Bu besteciler, söz konusu bestecilerin eserleri üzerinde çalışan ve muhtemelen bazılarını da çalarken dinleyen Johann Sebastian Bach’ın atalarıydılar. Gelecek nesiller açısından,XVIII. yy’ın ilk yarısında Bach’ın kişiliği baskın çıktı; o dönemde besteciden çok klavye virtüözü olarak değer kazanmıştır, çünkü daha genç bestecilerin -buna kendi oğulları Johann Christian Bach ve Carl Philipp Emanuel Bach da dahildir – klasik döneme giden yolu işaret eden stil galanf ı( seçkin üslup) geliştirdikle ALMAN VE AVUSTURYA MÜZİĞİ 275 ri bir zamanda o kendini, atalarının şatafatlı bestelerini mükemmelleştirmeye adamıştır. Bugünün bakış açısıyla, Bach’ın müziği, Rönesans’ta başlayan çoksesli üslubun vardığı en yüksek noktadır. Eserleri arasında, dört mükemmel orkestra süiti, keman konçertoları, klavyeler ve çeşitli nefesli enstrümanlar, Brandenburg Konçertoları, yüzlerce koro çalışması (küçük Latince ilahilerden ve şarkılardan , büyük dü zenlemelere dek değişen) ve solo keman, çello, org, telli saz ve çimbalo için birçok beste sayılabilir. Bununla birlikte en şaşırtıcı besteleri, Bach’ın sağlığında çalınmayan ve diğerlerine örnek olacak kadar iyi bir grup eserdir. Bunların arasında B Minör, Müzik Armağanı (Das Musikalisches Opfer) ve Bach’ın tamamlayamadan öldüğü Füg Sanatı (Die Kunst der Fuge) sayılabilir. Georg Frideric Handel ve Georg Philipp5 Telemann, Bach’ın çağdaşları olmakla birlikte ondan çok daha kozmopolit ve ünlüydüler. Handel, Almanya’yı olduk ça erken bir yaşta terk ederek önce İtalya’ya gitti (ve burada operaya âşık oldu), sonra Ingiltere’ye yerleşerek en tanınmış orkestra çalışmalarını ve oratoryolarını besteledi. Telemann,Almanya vePolonya’da(bu ülkenin renkli folklor ezgilerinden etkilendi) birçok görevde bulundu, sonunda Hamburg’a yerleşti. Telemann, daha önce sıraladığımız bestecilerden daha çok eser verdi. Çalışmaları arasında, 40 opera, 600 orkestra süiti, 44 tane İsa’nın çarmıha gerilmesini konu alan müzik, 700 şarkı ve sayısız konçerto ve sonat vardır. Telemann, Bach’a ya da Handel’e göre daha basit, daha dolaysız bir üslupla yazdı; bunlar, toplumun, yo ğun, ağır bestelerden bıkması olgusuna cevap veren, iyi düzenlenmiş ama hafif dans müziği niteliğinde ve sade -ama duyguları doğrudan etkileyen- kutsal bestelerdi. Yeni üslup da oldukça canlıydı; bireysel hareketler kar- şıttemalarla düzenleniyordu; müziğin basitlik iddiasına rağmen, dikkatli bir dengelem zorunluğuna inanılıyordu. Zevklerdeki bu değişiklik, 30 yıl savaşlarıyla birlikte, müziğin sosyal yapısında da değişikliğe yolaçtı. Alman kentlerinin kaynakları savaş yüzünden kuruyunca, belediyelerin desteklediği loncalar, amatör, ama bir hayli iyi eğitimden geçirilmiş üniversite öğrencilerine ve ancak zaman zaman müzikle uğraşan diğer müzisyenlere elverişli bir ortam hazırladılar.
GEÇ BAROK
06
Eyl