Genel

FİZYOLOJİ VE METAFİZİK

VVİLLİAM JAMES
Psikolojik analizin ustası, içe bakış olgusuna yeni bir yol açmış olan keskin bir gözlemci, heyecanların ve bilinçaltının keskin kuramcısı, dinî inançların çözümleyicisi, fakat aynı zamanda metafizik bir «çoğulcu evren» görüşünün ve pragmatik bir doğruluk kuramının taraftan olan bu Amerikalı filozof, bugün dal budak salmaya devam eden pragmatizmin büyük simalarından biridir.
SİNCAP MASALI

James, pragmatik metodu örneklemek için sincap benzetmesini kullanmıştır. Bir metafizik tartışma esnasında, konuşanlar çevik bir sincabın bir ağacın gövdesine kenetlenmiş olduğunu ve ağacın öbür tarafında da bir adamın onu görmeye çalıştığını farz ederler. Adam sincapla arasındaki mesafeyi kapatmak için harcadığı bütün çabalara rağmen, amacına ulaşamaz, çünkü sincap ondan daha hızlı yer değiştirir. Söz konusu metafizik problem şudur: adam sadece sincabın etrafında mı, yoksa sadece ağacın etrafında mı dolanır?

İki şıkkın taraftarlan arasında hakemlik yapmaya davet edilen James, problemin cevabının «sincabın etrafında dolanmaksan pratikte ne anladığımıza bağlı olduğunu söyler. Eğer bu ibareden maksat, ada-I mın kuzeyden doğuya, sonra | doğudan güneye, sonra batıya

1 ve sonunda da yeniden kuzeye döndüğünü ifade etmekse, adamın gerçekten hayvanın etrafında dolandığını söyleyebiliriz. Ama buna mukabil, adamın önce hayvanın karşısında olduğunu, sonra sağma ve soluna geçtiğini ve nihayet tekrar karşısına geldiğini ifade etmek istiyorsak, adamın sincabın etrafında dolanmayı başaramadığı açıktır. James bu örnekle gerçeğin araştırılmasının fikirlerimizin ne anlama geldiğinin çözümlenmesine bağlı olduğunu göstermek istemiştir.
1842’de New York’ta dünyaya gelen William James İrlanda asıllı zengin bir protestan ailesinin beş çocuğunun en büyüğüdür. Küçük kardeşi İngiliz uyruğuna geçmiş ünlü bir romancıdır; kız kardeşi Alice hatıra defteriyle ünlüdür. Babası Henry James yayınladığı çok sayıdaki ilahiyat kitaplarıyla tanınmıştı. Henry oğullarına liberal, standart olmayan kozmopolit bir eğitim verdi. Fransızca ile Almancayı çok iyi bilen ve İtalyanca konuşan Wil-liam hassas bünyesine rağmen Avrupa’da birçok seyahatler yapan babasına refakat etti ve yurtdışmda geçirdiği yıllar esnasında düzensiz bir biçimde jeoloji, edebiyat, kimya, biyoloji, elektrodinamik, tarih, sanskritçe ve tıp okudu. Ressam olmaktan vazgeçerek Darwin muhalifi bir doğabilimci olan Agassiz ile birlikte Amazonya’yı dolaştı. Yirmi yedi yaşında Harward Üniversitesinden tıp doktoru olarak mezun oldu. Daha sonra aynı üniversitede fizyoloji ile psikolojinin ilişkileri konusunda ders verdi. 1876’da bir psikofizik laboratuarı kurdu, sonra 1889’da psikoloji, 1897’de de felsefe kürsüsüne getirildi. Adirondack dağlarına tırmanırken bir kalp krizi geçirdi ve doktorların tavsiyelerini dinlemeyerek Avrupa’ya gitti. îskoçya’da Edinburgh Üniversitesinde bir dizi konferans verdi. ABD’ye dönüşünde Stanford Üniversitesine tayin edildi. William James 26 ağustos 1910’da Chocorua’da göğüs anjininden (angina pectoris) öldü.

FİZYOLOJİ VE METAFİZİK

William James, Ruhiyat (1890) adlı kitabının yayımlanmasıyla dünyaca meşhur oldu. Eserin sonuç kısmında yazar Amerikan psikolojisini fonksiyonalizm doğrultusunda yönlendirir ve bir sonraki kuşağın Davranışçılık (Behaviorizm) kavramını ilk kez dile getirirken, bilinç durumları kavramını reddeder ve bizatihî bilinç kelimesini bile «fazla dakik, fazla kişisel» olduğu için doğru bulmadığını ileri sürer.

1873’te ABD’de ilk deneysel psikoloji laboratuarlarından birini kuran VVilliam James, fen bilimlerin temelinde yatan eylemsizlik kavramımn yerine, ruhsal hayatın can damarı olan ve çok çeşitli duyumsal izlenimlerimiz arasında kendine bir çığır açan bilinç akımı tabirini kullanır. Bergson gibi, James de ruhsal hayatın akışkan ve geçirimli olduğuna inanır. Özellikle duygu ve he-yacanlarda kendini gösteren organik değişiklikler, entelektüaliz-min iddia ettiği gibi bilinçli bir yargının sonucu olmayıp, «algılamanın hemen arkasından meydana gelir ve meydana geldikleri ölçüde onların bilincine varışımız, ruhsal bir olgu olarak heyecanı oluşturur». James şöyle devam eder: «Onun için, genellikle sanıldığının aksine, biz karşımıza bir ayı çıktığı için korkmayız, bize hakaret edildiği için kızmayız. Aslında, algılama («temsilî bilinç olgusu») ile heyecan («duygusal bilinç olgusu») arasına bedenî tezahürler girer: korkarız, çünkü ayıyı görmek bizi titretir; kızarız, çünkü bize hakaret edene vururuz. Vücudun halleri olmasa, algılama hiçbir duygusal yük, hiçbir heyecan yaratmazdı: «O zaman ayıyı görür ve sadece en iyi çarenin kaçmak olduğuna karar verirdik, veya hakareti işitir ve adama vurmak gerektiğine karar verirdik: fakat ne korku, ne de öfke duyardık, hiç değilse bu kelimelerin ifade ettiği psikolojik gerçek anlamında»

James tarafından psikolojiye atfedilen önem, ruhsal hayatı olabildiğince somut bir biçimde anlatma kaygısı, alelade kafaların metafiziğe karşı besledikleri küçümseme duygularını paylaştığı anlamına gelmez. Aksine, James’e göre, metafiziğin incelediği sorunlar «bir bütün olarak algılanan evrenin dışa kapalı yapısını derinliğine kavramak isteyenler için en önemli sorunlardır».
Harvard Üniversitesi (Cambridge, Massachusetts, ABD). 1865‘ten beri dint ve siyasî vesayetten kurtulmuş olan bu saygın yüksek öğrenim kurumunun önce öğrencisi, sonra öğretim üyesi olan James, deneysel psikoloji incelemelerine burada başladı.

MÇ VE GERÇEKLİK

r ’ames felsefe konusunda verdiği bir dizi konferansı Musahabeler, ad: altında yayımladı ve John Dewey :1 tarahndan ortaya atılan pragmatizm kavramının ilk

■ de Charles S. peırce’in (1839-1914) bir makalesinde ‘■relirtt:. Sonra unutulmuş ve yirmi yıl boyunca bir daha —emiş oiar. bu adı ve kavramı, Kaliforniya Üniversite-

– ksaüsuada verdiği bir derste yeniden kullandı.

gözünde, pragmatizm radikal bir deneyciliktir (her utlamaya karşı bir yöntem), ama aym zamanda bir doğramıdır ve orijinalliği eşyaya somut bir gözle bakmasın-. -uşur.a: akımının giriştiği her araştırma somutla baş-:tan geçer ve somutla biter.

-.r.zrr.e inanan bütün düşünürler gibi, James de her şey-: crack uygulamaları olan, eyleme faydası olan bir ger-^enîr: «Doğru» düşüncemiz için elverişli olan şeyden aynı şekilde kaklı, adil gibi kavramlar da davranışları-elverişli olan şeylerdir.»

?aşka yorumlarından farklı olarak, James’in pragmatiz-:ır. öznel kutbu ile nesnel kutbu arasında veya diğer bir doğruluğun ortaya konmasının bu iki temel noktası olan gerçeklik arasında, sürekli bir gerginlik gösterir.

deneyim

ihtiva ettiği gerçek, bilimsel gerçekten farklı, başka tür-şerçektir, ama o da kendini bize kabul ettirmekten geri Mesela James mucizelere inanmayı da, bilimin olayların •i atfettiği evrensel determinizme karşı bir kaydı ihtiyatî iriir. Bilinç özlemleri, tutkuları, projeleri, inançlarıyla ba-pifenomen veya gölge olaydan ibaret değildir; tersine, ı cereyanında ve eşyanın tabiatında belirleyici bir rol oy-eylem aracıdır, lanmızın öznel dünyası birtakım varlık biçimleri gerçek-

li James bunları «dinî deneyim» adı altında toplar. «Dinî ı» fiziko-mekanik bilimlerin izah edemediği ve hiçbir bi-asanın meydana getiremediği gerçeklere atıfta bulunur, bilimin ikisi de «tasarımlarımızın örgütlenmesidir» ve ikisinde de amaçlarımızın gerçekleşmesine elverişli bir görünür: ya uzun vadeli olarak bilimsel teorilerin sem-kişisel olmayan uzun dolambaçları sayesinde; ya da, ak-ırısal ile ben arasında yıldırım gibi bir kısa devre sayesin-.nî deneyimin çeşitli kişisel varyasyonları içinde.

;, mezheplerin, inançların çeşitliliğini, farklı dinleri çekin-JÖzler önüne serer ve her birinin herkesin kendi özel sorun-r çözüm getirdiğini ileri sürer: çünkü «herkes, kendi kişisel ;ısından, az çok zorlayıcı çeşitli gerçekler bütününü görür ara ancak özgün bir yaklaşım ve davranışla uyum sağlaya-ısacası, somut gerçek «bireysel deneyim»lerden oluşur.
PRAGMATİZM

bir öğreti, daha doğrusu tek ortak noktaları eyleme hizmet etti ve somut olarak nesnelere bağlı kalmaktan ibaret olan çok çe-;retilerin birleşik toplamı olan pragmatizm («eylem, iş, teşebbüs» ında Yunanca pragma’dan), adından da anlaşıldığı gibi, Yunanlı-elsefeye özgü bir etkinlik sayılan düşünmeden (theoria) ayrılır, agmatik tarih» terimi, yaşamın efendisi, öğretici tarih, hayatı ıdiren tarih anlamında ilk kez Kant tarafından «Pragmatik Açt-ıtropoloji» (1797) adlı kitabında kullanılmıştır. Kant bunu «insa-tliyetinde serbest bir varlık olarak kendiliğinden yaptığı veya yapa-ve yapması gereken şeyin bilgisi» olarak tarif etmiştir, arles S. Pierce, algılamayı sıkı sıkıya eyleme bağlayan, kavram-ıklığa kavuşturan ve «sahte problemleri» metafizikten ayıkla-:ni yöntemine pragmatizm adını verirken Kant’ı temel olarak al-. Bu yöntemin halk arasında kazandığı rağbetin şerefi ise W. Ja-nasip olmuştur. Yeni yöntemi ilk önce «Dinsel Deneyimin Türle->02) adlı kitabında kullanan James, daha sonra pragmatizm kolda bir dizi konferans verdi. Bu konferansların metinlerini biraz em bir ad altında kitaplaştırdı: Pragmatizm, Bazı Eski Diişünme n İçin Yeni Bir İsim (1907) [Bu eser 1931 yılıda Türkiye’de Terbiye kabeleri adıyla yayımlanmıştır.] James kitabında John Dewey’yi ıatik hareketin kurucusu olarak gösterdi («Mantık Kuramı lncele-», 1903) ve bu ismi hoşuna gitmemesine rağmen kullandığını di. Bergson kitabın Fransızca çevirisi için yazdığı önsözünde, latizmin Kantçılığın devamı olduğunu ileri sürdü: «Kant, gerçe-ısan aklının genel yapısına bağlı olduğunu söylemişti. Pragma-hiç değilse zımnen, buna şunu ekler: insan aklının yapısı bırta-lireysel akılların serbest inisiyatifinin sonucudur.» ıgmatizm haklı olarak Kantçılığın bir uzantısı olmak iddiasmda-una karşılık, Platon ile Descartes’m ontolojik realizmini reddeder, •’m anti-entelektüalist eserini ithaf ettiği John Stuart Mill’in ampi-m caha ileriye götüren pragmatistler, genellikle insan aklının olay-5tesir.de herhangi bir evrensel gerçeğe ulaşabileceğini reddederler.
Başsız Süvari Taralından Kovalanan Ichabod Crane (John Ouidor, 1828). Binicinin korkusu yüzünün ifadesinden belli olmaktadır.
Doğruluk ve kanaat

James’e yöneltilen eleştirilerden biri, doğruluğu tamamen öznel bir yanılsamayla karıştırmasıdır. Oysa, James son iki eserinde («Hakikatin Anlamı» ve «Çokçu Bir Evren», 1909) deneyimlerin çokluğu ile gerçeğin tekliği arasındaki çelişkiyi aşmaya çalışmıştır. Tıpkı bir tarafa Tanrı’yı ve öbür tarafa ayrı ve farklı varlıklar olarak insanları koyan geleneksel din görüşünü aşmaya çalıştığı gibi… James öznelcilik ile gerçekçilik arasındaki çelişkiyi reddeder ve insanların inançlarının sahte olmadığım, çünkü inamlma-dığı takdirde bilinemeyecek gerçeklerle ilgili olduğunu ileri sürer. Çokçu Bir Evren’de., Evren’in yapısıyla ilgili esas itibariyle metafizik anlayışım açıkça belirttikten sonra, eserin sonunda gerçeği şöyle tarif eder: «deneme-smama yoluyla sonunda bütün görüşlerin orada çakıştığını görmeyi beklediğimiz ideal bir formüller dizisi».

Yaşanılan her deneyin çaresiz tekilliğinin ötesindeki bu nihaî çakışma, James’in pragmatizmine büyük özgünlüğünü veren unsurdur. Bunun Charles S. Pierce’in ilk teorisinden çok daha büyük bir süksesi olmuştur. Ancak, 30’lu yıllarda, pragmatizm çeşitli kollara ve rakip ekollere ayrıldı. O kadar ki, bu tabirin tam on üç değişik anlamım saymak mümkündür ve «pragmatizm» etiketi bu yüzden itibarını kaybetmiştir.

Önceleri, Henri Bergson ile Alfred North Whitehead’in katıldıkları bir düşünce tarzına damgasını vurmakla kalmış olan VVilliam James’in adı, eserlerinin açtığı birçok yeni ufuklar sayesinde bugün yemden felsefî tartışmalara sık sık karışmaktadır. İster kavramların kaynağı, ister gerçekle ilgili sorunlar, ister dil gerçekliği veya upuygunluğu ile ilgili konular söz konusu olsun, bugün James’in düşüncesi, Amerikan felsefesinin James, Peirce veya De-wey pragmatizminin karşıdan veya yandaşları olan VVillard Ouine, Hilary Putnam ve Richard Rorty gibi başlıca temsilcilerini karşı karşıya getiren tartışmalann odağında yer almaktadır. □
BAŞLICA ESERLER

1890 Ruhiyat (The Frinciples of Psychology).

1897 «İnanma İstemi ve Herkes İçin Felsefe Denemeleri»

(The Will to Belive and Other Essays ın Popular Philosophy).

1902 «Dinsel Deneyimin Türleri» (The Varieties of Religious ’ Experience).

1905 «Köktenci Deneycilik Üzerine Denemeler»

(Essays in Radıcal Empiricism).

1907 Terbiye Musahabeleri (Pragmatism:

A New Name fot Old Ways of Thinking].

1909 «Çokçu Bir Evren»

(A Pluralistic Universe «Hakikatin Anlamı»

(The Meaning of Trutfc;.
AYRICA BAKINIZ

>• ırası bilgi

► ILamsm dil felsefesi

DİL
Ş>ürBİanjndaJjaJJcı/ ti/mjıe’ ■

tfl/Â’Çâ S/f yâfâ/Ti sûren fâ/r, ^

ba/ınâ; uzı/n jso/cu/ı/£Jar farsj7aj?yj2s

re Âaıfa/amı, gun/u£ yaşamın en Mçükoüylanm di
dr£e/ıcftsjy/e£ojıtpu/j/ı yeyâJread/-sıhden so’z edilen İşının, toplumsa/

toraimia

]apon öğrenciler, her biri birkaç okuma biçimi içeren 1 850’den fazla te-

mel Çin ideQgrwwf k (mSOpfr

tergeden o/uşan ila olcuma icıtafmu ve bunların yanı sıra Latin alfabesinin 26 harfini… ezberlemek zorundadır.

Ural-Altay dil öbeğine yerleştirilen Japonca, yapısı gereği Orta Asya ve Kuzeydoğu Asya’da konuşulan dillere yakındır, ama kelime dağarcığı bakımından genellikle bu dillerden ayn-lır. Güneydoğu Asya, hatta Polinezya kökenli eski katkılar büyük boyudar-dadır. Öyle ki Japon dilinin sözdizim-sel düzlemde olduğu kadar kelime düzleminde de çeşitli dilsel etkileri bir araya getiren, tarihöncesi ve tarihin ilk dönemlerine ilişkin bir çeşit pidgin (piçin) biçiminde ortaya çıktığı düşünülmektedir. Aynca bu özellik tarihî dönemler boyunca da varlığını sürdürdü. Çünkü Japonca kavramsal kelimelerin çoğunu Çinceden ve daha sonra teknik ve bilimsel kelime dağarcığının büyük bir bölümünü Batı dillerinden, XIX. yy3dan önce Portekizce ve Hollandacadan, bu yüzyılın başından bu yana da İngilizceden almıştır.
os?cu/ye<.
, şaşırtıcıVır yoğu

ren kısa şiirler biçiminde aktarır. XVIII. yy’daki Bu:
kentleriyle Kansai bölgesinde Tokugava döneminin üç edebiyat ustasının-. Romancı îhara Saikaku’nun (1642-1693), şair Matsuo Başo’nun (1644-1694) ve dramaturg Çikamatsu Monzaemon’un (1653-1724) çevresinde yeni bir halk kültürü gelişir.

Ihara Saikaku’nun «Bir Şehvet Düşkününün Yaşamı» (Koşoku Içidai Otoko, 1682) adlı eseriyle «yüzen dünya» (zevk semtleri) evrenine ve aşk ilişkilerine girilir. Saikaku, «Satıcı Öyküleri» ile burjuva tüccar toplumunun yükselişi ve bunların zihniyeti hakkında olağanüstü bir belge sunar. Bir sonraki yüzyılda, klasik Çin veya Japon tarihî temalanna gönderme yapan, bir öncekinin karşıtı olan bir tür içinde, Ueada Akinari tarihin kıvrımları arasında yitmiş bir insanlığı yeniden canlandırmaya çalışır: «Yağmur ve Mehtap Öyküleri» (Ugetsu Monogaturi, 1768). XVIII. yy’ın sonunda ve XIX. yy;ın başında eğitimin yaygınlaştırılması sonucunda, ortalama kültür düzeyinin yükselmesiyle birlikte, romanlar çeşitlilik kazanır; böylece Takizava Bakin’de olduğu gibi (1814 ile 1822 arasında tefrika olarak yayımlanan «Satomi’nin Sekiz Köpeği» [Nanso Satomi Hakkeden]) hem fantastik, hem de törel bir edebiyat, bir şehvet edebiyatı (özellikle Edo7da XVIII. yy;ın sonundaki şarebon’lar) hatta gelişme yetkisini yitirmiş siyasî düzeni eleştiren yazarlann sığınağı olarak pornografik bir edebiyat ve aralarında Cippenşa Ikku’nun «Tokaido Üstünde Yaya Yolculuk»unun(lQ02) şaheser niteliğini sürdürdüğü bilinçli bir biçimde komik ve açık saçık bir yolculuk ve kaçış edebiyatı ortaya çıkar. Son olarak da, oldukça yüzeysel bir tür, töre romanı olan ninjobon’ların duygusal esini, bu yüzyılın ortalarında kendi okurlar topluluğuna tatlar sunar.
Kaligraflık ve şairlik sanatı:

«Med ve cezirin sesi» ve «Güneyin derinliklerinde yeşil dağ» (Crawford koleksiyonu).
TOKUGAVALAR DÖNEM)

#7 â/&nesjyfe ve 7bJrt/g£vâ şo^un/annın

topfumcfa önemfî bir iç gemime taıuk oturvur. Ülkede kentleşme İWİ\ İuyuVı inanışlar daha rasyonel

düşünce biçimleri karşısında geriler. Ebediyat da kaçınılmaz bir , – — ________

biçimde bu sürecin etkilerine açılır, XVII yy’m son yıllarına denk ! UStalar da> bu özei türe e$emen °^mada l

imLLLmmd, JneLu «ûnh ^^Imââıktrnm
YAZI

Çinceden çok farklı olan Japoncada titrem yoktur ve Japonca old yoksul bir ses gamına sahiptir, ama sonda yer alan birçok ünle: soru parçacığıyla değişik fiil biçimlerine ilişkin sonekler kullanılır rica Çin ideogram yazı sisteminin uyarlanmasındaki güçlük de b: yüzyıl geçmesini gerektirdi.

Yerçl önderlerin mezarlarında, Çin yazısının Japon takımadada I. yy’da bilindiğini ve daha III. ve IV. yy’larda, en azmdan Jap: rin yüklediği işlevle, anlamları için değil sesletimleri için kullanıl:: dan, Çin karakterlerinin Japon kökenli kelimelerin sesçil okunuşl yazıya aktarmaya yaradığını düşündüren kılıçlar ve mühürler üz de yer alan yazıtlar bulundu.

Çin yazısından Japon yazısına. Tangların Çin’e özgü yönet: idelooji sistemine öykünmeyi amaçlayan VII. yy’daki köklü refcr rıyla birlikte, Çin yazısı, kıta medeniyetinin verilerine ulaşmad yol olarak (en azından saray çevresinde) öğrenildi ve uygulartcL. yazı sistemi, Japonların, Asya kıtasında yürürlükte olan düşünce ■ larını ve ideolojik kavramları benimsemesi ölçüsünde yayıldı. Çc. yıda kelime ve kavram Japoncaya girdikten sonra, Çincede taşıd rından farklı anlamlar kazandı. Çoğunluğu hiç Çin’e gitmemiş eli Çin’i ancak kitaplar aracılığıyla tanıyan aydınların büyük bir bc. için, bu yazı günlük yaşantıdan uzak bir biçimde, soyut bir siste: levi taşıma eğilimi gösterirken, Çince devletin veya Budist dinine mî yönetim dili olarak kaldı. Coşkuya, estetiğe, daha özel dile 5 olan konular, Çin yazı sisteminde pek az aktarım olanağı buldu.

Ayrıca, VIII. yy’m ikinci yansında Manyo-şu, yazı sisteminin •. minde önemli bir aşama oluşturur. Hemen hemen sistematik bı çimde artık Çin ideogramlan, sesletimler için de kullanılmakt Sözgelimi [an] biçiminde sesletilen ve «sakinlik» anlamına geler: rakter, bağlama göre gerek anlamı, gerek seslerimi için kullanılır bir süre sonra [Â] biçiminde yalınlaşan bu karakter, Manyo-şu şiir lemesi içinde Japoncaya özgü olarak yalnızca bu sesi gösterir. «*» yo-gana» denüen bu sistem, ideogramlann, sırasıyla başlangıçtaki karakterlerinin kısaltılmış veya sadeleştirilmiş biçimlerine dönüş-, ye kadar, bir süre işlev görür.

Hiragana ve katakana okuma kitapları. Yine de sadeleştirme ; maları ve okuma kurallan her zaman tekbiçimli değildir ve genel rak kısa bir süre sonra hiragana türünden okuma kitaplarının yaz: dönüşen «otsu bıçem» (işlek yazı) ve seslerimi için ideogramın yal ca bir bölümünün korunduğu daha katı bir stilden oluşan iki kaili türü nedeniyle, uyumsuzluklar ortadan kalkmamıştır. Hiragan2 : ma kitabı, XI. yy’in başında Murasaki Şikibu’nun «Genci’tıin C s«»nü yazarken kullandığı okuma kitabıdır ve sonraları daha çek! sel olgular alanına giren şeyleri yazmada kullanılacaktır.

ikinci sistem olan katakana özellikle dinî alana bağlı metinle daha genel olarak XII. yy’ın eğitici derlemesi «Şimdi Geçmişte K Öyküler» gibi yabancı kökenli olgulan aktarmada kullanılır.

Bu nedenle kavramlara gönderme yapan Çin ideogramlannm; sıra, Japonlar, kendi dillerinin biçimbilimsel yapısına özgü çeşıtı:: leri, sonekleri, vb yazma olanağı sağlayan ve Çincenin bunlar: be mede yetersiz kaldığı iki okuma sistemini (XIX. yy’dan sonra i anda kullanılan) korudular. Meici döneminin XIX. yy’ın sonu ve yy’ın başında sürdürdüğü modernleştirme süreci boyunca gerçek.; rilen yazıya ve yazım kurallanna ilişkin çeşitli reformlarla birlikte ragana okuma kitabıyla, Japoncaya özgü öğeler ve seneklerin y: ması ve katakana okuma kitabıyla da Batı kökenli bütün kel^r.s. yazılması alışkanlığı giderek yerleşti.
başarı kazanır ve günümüzde bile haiku türüne tutkuyl. lı olup büyük ustaları yakından tanıyan dernekler, gide: tan sayıda dergiler yayınlamakta ve şiir yarışmalan dü: mektedir. Farklı ve ikincil bir tür olan yergili senryu tün de Edo dönemi aydınları yoksunluklarını dile getirir, bı yanın önde gelen kişilerini alaya alır ve insanların k? yönlerini kınar; şarebon yazarlarıyla ve kimi dramatuı birlikte, sansür nedeniyle yine üstü kapalı kalan toplum; eleştiri geleneğini başlatır. Osaka;da doğan, Edo’da olj şan bu kentli kültür, genellikle acımasız bir biçimde to sal çarpıklıkları sergileyebilecek niteliktedir.

Tokugava şogunları döneminde tiyatro alanındaki deği: de hızlı bir biçimde gerçekleşir. XVI. yy’da başlatılan dan terileri, yeni bir çalgı olan şamisen’in bulunması ve eskid yana ülkede dolaşan kukla oynatıcılarının ortaya çıkması) rim gösterir, XVII. yy Kyoto’sunda büyük başarı gösteren

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir