IX. YÜZYILDA AVRUPA SÜVARİSİ

IX. YÜZYILDA AVRUPA SÜVARİSİ

IX. YÜZYILDA AVRUPA SÜVARİSİ

IX. YÜZYILDA AVRUPA SÜVARİSİ

– -cyunca ülkelere göre hızı değişen sanayileşmenin ve -; £_<ımların zorlaması, ulusal burjuvaziler arasındaki çe-

e=kınleştirdi. Siyasî liberalizm Büyük Britanya’da ve : ı,ı >apstalizmin yükselmesine paralel olarak gelişirken, . ■ ; vuzyılm ikinci yarısında II. Reich’in şansölyesi Bis-

– filiğinde somutlaşan otoriter bir anlayışa yöneldi.

ı_-_stokrasilere karşı burjuvaziler

– m ilk döneminde eski rejimin imtiyazlı kesimi olan ekonomik değişimleri teşvik eden burjuvazi arasında

. farklılık gösterdi. Büyük Britanya’da ve Fransa’da oldu-; – ra.ya’da, Avusturya-Macaristan’da ve Polonya’da da bü-

– .–.-aziyle asiller arasında geçişler gittikçe sıklaştı. Her :. – -ii gören bir kesime geçişin en doğrudan (ve kestirme)

= – = -2; sahibi olmaktı: İngiltere’de 1832 ile 1914 yılları ara-_ : neleri siyaset adamlanna, 1880’lerden itibaren ise daha i idlere olmak üzere, toplam 400 kişiye lord unvanı ve–__rİ2rin çıkarları elverdiği takdirde, en yaygın yol evlilik-i:î-ea ve unvanı koruma amacım güden katı bir strateji

– ;e asil taraf (yani erkek tarafı) adını ve namını koyarken,

• ; -ar. taraf servetini getiriyordu. Nitekim büyük bir şeker

_ :.;mîn kızı olan Marie Say, 1875’te Prens Amedee de .: -2 evlenirken, çeyiz olarak Chaumont Şatosu’nu getir-

– 3 “îteriş için yapılan harcamalar aristokrasi için bir itibar _: – e.duğu için, kız tarafının servetinin büyüklüğü önem ka-

ve burjuvazi arasında sermayelerin çakışmasında en rmkta, mirasın korunmasıydı. Toprağın en büyük çıkar -ı:. elma özelliğini kaybettiği bir yüzyıl boyunca asiller ya-

– anlarım genişlettiler. Fransa’da unvanları servetlerinden

■ _vük olan aristokratlar, küçük hissedarlarının tedirginlik-ır-Ieme amacıyla anonim şirketlerin yönetim kurullanna

-.: ‘mm güvencesini verdiler. Bazı asiller, gerçek büyük sana-..:r-îiine geldiler. Atalarından biri olan îgnace’m devrimden r.; ‘ ~nce Le Creusot firmasını kurduğu demir döküm sanayi-

– :_esı Wendel, bu olayın bir örneğidir. Buna rağmen toprak :: ı e burjuva müteşebbislerin görmezlikten gelemeyeceği sağ-
lam bir yatırım olma özelliğini koruyordu: temmuz monarşisi ve ikinci imparatorluk dönemlerinin en yaratıcı demiryolu mühendislerinden biri olan Alfonso Cail, büyüklükleri 200 ile 500 ha arasında değişen birçok tarım işletmesinin sahibiydi. Fransa’nın veya İngiltere’nin yönetici sınıflarını oluşturan asillerin ve büyük burjuvaların hayat tarzı aynıydı. Nice veya Marianske Lazne’da buluşuyorlar; Victoria’nın, Franz-Joseph’in veya III. Napoléon’un sarayını dolduruyorlardı. Daha önce hiç görülmediği kadar çok konak ve şato inşa ediliyordu. Hizmetçiler hiçbir dönemde sayıca bu kadar çok olmamıştı: 1851’de Büyük Britanya’daki hizmetçi sayısı, tekstil işçilerinin sayısına eşitti!

Diğer toplumsal sınıflar ve devlet karşısında burjuvazi

Büyük Britanya veya Fransa’da burjuvazi, kırsal kesimde geniş bir tabana dayanmaktaydı: parlamento için sadece vergi ödeyenlerin seçmenlik hakkını kullanabildikleri seçimlerde köylüler eşrafa, onları temsil eden zengin toprak sahiplerine oy veriyorlardı. Bu bağımlılık ilişkileri, toprak mülkiyetinin çok yoğun olduğu İngiltere’de daha da belirgindi. Ne var ki şaşırtıcı bir biçimde kırsal kesimdeki bunalımlar ve taşradan şehirlere göç hareketi burjuvazinin köylülük üzerindeki etkinliğini azaltmadı ve eşraf patronajını sürdürdü. Nitekim büyük toprak sahiplerinin bir araya geldikleri Tarımın Özendirilmesi Ulusal Birliği ve Fransa Tarımcılar Birliği, bireysel girişimi ve küçük tarım üreticiliğini toplumsal düzenin temelleri olarak göklere çıkartmaktaydılar.

Orta sınıflarsa burjuvazinin değerlerini seve seve benimsediler ve bunları özellikle işçilere karşı kuvvetle savundular. Küçük patronlar, dükkân esnafı, en mütevazı rantiyeler ve serbest meslek mensupları gibi eski çeşitten bağımsız toplumsal kesimlere, ekonomik değişiklikler yüzünden sayıları gittikçe artan hizmet sektörünün ücretlilerinin ve büro çalışanlarının da katılmasıyla, bu dayanışmanın önemi daha da arttı. Bütün bu sınıf ve zümreler çalışmanın, tasarrufun, ailenin ve bireysel özgürlüğün kutsanması konusunda burjuvaziyle aynı görüşleri paylaştılar. Hepsi de burjuvalar gibi yaşamaya özeniyor, özellikle de bir hizmetçi tutmaya çalışıyordu.

Köylüler ve orta sınıflar, kendilerini Sanayi Devrimi’nin ortaya çıkardığı «yeni barbarların», yani işçilerin tehdidi altında hissettikleri ölçüde ve bundan dolayı, burjuvaziye toplumsal düzeni yürütme ve koruma hakkı tanıdılar. Oysa sanayi işletmelerinin birbirlerinden uzak ve yetersiz bulunduğu, sendikal hareketin ise uzun zaman dağınık kaldığı Fransa’da işçi sınıfı pek de tehlikeli değildi. Büyük Britanya’daysa toplu sözleşme uygulayan ılımlı sendikalar olan trade-union sayesinde işçiler ağır ağır ulusal siyasî sistemin içersine çekilmişlerdi; ne var ki parlamentoda temsil edilmeleri ancak 1906’da, İşçi Partisi’yle mümkün olacaktı.
XIX. YÜZYILDA BURJUVA KADINI

Batı Avrupa’da XIX. yy’da evlilik, iki kişi arasında olmaktan çok, iki aile arasında yapılan bir sözleşme niteliğindeydi. Evli kadın yasal olarak sivil sorumluluklardan dışlanıyor, yasal birliktelik rejimiyle evlendiğinde de mal ve mülkü üzerinde tasarruf hakkı bulunmuyor, böylelikle her iki durumda da edilgin bir eşitsizlik içersinde yaşıyordu. Buna rağmen evin sorumluluğu da ona düşüyor, hizmetçileri ve çocukları yönetiyor, ayrıca çocukların eğitimiyle ilgileniyordu. Kabarık eteklerle kadınsı yuvarlakları vurgulayan İkinci İmparatorluk modası, aynı zamanda burjuva kadınının ayrılmaz özelliği olan annelik görüntüsünü de yüceltiyordu. Dul kaldığında (ki bu, genellikle kocasıyla arasındaki büyük yaş farkı yüzünden sık sık görülen bir durumdu) sorumlulukları artıyordu. Babanın güç ve yetkilerini kullanan kadın, aile işletmesinin başına dahi geçebiliyordu. Evlilik ve annelik modelinin dışında kalan bekâr, yani «evde kalmış» kız ise, üretken değildi ve aşağılanıyordu. Ancak yüzyılın sonlarına doğru öğretmenlik gibi kadınlara dönük ve «burjuva» mesleklerin gelişmesiyle durumunu iyileştirebildi.
Paris belediyesinin yöneticilerine genç XV. Louis taralından asalet berab verilişi: Fransa’da krallık rejimi, asalet verme yoluyla burjuvazinin ayrıcalıklara ulaşabilmesini dar bir çerçevede de olsa sağlamıştı.
c
^ * <%r’
jV’* ¿V. •>

t? ■ ■ * ; W

. – \
49

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*