Evliyalar
İmam-ı Azam Ebu Hanife: 9 yaşında Kur’an-ı kerim’i ezberler, Ramazan’ı şerif ayında hatimle namaz kıldırır, bir Ramazan boyunca altmış hatim indirir. Kendisine fetva sorulduğunda ise henüz 13 yaşındadır.
İmam-l Şafii: Asıl adı Muhammed Bin Idris olan Imam-ı Şafii, Muvattayı 5 yaşında ezberler. Kur’an, hadis, şiir, lügat gibi devrinde eğitim ve öğretim müfredatına giren bütün ilimleri küçük yaşta öğrenerek 15 yaşında fetva vermeye başlar.
Süfyan İbn-i Uy ey ne: Küçük yaşta ilim öğrenenlerdendir. Dört yaşındayken Kur’an- Kerim’i ezberler.
Ahmed Bin Hanbel: Müsned isimli meşhur Hadis kitabını, ezberlediği 700 bin hadis-i şerif arasından seçtiği 30 bin hadis-i şerifle meydana getirir.
İmam-l Buhari: Küçük yaşta ilim tahsiline başlar. Sıbyan Mektebi’ndeyken 15 bin hadis-i şerif ezberler. Daha buluğ çağma ermeden İbnü’l Mübarek’in kitaplarını hıfzeder. Yazmaya başladığında henüz sakalı çıkmamıştı. 16 yaşında Veki’in kitaplarını da ezberleyen İmam-ı Buhari, Şafii fıkhını da öğrenir.
İbnü’l Cevzi: Okuduğu kitapların sayısının 20 bin cildi geçtiğini ifade eder. Ömrünün bir anını bile boşa harcamaz. Her dalda eser verir. Bazısı 20 cildi bulan 340’tan fazla eser vermiştir. Günde dört defter yakın yazı yazardı. Yazdıkları yılda 50-60 cildi bulmaktaydı.
Fahreddin-i Razi (1149-1209): Meşhur bir müfessirdir. Yemek yerken de bir şey okumak ve öğrenmek isterdi, çare bulamayınca da çok üzülürdü. Çok defa sofraya oturduğunda bir yandan yemeğini yer bir yandan da kitap okurdu. Evinden mescide giderken binek sırtında 300 bin talebesine ders verdiği anlatılır. Sadece tefsire dair yazdığı eser 20 bin sayfadır. Hayatının her gününde 15-20 sayfa yazı yazdığı kayıtlara geçer.
İsmail Hakkı Bursevi (1652-1715): Mum
ışığında 161 eser yazar. Avrupalılar, “Bu eserler bir değil, beş ömre sığmaz” demişlerdir.
Ömer Nasuhi Bilmen (1884-1972):
Önemli bir İslam alimi ve müfessirdir. İslam ilmihali, Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Hukuk-ı İs- lamiyye Kamusu en meşhur eserleridir. Diyor ki: “Küçük yaşlarımda elime geçen eserleri bir gecede okuyup bitirirdim. Gözlerim kan çanağına döner sıhhatim bozulurdu. Annem gecenin geç saatlerinde yanıma gelir, islenmiş lambanın camlarını siler bazen de ‘artık yeter, yat!’ diye lambaya üfierdi!”
Sultan İkinci Abdulhamid Han ؛
ibâdetlerinde hassas davranır, namazlarını vaktinde kılar, zaman zaman kendisi imamlık ederdi. Muntazaman Kur’ân-ı Kerîm okurdu. Saray erkanı ve halkının da ibâdetlerine dikkat etmesini yayınladığı irâdelerle tenbih ederdi. Hükümet işlerinden kalan zamanı – okumakla geçirmiyorsa- mutlaka marangozhanede sarfederdi. On bini aşan kitaptan oluşan kütüphanesinde, çok fazla kitap okurdu. Geçmiş târih ve dünya siyâsetine özel ilgi gösterirdi. Avrupa basınını günü gününe takip ederdi. Mühim kitapları yayınlandıkları yıl tercüme ettirip, okur veya okuturdu. Bu şekilde 6 bin kitap tercüme ettirmiştir ki, defterler hâlinde kütüphanesinden çıkmıştır. Yaptığı ve yapacağı şeyleri çoğu zaman kendisi not eder, yaptıracaklarını da not ettirirdi.
Gerçek Bir Münevver Adayı
Yukarda da gördüğünüz gibi tarihimiz adını günümüze kadar duyuran ilim yolunda değerli kitap dostu şahsiyetlerle doludur. Onların hayatları incelendiğinde şu gerçek dikkati çekmektedir. Hemen hemen hepsi de çocuk denecek yaşta eğitime başlamış, buluğ çağma ermeden alanlarında uzman olmuşlardır. İlme sahip olmak için nelerden fedakârlık ettikleri ise onları günümüze taşıyan ikinci bir sebeptir.
İlim yolunda okumayı kendine düstur edinen, ilmin gerçek manasını gerçek erdemlilik için isteyen şahsiyetler hem zamamnda hem de gelecekte varlığını ve değerini koruyacaktır. Bunun için de bizler okumayı hayatımızın en anlamlı parçası haline getirmeli, aile kültürümüze okuma kavramını yerleştirmeliyiz. Günlük üç öğün yemek yer gibi, günün en az üç saatini okumaya ayırmak gideceğimiz nihai ilim yolunda bizim için vazgeçilmez alışkanlıklarımızdan olmalıdır.