EMBRİYON i. (yun. en, içinde ve bryein
çimlenmek, büyümek > embryon, dölüt >
fr. embryon*dan). Embriyoloji. Yumurtanın
bölünmeye başladığı andan vitellus zarını
yırtıp çıkıncaya kadar yumurtaya verilen ad.
.
— Embriyon oluş, yumurtanın açılıncaya
kadar, embriyonun doğuma kadar
art arda geçirdiği değişiklikler dizisi. ||
Embriyon sonrası, bir canlının embriyon
devresini izleyen yaşama devresini veya bir
canlının embriyonsal gelişimini izleyen devre.
II Embriyon taslağı, döllenmeden sonra
yumurtada ilk bölünmelerin sonunda meydana
gelen embriyon öncesi organizma.
— . Yumurta hücresinin gelişmesi sonucunda
meydana gelen ve ana dokuların zararına
asalak yaşayan hücreleı topluluğu.
Kapalı tohumlu bitkilerin tohumunda,’ genellikle
bir kök taslağı, bir sap taslağı, bir
tomurcuk taslağı ve bir veya iki çenek bulunur.
»Açık tohumlu bitkilerde ise embriyonların
birçok çeneği bulunabilir. Damarlı
çiçeksizlerde embriyon önçim üzerinde gelişir.
Embriyon kesesi, yumurtacıktaki
ana hücrenin meydana getirdiği
hücre grubunu barındıran kese. Oosfer
de bu hücreler arasındadır. || Ek embriyon,
döllenmeksizin yumurtacıktan meydana gelen
embriyon. (Böyle bir embriyon, tohumun
içinde gerçek embriyonla birlikte gelişebilir.)
.
— Altı çengelli embriyon, şerit
yumurtalarının içinde bulunan altı çengelli
kütle. Yumurta arakonağa girince gelişerek
keseli kurt haline geçer. Keseli kurt
da sonra asıl konağına girince tam şerit
halini alır. (Altı çengelli embriyonun boyu
yirmi mikron kadardır.)
— Embriyon hastalığı, gebelik sırasında
anadan dölüte geçmiş bir hastalıkten
(enfeksiyon veya zehirlenme) meydana
gelen embriyon kökenli şekil bozukluğu.
— Yumurta gelişimi
dölyatağında olan insanda, döllenme ürününün
gebeliğin ikinci ayının sonuna kadar
olan hali embriyon adiyle belirtilir;
üçüncü aydan itibaren dölüt adını (fetus)
alır ve şekli genel olarak insana benzer,
boyu aşağı yukarı 10 sm’dir. Eteneli (placentalı)
memelilerle insanda, embriyon ana
karnında asalak olarak yaşar. Bunu sağlayan,
dölüt-ana alışverişlerinin fizyolojik
alanını meydana getiren etenedir. Gerçekten,
pratik olarak, yumurta vitellüs’ten yoksundur
ve ana organizması hesabına yaşar,
bundan ötürü de embriyon dışı ekler çabuk
gelişir. Bu ekler amniyos, göbek keseciği,
alantoit ve koryondur. Doğumda dölütün
atılmasından sonra, etene dahil bütün zarlar dölyatağı mukozasının üst tabakası ile beraber
dışarıya atılır. Bunların tümüne son
adı verilir. Embriyon ekleriyle beraberce
gelişen omurgalılar (sürüngenler, kuşlar,
memeliler) amniyonluları, embriyon ekleri
olmadan gelişen diğer omurgalılar da (çenesizler,
balıklar, kurbağagiller) amniyonsuzları
meydana getirirler. .
— Her canlı varlık, ait olduğu türün
bütün yeteneklerini gizli olarak içinde
taşıyan bir hücreden gelir. Bu hücrenin
bölünerek çoğalma hızı yumurtanın iç yapısına
ve yitellüs miktarına bağlıdır. Bu
çoğalma blastula evresiyle son bulur. Ondan
sonra gastrula başlar, bu evrede tabakalar
ve organ taslakları oluşur. Amniyonlu
omurgalılar (sürüngenler, kuşlar, memeliler)
embriyon eklentileriyle (amniyos, koryon,
göbek kesesi, alantoit) gelişir. Daha
sonra embriyon, yani dölüt kılıfından kurtulacak
ve yavru doğacaktır. Birçok hayvan
gruplarında embriyondan kurtçuk oluşur;
kurfçuk yetişkin hayvandan farklıdır
ve başlı başına bir hayat sürebilir. Sonra
bir dizi başkalaşma geçirerek yetişkin hayvan
haline dönüşür.
Speemann’m (1869-1941) çalışmaları, yumurtada,
gastrula devresinde blaştoporun
sırt dudağının orta kısmında? yumurtanın
örgütlenmesini sağlayan bir merkez bulunduğunu
ortaya koydu. Bu kısma örgütleyici
adı verildi. Burası indükleme yoluyle ilk
taslakların oluşmasını, ayrıca bu taslakların
da indükleyici nitelik kazanmasını sağlar.
ilk indükleme ile sonraki indüklemeler
yumurtanın birbirini karşılıkli olarak
etkileyen çeşitli kısımları arasında sıkı ilintiler
doğurur, örgütleyicinin özgül bir
hareketi yoktur, ama kimyasal yapısı he-^
.nüz iyice bilinmeyen etkin bir madde (organizir)
çıkardığı sanılıyor. . Hans Speemann
(1924) ile öğrencileri örgütleyici kavramını
geliştirirken diğer embriyoloji bilginleri de
daha genel bir kavram olan gradiyenler kavramı
üzerinde çalıştılar. Gradiyen alan (veya
kutuplaşma alanı) fiziksel veya kimyasal
bir etmenin varlığını gösteren nicelik bakımından
dereceli bir. bölge demektir. En
yüksek hareket noktasından itibaren etkisi
düzgün bir şekilde artar. O . zaman örgütleyici,
gradiyenin baskın etki bölgesince
özümsenebilir. Gradiyenler teorisi İngiliz ve
İsveç bilginlerince parlak bir şekilde savu- ‘
nulmuş, özellikle denizkestanelerinin yumurtası
üzerinde ispat edilmiştir. Bu etkiler
fiziksel-kimyasal olaylara dayanır. Bugünkü
durumda embriyonun gelişmesini nasıl
görüyoruz? Elimizdeki bilgiler tam inandırıcı
bir teori kurmak için yeterli değildir,
öyle görülüyor ki sıralıoluş (epigenez) ve
önceden bellilik kavramları birbirini tamamlayıcıdır
ve duruma göre, biri veya diğeri
daha önemli olabilir. Wintrebert’in fizyolojik
epigenez teorisi doğruya benzemektedir. Bölgesel
farklılaşmaların açıklığa kavuşması
morfogenetik potansiyel kavramını gerektirmektedir.
Her tipe uygun özel şeklin oluşması
başlangıçta daima bir anizotropi
gösterir. Yapıyı meydana getiren hısımların
dozajında bazı belirli yönlere göre ufak
farklar göze çarpar. Morfogenezin (beden
oluşumu) temel çizgileri niceseldir. Ama
bu alanda daha pek çok bilinmeyen yar.
— Kapalı tohumlularda embriyon ke~
sesi, genellikle n kromozomlu sekiz hücreden
meydana gelir; hücre plazması her zaman
zarla kaplı değildir. Bu hücrelerden sadece
bir tanesi doğurucu hücredir ve erkek
hücre tarafından döllenerek 2 n kromozomlu
embriyonu meydana getirecektir, çekirdekleri
birleşen diğer iki hücre de ayrıca
bir erkek hücreyle birlikte 3 n kromozomlu
besi dokusunun temelini * teşkil edeceklerdir.
— Tıp. Frenginin, zehirlenmelerin, beslenme-
bozukluklarının embriyonun gelişmesi
üzerindeki rolleri çok zamandan beri bilinmektedir.
Ayrıca gebeliğin birinci haftaları
içinde annenin kızamıkçığa tutulmamasına
özel bir önem verilmektedir. Diğer
taraftan toksoplazmoz da ağır embriyon
hastalıklarının sebebidir.
EMBRİYON
30
Kas