Eyüp Öncü

ÖNCÜ, Küçük Köpek* veya Canis mino-rtsm a yıldızına verilen ad. Kadiri 0,5, Tayf örneği F 5. Uzaklığı 11 ışık yılıdır. Gök-yuzündeki en parlak yıldızların dokuzuncu-su olan öncü, bileşeni 13,5 kadirden olan gözle görülebilen bir çift yıldızdır. (L)
ÖNCÜ (Eyüp), türk binicisi (Van 1906). Konya Askerî lisesini ve Harp okulunu bitirdi. Spora askerî lisede başladı; Harp okulunun Atletizm ve Futbol takımlarında yer aldı. .Bir süre Muhafızgücü takımında futbol oynadı. Sonra binicilik sporuna basmadı. 1933’te Türk Millî Binicilik ekibine girdi. 1936 ve 1948 olimpiyatlarına katıldı. Birçok şampiyonluk kazandı. 1938’de Mussolini kupasını kazanan türk ekibinde de yer aldı. (Bk. EK CİLT) İM] ÖNCÜL i. (ön’den ön-cül). Mant. Yeni Bir tasımın büyük ve küçük olmak üzere ilk iki önermesinden her biri (öncül terimi bu iki önermenin tümünü belirtmek için daha çok çoğul olarak kullanılır): Sonuç, öncülleri aşmamaltdır. || Teşm. yol. Bir sonucun çıktığı önerme, olgu, ilke. (LM)
ÖNCÜLLÜK i. (öneüiden öncül-lük). Ka-aldığı karakterolojinin üç temel niteliğinden biri. (Bu nitelik, iç hayatında, az derin, ama anî izlenimlere kapılan; kendilerine yöneltilen dış etkileri fazlasıyle duyan, ama bu etkilerin izini uzun süre muhafaza etmeyen kimselerin özelliğidir.) [L] ÖNCÜLÜK i. (öncü’den öncü-lük). öncü olma hali, önden gitme. || öncülük etmek, bir işi başlatmak, o işin başlamasına ön ayak olmak: Oruç Gazi Dede’nin de anası, ona üncülük etmiştir (N. Araz). [M] ÖNÇEKİRDEK blş. i. Biyol. Döllenmekte olan bir gametin çekirdeği. (Erkek ve dişi önçekirdeklerin birleşmesinden, döllenmiş yumurta, yani zigot meydana gelir.) || Dişi önçekirdek, iki kutup yuvarını çıkardıktan sonra yumurtacığın ortasında yer alan yumurta çekirdeği. || Erkek önçekirdek, döllenme sırasında dişi önçekirdeğe doğru yönelen spermatozoit çekirdeği. (L)
ÖNÇ1M blş. i. Eğrelti (ve; a diğer damarlı çiçeksiz bitki) spotlarının çimlenmesi Sonucunda yerde oluşan, en çok setçe parmağın tırnağı büyüklüğünde, küçük yeşil yaprakçık. )( Teşm. yol. Toprakta bir sporun çimlenmesinden meydana gelen, yaprağı, sapı bulunmayan ve üzerinde üreme organları beliren her oıgan. (Bu anlamda GAMETLİ bitki eşanlamıdır.)
— ANstKL. önçim’ia üzerinde anterozo-itleri meydana getiren anteridiler (erkek organ) ve şişe biçiminde arkegonlar (dişi organ) bulunur. Döllenme, şişenin karın kısmında gerçekleşir. Döllenme sonunda meydana gelen yumurta çimlenir ve başlangıçta önçimden yararlanarak beslenen bir bitki taslağı meydana getirir. Türlere göre önçimler erdişi (eşönçimli) veya bireşeyli (ayrıönçimli) olabilir. (Eşanl. protal.) Bazen eğrelti türlerinde diplo-yit bir önçim görülür; bunun eşeysel organları ya kısırdır ya hiç yoktur; bitki önçimden tomurcuklanarak çoğalır. Bu anormallik türlere göre ya sporların meyoz bölünme sonucu olmamasından, yahut da spotları meydana getiren ana hücrelerin tetraployit olmasından ileri gelir. (L)
iyice gelişmiş bir kavkı içinde bulunan bu hayvanlar, bireşeylidir. öndensolungaçlılar genellikle denizde, fakal bazıları tatlı sularda ve karada yaşat. Bu altsınıf eskiden üç takıma ayrılırdı: diatocardia (iki kulakçık-lı, bir karıncıktı yürek; karıncığın içinden geçen gödenbağırsağı; msl. denizkulağı); heterocardia (damarsız yedek cepli bir tek kulakçık; kapaksız yassı kavkı; msl. koni kabuklu salyangoz); monotocardia (tek kulakçıktı yürek, karıncık gödenbağırsağın dan bağımsız; msl. eyelostoma, litorina, porselen salyangozu). Bk. yumuşakçalar tablosu. (L)
ÖNDEOYUKLULAR çoğl. blş. i. üst ön dişleri zehir çengeli şeklinde olan ve zehir akıtacak şekilde oyuklu bulunan yılanlar, (öndeoyuklulaı avlarını yutmadan önce ısım ve zehirle felce uğratır [msl. kobra, denizyılanları].) [L] ÖNDER i. (ön’den). Yeni. Siyasî bir akıma önayak olan, biı topluluğa başkanlık eden kimse: Bir milletin namuslu büyükleri, eli-kolu bağlı oturacak değildi. Birisi bir önder çıkacaktı elbette. Bu önderin ardından bütün halk yürüyecekti (S. Kocagöz). Tarihte büyük kalabalıklar daima önderlerin arkalarından akmışlardır (Ş. S. Aydemir). Büyük önder Atatürk. (Eşanl. LİDER, ŞEF.) [M] ÖNDER (Ali Rıza), türk folklorcusu (Kayseri 1918). Ankara Hukuk fakültesini bitirdi (1942). Çeşitli şehirlerde savcılık ve hâkimlik yaptı. 1963’te Yüksek Hâkimler kurulu raportörlüğüne getirildi; 1971’de Yargıtay üyeliğine seçildi. Eserleri: Yaşayan Ançdolu Efsaneleri (1955); Yasa Dili Sözlüğü (1966); Hukuk Araştırmaları (1968). [Bk. EKCILT] (M) 1 ÖNDER (Mehmet), türk yazarı ve müzecisi (Konya 1926). Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya fakültesini bitirdi. Millî Eğitim bakanlığında görev aldı. Konya Mevlânâ müzesi müdürü oldu (1954). Millî Eğitim Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler genel müdürlüğüne (1964) ve Bakanlık kültür müsteşarı yardımcılığına getirildi (1967); kültür müsteşarı oldu (1969). Eserleri: Seyahatnamelerde Konya (1948); Konya Matbuatı Tarihi (1949); Tarihî Turistik Konya Rehberi (1951); Konya Maarif Tarihi (1952) Millî Mücadelede Konya (1953); Sıvaslı Ali Kemali, Hayatı ve Eserleri (1954); Konya Çeşme ve Şadırvanları (1955); Mevlânâ Şiirleri Antolojisi (1956); Konya Camileri (1960); Karatay Çini Eserler Müzesi Rehberi (1961); Nasreddin Hoca (1963); Anadolu Efsaneleri (1965); Efsane, Destan ve Hikâyeleriyle Anadolu Şehir Adları (1969); Atatürk Evleri, Atatürk Müzeleri (19ir.V Gönüller Sultanı Mevlânâ (1965)(Bk.EKCILT)
ÖNDAMAKSI sıf. ve i. Fonet. Telaffuz noktası, diş yuvalanyle damak tavanının en yüksek noktası arasındaki damak bölgesinde olan fonem. (L)
ÖNDAMITMA blş. i. Bit gazlaştırma cihazından geçerken taşkömürün kısmen damıtılması. (L)
ÖNDELİK i. (ön > önde’den önde-lik). Yeni. Ismaılanan bir iş için önceden verilen para. Eşanl. AVANS. (M)
ÖNDENSOLUNGAÇLILAR çoğl. blş. i. Solungaçları ve kulakçıkları karıncığın ön tarafında bulunan karındanbacaklı yumuşakçalar alt sınıfı.
ansikl. öndensolungaçlılar, hemen daima solungaçla solunur; solungaçları, sırt tarafta örteneğin hemen altındaki bir boşlukta bulunur. Hemen daima kapakçıktı veÖNDERLİK i. (önder’den önder-lik). önder olma hali: Atatürk’ün şef ve kahraman olarak önderliği, bütün bu memleketlerin semalarında yaşatılmalıdır (Ş.S. Aydemir). || önderlik etmek, bir parti, bir hareket v.b. yi yönetmek, öncülük etmek: Nitekim, ondan sonra gizli çalışmalara önderlik edenler hep bu 1905 ihtilâlcileri oldular (S. S. Aydemir). [M] ÖNDEY1Ş blş. i. Bk. prolog. »
ÖNDUVAR blş. i. Anat. Beyinde merceksi çekirdeğin dış yüzü ile adacığın bir lobu arasında bulunan ince bozmadde laminası. (Beyin kabuğundaki bozmaddenin bir parçası sayılır.) [L] ÖNDÖŞ blş. i. Böceklerde öngöğsün alt yüzü. || En dar anlamda öngöğsün altında, yandöşlere kadar olan arka kısım. Eşanl. PROSTERNUM. [L] ÖNEK blş. i. Leng. Yeni. Bir kelime veya kökün baş tarafına gelen ek. (Türkçe sondan eklemeli bir dil olduğu için, kelimelere önek getirilmez. Yalnız kelime koşmalarının bir kısmında oluşan ses tekrarları [msl. pes-pembe, kıp-kırmızı, upuzun, örneklerindeki «pes-», «kıp-», «up-» parçaları] önek gibi görünmektedir. Bunları önek olarak kabul etmemek yerinde olur.) [M]

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*