Fatih Sultan Mehmed Han’ın Kabri Nerede?

Fatih Sultan Mehmed Han’ın Kabri Nerede?

1

Devlet siyaseti ve tedbir olarak çoğu zaman kabirlerin yerleri belli edilmek istenmemiştir.

Büyük şahsiyetlerin kabirlernin yerleri zaman zaman tartışma konusu olmaktadır. Bu gibi şahsiyetlerin defin mahallerinin tam olarak neresi olduğu hususunda bir sır perdesi bulunmaktadır. Bunun sebebi, devlet siyaseti ve bilhassa savaşların feci neticelerinden dolayı işgalci güçlerin bu gibi mahalleri tahrip etmelerine karşı da bir tedbir olarak kabul edilmektedir.

Fatih Sultan Mehmed Han’ın kabrinin yeri de her zaman merak konusu olmaya devam etmektedir. Fatih Sultan Mehmed Han, doktoru Yakup Paşa (İtalya’nın Gaeta şehrinden Maestro Jacobo) tarafindan zehirlenerek 3 Mayıs 1481 Perşembe günü öğleden sonra saat dört civarlarında vefat etti. Vefât etmeden biraz önce yanında bulunanlara şu vasiyette bulundu:

“Eğer ölürsem, beni İstanbul’da vasiyet ettiğim yere defnedin.”

Fatih’in naaşı İstanbul’a getirilerek, Şeyh Ebû’l-Vefâ Muslihiddîn Mustafa Hazretleri tarafından kıldırılan cenaze namazından sonra yaptırdığı Fatih Camii’nin bahçesine defnedildi. Daha sonra üzerine türbe inşâ edildi.

Fatih Sultan Mehmed Hân’ın vefâtı, bütün Osmanlı ve İslâm âlemini büyük bir mâteme boğdu. Haber Roma’ya ulaşınca, İtalya’da günlerce şenlik yapıldı. Papa bütün Avrupa kiliselerinde üç gün çan çaldırıp, âyinler yapılmasını emretti.

TARTIŞMALAR BUNDAN SONRA BAŞLIYOR

Fatih caminin içi

Fatih caminin içi

Fatih Sultan Mehmed Han’ın vefatı üzerindeki tartışmalar ayrı bir konu olmakla birlikte hemen şunu ifade edelim ki, kaynaklar bu büyük sultanın doktoru tarafından zehirlenerek vefat ettiğini teyit etmektedir, j Gelelim kabir meselesine. Fatih Camii, tarih boyunca birçok yangınlar ve depremlerle tahrip olmuş ve son olarak 1766 depreminde çok büyük bir yıkıma uğramıştır. Bu sırada caminin ve türbenin yeniden inşası yapılırken, rivayete göre, cami duvarlarının ve bilhassa kıble duvarının eski haliyle değil de daha ileriye alınıp genişletildiği rivayet edilmektedir. Hal böyle olunca, türbenin altında ve cami tarafına doğru bir yerdeki odada olan kabir bugünkü mihrab ile minber arasında kalmıştır. Türbe ise bugünkü yerinde yeniden yapılmıştır. Asıl kabrin türbenin içindeki sandukanın altında olmayıp, cami içinde mihrab ile minber arasında olduğu daha yaygın bir kanaattir. Bu hususta sanat tarihçisi Semavi Eyice şunları söylemektedir: “Ancak yaygın bir söylentiye göre, Fatih’in cesedi, türbeden caminin mihrabı altına kadar uzanan bir dehlizin sonundaki bir mezar odasında bulunmaktadır.”

BİR RİVAYET

Sultan İkinci Abdülhamid Han devrinde vuku bulmuş bir hadisedir. Fatih semtinde oturanlardan bazıları rüyalarında Fatih Sultan Mehmed Han’ı görmüşler. Sultan “Boğuluyorum beni kurtarın” diyormuş. O günlerde Fatih semtindeki suyollarından bazıları bozulmuş ve türbenin bulunduğu yer, sular altında kalmış. Bu rüya hadiseleri çarşı pazarda, kahvelerde konuşulurken, hafiyelerden birisi bunu 1 saraya Sultan İkinci Abdülhamid Han’a rapor etmiş. Sultan da büyük j dedesinin kabrini açtırmaya karar vermiş. Bu işle son derece gizli tutulması şartıyla Fatih İtfaiye Kumandanı Mehmed Paşa’yı vazifelendirmiş. O da, gördüklerini hiçbir yerde ve hiç kimseye anlatmayacağına söz vermiş. Fatih Sultan Mehmed Han’ın şimdiki türbesinin sandukası kaldırılmış. Birkaç metre derinliğe inmelerine rağmen Fatih Sultan Mehmed Han’ın kabrini görememişler. Bu sırada karşılarına demir bir kapak çıkmış. Kapağı kaldırınca bir taş merdiven görmüşler. Merdiven gayet uzunca bir mahzene iniyormuş. Mahzenin ortasında mermer üzerinde kabri görmüşler. Kabrin üzerindeki kapağı kaldırınca Fatih’in naaşıyla karşılaşmışlar. Evet, bu hadisenin baş şahidi İtfaiye Kumandanı Mehmed Paşa sırrı fazla muhafaza edememiş. Bunu Damat Şerif Paşa’ya anlatmış. Şerif Paşa da Yahya Kemal’e anlatmış. Ondan da bizzat Reşat Ekrem Koçu dinleyerek Osmanlı Padişahları isimli kitabının 86. sayfasında bu hadiseyi yazmış. Reşat Ekrem Koçu bu hadiseyi yazdıktan sonra orada bu meseleyi araştırmak istemiş ve halkın şöyle dediğini kaydetmiş: İmamlar Kur’ân-ı Kerim okurken eğer bir hata yaparlarsa derinden bir ses gelir, onların hatasını söyler ve düzeltmelerini sağlarmış.
Kaynaklar: Semavi Eyice, “Fatih Külliyesi”, DBİA, III, İstanbul 1994, s. 265-271; Reşat Ekrem Koçu, Osmanlı Padişahları, İstanbul, s. 86; Şemdanizade Fındıklılı Süleyman Efendi, Mür’i’t-Tevârih, II A, İstanbul 1978, s. 85-86; Levon Panos Dabağyan, Fatih ve Fetih Olayı, İstanbul, s. 168-169.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*