FEYZULLAH EFENDİ: Osmanlılar zamâmnda yetişen Islâm âlimlerinden. ismi, Muhammed Feyzullah Efendi olup, şimdi Bulgaristan’da bulunan Silistre’nin Sazlı köyündendir. 1220 (m. 1805) senesinde orada doğdu. 1293 (m. 1876) senesinde İstanbul’da vefât etti. Türbesi Fâtih’de H alıcılar semtinde bulunan dergâhındadır. Yedi yaşında mektebe giden Feyzullah Efendi, Kur’ân-ı kerîmi bir senede hatmetti. Onsekiz yaşına kadar aklî ve naklî ilimleri okudu. Silistre’yi Ruslar istilâ edince, Vidin’e geldi. Burada kaleye nefer olarak kaydolundu. 1240 (m. 1824) senesinde, babası öldükten sonra savaşlara katıldı. Ömer Paşa ile Siroz’a gitti. Ordu dâiresine alınıp, levâzım başkanlığına geti- rildi. Daha sonra doğudaki muhârebelerde de bulundu. Bundan sonra, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin Malatya’da bulunan halîfesi olan Müfö Hâcı Hüseyn Efendi’ye talebe olup tasavvuf yoluna girdi. O mübârek zâttan feyz alarak, Hâlidiyye yolunda yüksek derecelere kavuştu. Bundan sonra, me’mûriyeti sebebiyle Maraş’a ta’yin olunan Feyzullah Efendi, Nizip’te meydana gelen muhârebede de bulunmuş, bu arada Mısırlı tbrâhim Paşa, Maraş’a gelişinde, Feyzullah Efendi’ye hürmet ve bağlılık göstermiştir. Mısır hidivi (vâlisi) Mehmed Ali Paşa’nın isteği üzerine Mısır’a gitmiş bir takım yüksek me’ mûrluklarda bulunduktan sonra Antakya’ya gelmiştir. Konya’mn Bozkır kazâsına bağlı Hoca köyünde, Şeyh Mehmed Kudsî Efendi isminde bir zâtın şöhreti, Feyzullah Efendi’nin bulunduğu yere kadar gelmişti. Feyzullah Efendi, bu zâtı ziyârete gitti. Mehmed Kudsî Efendi, Feyzullah Efendi’ye; “Başka meşgûliyetlerden sıyrıl da gel” buyurdu. O da âilesini, çoluk-çocuğunu Vidin’e gönderdi. Yanındaki kıymetli eşyâyı da sevdiklerine dağıtıp hocasının huzûruna çıktı. Yedi ay müddetle ilim öğrenip kemâle geldi. Hocasından hilâfet almakla şereflendi. Bu sırada Malatya’da, kendisinden feyz aldığı Müfü Hâcı Hüseyn Efendi de vefât etmiş idi. Mehmed Kudsi Efendi, Feyzullah Efendi’yi Malatya’ya, önceki hocasının yerine talebe yetiştirmeye gönderdi. Oradan hacca gitti. Dönüşte denizde firtına çıktı. Gemidekiler Feyzullah Efendi’ye mürâcaat edip, yardım istediler. O da; “Yâ Muhammed Behâüddîn-i Nakşibendî îmdâdımıza yetiş, bize yardım et ve bizi kurtar” diyerek hürmetle seslendi. Tam o sırada geminin arkasında Şâh-ı Nakşi- bend (r.aleyh) göründü. Mübârek elleriyle gemiyi düzeltti. Allahü teâlânın izniyle firtına sâkinleşip gemi kurtuldu. Feyzullah Efendi, sâlimen Mısır’a, tskenderiyye’ye, Beyrut’a ve oradan kara yoluyla Şam’a geldi. Burada Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin türbesini ziyâretten sonra, birinci hocası Hüseyn Efendi’nin kabrini de ziyâret edip, Malatya’ya geldi. Orada altı ay kaldı. Sonra ba’zı hac hediyeleri ile Bozkır’daki hocası Mehmed Kudsî Efendi’nin huzûruna vardı. Hocasından izin alıp, Vidin’e gitti. Üç ay kaldı. Orada bulunan âlim ve âriflerin pekço- ğuna hocalık yaptı. Talebelerinin en yükseklerinden birini kendi yerine ta’yin edip, yine Malatya’ya döndü. Harput’a geçti. Birçok tâliblere hak ve hakikati öğretti. Bundan sonra hocası Mehmed Efendi’nin emri ile İstanbul’a geldi. Fâtih’te Halıcılar semtindeki dergâhında uzun seneler ilme hizmet edip talebe yetiştirdi. Bir zamanlar Konya vâlisi olan Ali Kemâl Paşa şöyle anlatır “İstanbul’ da bulunan ba’zı fitne ve fesâd zümreleri, Feyzullah Efendi’nin hizmetlerine, ilim ve evliyâlık yolunda çok talebe yetiştirmesine tahammül edemediler. Ben de Midilli’de vâli olarak bulunuyordum. Tevkif edilmek, zindana atılmak gibi şeyler onun hiç umurunda değildi. O hizmetine devâm ediyordu. Cin tâifesinden altıbin kişiyi irşâd edip yetiştirdiğini biliyorum.” Kerametleri çoktur. Bunlardan biri,Resûlullahın (s.a.v.) onun için; “Dostum Hâa Feyzullah Efendi” buyurmasıdır. Şöyle ki: Sâlihlerden Mustafa Efendi isminde bir zâta rü’yâsında, Resûlullah (s.a.v.) efendimiz: “Sen İstanbul’da dostum Hâcı Feyzullah Efendi’ye git” buyurmuştur.
1) Şems’iiş şumûs sh. 116