İst. 140 s.) adlı
eserinin 56 – 64 üncü sahifelerinde müceddid yönüyle İmâm Gazâ
lî’yi tedkik etmekte ve neticede şıı şahsî hükümlere varmaktadır:
«İlmî zâviyeden muhakeme edilince: İmâm Gazâlî tarafından vü
cuda getirilen tecdid işinin, umumiyetle zararını görmüş olduğu baş
lıca üç noksan tarafı şöyle sıralanabilir: (a) Hadîs ilmindeki eksikliği.
(b) Rasyonel ilim tesirinin zihnini çok fazla meşgul etmesi,
(c) Tasavvufa gösterdiği lüzumundan fazla temayül… Bu gizli tehlikelerden
kaçınarak, İmâm Gazâlî’nin meydâna getirdiği şaheseri
ileriye götürmek, yâni İslâm’ın fikir ve ahlâk rıdıunu ihyâ ve İslâmî
sistemdeki ■ bütün yenilik icatlarım [bid’at] ve tortuları temizlemekişi İbn Teymiye’ye nasib oldu.» (s. 64).
Üstad Mevdûdî bu fikirlerinde yanılmaktadır. Biz onun idealist
bir Müslüman muharriri ve siyâsîsi olduğunu ikrar ve itiraf ederiz.
Fakat lâ – yuhtî [hatâsız] değildir. Üstad için idealist dedik. Onun
bu idealizmi, kendisini zaman zamân verimsiz bir ütopizme, hayalperestliğe
götürmektedir. Hilâl Yayınlan tarafından neşredilen «Hilâfet
ve Saltanat» (İst. 1972. 512 s.) adlı eserinde Hulefâ-yı Râşidîn’den
sonra, tâ 1924’e kadar devâm eden hilâfet müessesesine
«uydurma hilâfet» demesi de, onun ütopizminin bir neticesi olsa gerektir.
Üstad,’m, İmâm Gazâlî hakkmdaki üç ithamına gelince: (1) Hadîs
ilminde eksik olduğu sözü yersizdir. İrşâd, mev’ize, ahlâk kitâblarında
tergib ve tezhib için zayıf hadîs zikredilmesi bir noksanlık
sayılmaz. Gerek üstad Davudoğlu’hun takrizinde, gerekse bizim şu
önsözümüzde bu mevzûda özlü bilgi verilmiştir. Dokuz asırdan beri
birçok İslâm âlimi, İmâm Gazâlî’ye hadîs mevzuunda yöneltilen itirazları
defetmişler ve mes’eleyi vuzuha kavuşturmuşlardır. (2) Rasyonel
ilim tesirinin zihnini çok fazla meşgul ettiği itirazına gelince :
Bundan kasıt, Hz. İmâm’m kelâm ilmini geliştirip mantık ve felsefeyi
İslâm ilâhiyatının emir ve hizmetine koyması ise, bu bir noksanlık
değil, bil’akis kemâldir. Zîra O, bu hizmetiyle sapıklıklara sed
çekmiş, Ehl-i Sünnet inanışını kuvvetlendirmiştir. (3) Tasavvufa gösterdiği
lüzumundan fazla temâyül sözü ise hiç de ölçülü, insaflı ve
âdilâne bir tenkid değildir. İmâm Gazâlî hazretleri, İbn Haldun’un
tâbiriyle, tasavvufu Şer’î – İslâmî «bir ilim hâline getirmiştir»; sünni
tasavvuf cereyanını kuvvetlendirmiştir. İmâm Gazâlî’nin geliştirdiği
tasavvuf, Kitâb ve Sünnet dairesinde, son derece şer’î bir İslâm ahlâkından
ibârettir. Hazret’in İhyâ’sı ortadadır. Eğer 1. Gazâlî « tasavvufa
lüzumundan fazla temâyül gösterdi» deniliyorsa, biz de deriz
ki, ondaki tasavvuf «zarûrî ve lüzumlu olan tasavvuftur.»
Üstad Mevdûdî’nin şahsına, idealist çalışmalarına hürmetimiz
vardır. Fakat bu saygımız, onun fikir ve metodlarını gözü kapalı olarak
benimsememizi icab ettirmez. Biz, yüce İslâm dininin tâlimat ve
hükümlerini ancak ve ancak Ehl-i Sünnet büyüklerinin bize bildirdikleri
ve anlattıkları şekilde bilir ve kabûl ederiz. Hüecetü’l – İslâm
İmâm Gazâlî hazretleri de bizim imâmlarımızdan biridir. Muhteremüstad Mevdûdî’nin Hazret-i İmâm’ı tenkid edip, kendisinde üç noksanlık
gördüğünü söylemesi — kanaatimizce— şahsiyle ilgili şu dört
hususiyetten ileri gelmiştir. Müsaadeleriyle bunları arzedelim: (d)
Siyâsetle haddinden ve lüzumundan çok fazla meşg(d olması, (b)
Vehhabîliğin bir türlüsü olan Selef iye cereyanına mensubiyeti, (c)
Ütopizmi. (ç) Mezhebler mevzûundaki tutumu.
Üstad’m —bir bakıma— İbn Teymiyye meşrebinde oluşu, kendilerine
ve âlem-i İslâm’a çok şeyler kaybettirmiştir. Kalbten gelen
bu samimî kanaat ve fikirlerimizden ötürü bizi bağışlayacağı ümidindeyiz.
EBÜL A’LÂ MEVDÛDÎ VE İMÂM GAZÂLÎ :
26
Oca