Emile Durkheim

EMİLE DURKHEİM

Sosyolojik düşünce Fransa’da, XIX. yy’da, «toplumsal bünye» ve onu etkileyen kopukluklar ve geçiş süreçleri hakkmdaki yoğun bir uğraşı havası içinde oluştu. Durkheim’a göre bu konudaki pek çok yaklaşımın ortak yanı, gerçek sorunlara «fikir» alanında bir cevap bulmaktı.

Böylece o yöntemleri ve kavramları siyasal parti programlarından bağımsız bir «toplumsal olgu» bilimi yaratmak istiyordu. Bu nedenle çağdaş sanayi toplumlannda ortaya çıkan bozuklukların sebeplerini kavrayabilmek için bireylerin toplumla bütünleşmesini ve toplumlann iç bağlantılarını sağlayan yapılan incelemekle uğraştı.

HAYATI

Emile Durkheim 15 nisan 1858’de Paris’in 372 km doğusundaki Epinal kasabasında, dindar bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Haham olmayı reddederek 1879’da Paris Yüksek Öğretmen Okulu’na girdi; orada Jaures, Bergson, Janet ve Blon-del’i tanıdı; Herbert Spencer’i, Renouvier’yi, Auguste Comte’u okudu ve Fustel de Coulanges’m antik toplumlarda sezgiler üzerine verdiği dersleri takip etti.

Cumhuriyetçi ve evrensel bir laiklik idealizminin taraftarı olan Durkheim, 1870’teki Sedan bozgunuyla ve bunun ardından gelen dramatik olaylarla (Prusya işgali, Paris Komünü ve bastırılışı) ağır biçimde hırpalanmış olan Fransa’yı ahlakî ve toplumsal olarak yeniden yapılandırmak için, eğitim ve araştırmalarla katkıda bulunmaya çalıştı. 1882’de toplumsal işbölümü (birinci tezi) ve Montesquieu (ikinci tezi) üzerine araştırmalara başladı. Bir yıl için Almanya’ya giderek toplum ve insan bilimlerindeki gelişmelerle bu konularda geçirilen atılımları inceledi, daha sonra 1887’de Bordeaux’da toplumsal bilim ve pedagoji kürsüsünün açılışını yaptı. Derslerinde toplumsal dayanışmayı ve intihan, hukuk ve gelenekler «fizyolojisini», din ve ahlak olgusunu, eğitsel yapıları ve pedagojik doktrinleri işledi.

O zamandan itibaren de çevresinde bir öğrenciler ve çalışma arkadaşları grubu oluşturdu (yeğeni M. Mauss, R. Hertz, F. Simi-and, M. Halbwachs) ve bir sosyoloji dergisi (l’Annee sociologicfue’i) yayımlamaya başladı (1896).

1902’de Sorbonne’da, adı 1913 yılında Eğitim ve Sosyoloji kürsüsü adını alacak olan Eğitim Bilimi kürsüsünün başkanı oldu. 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi, Sosyalist Par-ti’ye yakın, Dreyfusçu, bilimsel ve teknik gelişmeler ile toplumsal ve ahlakî gelişmelerin birbirlerine paralel olarak evrildiklerine, uluslar arasında barışçı ve akılcı ilişkilerin uyumlulandırılmasına
inanan bu insanı büyük bir düş kırıklığına uğrattı. Birço arkadaşı ve bu arada 1916’da oğlu Andre de bu savaşt Durkheim yaşama küstü ve 15 kasım 1917’de Paris’te c

ESERİ

Durkheimcı tezler, katı bir akademik çerçevenin ötesi (Annales Okulu), dilbilim (Ferdinand de Saussure) ve Mar sayesinde de etnoloji alanında Fransa’da yayıldı. Bu tezler j son ülkelerde R. Radcliffe-Brown (Chicago Okulu) ve B. fv ki (İngiltere) tarafından, ama bir hayli budanmış bir biçin nowski’nin fonksiyonalizm kuramı) veya çok basitleştiril! (Radcliffe-Brown’da rit kavramı) tanıtıldı. Durkheim, kuşl kolojizmi reddetmesi ve bilgi sosyolojisi üzerine olan çal: dan ötürü 1950’li yıllardan beri yeniden ilgi görmeye başl;

Toplumbilimsel Yöntemin Kuralları

Bu eserinde Durkheim sosyolojiyi kuramsal ve yönt sel olarak, toplumsal işbölümü ve toplumsal yıkım üzs araştırmalarının kesişme noktaları üzerinde temellendir lojinin, «anlaşılabilir ve makul ilişkilere bağlı» oldukları i lemlenebilir» ve «ölçülebilir» toplumsal olgular diye sı cek olan kendine özgü bir konusu vardır.

Toplumsal olgu nedir? Bir toplumda her şey toplı ğildir: toplumsal olgu (ilişki sistemleri, grup etkileri) psil biyolojik olgulara indirgenemez. «Kardeş, eş veya yurtı görevlerimi yaptığım ve verdiğim sözleri yerine getiri man, benim ve bana özgü davranışlarımın dışında kala örf ve âdet itibariyle tanımlanmış görevlerimi yerine olurum. O zaman bunlar benim içimdeki duygularla u; salar bile ve bunları içimde birer gerçeklik olarak hissets objektif bir durum değildir; çünkü onları yapmış olan lim, onlar almış olduğum eğitimin birer sonucudur.»

Diğer taraftan bir toplum bir «bütün» olarak ortaya birtakım bireyler ve gruplar demek değildir; bu, onu me; tiren unsurları biribirlerine bağlayan bir düzenlemenin c ğu bir ortamdır. Bu sebeple de toplumsal bir olgunun n veya patolojik karakterini, o olgunun meydana geldiği 1 yapısal evriminin belli bir döneminde ortaya koyduğu rumla kıyaslayarak değerlendirmek mümkün değildir. İ) tün toplumlar bir «manevî (moral)» olgular bütünüdür, sui generis (nev’i şahsına münhasır) bir bileşimidir. Durk] örgütlenmiş biçimleri (aile, eğitim, adalet), yararlılık tanımlanıp açıklanamayan bir toplumsal amaca, bir j bağlanarak sezgi yoluyla belirtir. Gerçekten de «organ, nundan bağımsızdır», çünkü «onu var eden sebepler, hi: ği sonuçlardan bağımsızdır».

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*