FALIH RIFKI ATAY

FALIH RIFKI ATAY

FALIH RIFKI ATAY
«ÇANKAYA» dan:

KURTULUŞÇU

Tanzimat’tan sonra iki çeşit adam yetişmiştir. Biri garp taklitçisi ve garp mahkûmu. Tepeden tırnağa «alafranga» cilâlı adam. Milletinden ve memleketinden de uzaklaşmıştır. Milletinden umutsuzdur. Ve memleketinin kendisini benimsemediğini de bilir. Frenk doğmadığına pişmandır-Ancak Düvel-i muazzama kontrolü altındaki bir Türkiye’de hayat hakkı olduğuna inanmıştır. «Bu millet adam olmaz» ona göre. Bu milletin ona borcu, ya içeride rahat ve refah içinde yaşatmaktır, ya elçilikler kadrosunda ona yer, konak ve araba ve altın vermektir.

ikinci tip, nasyonalisttir. Osmanlı nasyonalisti veya Türk nasyonalisti. O, kurtuluşun garplılaşmakta, milletin ve memleketin garp toplulukları içime katılmasında ve medenîleşmesinde olduğuna inanmıştır. Şerefçe, gururca ve zilletçe kendini milletinden ayırmaz. Memleketçe ve milletçe kurtulmak çaresi aramalıdır:

— Niçin bunu yapacak bir millî kahraman çıkmamak?

Ve niçin o kahraman kendisi olmamalı? Mustafa Kemal’in ilk benliğine kavuştuğundan beri, şuur altını ve üstünü kıvrandıran «mesele» bu-dur. Kendisi için ne arasa bulabilir. Sarayda rütbe bol. Nişan bol. Maaş, ve atiyye bol. O, yalnız kendisi için arasa bulurdu. Onun yaşından biraz yukarı mareşaller rejimi idi.

Sanatına ve askerî dehasına güveniyordu. Yalnız buna dayanıyordu..

O bir kuru kabadayı değildi, insanın kendini boşuna harcamasından topluluğun bir şey kazanmayacağını pek iyi anlayanlardandı. Topluluğu kendine doğru çekmenin, topluluğu kendine bağlamanın, bendetmenin fırsatını aramalı ve bulmalı idi. Bir defa bu olursa, her şey olmuştur.

Manevradan’ manevraya, bu askerî hareketten o askerî harekete,. Trablus çöllerine, Çanakkale siperlerime, Doğu dağlıklarına koştu. Tanınmalı, aranmalı ve inanılmak idi. Kim bilir benzerlerinden niceleri, nice binleri ve yüzbinleri bu maceralardan birinde ölmüştü? Kim bilir kader milletleri kaç bin Mustafa Kemal’den mahrum bırakmıştır? Talihin ona yardımı onu kendi saatine yetiştirmek oldu. Sonrası kolaydı. Sonrası elinde idi. Ne yapacağım biliyordu.

Ne Trablus harbine, ne Birinci Dünya Harbine inanmamıştı. Yine kaybedecektik, fakat o, bir millî kahraman olabilmek için, son kazanç ümidini kendinde aratacak deha ve karakter hünerlerini göstermeli İdi, Bozgundan ve her şey bittikten sonra, Perapalas salonu caınlanmn arkasında »çık güzel başı ilc4 Beyo&lu caddesinden, oek

—■ îşte O… diyorlardı.

O… Mustafa Kemal! Samsun’a ayak bastığını hapishanedeki eski siyasî hasımları duydukları zaman:

— Mustafa Kemal Anadolu’ya gitti ha… O yapar, diyorlardı.

Gün olacaktı, kumandanlar ondan yüz çevireceklerdi. Gün olacaktı, bir vilâyet, on vilâyet,yirmi vilâyet ona karşı ayaklanacaktı. Fakat iş işten geçmişti. Büyük sanat ve karakter artık baştaydı. Güçlüklerin hepsi, ona yenilecek olanların daha zayıfların, daha basiretsizlerin, daha sabırsızların marifetleri idi.

Mustafa Kemal kimdir? Bir milletin; uğrayabileceği en ağır buhranlar içinde, en vasıtasız bir milleti en vasıtalı dünya devletleri ile döğüş-türen ve kurtaran adam! Sonra kurtanş zaferi gibi eşsiz bir şanı ve şerefi, milletinin dostu sandığı gerçek düşmanına karşı, hiç bir şeymiş gibi ortaya atan ve savaş silâhı olarak kullanılan, vicdan ve tefekkür hürriyeti uğruna göğsünü vatandaş kurşunlarına geren adam!

Şüphesiz, bütün şartlar bir araya toplamp tartılmca, asrının en büyük adamı idi.

(Çankaya, 1969)
«Çankaya», Atatürk’ün «doğumundan ölümüne kadar bütün yaşam öyküsünü» anlatan bir anıdır. Yaşamının büyük bir bölümü Çankaya’da, Atatürk’ün yakınında geçen yazarın bu anılan, ilkin «Dünya» gazetesinde yayımla» mıştır. (1952). Anı, sonradan iki cilt olarak çıktı (1961), Son baskısında iki cilt bir leştirilmiş, anıların eksik bırakılmış ve kapalı geçilmiş yerleri tamamlanıp açıfc lığa kavuşturularak, daha büyük boyda yayımlanmıştır (1969).

Çankaya, 1881’le başlar; 1938e değin geçen yıllann sosyal olayları ve siyasal görünüşleri içinde Atatürk’ü tanıtır.
1 — Baştan iki pragrafta «iki çeşit» adam üzerinde durulmuş. Bu tipleri tanıtınız.

2 — Birinci tip için «Garp taklitçisi. Garp mahkûmu. T* peden tırnağa alafranga. Cilâlı adam.» denmiş. Bu sözler

den anladıklarım açıklayınız.

3 — Bu tip adamlar, bugün de aramızda var imdir? Bunlar için ne düşünüp sünüz?

4 — Bu yazıda Mustafa Kemal’i hangi değerleriyle tamdınız? Metindeki düşünceleri ele alarak anlatınız.

5 — «Trablus çölleri», «Çanakkale siperleri», «Doğu dağlıklan» sözleriyle, At* türk’ün hangi görev ve başarılan hatırlatılıyor? Siz, bunlarla ilgili neler biliyor-sunuz? Tarih kitaplarından, ansiklopedilerden, daha geniş bilgi edinerek bunlun sınıfta anlatınız.

6 — «Kim bilir kader, milletleri kaç bin Mustafa Kemal’den mahrum bıral» mıştır» sözüyle, yazar, ne söylemek istemiştir?

7 — Mustafa Kemal, ulusun «kader»i karşısına, bir rastlantı sonucu dam

kıılıı
Yardıma

Bilgiler:
Metin Üzerinde İnceleme:

Idırabilecek güce sahipti. Bunun için dehasına ve ulusuna güveniyordu. İş başı-, bu bilinçle ve bu istenç (irade) gücüyle geçti.

Metinde, bu düşüncelerle ilgili sözleri gösteriniz.
FALİH RIFKI ATAY (1894 – 1970)

İstanbul’da doğmuştur. Rehber-i Terakkide, Mercan İdadisinde (lisesinde) oku-; Darülfünun (üniversite) Edebiyat Fakültesini bitirdi. 1913’te, Bab-ı Âli kale-Lde, Dahiliye Nezaretinde çalıştı. Birinci Dünya Savaşında yedek subay olarak riye’de, Dördüncü Ordu Komutanı Cemal Paşa’nm karargâhında görev aldı 914). Cemal Paşa Bahriye Nazırlığına getirilince, onun Kalem-i Mahsus Müdür avini olarak İstanbul’a geldi (1917). Mütarekeden sonra arkadaşlarıyle birlik-«Akşaııı» gazetesini kurarak (1918) gazeteciliğe başladı. Burada «Günün Fıkra-ı» başlığıyle yazılar yazdı ve bu yazılarıyle Millî Mücadeleyi destekledi. 1923’te lu’dan milletvekili seçildi; daha sonra Ankara milletvekili oldu.

V Falih Rıfkı Atay’ın ilk yazılan Tecellî, Servet-i Fünun, Şehbal, Şair, Nedim i dergilerde yayımlanmıştır. Daha sonra Yeni Mecmua’da; Teinin, Akşam, Hâ-‘yet-i Milliye (Ulus), gazetelerinde fıkra, makale, gezi, anı türlerinde yazılan anlandı; uzun süre Ulus, Milliyet, Dünya gazetelerinin başyazarlığını yaptı. Batı uygarlığının yurdumuzda yerleşmesine çalışan; gericiliğin, bağnazlığın ekli olarak karşısında bulunmuş olan Falih Rıfkı Atay, Atatürk ilkelerine, onun “lliyetçi» anlayışına bağlı bir yazardır. Türk dilinin güçlenmesine, zenginleş-sine çalışanlardandır. Birinci Dünya ve İstiklâl savaşları; cumhuriyet dönemi kiye’sinin çeşitli sosyal görünüşleri; düşünce çalkantılan; Atatürk devriminin irdiği aşamalar, yazann, özellikle anı türüne giren yazılarının çerçevesini ve-. Gezi yazılarıyle, edebiyatımıza bu türün en güzel örneklerini kazandırmıştır.

i Başlıca yapıttan:

Anı türünde: Ateş ve Güneş (1918), Zeytindağı (1932), 19 Mayıs (1944), Ata-k’ün Bana Anlattıktan (1955), Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri (1955), Çan’a (1961, 1969), Atatürk Ne idi? (1968).

Gezi türünde: Faşist Roma, Kemalist Tiran, ve Kaybolmuş Makedonya (1930), ışın (1931), Yeni Rusya (1931), Moskova – Roma (1932), Bizim Akdeniz (1934), Is Kıyılan (1934), Tuna Kıyılan (1938), Hint (1944), Yolcu Defteri (1946). i. Fıkra türünde: Eski Saat (1933), Niçin Kurtulmamak? (1953), Çile (1965).

Monografi: Babanız Atatürk (1955). ı Röportaj roman: Roman (1932).
İl
k vo Batı Edebiyatı — Lise II. – 1978

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*