Eğitim ve burjuva değerleri

Eğitim ve burjuva değerleri

Eğitim ve burjuva değerleri

Eğitim ve burjuva değerleri

Fransa’da orta öğrenim, özellikle XIX. yy sonlarında burjuvazinin okuluydu. Bir yandan en yetenekli çocukları toplumda hak ettikleri konuma ulaşmalarına fırsat verirken, diğer yandan yetişkin gençlerin özgür birer yurttaş olarak toplum hayatına hazırlanmasını sağlıyordu. Bu amaçla, yazılı metinlerin açıklanmasıyla konular üzerine incelemeler yazılmasına dayanan ve sentez yapma ye-
50
teneği ile eleştirel düşünceyi geliştirmeyi hedefleyen yeni bir dagoji anlayışı doğmuştu. Gerçek bir «burjuvalık beratı» olan kaloryaya aday olabilenlerin sayısı, 1871 ile 1913 yılları arasın

6 000 ila 7 000 dolaylarındaydı.

Britanya orta öğrenimi de liyakat idealine dayanmakla birlil ilkeleri farklıydı. Burada ortaöğretim, XX. yy ortalarına kadar kedeki görevlilerin pek çoğunu yetiştiren özel kuruluşlar olan p lie schools’ ta (halk okulları) veriliyordu. Kolejleri daha Ortaçağ oluşturulan Oxford ve Cambridge üniversiteleriyse, gelecekt yöneticilerin okullarıydı. Buralarda öğrencilere bir centilmen j davranmaları öğretilir, kalıcı ve yararlı dostlukların kurulmas yarayan kolektif sporlarla da (rugbi, kriket, kürek) sertleşme sağlanırdı. Bazen bedensel cezalar da uygulanarak kendini korn etme ve disiplin altına alma yoluyla kişiliğin geliştirilmesine ç şılırdı. Rekabet değerlerini ve müteşebbis düşünceyi geliştirip, bozulmadan XX. yy’ın liberal sanayi toplumunun temsilciler aktaran biricik aristokrat eğitim örneği budur.

Almanya’daysa eğitimin temelim, yürürlükteki otoriteye sa oluşturuyordu: ülkenin birliğinin sağlanması ve 1871’den sonra paratorluğun yeniden kurulmasıyla güçlenen devlete saygı; arist rasiye ve dolayısıyla onunla özdeşleşmiş gibi olan orduya sa; Gimnazyum’dan (ki burada mücadeleye alıştırılırlardı) ve ünivers den geçen genç Alman burjuvaları, asiller içinde eriyip gitmedik halde, askerî ve aristokratik değerlerden etkilenirlerdi. Mesela, a ler de dahil olmak üzere diğer uluslarda yürürlükten kalkmış c düello, Alman öğrenciler arasında bir ayine dönüşmüştü. Altı yı gimnaz öğreniminden sonra genç bir burjuva itibarlı «Herr Dokt veya Herr Professor» unvanını ve yedeksubay rütbesini kazanıj vergi açısından belli haklara sahip oluyordu.

Böylelikle XX. yy başlarına kadar hâkim sınıf ve bir model ı rak kalmış bulunan Alman asilleri tarafından eğitilen Alman bu vazisi, İngiltere veya Fransa’daki gibi demokratik değerleri geliş meye yönelememişti. İmparatorluk döneminde edindiği milliyi ve karşı devrimci düşünceler, Weimar Cumhuriyeti döneminde niden filizlendi.

Burjuvazinin kadınlan

XIX. yy burjuvazilerinin evriminde, en azından bir ortak n ta vardır: kadınların yeri ve konumu. Yüzyılın başında toplu sal hayatta çok sık görünen burjuva kadını, yavaş yavaş, an eş ve mirasçı rolüne doğru itilerek ortalıktan çekildi. Napol) döneminde yürürlüğe giren Fransız Medenî Kanunu bu anla da iyi bir örnektir: kadınların kamu görevlerine elverişli olr dıkları hükmünü koyan yasa onların mahkemelerde dava açr larını, mal ve mülk satın almalarını veya satmalarını yasak hatta çalışmalarını bile kocalarının iznine bağlar. Mesela Fr sa7nm kuzeyinde tekstil alanında iş yapan burjuvazi içersiı kadınlar yavaş yavaş aile işletmelerinin yönetiminden uzak] tırıldılar. Aile dışında ve toplumsal hayat içersinde, sadece c esinli ve işçilere dönük yardım çalışmalarında sınırlı bir rol1 nayabiliyorlardı.
BURJUVA KONUTU

XIX. yyJda Avrupa şehirlerinin merkezlerini şekillendiren gayrimenk spekülasyonlarından, sanayi devrimlerinden ve toplumsal çalkantılarda günümüze sadece gerçek birer «burjuva gibi» yaşamış olan ilk sakinlej nin özlemlerinin izlerini taşıyan bir dekor kalmıştır.

Fransa’da Baron Hausmann’ın başlattığı büyük şehircilik programlaj mn hareket noktasını burjuva evleri oluşturuyordu. Bu evin cephesi büyi pencerelerle ışıktan ve perspektiften yararlanacak biçimde tasarlanmış Çok zengin ve özenle seçilmiş süslemelerle bezeli yontma taş örtülü d varın içersinde, bu konuta model oluşturan aristokrat kaynaklarındaki g bi anıtsal bir merdiven olurdu. Arka tarafta, dar ve nemli bir avlunun çe resinde iyice saklanmış olarak, demir iskelet üzerine tuğla duvarlarla y pilmiş ve bir hizmet merdiveniyle ulaşılabilen yardımcıların bölümleri b İunurdu. Dairelerde su ve kanalizasyon çalışmaları sonucunda gerçekle tirilebilen akarsu, tuvalet, havagazı ve 1880’den itibaren de elektrik gibi < güncel «kolaylıklar» mevcuttu.

Daireler beş veya altı kat içine yerleştirilmişti. Birinci katta bulunan < soylu daire, avlu tarafında yemek odası ve yol tarafında da oturma oda bulunacak biçimde tasarlanmıştı. Helalar ve odalar girişten tecrit edilmi ti ve bu da sofa ile koridorların işlevine önem kazandırıyordu. Dekora yonda büyük bir lüks gözetilmişti: meşe parkeler, mermerler ve kabartm lar, duvarlarda büyük aynalar ve her yanda topuzlu püski:!’ *iis».:,.ı:.e§ ritleri, vitrinli dolaplarda sayısız biblolar vardı, işlemeli piyano örtüsü, v zolar, II. Henri stili büfe ve küçük sehpalar, saten kaplı rahat koltuk’ kanepelerin üzerindeki yastıklar göze çarpardı. Yüzyılın sonunda asan» geldi ve katlar arasındaki hiyerarşiyi allak bullak etti; geniş pencereleri ’ büyük balkonlarıyla üst kadar değer kazandı, çıkıntılı cumbalar cephen görüntüsünü değiştirdi ve böylelikle Haussmann stili apartmanlar değişi geçirdiler.
V

Sadece vergi ödeyenlerin seçimlere katılması uygulamasının 1848’de, Fransa’da, 1867 ve 1884’te de kademeli olarak Büyük Britanya’da kaldırılmasının ardından bu iki ülkenin köylüleri ve orta sınıfları, siyasî temsilcilik rolünü istekli bir biçimde, orta burjuvaziye ve serbest meslek sahiplerine bıraktılar. Geleneksel olarak eşraftan olmayan ve itibarları devraldıkları mirastan kaynaklanmayan, toplumsal başarılarını ancak yeteneklerine ve üniversitelerde kendilerini kabul ettirmelerine borçlu olan doktorlar ve özellikle de avukatlar öne çıktılar. Üstelik devlet ve başka servetler karşısında malî bakımdan özerk olmaları, liberalizmin ve par-lamenterizmin savunucusu olarak yükselmelerine yardımcı oldu. Gambetta’nın daha 1865’te, İkinci İmparatorluk sırasında «yeni [toplumsal] iktidarın gelişi» diyerek önceden haber verdiği entelektüel burjuvazi, Cumhuriyetçi Parti’nin belkemiğini oluşturdu; hemen hemen aynı kişiler III. Cumhuriyet’in de siyasî kadrolarını meydana getirecekti.

Almanya’daysa durum biraz daha farklıydı. Ticaret ve sanayi burjuvazisinin yükselişi, XVIII. yy’ın sonlarına kadar Hanse şehirleriyle sınırlı kaldı. Daha sonraysa devletin gelişmesine paralel olarak yükselen İdarî burjuvazi tarafından tamamen yerle bir edildi. Almanya’da sanayileşme, Büyük Britanya ve Fransa’ya kıyasla daha geç ve çok daha acımasız bir şekilde gerçekleştiği için, serbest teşebbüs bur-
BordeauxUnion-Club’ünde (Fransa), seçkin bir (erkek) topluluk bir araya gelip briç oynuyor, okuyor ve sohbet ediyor. Yönetici ve serbest meslek sahibi burjuvalar, Rotary Kulüp benzeri bu çeşit yerlerde sık sık toplanırlar.
juvazisinin zayıflığı XIX. yy ortalarına kadar sürüp gitti. Buna rağmen (1870’lerden itibaren) konzemlerde sanayi yoğunlaşması öylesine hızlı gerçekleşti ki, Fransa gibi bir ülkedekinin tersine, küçük işletmelerden oluşan bir dokunun ortaya çıkmasını engelledi.

Alman müteşebbisler, bir yandan Marx ve Engels’in, diğer yandan Lassalle’in sosyalizmlerinin siyasî birer perspektif verdiği ve Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin daha 1869’dan itibaren sıkı bir biçimde teşkilatlandırdığı güçlü bir işçi hareketiyle karşı karşıya geldiler. Ama şansölye, kapitalistlerin ekonomik çıkarlarını korumakla birlikte, monarşinin toplumsal görevleri adına hareket etti.

Almanya’da bu müteşebbis burjuvaziye paralel olarak, kamu görevleriyle sıkı sıkıya ilişkili ve Avrupa’da bir eşi daha olmayan, Bildungsbürgertum adı verilen kültürlü bir burjuvazi türedi. Bunun yasallığı, toplumu yönetmekteki yüksek etkinlikten kaynaklandı. Aydınlanma çağının aydın despotluğuna bağlı olarak, en azından 1848 Devrimi’ne kadar toplumsal çıkarları ve dinî hoşgörüyü savundu. Ekonominin modernleşmesinde de temel bir rol oynadı: 1878’de Prusya’da yürürlüğe koydukları toplumsal yasalar, diğer ülkelerin ancak yaklaşık bir yüzyıl sonra uygulayacakları «himayeci devlet» sistemini hayata geçiriyordu.

Bu kültürlü burjuvazi genellikle öğretmen ve memur çocuklarından oluşuyordu. Bu ailelerin çocukları, Gimnazyum’larda yaptıkları orta öğrenimlerinde Bildung denilen disiplin ve yurtseverlik duygularım öne çıkarırken edebiyat ve dini temel alan ve klasik bir kültür veren seçkinci bir eğitim alıyorlardı. Bu sınıfın mensuplarının Goethe ve Schiller gibi büyük ulusal yazar ve şairlere duydukları derin hayranlık ve sadece sınırlı bir kesimden gelmelerinden kaynaklanan toplumsal yalnızlıkları, kültürlü burjuvazinin bir kast zihniyetiyle halktan soyutlanmasına yol açtı.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*