GONORE (Bel Soğukluğu)

GONORE (Bel Soğukluğu)

Tanım:

Cinsel temasla geçen ve esas itibariyle uretrada yerleşerek akıntılı enflamasyona neden olan bir bakteri hastalığıdır.

Etiyoloji:

Etken Neisseria gonorrhoeaedır. Bakteriler gram (—), aerobik, hareketsiz, kahve çekirdeği gibi karakteristik konum gösteren diplokoklardır. Bunlar antifagoâtik aktivite gösteren pili ve kan^e -sahiptirler. 5 tipte (Tı -T£) koloni oluştururlar. Tip 1 ve 2 daha virulandır. inginleştirilmiş besi-yerlerinde kolaylıkla üretilebilirler.

Epidemiyoloji:

tururlar. Diplokoklan polimorfonükleer lö-kositlerin içinde ve dışında görmek mümkündür. Fagosite edilmiş olanların bir kısmı hücre içinde bile ölmeyerek üremelerini sürdürebilirler.

Bakteri dokuda akut süpürasyon oluşturur. Tedavi edilmeyen vakalarda kronik enflamasyon ve fibrozis görülürü

Klinik Bulgular:

Kuiuçka süresi 2-8 gün kadardır. Gonore erkekte genellikle üretrit belirtileriyle seyreder. Sarımtırak krem gibi bir akıntı ve ağnlı işeme vardır. Prostat ve epididim hastalığa katılabilir. Kronik vakalarda fibrosis-le üretra darlığı oluşabilir. Vakaların bir kısmı klinik belirti vermeyebilir.

Kadında enfeksiyon çoğunlukla vagina ve servikse yerleşir ve mukopürülan bir akıntı vardır. Pelvik enflamasyon gelişebilir. Tüplerde fibrozis ve tıkanma sonucu sterili-te gelişebilir. Kronik vakalar belirti vermeyebilir.

Bakteremi sonucu dıssemine gonokok enfeksiyonu oluşabiliri % 1-3).Deride hemorajik papül ve püstüller, akut artrit, proktit, endo-kardit, menenjit yapabilir. Ateş ve lökositoz mütaddır.

Doğum sırasında enfekte doğum kanalından bulaşma sonucu yeni doğanda körlükle sonuçlanan göz enfeksiyonu oluşabilir (ophtalmia neonatorum).

Reiter sendromu (artrit, uretrit, göz enflamasyonu ve mukoza, deri lezyonlan ile karakterize olup büyük çoğunlukla HLA-B27 doku antijenine sahip kişilerde görülüyor), nongonokoksik üretritlerden ayrılmalıdır, özellikle Chlamidia trachoma-tis enfeksiyonlan gonore’ye benzeyebilir ve onunla asosiye olabilir.

Tanı:

Akıntıdan yayma preparat hazırlanarak Gram ile boyandıkta, Gram (—), intra-sellüler diplokoklann görülmesi önemlidir. Immunofluoresans tekniği ile süratle kesin tanı konabilir. Aynca zenginleştirilmiş se-lektif besiyerlerine (Thayer-Martin besiye-ri) ekim yapılır ve % 5 C02 altında enkübe edilir. Seroloji pratikte fazla önemli değildir.

Tedavi:

Akut gonorede 4.8 milyon ü. prokain penisilin i.m. ve 1 gr probenesit p.o. veya

3,5 gr ampisilin p.o. tek doz olarak verilir. Beta laktamaz yapan gonokoklann oluşması ile penisiline direnç giderek artmaktadır. Alternatif olarak 5 gün, tetrasiklin
2 g /gün p.o. veya >*>t!riak*<>n tek doz 1 g i.m. yapılır. Dissemine vakalarda 5-10 gün peni silin G 10 milyon ü/gün uygundur.

Mikoplasma veya klamidyalara bağh sekonder enfeksiyonların elimine edilmesi için gerekirse tetrasiklin + eritromisin kombinasyonuna başvurulabüir.

Prognoz:

Erken tedavi ile komplikasyonsuz vakalarda şifa sağlanır.

Korunma:

Cinsel temastan sonra vaginal antiseptikler, kondom, antibiyoprofiiaksi bir ölçüde yararlı bulunmuştur. Gerekiyorsa oftal-mia neonotorumdan korunmak için yeni doğanın gözüne penisilin solüsyonu damlatılır ve tek doz 50.000 ü. penisilin G. i.v. veya i.m. olarak verilir.

YUMUŞAK ŞANKR (Chancroid)

Tanım:

Genital bölgede ülserasyonla karakterize, cinsel temasla geçen bir bakteri hastalığıdır.

Etiyoloji:

Hastalığın etkeni Haemophilus ducre- j yi’dir. Küçük, gram (—), fakültatif anaerob] kokobasillerdir. Lezyonda çoğunlukla int sellüler olarak bulunurlar. Vankomisin ve ] izovitaleks (isovitalex) konulmuş çukulata] ağarında % 10 C02 altında iyi ürerler, üre- l meleri için X faktörüne (hematin) gerekj vardır; V faktörü (NAD) gerekli değildir.

Epidemiyoloji:

Hastalık cinsel temasla geçer. Fahişeler ] hastalığın geçişinde önem taşırlar.

Klinik Bulgular:

Cinsel teması izleyen 3-6 günlük biri kuluçka süresinden sonra erkekte çoğuB-J lukla preputium’da, kadında labiaiar, fur-j şet ve penanal bölgede çabucak ülserleşe papülle başlar. Yumuşak şankr ülseri yüze-j yel olup, ancak birkaç santimetre büyüklü te, şiş ve kenarlan düzensizdir. Ağnlı olupj endürasvon göstermez. Tabanı nekrotik bit eksuda ile örtülüdür. Çoğunlukla tek taraf] olmak üzere kasık lenf nodülleri büyümüş! olup duyarlıdırlar. Süpüre olabilirler.

Tanı:

Hastalık özellikle sifiliz şankn, genitalf herpes, granuloma inguinale ve lenfogrann lotna venerumdan ayrılmalıdır.

Lezyondan yapılan kültürlerde bakteri çoğunlukla üretilebilir.

Enfeksiyondan 1-2 hafta sonra, öldürülmüş H ducreyi süspansiyonunun deri içine verilmesi ile yapılan Ducrey testi pozitif olur.

Tedain:

Tedavide eritromisin 2 gr/gün veya ko-trimoksazol (trimetoprim + sulfometaksa-xol) 320 + 1600 mg/gün en iyisidir.

Tetrasiklinler de kullanılabilir. Dirençli suşlar bulunabilir. Şifa tedavi ile genellikle

2 haftada sağlanır.

Prognoz:

İyidir.

Korunma:

Hastalık iyi bağışıklık bırakmaz. Yayılmayı önlemek için cinsel temas düzeyinde gerekli koruyucu önlemler (fahişelerin kontrolü) alınmalıdır.

GRANULOMA INGU1NALE (Donovanosis)

Tanım:

Progressif, ağrısız, kronik gidişli gra-nulomatöz bir bakteri hastalığıdır.

Etiyoloji:

Etkeni kapsüllü ve intrasellüler üreyen bir bakteri olan Calymmatobacterium (Do-novania) granulomatis’tir. Bakteri embri-yonlu yumurtada veya yumurta sansı bulunan kompleks besiyerinde güçlükle üretilebilir. Klebsiella’larla antijenik ilişkisi vardır.

Epidemiyoloji:

Daha çok tropik iklim kuşağında en-demik olarak bulunur. Erkeklerde kadınlara oranla çok daha sık görülmektedir. Hastalığın geçişinde cinsel temas esastır. Bula-şıcılık çok fazla değildir.

Klinik Bulgular:

Cinsel teması izleyen 1-12 haftalık bir kuluçka süresinden sonra çoğunlukla erkekte penis veya perianal bölgede, kadında Jabialarda papülle başlar. Papül ülserleşir ve ağrısızdır. Et kırmızı renginde granülasyotı dokusu (granuloma) haline gelişir. Zamanla lezyon, komşuluk yoluyla Ve lenfatik yolla yayılma gösterir. Başka bölgelere atlayabilir. Sekonder enfeksiyonlar spesifik lezyona eklenebilir.

Tam:

Hastalığın özellikle sifiliz şankh ve
kondiloması, genital karsinoma ve granulo-matöz gelişme gösteren yumuşak şankr’-dan ayrılması gerekir.

Biyopsi materyelinden hazırlanan histolojik kesitlerde büyük mononükleer hücrelerin sitoplasması içinde 1-2 mikron büyüklüğünde kokobasil biçiminde bipolar boyanmış kapsüllü bakterilerin (Donovan cisimcikleri) varbğı saptanabilir.

Tedavi:

10-15 gün süre ile tetrasiklin 2 gr/gün en iyisi olup, gerekirse streptomisin 2 gr/ gün ile alteme edilebilir. Ko-trimoksazol, eritromisin, kloramfenikol veya gentamisin de kullanılabilir.

Prognoz:

Uzak yayımlar ve sekonder enfeksiyonlar olmazsa iyidir.

Korunma:

Cinsel temas düzeyinde gerekli koruyucu önlemler alınmalıdır.

BRUSELLOZ (Malta Humması, Fievre Ondulante)

Tanım:

Ateş, bol terleme, halsizlik ve çeşitli sistem belirtileriyle seyreden, kronisiteye eğilimli bir bakteri hastalığıdır.

Etiyoloji:

İnsanda hastalık Brucella njelitensis, B abortus, B suis veya B canis türlerinden . biri ile oluşur. En sık görülen etken B melitensistir. Brucella bakterileri 0,4

1,5 mikron uzunluğunda, küçük, sporsuz, kapsüisüz, hareketsiz, gram (—) koko basillerdir. Bakterilerin eksotoksini yoktur. Duvar yapısında, entefif’tak’tenler’ gîbı lipo-polisakkarid yapısında endfitoksini bulunur. Ük izolasyon için zengmleştirilmiş besiyerleri (Thayer-Martin) tercih edilir. Ö abortus % 10 COj atmosferinde daha iyi ürer. Tionin, B melitensis ve B abortusun üremesini inhibe eder, füksin etmez. B suis ve B canib in üremesi füksinle inhibe edilir, tioninle

edilmez, m ve agjde fazla dirençli

değildir. Toprakta 1-2 ay, siitte 10°C’de

10 gün canlı kalır. Kaynamamış sütle yapılan peynirde 2 ay cani kalabilir.

Epidemiyoloji:

Bruselloz esas itibariyle bir hayvan hastalığıdır. İnsanlara mutad olarak hayvanlardan direkt (feçes, idrar, enfekte doku ile temas), ya da endirekt (süt, peynir) olarak

deriden yeya ağız yolundan geçer. En önemli bulaşma kaynağı süt ve süt ürünleridir. Enfekte tozların inhalasyonu ile de bulaşabileceği bildirilmiştir. Başlıca rezervuar keçi, koyun (B melitensis), sığır (B abor-tus) domuz (B suis ve köpek (B canis) tir. İnsandan insana bulaşma pratik olarak önem-

S^™ftayvanlara canlı aşı uygulaması sırasında veterinerler kazaen enfekte olabilirler. Bruselloz hayvanlarla uğraşanlarda bir meslek hastalığı olarak da görülebflir. Hayvanlarımızın bir bölümü enfekte olduğu için hastalık ülkemizde yaygındır ve bazı bölgelerimizde ciddi bir sağlık sorunu niteliği taşır görünmektedir.

Patogenez ve Patoloji:

Mikroorganizma giriş yerinden lenfatik yayımla regional lenf nodüllerine, duktus torasikusa ve oradan kan yoluyla kemik iliği, karaciğer , dalak ve diğer organlara ulaşır.

Histopatolojik görünüm, epitelyal hücreler, dev hücreler, lenfosit ve plazma hücre proliferasyonu ve granulomalann oluşumu ve kazeifikasyon neTcrozu ve iıbrozısîTeTâ’ ralcterizedir. Makrofajlarda bakteri tahrip olmadan canh kalabilir. Granuloma oluşma-sı, baktereminin devamına ve çeşitli organların hastalığa katılmasına yol açar.

Klinik Bulgular:

1-3 haftalık kuluçka döneminden sonra hastalık akut formada çoğunlukla yavaş gelişen bir klinik tablo ile başlar.

Hastalarda 38_.C’vi asmayan ates. mi-yalii. artralji, halsizlik, iştahsızlık ve hol terleme vardır. Daha sonra bu genel belirtilere sistem belirtileri katılır. Splenomegali çoğunlukla vardır. Bazen hepatomegali buna eklenir. Omurga basmakla ağrılı olabilir.

«khyı^örülür. Bu nedenle hasta-larîn fizik tedavi küniklerinden gönderilmesi sıkhkla rastlanan bir olaydır. Genitoüri-ner sistemi de tutabflir (orşit, epididimit, pyelonefrit). Daha seyrek olarak pnömoni, plörit, subakut bakteriyel endokardit ve menenjit, osteomyelit oluşturabilir. Nadiren immun komplekslere bağlı yüksek ateş, lenfadenopatı, şiddetli artralji ve döküntülerle karakterize bir tablo gösterebilir veya otoimmun nefropati yapabilir.

Brusellozda atesfondularûtiptedir. Ancak bu patern her zaman görüi?nez. Ateşli dönemde, sepsise bağh olarak gebelerde abortusa neden olabüir.

Tedavi edilmeyen vakalarda belirtiler
haftalarca devam edebilir. Ateşsiz periyod-da hasta çok defa kendisini iyi hisseder. Giderek belirtiler azalarak hasta iyileşir. Bakteri mononükleer fagosit sisteminde (RES), kakifiye kazeasyon bölgelerinde kalabilir. Halsizlik, bel ağnlan, düzensiz, ateş, terleme, mental depresyonlarla hastalığın kronik formaya geçme eğilimi vardır. Böyle hastalarda zaman zaman akutepı’södfar görülebilir. Bazen sistem bulgulan silik kalabilir.

Tanı:

Brusellozun çok değişik klinik tablolarla seyredebileceği ve hemen her hastalıkla kanşabüeceği hatırda tutulmalıdır.

Genel belirtiler dikkate alındığında hastalığın, tifo, enfeksiyöz mononükleozis, malana, viseral layşmanyazis, tüberküloz, akut romatizmal ateş, vertebra hastalıkları, Hodgkin ve alösemik lösemi, sistemik lupus eritematosus gibi hastalıklardan aym-mı yapılmahdır.

Brusellozda kanda hafif lökopeni ola-bilirsede, lökosit sayısı genellikle normal sınırlar içindedir. Nisbi lenfositoz ve anemi gıutaddır. Bazen trombositoneni bulgulara eklemrTEritrosit sedimantasyon hızı artmış bulunabilir.

Spesifik tam bakteriyolojik ve serolo-jik bulgulara dayanır. Hemokültür ve loka-lizasyona göre alman diğer örneklerden (kemik iliği, karaciğer ponksiyon biyopsi ma-teryeli, idrar, BOS…) bakteri izolasyonuna çalışılır. Kültürler en az 3 hafta enkübe edilmelidir.

Serolojik tanıda aglütinasyon (tüp veya lam), CF, spot test, Roffi-Ber^al nlalr testi, immunfluoresans ve ELİSA yöntemleri kul-lanılabüir. Aglütinasyon (Wright testi 1 ha-len en uygun serolojik lanı yöntemidir. Bruselloz blokan tipte antikorlar da oluşturduğu için aglütinasyon gerektiğinde Coombs Ue kontrol edümelidir. 1: 80’den vukan titreler anlamhdır. Enfeksiyonda IgM ve IgG aglütinan antikorlan artar. IgG antikorlarının uzun süre yüksek kalışı mu-tad değildir. IgM aglütinan antikorları ise şifadan sonra bile yıllarca yüksek kalabilirler. Serumun 0.5 M 2-merkaptoetanol ile muamele edüerek IgM antikorlannm ortadan kaldırılmasından sonrada titrenin yüksek kalışı (Ig G|, aktif enfeksiyonu ve tedavi endikasyonunu işaret edebilir.

Brusella agliitininlerinin Campvlobac-

ter, P tularensis, V cholera, Y enterocolitica serotip 09 (0-grup V) ile çapraz reaksiyon verebilecekleri hatırda tutulmalıdır.

Enfeksiyonu alan kişilerde brucellar-gen ile yapılan intradermal test pozitif olur.

Tedavi:

Ateşli hastalar yatak istirahatine alınır.

3 hafta tetrasiklin 2 gr/gün p.o. ve strepto-misin l’ir/giin İ.m; Veya rifampisin 600 mg/ “gun p.o. ve doksisiklin 200 mg/gün p.o. uygun kombinasyon olaSîlnr.

Fizik bulguların çok silik kaldığı ve kronik bruselloz kabul edilen vakalara tedavi endikasyonu güçlük gösterebilir.

İleri derecede iştahsızlık, depresyon ve gen?1 debilizas§ron*varsa 3 gün, günde 40 mg prerlnison tedaviye eklenebilir.

Prognoz:

Antibiyotikler hastalık süresini kısaltmış ve komplikasyonları büyük ölçüde önlemiş tır.

ve hayvan sağlığı tedbirleri korunmada önemlidir. Enfekte hayvanlar yokedilmeli, hayvanlarda atenüe B abortus S-19 suşu ile genel aşılamaya gidilmelidir.

Hastalıfem bildirimi zorunludur.
BOĞMACA (Pertussis, Whooping cough)

Tanım:

‘ Paroksismal öksürük ve tipik enspir-yum stridoru ile karakterize bir bakteriyel «dunum sistemi hastalığıdır.

Etiyoloji:

Etkeni 1 x 0,3 mikron büyüklükte, gram (—), kokobasil görüntüsünde, aerop, kapsüllü, hareketsiz bir bakteri olan Bordo-tella pertussistir (Haemophilus pertussis). Bordotellalann, haemophilus ve Brucella bakterileriyle antijenik ilişkileri vardır.

Primer izolasyon, kompleks ve zengin besiyeri gerektirir. Genellikle patatesli-kan-lı-gliserinli agar (Bordet-Gengou besiyeri) kullanıhr. 72 saatte inci tanesi gibi, dar hemoliz zonu ile çevrili koloniler yapar. Üreme için X ve V faktörlerine gerek göstermez. Bakteri başlıca faz I ve faz IV olmak üzere iki varya&yonda bulunur. Faz II ve

III ara’ fazlardır. Faz I’de bakteri S koloni yapar, kapsüllü olup biyolojikman. aktif maddeleri ile virülans gösterir. Yeni izole edilen bakteri, bu fazda bulunur. Faz IV de bakteri R kolonisi yapar, kapsüisüz ve avirulandır.
Virulan bakterinin, paroksismal Öksürük nöbetlerinden sorumlu olan ve belirgin lenfosi-tik lökozitoza yol açtığı için lenfosit-proıno-ting-faktör (LPF) denen bir eksotoknn ite, epitel hücrelerine aderansım sağlayan fimbrial hemaglütinin (FH) oluşturduğu gösterilmiştir. Ayrıca, diğer etkin maddelere de sahip olduğu kabul edilmektedir.

Vakaların % 5’inden azında etken B parapertussis olabilir.
Epidemiyoloji:

Çok bulaşıcı bir enfeksiyon olan boğmaca dünyanın her yerinde görülür. Etken > konak dışmda dayanıkız olup en fazla nezle döneminde olmak üzere damlacık enfeksiyonu ile yayılır. Sonbahar ve kışın sıklıkla görülür. Esas itibariyle çocukluk çağı enfeksiyonudur. Enfeksiyon uzun süren bağışıklık bırakır. Değişik zaman aralıkları ile epidemiler yapabilir.
Patagonez ve Patoloji:

Etken invazif değildir. Trakea ve bronş silyer epitelyumuna bağlanır ve silyer hareketi durdurur, mukus sekresyonunu stimüle eder. Yüzey Hücrelerinin iritasyonu (kataral belirtiler) ve akciğer doku hasarından (interstis-yel pnömoni), belki MSS hasarlanmasmdan bakterinin toksik materyeli sorumlu olabilir. Epitelyal nekroz odaklan, polimorfo-nükleer lökosit enfiltrasyonu ve peribronşi-yal enflamasyon görülebilir. Küçük bronşi-yollerin müköz tıkaçlarla obstrüksiyonu atelektazilere, hematoz alanlannm daralmasına neden olur. Beyin hasarlanmasında bu sekonder hipoksinin rolü kesin tayin edil-memiştir. Peribronşiyal lenfoid hiperplazı görülebilir. v

Klinik Bulgular:

12-15 günlük bir kuluçka süresinden sonra burun akıntısı, konjonktivit ve hafif öksürükle hastalık başlar. Ateş yoktur (nezle dönemi). Bu dönem 1-2 hafta kadar devam eder. Bundan sonra boğmaca için tipik paroksismal öksürük nöbetleri dönemi başlar. öksürük gürültülü ohıp horoz sesine benzer enspiryumla biter ve hasta mukoid yapışkan bir balgam kitlesini zorlayarak dı-şan atar. Nöbetler sırasında çok defa kusma vardır. Ateş bakteriyel komplikasyon olmadıkça pek görülmez.

Küçük damarlann frajilitesin-

den dolayı epistaksis. subkonjonktival kanama ve purpura görülebilir. Hastada başkaca fizik bulgu tesbit edilmez. Paroksismal dönem 1-6 hafta kadar sürer.

önemli komplikasyonlar arasında retina ve göz anteriyor kamerasına kanama, retina dekoimam. umbiikal herni, ansefalopa-ti, konvülsiyonlar, bronkopnömoni sayılabilir nadiren ölümler görülebilir. Asempto matik enfeksiyon yok gibidir.

Lökositoz karakteristiktir. Lökosit sayısı bazen mm3’de 100.000’in üzerinde bulunabilir ve çoğu lenfosittir. Bakterinin lenfosit provoke edici bir faktöre sahip olduğu gösterilmiştir. Akciğer radyografilerinde komplikasyonsuz vakalarda hiler adenopati tesbit edilebilir.

Tanı:

Klinik belirtilerle oldukça kolaydır. Bronşivolit, klamidyal enfeksiyon ve tüberküloza bağh hiler adenit, paroksismal öksürük nöbetleri ile boğmacaya benzeyebilir. Bazı adenoviruslann boğmacaya benzer hastalık yaptığı bildirilmiştir. Bordet-Gengou besiyerine öksürtülmek suretiyle etkenin izolasyonuna gidilir. Nezle döneminde kültürün pozitif olma şansı çoktur. Nazofa-renks sürüntüsünde direkt immunofloresans boyama süratle tanıya götürebilir. Seroloji tanıda pek yardımcı değildir. ELISA kullanılabilir.

Tedavi:

Nezle döneminde eritromisin (2 gr/gün) veya ampisilin (2-4 gr/gün) oldukça etkilidir. Paroksismal dönemde antibiyoterapi klinik bulgulara fazla etkili değildir. Gerekirse oksijen inhalasyonu yapılır. Su ve elektrolit dengesi düzenlenir.

Prognoz:

Komplikasy onsuz vakalarda iyidir. In-terstisyel pnömoni, sekonder pnömonide ve ansefalopatilerde hastalık ciddi gidiş gösterebilir ve sekel bırakabilir.

Korunma:

Hasta izole edilir. Hasta çevresindeki duyarlı kişiler antibiyotik profilaksisine alınabilir. Spesifik immun globulinle pas-sif profîlaksi denenebilir. Temastan hemen sonra 1,25 mİ i.m. olarak yapılır. Bu doz üç gün sonra tekrarlanır. Boğmacaya karşı etkin korunma, aşı ile sağlanır. Faz I’deki virulan bakteri ile hazırlanan ölü aşı, difteri ve tetanus toksoitleri ile birlikte (DTB) yapılır. (Primovaksinasyon: îlk yaş içinde 4-8 hafta ara ile 3 doz. İkinci yaş sonunda rapel). Aşı lokal reaksiyon oluşturabilir.
Bazı Avrupa ülkelerinde aşının zayıf koruyucu etkiye sahip olduğu ve özellikle 6 yaşından büyük çocuklarda 1/100.000 oranında ciddi ansefalopati oluşturduğu kabul edilmektedir. Geçmişinde konvülsiyonlar bulunan çocuklara aşı yapılmamalıdır. H aien, LPF vp FH ihtiva eden bir hücresiz aşı denenmektedir. Bu aşırım daha az reaksiyon yaptığı bildirilmiştir.

Hastalığın bildirimi zorunludur.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*