FOTOĞRAF SANATI
Fotoğraf, görsel bir iletişim ve anlatım aracı olarak sanatçıya estetik olanaklar sunar. Yalnızca fotoğrafa özgü olan ve fotoğraf sanatını öteki görsel tekniklerden ayıran temel özellik, fotoğraf yapıtının çekim anında belirlenmesidir. Fotografin ikinci bir özelliği de, sanatçının çekim anında görebildiğinden daha fazlasını içerebilmesidir. Çekimin yapıldığı kısa zaman süresinde farkedilemeyecek ayrıntılar da fotoğrafta yer alır.
Teknik alandaki gelişmelerle fotoğraf sanatının olanakları da genişlemiştir. Yüksek hızla çekim yapabilen fotoğraf makineleri gözle görülemeyecek hareketleri saptamakta, ışınıma duyarlı maddeler aracılığıyla doğanın gizli yönleri açığa çıkartabilmektedir. Fotoğrafın öteki görsel tekniklerden önemli bir farkı da gerçeği olduğu gibi aktarmasından kaynaklanan güvenilirliğidir. Fotoğrafın gerçeği yansıtması, “kamera yalan söylemez” sözünde ifade bulur.
Fotoğrafa özgü bu nitelikler onun bir sanat biçimi olarak görülmesini olumsuz yönde etkilemiş, fotoğraf bazılarınca gazete haberine eşlik eden bir öğe ve mekanik bir işlem olarak kabul edilmiştir. Gerçekteyse fotoğraf pek çok yönden yaratıcılık gerektirir. Fotoğrafçı görüntüyü seçme, denetleme, çekim sırasında ışığı ayarlama, banyo işlemi sırasında kontrastı artırma ya da azaltma, baskı işlemi sırasında tonlama ve renk
seçimi gibi konularda özgürdür. Öte yandan, fotoğrafın estetik gücünü ve olanaklarını kavramak son derece zordur. Her yıl çekilen milyarlarca fotoğraftan pek azı sanat değeri taşır; ayrıca sanat fotoğrafıyla özel olarak ilgilenen fotoğrafçı sayısı da son derece azdır.
Fotoğrafın, icadının ilk dönemlerinde elde edilen görüntülerden sonra bir sanat olarak gelişmesinde Fransız André-Adolphe-Eugène Disdéri’nin 1854’te çektiği ve boyutlarından ötürü kartvizit olarak adlandırılan portreler önemli bir basamak oluşturdu. Disdéri, çok objektifli bir fotoğraf makinesi kullanarak sekiz negatif birden elde ediyordu. Ama portre fotoğrafında asıl büyük başarıyı, Nadar adını kullanan Fransız Gas-pard-Félix Tournachon ile Ingiliz Julia Margaret Cameron kazandılar. Disdéri’nin portrelerinde fon olarak kullandığı süslü sütun ve kemerlere karşılık Nadar yalın görüntüleri yeğliyor ve dağılmış ışıkla portrenin bütün ayrıntılarını belirginleştiriyordu. Na-dar’ın fotoğrafları ilk kez Gazelle des Beaux Arts’ da yayımlandığında büyük yankı uyandırdı. Boş zamanlarını değerlendirmek amacıyla başladığı fotoğrafçılıkta Victoria döneminin önde gelen kişilerinin portrelerini çekerek ünlenen Cameron, ayrıca birçok da alegorik yapıt vermişti.
Fotoğrafçılığın estetik bir iletişim aracı olduğu düşüncesi, fotoğraf derneklerinin kurulmasıyla güç kazandı ve yaygınlaştı!-1853’te Londra’da Fotoğraf Derneği (sonradan Kraliyet Fotoğraf Derneği), ertesi yıl Paris’te Fransız Fotoğraf Derneği kuruldu.
1855’te Roger Fenton, savaş fotoğrafları çekmek üzere Londra’dan Kırım’a gönderildi. Yaş kollodyum plakalarını, bir at arabasında kurduğu karanlık odasında, bazen ateş altında hazırladı. ABD’de de, İç Savaş çıktığında New Yorklu daguerreotype’qi Mathew Brady çatışmaları görüntülemek üzere savaş alanına gitti.
Savaş fotoğrafçılığının yanı sıra, aynı yıllarda manzara fotoğrafçılığı da büyük bir ilerleme gösterdi. Dünyanın uzak köşelerine giden fotoğraf sanatçılarının yapıtları hayranlık uyandırıyordu. İngiliz Francis Frith Mısır çölünü, İngiliz Felice Beato> Hindistan, Çin ve Japonya’yı, ABD’li John ı Dunmore ile Critcherton Labrador’u fotoğraflarıyla bütün dünyaya tanıttılar. Bu fotoğrafçılar yanlarında stereograflar da gö- ‘ türmüşlerdi. İkiz objektifli bu fotoğraf makineleriyle çekilen çift fotoğraflar stereoskopla^) bakıldığında üç boyutluluk etkisi uyandırıyordu.
19. yüzyılın sonlarında negatif malzemelerdeki gelişmelerle poz verme süresi iyice kısaldı ve böylece fotoğraf makinesi sehpadan kurtuldu. Elde taşınıp elde kullanılabilen fotoğraf makineleri yapıldı. Bu makinelere önceleri “dedektif kamera” deniyordu, çünkü bunlarla kimseye fark ettirmeden fotoğraf çekilebiliyordu.
Fotoğraf sanatçılarının derneklerde bir araya gelmesi ve fotoğraf yarışmalarının düzenlenmeye başlaması da bu dönemlere rastlar. 1887’de bir fotoğraf yarışmasında birinci gelen Alfred Stieglitz, ABD’de fotoğraf sanatının gelişmesinde önemli rol oynadı. Stieglitz, çeşitli hava koşullarında, New York’un fotoğraflarını çekerek, elde taşınabilen fotoğraf makinesinin olanaklarını ortaya koyan ilk fotoğraf sanatçılarından biri oldu. 1920’lerde Edward Weston fotoğraf makinesini daha dolaysız ve gerçekçi bir yaklaşımla kullandı. Ayrıca fotoğraflarında, konunun anlaşılmasını engellemeyecek oranda soyut biçimlere de yer v.erdi. Çarpıcı yakın plan çekimleri ve yarı soyut fotoğraflarıyla Paul Strand da aynı ölçüde özenli bir üslup geliştirdi. Strand, başka fotoğrafçılar-
;,te yan-jnakla-■I 1er yıl ! ızı sa-•j rafıyla ..la son
;’şl:e;elde i olarak ■l-ugène ıtların-
S
«îsport-
:lu. Dis-lakinesi ,‘edıyor-^buyük .1/. Gus-;|ıa*Mar-ın port-u sutuıı öruntu-artremn du. Na-$: Beaux ki uyan-ıdirrnek Victoria ’■rtreleri-d birçok
jm aracı : klerınin çınlaştı, ı (sonra-. rtesi yıl •luruldu. ı ığrafları ı jjonderil-tıaraba-bazen »İç Savaş ■ otype’q i tüİemek
jaynı yıl-ayukı bir •koşeleri-iyapıtları . Francis ce Beato D’lı John :-u fotoğ-k Bu fo-¡1- da gô-jğraf ma-b’ stereo-!ük etkisi İ 1 ’
jialzeme-‘resi iyice 3si sehpa-{llamlabi-! makine-üniyordu, itirmeden
¡erde bir ifnalarının ‘önemlere işmasında [! D’de fo-
S” emli rol utlarında ¡jrek, elde Ijİanakları-ijılarından Èton fotoğ-;;rçekçi bir gaflarında, itmeyecek şiı Çarpıcı jt fotoğraf-şözenli bir içğrafçılar-
dan çok daha’ fazla mekân duygusuna ağırlık veriyordu. Strind’dan etkilenen Ansel Adams, çarpıcı manzara fotoğrafları çekti, birçok teknik yenilik getirdi, özellikle de fotoğrafın bir sanat dalı olarak daha geniş kabul görmesi için çaba harcadı. Kurucularından olduğu Grup /. 64 adlı fotoğrafçılar topluluğundaki öteki önemli sanatçılar E. Weston, Willard Van Dyke ve Imogen Cunningham’dı.
Dadacı sanatçılardan Christian Schad, 1918’de fotoğraf kâğıdı üstüne çeşitli nesneler yerleştirip ışığa tutarak sehadograph adını verdiği yapıtları oluşturdu. Man Ray ile Lâszlö Moholy-Nagy benzer teknikleri kullandılar. Ray, biçimi bozulmuş, ama tanınabilir nesnelere, Moholy-Nagy ise soyut ışık oyunlarına ağırlık verdi. Ray, fotoğrafçılığa gerçeküstücülüğü, Moholy-Nagy de yapımcılığı sokmuş oldu.
Resimdeki yapıştırma (kolaj) tekniği, fotoğrafçılıkta fotomontaj tekniğini doğurdu. Fotomontajın büyük ustası Alman John Heartfield’di. Heartfield’in antifaşist içerik-
li fotomontaj kartları, Hitler Almanyası’nda
1960’lardan sonra fotoğraf ve resim sanatları arasında yeni bir ilişki gözlendi. Pek çok fotoğrafçı negatif ya da baskı aşamasında rötuşlar ve renklendirmelerle görüntü üzerinde oynarken, ressamlar da fotoğraftan ve fotoğraf tekniklerinden yararlanmaya (bak. foto gerçekçilik), bazen fotoğrafı hiç değiştirmeden kolaj tekniğiyle ya da ipek baskı yöntemiyle tuvallerine geçirmeye başladılar.
Son yıllarda renkli fotoğraf bütün dünyada amatör fotoğrafçılar arasında yaygınlaşmış olmakla birlikte, pek çok sanatçı da teknik nedenlerden çok, estetik kaygılarla siyah-beyaz çalışmayı yeğlemektedir. Fotoğrafın bir sanat olarak gelişmesi ve benimsenmesi sonucunda pek çok müzede fotoğraf koleksiyonları oluşmuştur. Dünyanın en büyük fotoğraf koleksiyonu New York’ta, Roches-ter’da bulunan George Eastman Evi’ndeki Uluslararası Fotoğraf Müzesi’ndedir.
TÜRKİYE’DE FOTOĞRAFÇILIK. Batı’da fotoğrafçı